Sven Hedin*
Avrupa'nın her geçen gün fakirleştiği ve Rusya'nın henüz hiç de zengin sayılamayacağı şu günlerde herkesin payına bir sütçü kadın düşemeyeceğinden, mekanik bir "sütçü kadına" ihtiyaç doğ
muştur. "Antisexus" mekanizması tam da bu kadının yerini doldu
racaktır. İnsanlık fuhuşa her yıl beş yüz milyar ruble harcıyor, do
laylı sağlık giderleri, muazzam zaman kaybı, topluma zararlı koca bir uluslararası kadın ve erkek fahişeler sınıfının varlığı vs. vs. de cabası.
Tasarruf edilen paralarla -ki senede yaklaşık bir trilyon ruble eder- herkese süt, kaymak ve süzme yoğurt alınabilir ve bu doyu
rucu besinlere kavuşmak için sütçü kadınla evlenmek şart olmaz.
• Alman tarihçi ve filozof -ç.n.
•• İsveçli seyyah ve seyahat yazan -ç.n.
Evet. Yılda bir trilyon tasarrufu ve süt ürünlerine herkesin ula
şımını sağlayan, "Antisexus"un ta kendisidir!
Bu nedenle bu cihaz en devrimci ekonomi reformundan bile daha etkilidir.
Keynes*
Ben genellikle yazı yazmam, hemen eyleme geçerim. Antisexus' lan her kültürlü insana gereken bir silah olarak görüyorum: gerek evde gerek cephede etkili bir silah. Kralımız Antisexus ')ardan ver
gi alınmasını yasaklayan bir kanun çıkardı. Cinsel görevlerden ve onların cinsel sonuçlarından azat edilen kadın ülkemizin aktifini artıracaktır. Bir faşistler birliği üyesinin Antisexus'a sahip olması şarttır - Romalı dilenciden kralımıza kadar herkes bunlardan edinmelidir.
Mussolini
Haçlı Seferlerinin geçişi gibi kadınlar da gelir geçer. Antisexus bizleri kaçınılmaz bir şafak vakti gibi yakalıyor. Fakat herkesin farkında olduğu üzere mesele, otomatik çağın şekli ve stilidir, yok
sa var olmayan özü değil. Zira yeryüzünde eksik olan tek bir şey varsa o da varoluştur. Büyüleyici bir kepazelik büyüleyici kalarak devlet geleneği haline gelir. Bundan böyle yaşam prezervatif için
de olduğu kadar donuk olmayacak.
Viktor Şklovski
FİRMANIN NOTU
Firmamız tüm yorumları buraya sığdırma imkanına sahip olmadı
ğından, dünya akıl, duygu, şiir, bilim, iyilik, fayda, sosyal demok
rasi, finans, politika, komünizm, teknik ve estetizm yıldızlarının cihazlarımızla ilgili yorumlarım üç cilt halinde yayımlamayı
uy-* İngiliz ekonomist ve gazeteci John Maynard Keynes --ç.n.
gun görmüştür. Yakında çıkacak ilk ciltte sayın L. Auerbach, Zem
lyaçka, Komeliy Zelinski, Sung Çing-ling, Baçelis, Gorssman-Ro
şin, Deterding, S. Bedantsev, Lowrance Windrower, Osinski, Ge
neral Po-lu-Guy, Tarasov-Rodionov, Profesör Westinghouse, Kir
şon• vd. saygıdeğer otoritelerin görüşlerine yer verilecektir.
Fransızcadan çeviren Andrey Platonov 1926
• L. L. Auerbach: A. Platonov'un en azılı karşıtlarından Rus eleştirmen ve edebiyatçı; R. S. Zemlyaçka: Rus devrimci, Sovyet parti ve devlet çalışanı; K. L.
Zelinski: Rus edebiyatçı ve eleştirmen; S. Çing-ling: 1 924-27 devriminde aktif rol oynamış Çinli politikacı; İ. İ. Baçelis: Sovyet yazar ve gazeteci; İ. S. Gorssman
Roşin: Sovyet eleştirmen ve güzel sanatlar uzmanı; Hemi Deterding: İngiliz-Hol
landa ortak petrol şirketi Royal Dutch/Shell'i yönetmiş sanayici; S. F. Bedantsev:
Sovyet yazar ve eleştirmen; L. Windrower: uydurma bir isim; V. V. Osinski: Sov
yet ekonomist ve diplomat; Po-lu-Guy: uydurma bir Çinli ismi; A. İ. Tarasov-Ro
dionov: Sovyet yazar ve eleştirmen; George Westinghouse: Amerikalı sanayici;
V. M. Kirşon: Sovyet eleştirmen ve dramaturg -ç.n.
B İR ZAMANLAR iki Kırıntı yaşardı. İkisi de küçük, ikisi de karaydı ama farklı babalardan dünyaya gelmişlerdi: biri Ekmekten, diğeri Baruttan. Bir sakalın içinde yaşarlardı, sakal avcının suratında bit
mişti, avcı ormanda çayır çimen üzerinde uyur, önünde de köpeği pineklerdi.
Avcının ekmeğin içini yemesi, sonra tüfeğini doldurması, son
ra eliyle sakalını düzeltmesiyle başladı hikaye; iki Kırıntı böylece düştü avcının avucundan ve sakalına yerleşti.
Öylece yan yana yaşayıp gidiyordu iki Kırıntı; işleri yoktu, dertleri yoktu, böbürlenmeye başladılar.
"Ben," dedi Baruttan olan Kırıntı, "güçlüyüm, korkuncum, ben ateşim, bütün dünyayı tutuşturacağım! Ya sen?" diye sordu.
Şöyle cevapladı onu Ekmek Kırıntısı:
"Ben de insanı doyururum."
"Doyur," dedi ona Barut Kırıntısı, "ama bakarsın ben insanı da tutuşturuveririm ! "
Ekmek Kırıntısı ona, "Yok ya!" dedi. "İnsan aklını Ekmekten alır, aklıyla da ateşi bile yener! Bense ekmek kızıyım: Demek olu
yor ki senden güçlüyüm!"
Parladı bunu duyan Barut Kırıntısı:
"Ne olmuş sen daha güçlüysen," dedi, "ben de daha kötüyüm."
165
"Madem benden kötüsün," dedi o zaman Ekmek Kırıntısı,
"ben de senden iyiyim o halde."
"Gel hadi gücümüzü deneyelim," dedi Barut Kırıntısı. "Şimdi bir parlarsam seni de yakarım insanı da! Kim daha güçlü sayılacak o zaman?"
"Beni yenersin," diye yanıtladı Ekmek Kırıntısı, "ama insanın hakkından gelemezsin!"
"İnsan uyuyor ya işte," dedi diğer Kırıntı, "onu da alt ederim.
Bak hele nasıl parlayacağım!"
"Bekle bir, yanma," diye rica etti Ekmek Kırıntısı. "Önce ben deneyeyim gücümü."
"Olmaz, önce ben!" diye bağırdı Barut Kırıntısı.
"Hayır, ben!" dedi Ekmek Kırıntısı.
"Şimdi tutuşturacağım seni ateşle!"
"Ben de insanı uyandırırım!"
"Ben de yakarım onu!"
"Yok ya! Senden güçlü ki o!"
Bu sırada Barut Kırıntısı daha yakından, daha iyi tutuşturabil
mek için Ekmek Kırıntısına doğru kaydı. Ekmek Kırıntısı ondan uzaklaşıp uyuyan avcının gözüne vardı, gözü örten kapağı gördü, çıktı üzerine gözkapağının, orta yere oturdu. "Eh," diye düşündü,
"ne edeceğim ben şimdi?" Bir serçe ilişti gözüne. Serçe oturduğu daldan Ekmek Kırıntısına bakıyor, onu gagalamak istiyor ama in
sandan korkuyordu.
"Ye beni," diye rica etti Ekmek Kırıntısı, "yumuşağımdır." "Ne diye ateşte yanayım," diye düşünüyordu, "serçeyi beslerim daha iyi."
Cesaret bulan serçe daldan kalktı ve avcının alnına kondu. Avcı serçeden uyandı, gözünü açtı, Ekmek Kırıntısını gözkapağından aldı, baktı ona, ağzına atıp çiğnedi: Boşa gitmesin nimet. Serçeyse ekmek zannettiği Barut Kırıntısını bir çırpıda yiyiverdi ve korku
dan göğe uçtu.
O sırada Ekmek Kınntısı insanın içine girdi, onun kanına
dö-nüştü ve kendisi de insan oldu. Barut Kırıntısıysa serçenin içinde tutuştu; serçe ateşten pişerek yere düştü.
Avcı önündeki çimene pişmiş bir serçenin düştüğünü gördü, onu köpeğine verdi. Köpek serçeyi yedi ve göğe baktı: Bir pişmiş kuş daha düşmez miydi ki oradan?
Ekmek Kırıntısıysa artık İnsanla bir yaşıyordu, gülümsedi ve
"Tüm dünyayı tutuşturmak istiyordu, anca bir serçeyi pişirdi!" de
di.
Böylece sonuçlandı uyuyakalmış insanın sakalındaki iki Kırın
tının kavgası.