• Sonuç bulunamadı

Demokratik düzende, bireyin düşüncelerini açıklama özgürlüğüne sahip olması siyasal sistemin temel özelliklerinden birisidir. Her türden ve farklı düşüncenin, her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, bu doğrultuda diğer insanları ikna etmeye çalışmak, açıklanan düşünce etrafında örgütlenmek için teşvik etmek, demokrasinin, çoğulculuğun ve uzlaşmanın olmazsa olmaz gereklerindendir.86 Bu doğrultuda basın veya diğer kitle iletişim araçları, genel olarak “bilgi dolaşım sürecini” gerçekleştiren araçlardır. Kitle iletişim araçlarının bilgi ve düşünceleri dolaştırma süreci, bireyin ve dolayısıyla toplumun bilgilenmesini sağlar. Bireyin bilgilenmesinden korkmayan çağdaş, demokratik bir siyasal sistemin oluşturulabilmesi için sağlıklı bireysel ve toplumsal bilgilenme sistemine gereksinim duyulmaktadır. Böyle bir sistem ise

bilmenin, nesnel dünya ile dolaysız deneyimlerimize dayanması gerektiğini unutmamalıyız.”, Bkz.

Oskay, “İletişimin ABC”si, s. 43.

84 İçel/Ünver, s. 11. Çalışma kapsamında yukarıda belirtilen kitle iletişim araçlarının teknik özellikleri ve tarihsel ortaya çıkış süreçleriyle ilgili açıklama yapılmayacaktır. Ayrıca, çalışmada kullanılan “kitle iletişim özgürlüğü” kavramı ile süreli ve süresiz basın-yayın faaliyetlerini içeren basın özgürlüğü ve görsel-işitsel alandaki radyo, televizyon ve internet özgürlükleri kastedilmektedir. Tanör’ün de belirttiği gibi, sinema, video gibi araçlarla yapılan düşünce aktarımları daha çok sanatsal nitelikte olduklarından, “Bilim ve Sanat Özgürlüğü” kapsamına girmektedirler. Bkz. Tanör, Bülent, “Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu”, BDS yay., 3. Baskı, İstanbul 1994, s. 77. Bu nedenle söz konusu kitle iletişim araçlarına çalışma kapsamında yer verilmemektedir.

85

Benzer yöndeki sınıflandırma için Bkz. Günaydın, a.g.e., s. 9-24. 86

Özek, Çetin, “Kitlesel İletişim Özgürlükleri”, İnsan Hakları içinde, YKY cogito, 1. Baskı, İstanbul 2000, s. 153.

ancak kitle iletişim özgürlüğünün uygulamada etkin olduğu toplumlarda kurulabilir. Kitle iletişim özgürlüğü, başka bir deyişle bireyin ve toplumun bilgilenmesi ise ancak haber verme, eleştirme, yorumlama gibi her nitelikte açıklamanın yapılabilmesi ile mümkün olur. Aksi takdirde sınırlanan sadece kitle iletişim özgürlüğü değil; onun da özünü oluşturan düşünce/ifade özgürlüğü olacaktır.87

Pozitif hukuk alanında devlete ve diğer bireylere karşı güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler,88

Jellinek’in artık klasikleşen sınıflandırmasına göre negatif statü hakları, pozitif statü hakları ve aktif statü hakları şeklinde üç ana kategoriye ayrılır.89

İfade özgürlüğü, negatif statü hakları/klasik haklar kategorisi kapsamındadır. Yani devlet ifade özgürlüğünü kullanan bireylere karışmama/müdahalede bulunmama, başka bir deyişle, saygı gösterme yükümlülüğü altındadır. İfade özgürlüğünün bir alt görünümü olarak nitelendirilebilecek kitle iletişim özgürlüğü ise, doktrinde bazı yazarlar tarafından pozitif statü hakları/sosyal-kültürel haklar kategorisi kapsamında görülmektedir.90

Ancak ifade özgürlüğünün kullanılmasında çok önemli bir işleve sahip olan, ifade özgürlüğünün bir alt görünümü olan kitle iletişim özgürlüğü de, kanımızca negatif statü hakları/klasik haklar kategorisi kapsamında bulunan bir

87

Özek, “Kitlesel İletişim Özgürlükleri”, s. 154.

88 Temel hak ve özgürlükler terimi, anayasa tarafından tanınan ve korunan hak ve özgürlükleri ifade eder. Söz konusu hak ve özgürlüklerin “temel” olarak nitelendirilmesinin sebebi, anayasal düzeyde bir tanıma ve korumadan yararlanıyor olmalarıdır. Bkz. Gözler, Kemal, “Türk Anayasa Hukuku Dersleri”, Ekin yay., 16. Baskı, Bursa 2014, s. 111.

89 Jellinek, Georg, “L’Etat Moderne et son droit”, (Trad. G. Fardis), Paris 1913, C. II, s. 51 vd.’ndan aktaran Kapani, s. 6; Temel hak ve özgürlüklerin, başka bir deyişle insan haklarının sınıflandırılmasında kullanılan bir diğer yöntem ise, hak ve özgürlüklerin tarihsel ortaya çıkış süreçlerine göre sınıflandırılmasıdır. Bu doğrultuda hak ve özgürlükler, birinci kuşak haklar (klasik haklar), ikinci kuşak haklar (sosyal, ekonomik, kültürel haklar) ve üçüncü kuşak haklar (dayanışma hakları) şeklinde kategorilere ayrılmaktadır. Ayrıntılı bilgi için Bkz. Uygun, Oktay, “İnsan Hakları Kuramı”, İnsan Hakları içinde, YKY cogito, 1.Baskı, İstanbul 2000, s. 21-25. 90 Kaboğlu “toplumsal iletişim özgürlükleri” başlığı altında yer verdiği kitle iletişim özgürlüğünü, kültürel haklar kategorisi kapsamında görmektedir. Bkz. Kaboğlu, “Özgürlükler Hukuku”, İmge Kitabevi, 6. Baskı, Ankara 2002, s. 502-525; Kitle iletişim özgürlüğünün bir alt görünümü olan basın özgürlüğü ise Dönmezer tarafından sosyal bir hak olarak görülmektedir. Dönmezer’e göre,

“… sosyal haklardan yararlanılabilmesi için, Devlet tarafından bazı tedbirlerin alınması, bazı imkan ve araçların sağlanması zorunludur. Bugün basın hürriyetinin, … bütün halk kitlelerini kapsar olarak kullanılmasını sağlayabilmek için, aynı suretle Devletin bazı tedbirleri alması zorunluluğunu, ekonomik gelişme ortaya koymuştur.” Bkz. Dönmezer, Sulhi, “Basın ve Hukuku”,

özgürlüktür.91

Çünkü negatif statü hakları alanında da, devletin pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Devletten kaynaklanmayan, ancak devlet tarafından kontrol edilebilen özel kişilerden, sosyal güçlerden ya da sosyal gelişmelerden kaynaklanabilecek hak ihlallerinin önlenmesi adına, negatif statü hakları alanında da devlet için pozitif yükümlülükler öngörülmüştür.92

Kitle iletişim özgürlüğünün, uygulamada etkin olarak sağlanabilmesi adına devletlerin üzerine düşen ve yerine getirmesi gereken pozitif yükümlülükler çerçevesinde ele alınması gereken en önemli husus, kitle iletişim alanında yaşanan tekelleşme sürecidir. Tekelleşme olgusunun, ifade ve kitle iletişim özgürlüğü üzerindeki etkileri aşağıda tekelleşme başlığı altında ayrıntılı olarak ele alınacaktır.