• Sonuç bulunamadı

Kimlik Merkezli Anadolu Aleviliği

BÖLÜM 2. KURAMSAL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.2. Alevilik/Anadolu Aleviliği

2.2.3. Modern Dönem Aleviliği

2.2.3.2. Kimlik Merkezli Anadolu Aleviliği

Çeşitli zamanlarda farklı isimlendirmelerle gündeme gelen Alevilik, farklı isimlendirildiği her dönemde, farklı bir mecraya girmiş ve farklı Alevilikler ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, 20. yüzyılın ortalarından itibaren ortaya çıkan modern Alevilik teolojisi, kurumları ve kimliğini oluşturan unsurlar açısından hala nihai formuna ulaşabilmiş değildir. Tam manasıyla kimlik oluşumunu tamamlamış bir Alevilikten bahsetmek şuan için mümkün görünmemektedir. Bu anlamda Aleviliğin bir arayış içerisinde olduğunu söylemek yanlış olmasa gerektir. Senkretik özelliğe sahip olması nedeniyle Alevilikte birçok kültürden ve dinden etkileri görmek mümkün olduğu gibi hala tam bir forma ulaş(a)mamış olması nedeniyle de Aleviliğin farklı inanç ve kültürlerden etkilenmeye açık olduğunu belirtmek gerekir.84

Özellikle Aleviliğin şifahi bir kültür olması, her türlü etkiye açık olmasını kolaylaştırmaktadır. Kitâbî kültürlerin yazılı kaynaklarının, kültürün devamlılığında sağladığı kolaylık, Alevilerde olmamıştır. Alevilik adına yazılmış özellikle Bektaşi geleneğinden gelen eserlerin güvenirliği tartışmalıdır. Hem kısıtlı olan hem de

841925’te tekke ve zaviyelerin kapatılması sonucu Bektaşilerin batılı düşüncelere ve masonluğa açılmış olduğu ve kendi felsefesini yeniden yorumlamaya çalıştığı iddia edilmektedir. Bkz. Melikoff, (2011).

143

güvenirlik açısından sorunlu olan Vilayetnameler, Buyruklar, Fütüvetnameler, Erkannameler, Menakıpnameler ve Tercümanların nispet edilen şahıslardan sonra kaleme alındığı bilinir. Vilayetnamelerin en meşhurları arasında olan Menakıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli, 1481-1501 tarihleri arasında yazıldığı halde Hacı Bektaşı Velinin ölümü 1271’dir. Aynı şekilde Sarı Saltık (ö. 1296-1300), hakkında yazılan Saltuk-nâme 1480 yılında yazılmıştır (Ocak, 2013: 35-51).85

Az olan kaynakların da şüpheli olması nedeniyle Alevilerin kendi kültür ve kimliklerinin devamlılığı noktasında sıkıntı yaşadıkları söylenebilir.

Bir kimlikten bahsedilecekse hangi tür kimliğin öne çıktığının ayrımının yapılması önem arz etmektedir. Kimlik merkezli Anadolu Aleviliğinin teolojik bir çıkış noktası olsa dahi son dönem oluşan yeni kimlik arayışında siyasi ve kültürel taleplerin daha öncelikli olduğu söylenebilir. Buradan kimlik merkezli Anadolu Aleviliğinin ekseninin siyasi ve kültürel kimlik86

arayışı çerçevesince oluştuğu çıkarılabilir. Bu bağlamda Alevilerin dini kimlikleri ideolojik kimliklerinin gerisinde kalmıştır denebilir (Başdemir, 2011: 64).

1990 yılların başında ortaya çıkan hareket, ilk zamanlarda dini açıdan tanınma taleplerinde bulunmuş ama devletin kurumlarından cevap alamama neticesinde, Alevilerin talepleri, istemeden de olsa, farklı mecralara kayma durumunda kalmıştır. Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın taleplere karşı duyarsız kalması, bunda önemli bir etkendir. Taleplerin farklılaşmasının örgütsel bazda ayrışmayı da beraberinde getirdiği söylenebilir. Taleplerin farklılaşması örgüt içerisinde kutuplaşma ve ayrışmaya neden olmuştur. Şuan devletin homojen olmamakla yaftaladığı Alevilerdeki ayrışmanın bir nedeninin de devlet kurumlarının yaklaşımları olduğu söylenebilir.

Özellikle devlet tarafından dışlanma düşüncesi, bugün netleştirilmeye çalışılan Alevi kimliğinin, baskın bir siyasal refleksten beslendiğini göstermektedir. Bu reflekslerin

85

Menkıbeler ya da velâyetname (vilayetname): XI. Yüzyıldan itibaren teşekkül eden tarikatlar neticesinde bir velinin kerametlerini anlatan kısa hikâyeler anlamına gelir. menakıpname ve velâyetnameler XIII. Yüzyıldan itibaren tek bir velinin kerametlerinin toplandığı eserler olmuştur (Ocak, 2013: 25).

144

sınırları, dışlanma ve ayrımcılığa maruz kalma üzerine inşa edilmiştir. Giderek etno-dini bir kimliğe doğru evrilen bu yaklaşım, Alevi kimliğinin biricik vurgusu olma yolunda ilerlemektedir (AÇNR, 2010: 64). Oluşacak olan bu yeni yaklaşım, Aleviliğin siyasi ve kültürel bazda kimlik merkezli bir konum içerisine girmesine neden olmaktadır.

Massicard, tam olarak ne olduğu belli olmayan bu Alevi kimlik hareketi için “kimliği belirsiz bir kimlik hareketi” demektedir (Massicard, 2013: 18). Özellikle 1990 sonrası bir kimlik hareketi olarak ortaya çıkan Aleviliği ve Aleviciliği bir birinden ayırmak gerektiğini ifade eden yazar, sosyolojik Aleviliğin siyasal Alevilikten ayrılmasına fayda sağlayacağını ileri sürmektedir.

Alevilik, sosyolojik hadiseyi, aktarılan aidiyeti işaret ederken, Alevicilik, Alevilik adına seferber olmayı, Aleviliği bir dava konusuna yükseltip akılcılaştıran hareketi ifade eder (Massicard, 2013: 21). Bu konuda en önemli etken olarak Alevi örgütlenmeler gösterilmektedir. Bu bağlamda Aleviciliğin son dönem ortaya çıkan kimlik merkezli Alevilik olarak adlandırılmasında herhangi bir sakınca olmasa gerektir (Ceylan, 2015: 212).

Türkdoğan, siyasal Alevicilik hareketinin siyasal Kürtçülük hareketi gibi “ulus-devlet temeline dayalı millet olma veya tasada ve kıvançta ortak bir paydada birleşme ve bütünleşme modelini yıpratarak, ülkemizi partiküler bir etnik havuza dönüştürmeye çalışmaktadırlar” demektedir (Türkdoğan, 2006: 20, 46).

Günümüzde homojen bir yapı oluşturmasa da Alevilik başlığı adı altında bazı grupların olması, bir Alevilik gerçeğinin, bir sosyolojik tespitin ifadesidir. Bu toplumsal realitenin tarihsel süreçte karşılaştığı aşamalar, şimdinin anlaşılması adına önem arz etmektedir. Alevi-Bektaşi inancının geleneğinden kopmasında tarihsel üç kırılma noktası vardır ve bu kırılma noktalarının bilinmesi sorunların da anlaşılmasına katkı sağlayabilir. Birincisi, 13. yüzyılda ortaya çıkan Babaî İsyanının tarihsel boyutu olarak kabul edilir. İkincisi, Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasındaki siyasi çekişmeden kaynaklı Çaldıran savaşıdır. Üçüncüsü ise, Yeniçeri Ocağının kaldırılmasıdır (BİLGESAM Raporu, 2010: 5, 8; Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü, 2013: 12). Bu tür ayrışmalar için

145

son dönem ortaya çıkan Alevi farklılaşmasına neden olan unsurlardır denebilir. Sünni gruptan uzaklaştığı gibi Sünni grubun iktidarının yaklaşımlarını Sünniliğe bağlayan yaklaşım, Sünnilikle ilişkili her türlü anlayışın karşısına konumlanmış, inancın yerine siyasi ve kültürel özellikleri daha çok gündeme getirmeye başlamıştır. Oluşturulmuş olan bu Alevilik çeşidi, kültürel ve siyasi kimliğin daha çok öne çıktığı bir noktaya gelmiştir. Aleviliğin teolojisinden kopmasına ve bu noktaya gelmesine neden olan çeşitli nedenler vardır. Bunlar arasında: Modernleşme, Kentleşme, Sol Hareket, Siyasal İslam’ın Yükselişi ve Kürt Ulusal Hareketi sayılabilir.

2.2.3.2.1. Kimlik Merkezli Anadolu Aleviliğine Etki Eden Unsurlar

2.2.3.2.1.1. Modernleşme

Kimlik merkezli Anadolu Aleviliği, modern dönem Aleviliğin ürettiği yeni bir Alevilik şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu Alevilik türü için, kente özgü bir Alevilik çeşididir denebilir. Çünkü modernizmin üç sacayağını oluşturan sanayileşme, kentleşme ve ulus-devlet atbaşı giden değerlerdir. Modern bir ülke, şehir ve kültür; sanayileşmiş, kentleşmiş ve ulus olma yolundaki setleri aşarak nihai hedefe ulaşmıştır denebilir. Modern ve kentli olan Aleviliğin yeni karşılığı kimlik merkezli Aleviliktir. İnanç merkezli Alevilik, Aleviliğin oluşum ve Kızılbaşlık dönemini kapsarken, kimlik merkezli Aleviliğinin, 20. yüzyıl ortalarından itibaren devam eden süreci kapsadığı söylenebilir. Bu şekilde yapılanmaya Alevicilik de denebilir. Alevicilik, Aleviliğin teolojine, inanç ve ritüeline çokta yer vermeyen bir Alevi hareketidir.

Alevilerle Aleviliğin arasının açılmasına neden olan en önemli etkenin modernlik olduğu birçok araştırmacı tarafından ifade edilmektedir.87 Benzer tüm topluluklar gibi Aleviler de modernleşme sürecinin beraberinde getirdiği dönüşümden derin bir biçimde etkilenmişlerdir (Ecevitoğlu ve Yalçınkaya, 2013: 67). Aktay, Aleviliğe dair sorunların bir kısmının Osmanlıdan alınmış olsa da Alevilikle ilgili sorunların içinden çıkılmaz bir hale gelmesinin Cumhuriyet döneminde olduğunu ifade eder (Aktay, 2007: 71). Alevi köylerinde ve merkezlerinde gerçekleştirilen, cami uygulamalarının modernleşen devletin işaretlerinden başka bir şey olmadığı savunulmaktadır. Dolayısıyla Alevilerin

87

146

geleneksel yapısı çözüldüyse eğer, bu çözülmenin devletten uzak olmadığı, bu çözülmenin devletle malul bir modernlik olduğu ifade edilmektedir (Ecevitoğlu ve Yalçınkaya, 2013: 113).88

Bu anlamda Aleviler için modernleşme, sürekli geleneklerinden bir şeylerin kaybedilmesi olarak ifade edilebilir. Modernleşme, genelde bütün toplumlar üzerinde kedini hissettirmiştir. Ancak, şifahi bir kültürün ürünü olmaları hasebiyle Aleviler, modernleşmeden daha çok etkilenmişlerdir denebilir. “Bütün renkler aynı oranda kirleniyordu, önceliği beyaza verdiler” ifadesi, bu durumu çok veciz bir şekilde ifade etmektedir.

Bireyin Alevi olduğunu belirleyen en önemli etken toplumsal aidiyettir. Yani bir kişinin Alevi olabilmesinin ya da Aleviliğini sürdürebilmesinin yolu, Alevi bir toplum içinde doğması ve yaşamını bu topluluk içerisinde sürdürmesine bağlıdır (Beşe, 2013: 19). Bu açıdan Alevi toplumsallığından uzaklaşılmış bir Aleviliğin bireyselleşmesi ve gelenekten uzaklaşmış olması, kimlik merkezli bir Aleviliğe adım atışının ilk işaretidir.

Moderleşme neticesinde inşa edilmek istenen Aleviliği Öz, üç şekilde ele almıştır. Birincisi, bizimde kimlik merkezli Alevilik diye ifade ettiğimiz, Alevilik-Bektaşiliğin İslam’la ilgisi olmadığını savunan “Aleviliğin İslam dışı olduğu” şeklindeki yaklaşımdır. İkincisi, özellikle Ehl-i Beyt Vakfı tarafından dillendirilen Aleviliğin aslının Şiilik olduğu yönündeki yaklaşımdır. Üçüncüsü ise, Alevilikle Sünnilik arasında ciddi farkların olmadığı her ikisinin de Hz. Ali’nin sevgisi etrafında şekillendiği şeklindeki yaklaşımdır (Öz, 1996).

Şii yanlısı Alevilik dışındakiler birçok ortak paydaya sahip olsalar da Alevilerin kendi içlerinde bir mozaik oluşturdukları söylenebilir. Aleviliğin senkretik özelliği, çeşitliliğe ve çoğulculuğa ontolojik olarak hazır olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Kültürel ve siyasal açıdan da ortaya konulmaya çalışılan kimlik merkezli Alevilik, inancı öteleme bağlamında bir homojenlik içerse de hala tek sesli bir Aleviliğin olmadığı birçok kez tekrarlanmıştır. Geleneksel dönemde Şamanizm, Budizm, Maniheizm, Yesevilik, Kalenderilik ve Hurfilik gibi birçok yapıdan etkilenmiş olan Alevilik, modern zamanlarda da laiklik, milliyetçilik, Sosyalizm ve ateizmden farklı

88Alevilerin geleneksel yapılarının çözülmesine dair sorumluluk noktasında pek çok Alevi, devleti sorumlu tutmaktadır. Bkz. AÇNR, (2010: 89).

147

şekillerde etkilenmiştir. Aleviliğin senkretik özelliğinden dolayı bundan sonraki zamanlarda da farklı din, kültür ve inançtan etkilenmeye açık olduğu söylenebilir.

Modernleşmenin sacayağı sayılan ulus ve kentleşme Aleviler üzerinde ne kadar etkili olmuşsa bu durum üzerinde modernleşme de o denli etkili olmuştur denebilir. Modernleşemenin bir sonucu olan ulus-devletin getirdiği türdeşleştirme, kentliliğin getirdiği geleneğinden kopma ve özellikle cemevi gibi ihtiyaçlar kimlik merkezli Alevilik tartışmalarının asıl nedenleri olarak sayılabilir.

Modernleşmenin bir neticesi olan bu gelişme, karşımıza ilginç bir Alevi dindarlığı çıkarmaktadır. Cemevi vurgusunda asıl olan inanç esasları ve ibadetler değil, grup dayanışması ve aidiyeti güçlendirecek semboller ve simgelerin devamlılığıdır. Bu anlamda cemevi içerik ve fonksiyonlarından daha çok taşıdığı temsil açısından önem arz etmektedir. Cemevi, içinde icra edilen ibadetten daha çok kentte Alevi var oluşunun, tanınmanın, kabul görmenin ana sembolü haline gelmiştir (AÇNR, 2010: 164). Yeni Alevi hareketinin bu durumunu Yıldırım, “inançsız dindarlık” olarak kavramsallaştırmıştır (Yıldırım, 2012: 145, 147). Kimlik merkezli yaklaşımda, cemevi meselesinde olduğu gibi kimlik vurgusunun öne çıkması adına dinsel referansların kullanılmasında herhangi bir sakınca görülmemektedir. Cem olayı, Alevilik olgusunu Sünnilikten ayıran en önemli göstergedir (Zelyut, 1998: 183), şeklindeki yaklaşım, cemevlerinin ve cemin hem Alevilerin kimlik oluşturmak için kurguladıkları “öteki” olan Sünnilerden ayrışmasına hem de Alevi varoluşunun kanıtı olarak kabul edilmesine neden olmaktadır.

Araştırmaya katılan Çorumlu Caferi imamı, cenazenin cemevinden kaldırılışıyla ilgili Alevilerin bir mesaj vermek istediklerini şu cümlelerle ileri sürüyor: “Cenazenin cem

evinde kaldırılması benzeri şeyler bir çeşit siyasi hedef ve maksat taşıyor. Biz her türlü ihtiyacımıza cevap veriyoruzun bir karşılığıdır” (Çİ4).

148

Kimlik merkezli bir Aleviliğin oluşmasına etki eden önemli bir husus kırsaldan kentte göçtür. Özellikle 1950 sonrası kente olan yoğun göç, kırsal bir özellik sergileyen Aleviliği, geleneğinden koparmıştır. Yukarıda değinildiği gibi kimlik merkezli Alevilik, kentli Aleviliktir, yani günümüz modern Aleviliğini yansıtmaktadır. Kentleşen Alevilik, modernist ya da seküler olarak bilinen Alevilik çeşididir (Şimşek, 2004; Soner ve Toktaş, 2011; Massicard, 2013: 53). Kentleşen Alevilikte, inanç merkezli Aleviliğin temel kurumları önemli ölçüde işlev kaybına uğramıştır. Geleneğin kendine yer bulduğu kırsalda farklı işlevlere sahip olan inanç ve ritüeller kentte kendine yer bulamamıştır.

Kent hayatına adapte olmaya çalışan Alevilerin zorunlu olarak kimlik Aleviliğine yönelmelerinin kaçınılmaz olduğu söylenebilir. Çünkü kentte inanç merkezli Aleviliğin yaşanacağı ortam kalmamıştır (Çamuroğlu, 1998: 94; Onat, 2009a: 42; AÇNR, 2010: 85; Yıldırım, 2012, Güleç, 2012: 5). İnanç merkezli Aleviliği ayakta tutan dede ocakları, musahiplik ve cem, kent hayatında kendine tam manasıyla yer bulamamıştır. İnanç esaslarına ve ibadete olan vurgudan uzaklaşıp sembollere ve mekana -özellikle cemevi- yapılan vurgu Aleviliğin dinsel-sosyal kurgusunu sarsmıştır. Aleviliğin merkezinde bulunan dede-talip ilişkisi, kentte cemevine ya da vakıf ve derneğe üyelik şekline dönüşmüştür.

Geleneksel ibadet ve ritüellerin kendini bulduğu, dede ve babaların hala önemli olduğu yer kırsaldır. Aleviliğin toplum merkezli olduğu düşünüldüğünde Aleviliğin kendini kırsalda bulduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenle kırsalın Aleviliği için inanç merkezli Alevilik, kentin Aleviliği için ise kimlik merkezli Alevilik denebilir. Aleviliğin bireyselden daha çok toplumsala hitap etmesi daha doğrusu Alevi olmanın yolunun tek başına bireye kapalı olması, kentin bireyci yaklaşımları nedeniyle, Aleviliğin kentte geleneğinden uzaklaşmak zorunda kalmasına yol açmıştır. Öyle ki, Alevi toplumunun olmadığı yerde tek başına bireyin Aleviliği yaşaması mümkün değildir. Aleviliğin 16. yüzyıldan sonra kendi başına bırakıldığı halde uzun süre varlığını devam ettirmesi, onun toplumsallığına ve içe kapalılığına verilebilir.

1950 sonrası kentleşmek zorunda kalan Alevilik, şifahi kültürün kaynağı toplumsaldan uzaklaşınca yazılı metinlerin ortaya konulması gerekmiştir. Kent Aleviliğinin ilk

149

zamanlarında ortaya konulan eserlerin inanç merkezli bir Alevilik ortaya koydukları bilinmektedir.89 Bu dönem ortaya konan Alevi eserleri, kentte kırsalın Aleviliği yani inanç Aleviliğini yansıtması nedeniyle “kentteki köy Aleviliği”, başka bir deyişle “gecekondu Aleviliği” diye isimlendirilmiştir (Yıldırım, 2012: 156). Kentin ilk zamanlarında Aleviliğin dinsel/inançsal özellikleri çokta kaybolmamış, belli bir süre kent hayatında kırsal Alevilik yaşanmaya çalışılmıştır.

Kentleşmenin ilk zamanlarında inanç vurgusu ön plana çıkarken, 1960 sonrası inançtan yoksun, Alevi varlığının siyasi mecrada kabulünün öncelendiği bir kimlik merkezli Alevilik ortaya çıkmıştır. Alevi toplumsal kimliğinin daha çok siyasi bir mecrada kendini bulduğu yeni hareket, Alevilerin geçmişte yaşamış oldukları Maraş, Sivas, Dersim, Çorum, Gazi Mahallesi olayları gündemde tutulmaya çalışılmaktadır. Alevilere karşı yapılan açılım politikaları gibi olumlu şeylerin olduğu yakın zamanda ortaya çıkan “Gezi olayları” (2013), Alevilerin yeni trajedileri ve siyasi ve kültürel açıdan var olmaları gerektiği gerçeğinin ortaya koyulmuş somut acıları gibi durmaktadır (Ceylan, 2015: 217).

Bu bağlamda geleneksel ve tarımsal cemaatlerden kentsel sanayi ve hizmetler sektörlerindeki modern ve akılcı örgütlenmelere doğru akan göçmenler bir yandan eski ilişkileri ve kimlikleri sürdürme, öte yandan yeni ilişkileri ve kimlikleri kurma ve dönüştürme pratiklerini gerçekleştirmeye çalışmışlardır (Aktaş, 2004: 3).

Alevîlerin bir bölümü, inanç alanında ve diğer alanlarda yaşadıkları kimlik bunalımına karşın, kentleşme-modernleşme sürecinde beliren yalnızlaşma/yabancılaşma olgusunu ortadan kaldırmak için, -manevî alanda ihtiyaç duyulan eksikliği gidermeye yönelik

olarak- geleneksel inanç motif ve değerleri sembolik de olsa yaşatmaya, geleneği

yeniden inşa etmeye çalışmışlardır (Yüksel, 2005). Alevilerin bu maksatlı tanınma talepleri daha çok cemevi üzerinden gerçekleştiremeye çalışılmaktadır. Özellikle seksen sonrası cemevi, Aleviliğin bir sembolü haline gelmiştir. Cemevlerinin gündeme gelmesinin modernleşmenin getirdiği kentleşmenin bir sonucu olduğu bilinmelidir. Kırsalda cemin îfâ edilebilmesi için ayrı bir cemevine ihtiyaç yoktur. Herhangi bir evde

89İlk Alevi yazılı kaynak yazarları olan Sefer Aytekin, M. Tevfik Oytan, Ziya Şakir, Şinasi Koç’un eserlerine bakılabilir.

150

ya da bir meydanda (Cem meydanı) yapılması mümkündür (Massicard, 2013: 173).90 Şehirlerde böyle bir imkânın olmaması, cemevini gereksinim haline getirmiş ve cemevi gündeme gelmiştir. Bu bağlamda modernleşme deneyimi, Aleviliğin temel kurumlarında aşınmaya ve işlev kaybına neden olmuş, Aleviler de geleneği ya da geleneğe benzer şeyleri yeniden inşa etme zorunluluğuyla karşı karşı karşıya kalmışlardır (Ecevitoğlu, 2011: 141).

Son dönem yapılan cemevi vurgusun bir ihtiyaçtan daha çok Alevi varlığının sembolü olma niteliği kazandığı ifade edilebilir. Aleviliğin cemevi üzerinden yürütülmesi, bir kimlik sorunu olarak görülmektedir (Onat, 2009a: 40; Onat, 2009b: 30; Masicard, 2013: 223, 225). Cem evinin bir sembole dönüşmesi gibi yapılan ayin-i ceminde kırsalda yapılan cemden farklı olduğunu belirtmek gerekir. Şehirde yapılan cemde kırsalda yapılanınkinden farklı olarak birçok ritüel dışarıda bırakılmıştır. Özellikle köyde dedenin öncülüğünde bir ibadet olmanın yanında toplumsal ve hukuksal bir boyutta içeren cemevi ve cem ayini bu özelliklerinden uzaklaşmak durumunda kalmıştır (Massicard, 2013: 171). Modernleşmenin sonucunda teolojiden uzak oluşturulmuş kimlik merkezli Alevilikte yapılan ibadetler de, daha çok kimliğin öne çıkarılması adına simgelere dönüşme durumunda kalmıştır.

Kentleşmeyle birlikte ortaya çıkan en önemli mesele, cemevleri olarak gözükmektedir. Kırsalda ibadetin icra edilmesi için özel bir mekâna ihtiyaç yokken kentleşme bunu zorunlu bir hale getirmiştir. Cemevleri şehirlerde bir ibadet etme mekânından daha çok Alevi kimliğinin sembolünü üstlenmiş durumdadır. Özellikle devletin ve Sünni geleneğin bu bakış açısıyla bakıyor oldukları birçok yaklaşımdan çıkarılmaktadır. İbadet etme maksadının dışına çıkıldığı söylenen cemevlerinin “mabedin toplum

90Alevilikte en önemli dini etkinlik, dede ya da pir olarak bilinen şeyhlerin rehberliğinde yapılan ve “ayini cem” adı verilen toplantılardır. Kırklar meydanı ya da tek başına Cem olarak da bilinen ve Aleviler için yoğun kominal önemi bulunan bir ritüeldir. Alevilerin temel ritüelleri olan ayin-i cem, Hz. Muhammed’in miraç hadisesi sırasında yaşanan “zaman olmayan bir zamana” ait olan Kırklar Meclisi’nin yeryüzündeki tekrarı ya da temsili olarak kabul edilir (Ecevitoğlu, 2011: 150). Ayin-i cemler, işlevlerine göre görgü cemi, sorgu cemi, koldan kopan erkanı gibi türlere ayrılır… Alevi inancına göre Kırklar Meclisini temsil eden ayin-i ceme ancak çağrılı olanlar katılabilmektedir. Ayrıca Alevi olmak, evli olmak, karı koca birlikte katılmak ve işlediği suçtan dolayı dede tarafından düşkün ilan edilmemiş olmak da gerekir (AÇNR, 2010: 161; Alevi-Bektaşi Kültür Enstitüsü, 2013: 22; Subaşı, 2010).90

Günümüzde şehirlerde yapılan cemler kırsalda yapılan cemin sıkıştırılmış halidir. Burada yapılan cemlerde bazı ritüeller dışarıda bırakılmıştır.

151

nezdinde ki kutsallığından yararlanarak siyasi taraftar toplamak için masum bir mekân elde etmek ve hatta bir çeşit illegal örgütler için merkez oluşturmak” amacıyla yapıldığı şeklindeki algı çoğunluktadır (Ateş, 2011: 362).

Özellikle olayların, Gazi Mahallesindeki cenaze sonrası PKK bayrakları açılması nedeniyle ortaya çıktığı bilinir. Bu da bize cem evlerinin dini törenlerin dışında toplumsal ve kültürel başka işler içinde kullanıldığını göstermektedir. Eskiden beri varolagelen toplumsal ve kültürel fonksiyonlarından farklı bir mecraya kaydığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle bazı cem evlerinin cenaze yıkama ve töreni yapılacak yerlerin bulunmadığı bilinir. Buradaki amaç, PKK’nın cenaze üzerinden provokasyon yapmasını önlemektir.91

Kentleşmenin getirdiği bir sorun olarak dini ve hukuki statüsü tartışmalı olan cemevleri, özellikle Diyanet, Sünniler ve Alevilerin arasının daha da açılmasına neden olmuştur. Özellikle belediye imar planlarında ibadet yerleri olarak ayrılan arazilerin cemevi yapımı için verilmemesi, sorun teşkil etmektedir.

2.2.3.2.1.3. Sol Hareket

Aleviliğin geleneğinden kopmasına, kimlik merkezli bir konuma dönüşmesine, neden olan önemli etkilerden bir tanesi de 1960 sonrası Türkiye’yi etkisine alan sol harekettir. O yıllarda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’yi de etkisini altına alan sol hareket, özellikle geleneğinden kopmuş, kendine mecra arayan Aleviler tarafından rağbet görmüştür. Bu rağbet o kadarki Aleviliğin solculukla birlikte anılmasına kadar