• Sonuç bulunamadı

Kimindi bu şiir? Mukadder sözleri yüzüme karşı söylemekten utanıp bana mektupla ilanı aşk edişini anımsar mısın bilmem, o

Belgede MUHTEŞEM VAHŞİ DÜNYA (sayfa 61-65)

zaman nasıl mert ve mütevazı bir kişiliğin olduğunu anlamış ve

hoşlanmıştım senden.

Mektubun ardından Perry'yi insancıl, sevecen bir huzur sardı:

Belki de Mary'nin başına gelen dertten memnun olmuştu - şimdi yazgıları eşitlenmiş sayılırdı.

Yepifan'da yakın bir tanıdığı olmadığından Peter Forch'a mi­

safirliğe gitmeye başladı; orada vişne reçelli çay içiyor ve Forch' un karısı Kseniya Tarasovna'yla sohbet ediyordu - uzak New­

castle'dan, sıcak boğazdan ve berrak günlerde Newcastle'dan se­

çilebilen Avrupa kıyısından konuşuyorlardı. Yalnızca Mary'den kimseye bahsetmiyordu Bertrand, insancıllık ve sevecenliğin kay­

nağını onda saklı tutuyordu.

Mart ayıydı. Yepifanlılar oruç tutuyor, Ortodoks mabetlerinde hazin hazin çan çalıyordu, su ayrım çizgilerindeyse tarlalar karar­

mıştı.

Perry'nin keyfi hala yerindeydi. Mary'nin mektubuna cevap yazmadı, hem kocasının da hoşuna gitmezdi bu; beylik nezaket sözleri yazıp yollamaksa içinden gelmiyordu.

Perry Alman mühendislerini bahar sularının akışını yönetmek üzere en tehlikeli savaklara yolladı.

Köylüler şimdi asker olmuştu. Yeni vali Grigoriy Saltıkov kim­

senin gözünün yaşına bakmıyor, esip gürlüyordu; hapis hücreleri isyankar köylülerle tıkabasa dolmuştu, valinin özel tenkil mekanı olan "kusur kulübesi" de hizmetteydi. Köylülerin kıçına kamçıyla akıl çakılıyordu orada.

Ortalık yayasından atlısına işçiden geçilmiyordu fakat Perry bu bolluğa güven olmayacağını biliyordu: Her an bir ayaklanma pat­

lak verebilir, topyekun işten kaçılmakla kalınmaz yapılar da nef­

retle yerle bir edilirdi.

Bahar hiç de dostane gelmedi: Gündüz küçük miktarlarda akan su geceleri bastırabiliyon;lu. Su savaklardan çatlak kovadan sızar gibi akıyor, Almanlar ve nöbetçiler boşaltım borularındaki çamur sızdıran delikleri tıkamaya zaman buluyor, büyük bir yıkım yaşan­

mıyordu.

Perry gidişattan gayet memnundu ve şimdi Forch 'un yalnız

ha-nımını daha sık ziyaret ediyor, o ve babasıyla tuz taşıyıcılarından, Tatar akınlarından ve sorguçotuyla örtülü kadim bozkırların tatlı bitkilerinden söz ediyordu.

Nihayet büyülü taşra baharı yaz ateşiyle tutuştu, tabiatın toylu­

ğu duruldu. Yaz olgunluğu ve hıncı bastırdı, toprakta yaşayan ne varsa telaşla sarmalandı.

Perry sonbahara doğru tüm kanal ve savakları bitirmeye karar verdi. Denizi, yurdunu, Londra'da yaşayan ihtiyar babasını özle­

mişti.

Babanın oğluna hasreti piposundaki külle ölçülürdü: Özlemin­

den boyuna pipo içerdi ihtiyar. Vedalaşırlarken aynen böyle söyle­

mişti:

"Bert! Seni görene dek ne kadar tütün yakmam gerekecek ... "

"Çok, baba, çok!" diye yanıtlamıştı Bertrand.

"Hiçbir zehir de fayda etmiyor

ki,

oğlum! Herhalde yakında tü­

tün yaprağı çiğnemeye başlarım ... "

Yaz başında çalışmalar hızlandı. Çardan korkan köylüler canla başla çabalıyordu. Yine de kimi eski mağara sevdalıları* kaçıyor ve uzak manastırlarda saklanıyordu. Bazı gözüpekler de aralarında fısıldaşıyor, sonra koca bölükleri Ural'a, Kalmuk bozkırlarına sü­

rüklüyordu. Peşlerine asker gönderiliyordu ya kar ettiği hiç görül­

memişti. Perry haziranda çalışmaları incelemeye çıktı. Hız ve ba­

şarıyı yeterli buldu.

Bu arada Kari Bergen onu sevince boğdu. İvan Gölü'nde, en derinde dipsiz bir kuyu keşfetmişti. Oradan göle o kadar çok kay­

nak suyu fışkırıyordu ki su seviyesinin düşük olduğu kurak yıllar­

da kanalların beslenmesi için yeterdi. Sadece geçen yılki toprak seti bir

sajen

daha yükseltmek, böylece kuyu suyunu göle daha bol istiflemek, ardından da bu suyu özel bir kanaldan aşağı akıtmak gerekecekti. İhtiyaç hasıl olduğunda.

* Rusya'da bir dönem dini baskılardan dolayı mağaralarda saklanan eski Hıristiyan manasurlanna göndenne-ç.n.

Bertrand, Bergen'in icadını onayladı ve kuyunun çamur pom­

pasıyla temizlenmesini, içine de tekrar lığ bağlamaması için fileli demir bir borunun indirilmesini söyledi. Böylece gölde daha fazla su birikecek ve kuraklık zamanı gemi yolu sığlaşmayacaktı.

Gelgelelim korku ve kuşku Yepifan'a dönerken Perry'nin gu­

rurunu tırmaladı durdu. Petersburg projeleri yerel tabiat koşulları­

nı, bilhassa bu yerlerde hiç ender sayılmayan kuraklıkları hesaba katmamıştı. Görünen oydu ki kurak yazlarda kanallara su yetme­

yecek ve gemi yolu kumdan bir karayoluna dönüşecekti.

Yepifan'a geldiğinde Perry teknik hesaplarını tekrar gözden geçirdi. Sonuç daha da kötüydü: Proje, bereketli yazıyla anılan

1682 yılının yerel verilerine göre hazırlanmıştı.

Yepifanlılar ve Forch'un kayınpederiyle konuşan Perry, ortala­

ma miktarda yağmur ve karın yağacağı yıllarda bile kanallardaki azıcık suda kayık dahi yüzemeyeceğini anladı. Kurak yazlardan söz etmeye bile gerek yoktu - kanal yatağından ancak toz kalkar­

dı.

"İşte o zaman babamı muhtemelen hiç göremem! " diye düşün­

dü Perry. "Newcastle'a da gidemem, Avrupa kıyılarına da baka­

mam!.."

Tek ümit İvan Gölü'nün dibindeki kaynak suyundaydı. Çok su verirse yağışsız yıllarda kanallar beslenebilirdi.

Ne var ki Bergen'in bu keşfi de, Mary'nin mektubundan sonra duyduğu sakin huzuru Perry'nin ruhuna iade edemedi. İçten içe İvan Gölü'ndeki kuyudan bol su çıkacağına da inanmıyor, yine de çaresizliğini bu küçük ümidin gerisinde gizliyordu.

Şimdi İvan Gölü 'nde sualtı kuyusunun iyice derinleştirilmesi ve içine geniş bir font borunun indirilmesi için özel bir sal yapıl­

maktaydı.

VIII

Ağustos başında Perry Kari Bergen'den bir hizmet raporu aldı. Va­

li Saltıkov getirdi onu:

"Aha, beyefendi hazretleri, sana yazı-çizi geldi. Benim çocuk­

lar, yavşak köylülerin geçenlerde birlik olup Tatin savağından çıt çıkarmadan kaçtığını söylediydi. O savak hususunda gönlün rahat olsun: Kocalan kaçan hatunları yarın Tatinka'ya işe yolluyorum.

Kaçakları da yakalatıp askeri mahkemeye teslim ediyorum. Kelle­

lerini koparıyorum, anca akıllanırlar. İşte o kadar!.."

"Katılıyorum sana, Saltıkov ! " dedi kaygılardan canlı cenaze gibi dolaşan Perry.

"Dernek, beyefendi hazretleri, imzalayacaksın ha o idamları?

Haberin ola, sen şirndik buralarda her bir işin başısın ... "

"Peki, imzalanın ... " diye yanıtladı Perry.

"Ha bir de, general bey, yarın benim kıza görücü gelecek. Talip Moskovalı, tüccar oğlu, benim Fekluşa'yı eş olaraktan evine ala­

cakmış. Sen de buyur gel, ağırlayalım ... "

"Eksik olma. Belki uğranın. Sağol vali bey."

Saltıkov gitti; Perry Bergen'in paketini yırtarak açtı.

Gizli

Belgede MUHTEŞEM VAHŞİ DÜNYA (sayfa 61-65)