• Sonuç bulunamadı

KLASİK DÖNEM TEFSİR KAYNAKLARINDA EVLİLİK SÜRECİNDE KADIN

B. KADININ CENNETTEN ÇIKARILMASI

1. KLASİK DÖNEM TEFSİR KAYNAKLARINDA EVLİLİK SÜRECİNDE KADIN

a. Eş Seçimi

Allah Teâla, Kur’an’da eş seçimi noktasında müminlere örnek bir dua sunarak “Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl! derler.”1

buyurmaktadır.

Mümin, Allah’a itaat eden ve kendisinin dünya ve ahirette gözünü aydın edecek eş ve evlatlar istemelidir.2

Ayette geçen “qurrete a’yunün” (نيعا ةرق) ifadesinin anlamı konusunda tefsir kaynaklarında zikredilen açıklamalarda bu ifadenin öncelikle serin gözyaşı anlamında sevinç gözyaşları olabileceği söylenmektedir.3

Diğer taraftan gözlerin uyuması anlamı da verilmektedir ki; bu durumda hüzün ve acılar gider. Allah’ın rızasına nail olmak,4

kişinin sevdiği, razı olduğu şeylerde gönlünün, kalbinin huzura kavuşması anlamları da belirtilmektedir.5

Eşlerin kendi cinslerinden yaratılmasının Allah’ın ayetlerinden gösterildiği Kur’an ayetinde ise eşlerin birbirleriyle sükûn bulmalarına, aralarında sevgi ve

1 Furkân 25/74.

2 Taberî, Câmiu’l-Beyân, XVII, 529, 530; Mâturîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, VIII, 46; Mâverdî, en-

Nuketu ve’l-Uyûn, IV, 161; Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, VI, 99; Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 753.

3 Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, IV, 160; Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, VI, 99; Tabersî, Mecmau’l-Beyân,

VII, 228; Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, s. 1050.

4 Râzî, Tefsîr, XXIV, 115.

merhametin var edilmesine dikkat çekilmektedir: “kendileriyle sükun bulmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.”6

Eşlerin kendi cinslerinden yaratılması beyanı, Havva’nın Adem’in kaburga kemiğinden ve dolayısıyla onun nefsinden yaratılması şeklinde açıklanmakla birlikte7

kadınların erkeklerin sulbünden, onların şeklinden ve cinsinden yaratılması8 olarak da açıklanmaktadır.

Ayette eşlerin birbirlerinin cinslerinden olduğunun belirtilmesi önemlidir. Zira ayette bunların birbirinde sükûn bulması söz konusu edilmektedir ki bu, ancak aynı cins arasında söz konusu olabilir. Eğer eşler kişilerin kendi cinslerinden değil de başka bir cinsten yaratılmış olsaydı aralarında bir yakınlaşma olmaz;9

sevgi ve rahmet yerine nefret ve düşmanlık olurdu.10

“Andolsun size kendinizden (min cinsiküm) öyle bir Peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.”11

ayetinde de hemcinslerin birbirinde bulduğu sükundan bahsedilmektedir. 12

Buna göre; sizlere kendi cinsinizden13

bir beşer, insan olan14

ve kendi şeklinizden, sizin gibi olan eşler yaratması15

Allah’ın ayetlerindendir.16

“Aranızda meveddet ve rahmet kıldı.” ifadesi erkek ve kadının arasında yakınlığın kurulması, birbirlerini sevmeleri ve bu sayede birbirlerine bağlanmalarının

6 Rûm 30/21.

7 Taberî, Câmiu’l-Beyân, XVIII, 478; Mâturîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, VIII, 260; Mâverdî, en-Nuketu

ve’l-Uyûn, IV, 305; Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, VI, 266; Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 827; Tabersî, Mecmau’l-Beyân, VIII, 43; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XVI, 412; Ebû Hayyân, el-Bahru’l- Muhît, VIII, 382; Ebussuûd, Tefsîru Ebi’s-Suûd, VII, 56; Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, s. 1130.

8 Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 827.

9 Mâturîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, VIII, 260; Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, s. 1130. 10 İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, XI, 20.

11 Tevbe 9/128.

12 Râzî, Tefsîr, XXV, 111; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, VIII, 382.

13 Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, VI, 266; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, XI, 20; Bikâî, Nazmu’d-

Dürer, V, 613; Ebussuûd, Tefsîru Ebi’s-Suûd, VII, 56.

14 Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, s. 1130. 15 Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, IV, 305.

sağlanması anlamı taşımakla birlikte; bu ifadeyle erkek ve kadının birbirlerine merhametli olmaları17

ve çocuğun dünyaya gelmesi de kastedilmektedir.18

Müfessir Râzî bu ayetle ilgili açıklamasında hayvanların, bitkilerin ve diğer varlıkların yaratılıp erkeklerin hizmetine verilmesi gibi kadınların yaratılmasının da böyle olduğunu belirtmektedir. Bu bakımdan kadınların yaratılması erkeklere verilen nimetlerin bir halkasını oluşturmaktadır. Elbette bu durum, kadınların ibadet ve teklif noktasında sorumlu olmadıkları anlamına gelmemektedir. Ancak Râzî’ye göre bu yükümlülük erkeklere yüklenen yükümlülük gibi değildir. Zira onlar verilen bu nimetlerin bir tamamlayıcısı olarak yaratılmışlardır. Erkeklerin sorumlu tutuldukları çoğu hususta kadınların yükümlü olmamaları bunu doğrulamaktadır. Ayrıca kadın zayıf yaratılmıştır ve bu bakımdan çocuklara benzer. Aslında çocuklar gibi kadınların da teklife muhatap olmamaları gerekirdi. Ancak teklif olmazsa sorumluluk ve neticesinde azap da söz konusu olmayacaktır. Bu durumda kadın kocasına itaat etmez; karışıklık, fesat ortaya çıkardı.19

Müfessir Kurtubî ise konuyla ilgili açıklamalarını kadının kocasına itaati konusuyla ilişkilendirmektedir.20

Kur’an’da eşlerin bir kimse için imtihan vesilesi olabileceği, bu anlamda onu hak yoldan uzaklaştırabileceği de hatırlatılmaktadır. “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesâda uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”21

Bu manaya yakın bir başka ayette ise “Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, kusurlarını örterseniz, bilin ki, Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”22

buyrulmaktadır.

17 Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, IV, 305; Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, VI, 266; Tabersî, Mecmau’l-

Beyân, VIII, 43.

18 Huvvârî, Tefsîru Kitâbillâhi’l-Azîz, III, 319; Taberî, Câmiu’l-Beyân, XVIII, 478; Zemahşerî, el-

Keşşâf, s. 827; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, XI, 20; Ebussuûd, Tefsîru Ebi’s-Suûd, VII, 56; Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, s. 1130.

19 Râzî, Tefsîr, XXV, 111.

20 Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, XVI, 412, 413. 21 Tevbe 9/24.

Rivayet edildiğine göre Müslüman olan bazı kimseler, Mekke’den Medine’ye Allah Rasulü’nün yanına gelmek istediler ancak eşleri ve çocukları buna karşı çıkarak onları gelmekten alıkoydu. Daha sonra Hz. Peygamber’in yanına geldiklerinde insanları dinde derinleşmiş buldular. Ailelerini cezalandırmak istediler; hatta yemin ederek onlara yapacaklarını saydılar. Allah onları bu şekilde davranmaktan menetmektedir.23

İkrime’den aktarılan benzer bir rivayette bu kimselerin aileleri “Bizi nasıl bırakırsın, kime emanet edersin?” diyerek hicrete karşı çıkmışlardı. Ailesinin ısrarına dayanamayan bu kimseler hicret edemiyordu.24

Belirtilen grup içerisinde Allah’a itaatten uzaklaştırıp isyan etmeye çağıranların yahut akrabalık bağlarını kesme konusunda yönlendirici olanların bulunabileceği de dile getirilmektedir.25

Ayette belirtilenlerin kafir olan eş ve çocukları olduğu şeklinde bir açıklama da mevcuttur. Müminler arasında bir düşmanlığın söz konusu olamayacağını; Müslüman eş ve çocuklar ile müminler arasında bir husumet bulunmadığı özellikle belirtilmektedir. 26

Dolayısıyla eşlerle ilgili mutlak anlamda bir husumetin reddedildiği; ancak onların Allah’ın yolundan alıkoymaya çalışması halinde bir düşmanlığın olacağı belirtilmektedir.

Bir başka ayette ise kadınlar ve oğulların insanlara sevdirilen, hoş gösterilenler arasında sayıldığı görülmektedir.27

Ayette belirtilen hususlara karşı duyulan meylin insanın kurtulmasının mümkün olmadığı bir hissiyat olduğu belirtilmektedir.28

Ayette öncelikle kadınlardan bahsedilmesi onların şeytanın ağları29

ve erkekler için büyük bir fitne olmalarıyla açıklanmaktadır.30

Dolayısıyla Allah Rasulü’nün “Benden sonra erkeklere kadınlardan daha büyük bir fitne bırakmadım.” şeklindeki buyruğu da kadınların bu aldatıcı yönleri konusunda

23 Taberî, Câmiu’l-Beyân, XXIII, 14, 15; Vâhidî, Esbâbü’n-Nüzûl, s. 455; Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî,

VIII, 143; Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 1113; Râzî, Tefsîr, XXX, 27; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l- Kur’ân, XXI, 17; Suyûtî, Esbâbü’n-Nüzûl, s. 267.

24 Taberî, Câmiu’l-Beyân, XXIII, 14, 15. 25 Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, VI, 24.

26 Huvvârî, Tefsîru Kitâbillâhi’l-Azîz, IV, 362; Râzî, Tefsîr, XXX, 27. 27 Bk. Âl-i İmrân 3/14.

28 Mâturîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, II, 322; Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, I, 375.

29 Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, II, 15; Tabersî, Mecmau’l-Beyân, II, 205; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-

Kur’ân, V, 43, 44.

30 Tabersî, Mecmau’l-Beyân, II, 205; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, V, 43, 44; İbn Kesîr,

insanları uyarmaktadır.31

Diğer yandan kadınların hoşa gidenler arasında ilk sırada yer almasının en çok sevilen ve yakınlık duyulanların kadınlar olmasıyla açıklandığı da görülmektedir.32

b. Mehir

Allah Teâla, evlenecek olan kimsenin hanımına mehir vermesini emretmektedir: “Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile cömertçe verin; eğer gönül hoşluğu ile o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa onu da afiyetle yeyin.”33

İbn Abbas, Katâde, İbn Zeyd, İbn Cüreyc’in de aralarında bulunduğu gruba göre kadınlara mehirlerinin verilmesi konusundaki emir kocalara yöneliktir.34

Ebû Sâlih’in de savunduğu bir başka görüşe göre ise bu emir, kadının mehrini alıp ona hiçbir şey vermeyen velilere yöneliktir.35

Kadınlara mehirlerinin verilmesi yönündeki emrin yer aldığı ayette bu emrin “gönül hoşluğuyla” yerine getirilmesi istenmektedir. Zira bu, Allah’ın kadınlara bir atiyyesi, bağışıdır.36

Bu bakımdan erkeğin mehir üzerinde bir hakkının bulunmadığı, bunun kadının mülkiyetinde olduğu açıktır.37

Ayrıca bu emrin, bir ibadet gibi yerine getirilmesi gerekmektedir.38

Evlenilecek hanımlara mehrinin verilmesi vücub ifade

31 Tabersî, Mecmau’l-Beyân, II, 205; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, V, 43, 44; İbn Kesîr,

Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, III, 26; Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, III, 99.

32 Râzî, Tefsîr, VII, 212.

33 Nisâ 4/4; ayrıca bk. Bakara 2/236, 237; Nisâ 4/24, 25.

34 Taberî, Câmiu’l-Beyân, VI, 381; Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, I, 451; Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî,

II, 163; İbn Atiyye, el-Muharraru’l-Vecîz, II, 8; İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, I, 413; Tabersî, Mecmau’l-Beyân, III, 14; Râzî, Tefsîr, IX, 186; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, VI, 43, 44; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, III, 510; Ebussuûd, Tefsîru Ebi’s-Suûd, III, 143; Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, s. 269; Bikâî, Nazmu’d-Dürer, II, 214.

35 Taberî, Câmiu’l-Beyân, VI, 381; Mâturîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, III, 15; Mâverdî, en-Nuketu ve’l-

Uyûn, I, 451; Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, II, 162, 163; İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, I, 413; İbn Atiyye, el-Muharraru’l-Vecîz, II, 8; Tabersî, Mecmau’l-Beyân, III, 14; Râzî, Tefsîr, IX, 186; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, VI, 43,44; Suyûtî, ed-Durru’l-Mensûr, IV, 225; Ebussuûd, Tefsîru Ebi’s-Suûd, II, 143; Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, s. 269.

36 Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, I, 451; Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 218; İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-

Kur’ân, I, 413; Tabersî, Mecmau’l-Beyân, III, 13; Nesefî, Tefsîru’n-Nesefî, I, 202.

37 Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’ân, II, 57. 38 Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 218.

eden, yerine getirilmesi gereken bir emirdir.39

Bu bakımdan mehrin adının konması, sınırlarının belirlenmesi önemlidir.40

Mehirlerini bağışlayan hanımların mehirlerini “artık yiyin” emri, bu bağışın helal olduğunu ortaya koymaktadır.41

Dolayısıyla dünya hayatında geri istenme, ahirette de ondan dolayı sorumlu tutulma söz konusu olmaksızın mehirde tasarrufun elde edileceği beyan edilmektedir.42

Bununla birlikte Kâdı Şurayh, kadınların bu kararlarından vazgeçme imkanının olduğunu belirtmektedir. Zira esas olan gönül hoşluğudur. Kadın mehrini geri talep ediyorsa gönül hoşnutluğu yok demektir.43

Diğer taraftan konuyla ilgili sınırlandırıcı yorumların söz konusu edildiği görülmektedir. İbnu’l Arabî, nikah akdi ile erkeğin karısı üzerinde mülkiyet kazanacağını belirtmektedir. Buna göre kadının oruç tutması, hacca gitmesi, evinden dışarı çıkması ancak eşinin izniyle mümkündür. Kadının malıyla ilgili harcamaları da bu kabildendir. Ve kadının malının ancak üçte biri üzerinde tasarruf hakkının bulunduğu belirtilmektedir.44

Kadınların, malları üzerindeki tasarruflarını sınırlandırıcı yorumların, mehirle ilgili ayetin devamında yer alan “Sefihlere mallarını vermeyin.”45

buyruğu çerçevesinde de dillendirilmesi dikkat çekicidir. Bu bağlamda kadınların “sefihlerin en sefihi” olduğu şeklinde görüşler beyan edilmektedir.46

Allah Rasulü’nün “İki zayıf konusunda Allah’tan korkun. Bunlar yetimler ve kadınlardır.” beyanı da bu bağlamda zikredilmektedir.47

Dolayısıyla sefih olanlar arasında kadınlar da

39 Huvvârî, Tefsîru Kitâbillâhi’l-Azîz, I, 347; Taberî, Câmiu’l-Beyân, VI, 380; Cessâs, Ahkâmu’l-

Kur’ân, II, 57; İlkiyâ el-Herrâsî, Ahkâmu’l-Kur’ân, II, 324; Râzî, Tefsîr, IX, 186; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, VI, 44; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, III, 510; Suyûtî, ed-Durru’l-Mensûr, IV, 226; Ebussuûd, Tefsîru Ebi’s-Suûd, II, 143; Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, s. 269.

40 Taberî, Câmiu’l-Beyân, VI, 380; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, VI, 44, 45.

41 Huvvârî, Tefsîru Kitâbillâhi’l-Azîz, I, 368; Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’ân, II, 58; Zemahşerî, el-Keşşâf,

s. 219; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, VI, 48; Suyûtî, ed-Durru’l-Mensûr, IV, 227.

42 Râzî, Tefsîr, IX, 189; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, VI, 49.

43 Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 219; İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, I, 415; Râzî, Tefsîr, IX, 189; Kurtubî,

el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, VI, 46.

44 İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, I, 414. 45 Nisâ 4/5.

46 Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’ân, II, 60; İlkiyâ el-Herrâsî, Ahkâmu’l-Kur’ân, II, 326. 47 Taberî, Câmiu’l-Beyân, VI, 388-391.

sayılmakta,48

kadının malla ilgili konulardaki tecrübesizliğine atıfta bulunmaktadır.49 Erkeklerin kadınlara kavvâm olmasıyla da bu durum ilişkilendirilmektedir.50

Sefihliğin malı koruma noktasındaki aklî zafiyet olduğuna dikkat çekilerek bunun kapsamına girmesi halinde kadın, çocuk ve yetimlerin de sefih olabileceğine işaret edenlerin de bulunduğu görülmektedir. Dolayısıyla bu meselede büyük küçük, genç yaşlı, erkek kadın arasında bir ayrım söz konusu değildir.51

Nisâ suresinde mehir konusunda “Ey iman edenler! Kadınlara zorla varis olmanız size helal değildir. Apaçık bir edepsizlik yapmadıkça onlara verdiğinizin bir kısmını ele geçirmeniz için de kadınları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız biliniz ki Allah’ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz. Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık günah işleyerek onu geri alır mısınız? Vaktiyle siz birbirinizle yakın ilişki içinde olduğunuz ve onlar sizden sağlam bir teminat almış olduğu halde onu nasıl geri alırsınız!”52

buyrulmaktadır. Kadınlara nikah akdi çerçevesinde çok mal,53

yüklerle mehir54

verilmiş olsa bile zorla geri alınamayacağı beyan edilmektedir.

Ayetlerde söz konusu edilen ifadelerden hareketle mehir miktarının yüksek olabileceği şeklinde görüşler dile getirilmektedir.55

Hz. Ömer’in hutbesinde cemaate hitaben kadınların mehir miktarını yükseltmemeleri konusunda uyarıda bulunduğu, cemaat içerisindeki bir hanımın da Nisâ 4/20. ayeti hatırlatarak buna karşı çıktığı

48 Taberî, Câmiu’l-Beyân, VI, 393; Mâturîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, III, 19; Cessâs, Ahkâmu’l-

Kur’ân, II, 60; Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, I, 452; Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, II, 164; İlkiyâ el- Herrâsî, Ahkâmu’l-Kur’ân, II, 326; İbn Atiyye, el-Muharraru’l-Vecîz, II, 9; İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l- Kur’ân, I, 415; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, VI, 54; İbn Kayyım, Bedâiu’t-Tefsîr, I, 266.

49 İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, I, 415.

50 Mâturîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, III, 19; Râzî, Tefsîr, IX, 191; İbn Kayyım, Bedâiu’t-Tefsîr, I, 266;

Suyûtî, ed-Durru’l-Mensûr, IV, 229, 230.

51 Taberî, Câmiu’l-Beyân, VI, 394; Râzî, Tefsîr, IX, 192. 52 Nisâ 4/19-21.

53 Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, II, 186; İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, I, 472; Tabersî, Mecmau’l-

Beyân, III, 41.

54 Taberî, Câmiu’l-Beyân, V, 256, 259, 260; VI, 539; İbn Ebî Hâtim, Tefsîru İbni Ebî Hâtim, III, 906;

Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, III, 571, 572.

aktarılan rivayetin, ayetle ilgili belirtildiği görülmektedir.56

Bununla birlikte konuyla ilgili kimi rivayetlerde kadınların mehirlerinin yüksek olması ve erkeğin bunu öderken çok zorlanması sebebiyle, erkeğin içinde kadına karşı düşmanlık besleyeceği de hatırlatılmaktadır. Bu bakımdan mehir miktarı konusunda “yüklerle verilmiş bile olsa” şeklindeki ifadelerden hareketle bunun yüksek miktarda mehir vermenin cevazını göstermediği şeklinde yorumların yapıldığı görülmektedir. Buna göre ayette mehirlerin geri alınmaması noktasında mübalağalı bir dil kullanılmaktadır.57

Nitekim “Allah’tan başka ilahlar olsaydı yeryüzünde fesat çıkardı.” ayetinde de olmayan bir durum söz konusu edilmektedir. Bunun dile getirilmesi o şeyin varlığının caiz olduğunu göstermemektedir.58

Ayetlerde mehrin erkekler tarafından geri alınmaması konusunda iki hususun dile getirildiği görülmektedir: Hanımların onlarla karışması ve hanımların onlardan sağlam bir söz alması. Hem aralarında karı-koca ilişkisinin yaşanması hem de Allah’ın adının anılarak hanımların erkeklere helal kılınması sebebiyle59

onların yekvücut olduğuna atıfta bulunulmaktadır.60

c. Çok Eşlilik

Kur’an’da birden fazla evliliğe izin veren ifadelerin yer aldığı ayette “Eğer kendileriyle evlendiğiniz takdirde yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz veya size helal olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın yahut da sahip olduğunuz cariyeler ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.”61

buyrulmaktadır. Konuyla ilgili olarak Hz. Aişe’den nakledilen bir rivayete göre; bu ayet velisinin koruması altındaki yetim kızlar hakkındadır. Onların malı ve güzelliği

56 Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 228; İbn Atiyye, el-Muharraru’l-Vecîz, II, 34; İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-

Kur’ân, I, 469; Râzî, Tefsîr, X, 14; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, VI, 163; Suyûtî, ed- Durru’l-Mensûr, IV, 293.

57 Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, VI, 164, 165. 58 Râzî, Tefsîr, X, 14.

59 Taberî, Câmiu’l-Beyân, VI, 541-546; Mâturîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, III, 86; Mâverdî, en-Nuketu

ve’l-Uyûn, I, 467; Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, II, 187; Tabersî, Mecmau’l-Beyân, III, 41, 42; Râzî, Tefsîr, IX, 187; X, 14, 17; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, VI, 168, 170; İbn Kesîr, Tefsîru’l- Kur’âni’l-Azîm, III, 404-406; Bikâî, Nazmu’d-Dürer, II, 231; Suyûtî, ed-Durru’l-Mensûr, IV, 295, 296; Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, s. 282.

60 Mâturîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, III, 86; İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, I, 473; Bikâî, Nazmu’d-

Dürer, II, 231.

velilerinin rağbetini uyandırır ve onlara verilmesi gereken mehirden daha az vermek suretiyle onlarla evlenmek isterdi. Ayetle birlikte mehirlerini tam vermek suretiyle onlara adaletli davranmaksızın onlarla nikahlanmak yasaklandı. Eğer yetim kızlara adaletli davranamamaktan korkuyorlarsa onların dışındaki hanımlarla nikahlanmaları emredildi.62

Böylece yetim kızların güzelliklerine ve mallarına rağbet gösteren; ancak velileri bulunmadığından daha az bir mehirle onlarla nikahlanmayı amaçlayan kimselere hitap eden bu ayette yetimlerle nikahlanacak kimselerin diğer hanımlara verecekleri mehrin mislini yetimlere de vermeleri emredilmektedir.63

Hz. Aişe’den nakledilen bir başka rivayete göre yetim kızlardan hoşlanmayan ancak mallarını isteyen velileri evlendiklerinde onlara eziyet etmekteydi. Ayet bundan bahsetmektedir.64

Yetimlere adaletli davranma konusunda bir korkunuz olursa size helal olan diğer hanımlardan nikahlayın,65

şeklinde bir anlam üzerinde durulmaktadır.

Konuyla ilgili bir başka görüşe göre ayet, dörtten fazla hanımla evlenmeyi yasaklamak üzere sınırlandırıcı bir anlamda gelmektedir. Kureyş içerisinde bazı kimseler çok sayıda kadınla evlenirlerdi. Bunların ihtiyaçlarını karşılama noktasında sıkıntıya düştüklerinde velayetleri altındaki yetim kızların malını harcarlardı. Ayet, bu davranışı yasaklamakta; yetimlerin mallarını harcama ve onlara adaletsiz davranma konusunda onları uyarmaktadır. Dörtten fazla hanımla nikahlanarak onların ihtiyaçlarını karşılamak için yetimlerin malını harcamaktan sakındırmaktadır.66

Onların bu tehlike karşısında bir hanımla yahut cariyeleriyle yetinmesi emredilmektedir.67

62 Taberî, Câmiu’l-Beyân, VI, 358, 359, 360; İbn Ebî Hâtim, Tefsîru İbni Ebî Hâtim, III, 857;

Mâturîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, III, 10; Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’ân, II, 50; Mâverdî, en-Nuketu ve’l- Uyûn, I, 448; İlkiyâ el-Herrâsî, Ahkâmu’l-Kur’ân, II, 311; İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, I, 404; Râzî, Tefsîr, IX, 177; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, VI, 23, 24; Ebû Hayyân, el-Bahru’l- Muhît, III, 503.

63 Mâturîdî, Te’vîlâtü Ehli’s-Sünne, III, 7; Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’ân, II, 51; Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî,

II, 160; Tabersî, Mecmau’l-Beyân, III, 12; Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, s. 268.

64 Taberî, Câmiu’l-Beyân, VI, 360; İbn Ebî Hâtim, Tefsîru İbni Ebî Hâtim, III, 857; Beğavî, Tefsîru’l-

Beğavî, II, 161.

65 Zemahşerî, el-Keşşâf, s. 217; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, III, 503.

66 Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn, I, 449; Beğavî, Tefsîru’l-Beğavî, II, 161; Tabersî, Mecmau’l-Beyân,

III, 12.

Hz. Aişe’den aktarılan başka bir görüşe göre onlar yetimlerin mallarını istediklerinden dolayı yetim kızların başkalarıyla evlenmelerine izin vermiyor kendileri de onlarla evlenmiyordu. Onların ölmesini kendilerinin de onlara varis