• Sonuç bulunamadı

1. TEKNOLOJĠ KAVRAMI, ĠKTĠSAT TEORĠSĠNDE TEKNOLOJĠK

1.1. Ġktisat Literatüründe Teknoloji

1.1.2. DıĢ Ticaret Teorilerinde Teknoloji Kavramı

1.1.2.1. Klasik DıĢ Ticaret Teorileri

Merkantilist politikaların değiĢmesine duyulan ihtiyaç, Adam Smith‟in Ulusların Zenginliği adlı kitabındaki görüĢleriyle Klasik iktisat felsefesinin doğuĢuna yol açmıĢtır. 18. Yüzyılda temelleri atılan Klasik dıĢ ticaret teorilerinin A. Smith‟in „Mutlak Üstünlük Teorisi‟ yaklaĢımı ile temeli atılmıĢtır.

Smith (1776)‟e göre, toplam dünya serveti sabit değildir. DıĢ ticaret, uluslararası uzmanlaĢma ve iĢbölümü doğurarak dünya kaynaklarının verimliliğini arttırır, böylece dünya üretimi ve refahın yükselmesine yol açar. Bu görüĢ açısından karĢılıklı ticaret yapan iki ülke uzmanlaĢma ve serbest uluslararası değiĢim sonucunda daha yüksek üretim ve tüketim düzeylerine ulaĢarak yaĢam standartlarını birlikte artırırlar. Dolayısıyla Smith‟e göre, Merkantilizm‟in uluslararası ticarette bir taraf kazanırken diğer tarafın kaybetmesi Ģeklindeki görüĢü yanlıĢtır. Çünkü uluslararası ticaretten her iki taraf da kazançlı çıkar (Seyidoğlu, 2003:16)

Smith (1776), serbest ticaret ve uluslararası uzmanlaĢmanın yararlarını mutlak üstünlük teorisi ile açıklar. Buna göre, iki-ülkeli bir modelde, ülkelerden biri, diğeriyle kıyaslandığında, hangi malları daha düĢük maliyetle üretiyorsa, o

malların üretiminde uzmanlaĢmalı; düĢük maliyetle ürettiklerini ihraç ederken iç maliyetleri yüksek malları ithal etmelidir. Ancak, buradaki maliyet kavramı, sadece homojen olduğu düĢünülen emek faktörünü içermektedir. (Bayraktutan, 2003:177)

Mutlak üstünlük teorisi uluslararası ticaretin açıklamada bilimsel bir ilerleme olmasına rağmen, bazı ülkelerin kendi aralarındaki ticareti açıklamada yetersiz kalmıĢtır. David Ricardo (1817), Mutlak Üstünlük Teorisi‟ni geliĢtirerek, KarĢılaĢtırmalı Üstünlük Teorisini ortaya atmıĢtır.

Ricardo (1817)‟nun yaptığı katkılara göre uluslararası ticaret için üzerinde durulması gereken, ülkenin bazı malları diğer ülkeden daha ucuza üretmiĢ olması, yani bu mallarda mutlak üstünlük sahibi olması değildir. Tersine, önemli olan üretimdeki üstünlüklerin derecesidir. Bir ülke, diğerine göre, hangi malların üretiminde daha yüksek oranda bir üstünlük sahibi ise o mallarda uzmanlaĢmalıdır. BaĢka bir deyiĢle, Ricardo‟ya göre uluslararası ticaretin temelini mutlak değil, karĢılaĢtırmalı üstünlükler oluĢturur (Seyidoğlu, 2003:18)

Uluslararası ticaretin mutlak üstünlüklere dayandırılmasının kapsamı daraltacağını gören Ricardo (1817) ülkelerarasında üretim maliyeti farkı yerine, farklılığın derecesi üzerinde durmuĢtur. Bir baĢka anlatımla, karĢılaĢtırmalı üstünlük teorisi, uluslararası ticaretin, mutlak değil karĢılaĢtırmalı üstünlüklere dayanması gereğini ortaya koymuĢtur. Bir ülke, bütün mallarda, diğerine göre daha üstün olsa da, karĢılaĢtırmalı olarak en fazla üstünlüğe sahip olduğu mallarda uzmanlaĢıp daha az üstün olduğu malları ithal ederek daha fazla refaha ulaĢabilir. Yeter ki, bu iki ülkede yurt-içi değiĢim oranları farklı ve uluslararası fiyat oranı, bunların arasında gerçekleĢmiĢ olsun. Ricardo için de, maliyeti oluĢturan tek faktör, homojen, ülke içinde tam hareketli ve ülkelerarasında tam hareketsiz olduğu varsayılan emektir (Bayraktutan, 2003;177)

Klasik iktisatçılar, emek dıĢındaki üretim faktörlerinden sermaye ve doğal kaynakların farkında olmakla beraber, doğal kaynakları, tanrının lutfu ve sermayeyi, biriktirilmiĢ emek biçiminde algılamayı seçmiĢlerdir. DıĢ ticaret kazançlarını belirlemek bakımından öncekilerin ihmal ettiği talep unsurunu analize dâhil eden Mill (1848) daha sonra Neoklasiklerce geliĢtirilecek karĢılıklı talep kanununu ortaya koymuĢ; ayrıca karĢılıklı talep yoluyla dıĢ ticaretin teknolojik geliĢmeyi etkileyeceğini ifade etmiĢtir. Mill‟e göre, ihraç malları arasına bir

yenisinin katılması veya ihraç malı üretim maliyetini düĢürücü yenilik biçiminde ortaya çıkan teknolojik geliĢme, ihraç mallarında verimliliği artırarak ülkenin karĢılıklı taleple belirlenen ithal mallarını daha ucuza elde etmesini sağlar, böylece dıĢ ticaret kazancını artırır (Bayraktutan, a.g.e)

Smith, dıĢ ticaretin veya ülkelerin avantajlarının kökenini aslında yalnızca üretim faktörü donatımlarındaki niteliksel farklılıklarla değil, niceliksel farklılıklarla da açıklamaya çalıĢmıĢtır. Bu bağlamda, Smith‟in, nüfus yoğunluğunu bir ülkenin dıĢsatım kapasitesinin temel belirleyicisi olarak gösteren ve yeterince geliĢtirilmemiĢ olan artık-kapağı yaklaĢımı, iki Ġsveçli iktisatçı, Heckscher (1919) ve Ohlin‟i (1933) oldukça etkilemiĢ, Faktör Donatımı (Heckscher-Ohlin) Teorisinin geliĢtirilmesine katkıda bulunmuĢtur (Kibritçioğlu, 1998:207). Bununla birlikte KarĢılaĢtırmalı Üstünlükler Teorisinde görülen temel eksiklikler de teorinin geliĢimine büyük katkıda sağlamıĢtır.

Faktör donatımı, ülkenin sahip olduğu üretim faktörleri miktarını esas alırken emek ve sermayeyi dikkate alma geleneği sürdürülmektedir. Bu çerçevede, ülkeler emek-zengini ve sermaye-zengini, mallar ise emek-yoğun ve sermaye yoğun biçiminde ayrıĢtırılırken ülkelerin, faktör donatımları ve malların, faktör yoğunlukları bakımından farklılaĢtığı düĢünülmektedir. Ayrıca, bir malın üretim fonksiyonunun, dolayısıyla üretim teknolojisinin bütün ülkelerde aynı olduğu ve teknolojik geliĢmeyle mümkün olan artan verim ihtimalini dıĢlayacak Ģekilde üretimde sabit verim koĢullarının geçerli bulunduğu varsayılmaktadır (Bayraktutan, a.g.e).

Analitik geçerliliğini göstermek üzere talep koĢulları benzer ülkeler için Neoklasik katkılar olan dönüĢüm ve kayıtsızlık eğrilerine baĢvurulan ve faktör donatımı teorisi olarak da nitelenen Heckscher-Ohlin modelinden Seyidoğlu (2003)‟ün de belirttiği gibi önemli teorem elde edilmiĢtir:

 Faktör fiyatları eĢitliği teoremine göre serbest ticaret, ülkeler arasında faktör fiyatlarını eĢitler ve bu bakımdan uluslararası serbest faktör hareketliliği ile aynı sonucu doğurur.

 Stolper-Samuelson teoremi ile serbest ticaretin ülkenin bol olarak sahip bulunduğu faktörün reel gelirini yükselteceği, kıt faktörün gelirini ise düĢüreceği ortaya koyuluyor.

 Rybczynski teoremine göre de tam çalıĢma koĢulları altında, yalnız bir faktörün arzı artınca, bu faktörü yoğun olarak kullanan malın üretiminin geniĢleyeceği, arzı sabit kalan faktörü yoğun olarak kullanan malın üretiminin ise mutlak olarak daralacağı kanıtlanmaktadır.