• Sonuç bulunamadı

Kitle iletişim modeli sunmadaki amaç, kitle iletişim süreçlerini ifade etmeyi sistemleştirmektir. Medyanın ve toplumun karşılıklı etkileşim sürecini açıkl amak, araştırmacıların yapılan çalışmalar ışığında kuramlar üretmesini sağlamıştır.

6. 1. İletişim Sürecini Açıklayan Modeller

İletişim araştırmalarında, iletişim sürecini açıklayan modeller oldukça hızlı ilerleme kaydetmiştir. Örneğin ilk model, sad ece tek yönlü iken, bir yıl sonrasında, iletişim sürecine geri beslemeyi de dahil eden daha kapsamlı bir model sunulmuştur.

İyi bir model, hem genel bakış açısını sağlamada hem de sorular sormak ve araştırmanın ham maddesini açıklamak için özel bir konum sağlamada yararlıdır (Mortensen, 1972: 30).

Bütün Batılı bilimsel iletişim modelleri (Shannon -Weaver örneğindeki gibi), çizgisel, ardışık ve mantıksal bir özellik taşımaktadır (McLuhan ve Powers, 2001: 25).

İletişim sürecini açıklayan modeller genel olarak doğrusal modeller, dairesel modeller ve sarmal modeller olarak üç ana bölümde sınıflandırılabilir (Işık, 2002 b: 28).

6. 1. 1. Lasswell Modeli

Harold D. Lasswell, sadece iletişim modellerinin ilk ayağını oluşturmakla kalmamış, siyaset bilime de damgasını vurmuştur.

Lasswell’in klasik iletişim modeli, birtakım çizgisel sorular sormaktadır: “Kim? Ne Söyler? Kime? Hangi kanaldan? H angi etkiyle?” (Miller, 2002: 6).

Şekil 9: Lasswell Modeli

Kaynak: Underwood, 2008ç

Lasswell’in geliştirdiği bu model, kişiler arası, örgüt içi iletişime ve nihayetinde kitle iletişimine uygulanabilmektedir.

Buna göre iletişim sürecinde görülen öğeler:

Kim: İletişimi başlatan kişi veya örgüt . Yani kaynak konumunda kim varsa, iletişim sürecini başlatan aktif unsur. Kaynağı çözümlemek için kontrol araştırma sı yapılmalıdır.

Mesaj: Kaynağın hedef kitleye , yani alıcıya gönderdiği bilgi. D uygu ve düşünce aktarımı şeklinde olabilir. Mesajı çözümle mek için içerik araştırması önerilmektedir. Mesajın içeriğini anlamak, kaynağın neyi amaçladığı hakkında da ipucu verecektir.

Kanal: Kaynağın mesajı hedef kitleye gönderme aracı. H angi kanal vasıtasıyla mesajın etkin bir şekilde gönderileceği, araç araştı rması neticesinde ortaya çıkarılır.

Hedef Kitle: Mesajın gönderileceği birimdir. Kaynak mesajı gönderen ise, hedef kitle mesajı alan birimdir. Mesajın amacına ulaşması için gerekli analizlerden biri de, hedef kitlenin doğru tespit edilmesini sağlayan araş tırmadır.

Etki: Lasswell, ortaya attığı modelinde, mesajın etkili olması unsurunu da işlemektedir. Buna göre, kaynak hedef kitleye, onun üzerinde etki uyandıracak bir mesaj gönderme isteğindedir. Etki araştırması, mesajın amacına ulaşma derecesini test ed er.

Modelde dikkat çeken en önemli noktalardan biri, iletişim sürecinin geri besleme olmadan işlemesidir. Şemadaki ok, iletişimin tek yönlü olduğunu gösterir.

Kim? Kaynak ● Kontrol Araştırması Ne söyler? Mesaj ● İçerik Araştırması Hangi kanalda? Kanal ● Araç Araştırması Kime? Alıcı ● İzleyici Araştırması Hangi etkiyle? Etki ● Etki Araştırması Lasswell Formülü

İletişim süreci, bir ikna süreci şeklinde yansıtılmıştır. Buna göre, mesajların daima etkileri olacaktır (Lazar, 2001: 96).

6. 1. 2. Shannon ve Weaver’in Matematiksel İletişim Modeli

Kitle iletişim teorilerinde , önemli bir gelişme sağlayan modellerden biri de, Shannon ve Weaver’in ürettikleri iletişim süreci modelidir.

Bell Telefon Şirketi için çalışan bir mühendis olan Claude Shannon, tüm ilk geliştirilen iletişim modelleri içinde en etkilisini çizmiştir (Mortensen, 1972: 36). İletişim süreci, doğrusal bir düzlemde gösterilmiştir.

Model, bilginin (haber) yayılması için beş gerekli işlevin iletişim sistemine uydurulmasını göz önüne getirmektedir: Kaynak, verici (gönderen), kanal, alıcı, gönderilen yer (Mortensen, 1972: 36).

Şekil 10: Shannon ve Weaver Modeli

Kaynak: Underwood, 2008d

Yukarıdaki şekle göre, haber kaynağı iletmek istediği bilgiyi bir verici aracılığıyla iletme eyleminde bulunur. Bu verici, radyo veya televizyon vericisi , telefon hattı veya günümüze uyarlandığında internet ağı olabilir. Verici, sinyallerini haberleşmenin alıcı kısmına iletir. Verici ile alıcı arasında gürültü adı verilen parazit oluşabilir. İşte bu parazit, iletişimin verimli işlemesine engel olur. Eğer verici ile alıcı arasında bir parazit yok ise, iletişim başarılı bir şekilde alıcıdan hedef konu mundaki kişiye ulaşır. Böylece, bu ilk modelde iletişim süreci, geri besleme unsuru olmadan tamamlanır.

1947 yılına ait Shannon ve Weaver Modeli, tüm iletişimin altı maddeyi içermesi gerektiğini önermektedir: Bir kaynak, bir kodlayan, bir mesaj, bir kanal, bir kod açan, bir alıcı (Underwood, 2008 d).

Varış yeri Haber Kaynağı Verici Gürültü kaynağı mesaj sinyal Alınan mesaj Alıcı mesaj

Şekil 11: Shannon ve Weaver Modeli’nin Gelişmiş Versiyonu

Kaynak: Underwood, 2008 d

Geliştirilmiş ikinci modelde , kaynak mesajını kodlayarak b ir kanal aracılığıyla alıcının gönderilen kodu açması amacıyla gönderir. İletişimi sağlayan kanal öğesinde parazit meydana gelirse alıcı kodu açamayacaktır. İletişimi n başarılı bir şekilde gerçekleşmesi halinde mesajı alan kişi, geri beslemesini iletişim s ürecini başlatan unsura iletecektir.

Shannon ve Weaver Modeli, iletişimin aktarılmasını sunan modellerden biridir. Böyle modellerin eleştirisi için, iletişimin aktarılması modellerinin eleştirisine başvurmak gerekmektedir (Underwood, 2008 d).

6. 1. 3. Newcomb Modeli

Bu model, insan davranışında tutum ve algı özelliklerinin önemine vurgu yapmaktadır.

Kişilerin tutumları, inançları ve davranışları arasında uyum kurma gereksiniminden doğan bir dengeden söz edilmektedir (Usluata, 1996: 30).

California State University’den bir iletişim profesörünün verdiği bilgiye göre, Theodore Newcomb’un ilgisi, kişiler arası ilişkileri genel olarak anlamaya uzanmıştır. Eğer bir insan, bir şeye (nesne) dikkatini odaklarsa, başka şey (nesne) yerine ona uyumludur (Cagle, 19.07.2008). Festinger’in teorisi, Newcomb’un iletişim modeline katkı yapmaktadır.

İkna edici iletişim, eğer uyumsuzluk azaltıcı yönde etki yapacak ise, çok iyi netice alınmakta; tam aksine sözü edilen iletişimin etkisi altında kalmak mevcut

Kaynak Kodlayıcı

Geri besleme Kanal

Gürültü

Mesaj

uyumsuzluğun artırılmasına neden olacak ise, hiçbir netice alınmamaktadır (Festinger, 2000: 69).

Şekil 12: Newcomb’un İletişimde Denge Modeli

Kaynak: Usluata, 1996: 30

Yukarıdaki şekle göre, A ve B kodlu kiş iler, X nesnesine veya olayına karşı aynı görüşleri paylaşmaktaysalar, aralarında bir denge söz konusudur.

Modelin temel tezi, tutum ve ilişkideki tutarlılığı sağlayacağı öngörülen gerginliğin, koşullar uygun olduğunda iletişim etkinliğine geçmeyi teşvik edeceği görüşüdür. Buna göre, A ve B kişilerinin X hakkındaki görüş ayrılıkları , A ile B arasında iletişime geçmeyi teşvik edecek ve iletişim, ilişkiler sisteminin normal durumu olarak görülen dengenin sağlanmasına yönelik bir etkide bulunacaktır (McQuail ve Windahl, 1993: 32). Örneğin A ve B iki dost ise ve A kişisi X’i beğeniyor ama B kişisi beğenmiyorsa, A ve B kişileri, X hakkında ortak bir tutum edininceye kadar ileti şim kurmayı sürdüreceklerdir (Lazar, 2001: 99).

Newcomb’un geliştirdiği denge teorisine göre, birey mevcut durumuyla uyum gösteren bilgilere daha çok kulak vermekte, davranışlarını destekleyici ve doğrulayıcı bilgileri aramaya koyulmaktadır (Işık, 2002 b: 36).

İnsanlar, bir davranışta bulunduktan sonra, bu davranışlarını haklılaştı rmak için söz söyleyecek birilerini aramaya koyulurlar. Örneğin, dersine çok çalışan bir öğrenci, sınava hazırlanırken, sınavın oldukça önemli bir sınav olduğunu etrafındaki insanlara anlatma ihtiyacını duyar (Festinger, 2000: 61).

6. 1. 4. Osgood ve Sc hramm’ın Dairesel Modeli

Osgood ve Schramm Dairesel Modeli, şu eksikliği iyileştirme teşebbüsüdür: Model, iletişimin dairesel doğasını vurgulamaktadır. İletişime katılanların kaynak/kodlayan ve alıcı/kod açan rollerini değiş tokuş eder (Underwood, 2008c).

X

Böylece, iletişimde kaynak ve hedef kitle olma durumları , iletişimin akışına bağlı olarak değişim göstermektedir.

Elektronik iletişimde kodlayıcı unsur mikrofon, kodu çözümleyen ise kulaklıktır (Usluata, 1996: 31). Dikkat edildiğinde görülecektir ki, Shannon ve Weaver Modelindeki verici-alıcı öğeler ve bunların işlevleri bu modelde de açıklanmış olmaktadır.

Model, özellikle kodu açılan her bir mesajın yer aldığı yorum sürecini hatırlatmada yardımcıdır (Underwood, 2008 c). İletişim sürecinde, hedef kitle konumundaki alıcı unsurun mesajı algılaması , sürecin olumlu veya olumsuz geçmesinde etkili olacaktır.

İki insan arasında yaşanan konuşmada, neler olduğuna bakılacak olursa, böyle bir konuşmada insandan insana cevap alışverişi süreci ne tanık olunur (Schramm, 2000: 107). Schramm, iletişim modelini aşağıdaki gibi sunmaktadır.

Şekil 13: Osgood ve Schramm’ın Dairesel Modeli

Kaynak: Schramm, 2000: 107

İletişim sürecinde kayn ak konumundaki kişi, mesajını hedef kitleye kodlayarak gönderir. Hedef kitle, kodlanmış mesajı işitme duyu organıyla alır, kendi algılaması doğrultusunda yorumlar ve buna yönelik bir geri besle mede bulunur ve süreç devamlılık arz eder.

6. 1. 5. Gerbner’in Genel Modeli

İletişim bilim araştırmalarında önemli bir kariyere sahip Gerbner, her düzeyde iletişime uygulanabilir nitelikte ve iletişim sürecinde algılama boyutunun önemini vurgulayan oldukça kullanışlı bir model üretmiştir.

Mesaj Kodlayıcı Yorumlayıcı Kod açıcı Kod açıcı Yorumlayıcı Kodlayıcı Mesaj

Schramm ve Osgood Dairese l Modeline benzer şekilde, Gerbner’în Genel Modeli, insan iletişiminin hareketli doğasını vurgular. Bu, David Berlo’nun S -M-C-R Modeli gibi diğer modellerle ortak özelliktedir, doğruluğu (doğru algılama, süreci doğru yorumlama) etkileyebilen etkenlerin öne mli olduğu gerçeğini verir (Underwood, 2008a). Algılamadaki değişkenlik, bir mesajın algılanış biçimi ve algılamanın yaratıcı niteliği üzerinde durulmaktadır (Usluata, 1996: 33).

Modelin getirdiği önemli bir yarar, iletişimsel duruma bağlı olarak farklı i letişim biçimlerine -iki kişi arasındaki basit bir iletişimden kitle iletişimine değin - modelin uygulanabilmesi kabiliyetidir (Lazar, 2001: 97).

Şekil 14: Gerbner’in Genel İletişim Modeli

Kaynak: McQuail ve Windahl, 1993: 28; Underwood, 2008 a

İlk defa 1956 yılında sunulan bu genel modele göre, M bir insan veya bir çeşit makine olabilir (McQuail ve Windahl, 1993: 26 -27). Günümüzde bilgisayarlar, modelde belirtilen makine için en uygun araçlar olmaktadır.

M bir makine ise, ayıklama (seçme) onun kapasitesi ve kavrayışıyla belirlenir (Lazar, 2001: 97). Bir bilgisayar programı, kendisine yüklendiği donanım kadarıyla aktarım yapabilir.

S Şekil

Araçlar ve kontroller boyutu

İletişim ajanı ve iletişim ürünü arasındaki ilişki Algılama boyutu

İletişim ajanı ile olaylar dünyası arasındaki ilişki

E İçerik

Seçme Şartlar Bulunabilirlik

Kanallar Medya Kontrol M E Olay E¹ İnsan/makine

Bunu Gerbner, bir muhabire uyarlayarak anlatmaktadır. Buna göre, h aber niteliğindeki bir olayı gazetede yayınlanmak üzere olay yerine giden muhabir, topladığı bilgiler ışığında, kendi algılama gücü ile olayın gelişimini kaleme alır. Okuyucu, bir olaya ilişkin haberde, muhabirin aktardığı gerçekliği öğrenir. Muhabir, olay ı yanlış da aktarmış olabilir.

Gerbner’in Genel Modeli, insan iletişimi sürecinin öznel (sübjektif), seçici, değişken, önceden bilinemez (tahmin edilemez) nitelikte olduğunu ve insan iletişimi sistemlerinin açık sistemler olarak incelenebileceğini açıklar (McQuail ve Windahl, 1993: 28).

6. 1. 6. Westley ve MacLean’ın Kitle İletişimi Modeli

Kitle iletişim sürecinin açıklanmasında yararlı bir model sunulmuştur. Özellikle eşik bekçiliği kavramının önemi bu modelde hissedilmektedir.

Westley ve MacLean’in İletişim Modeli, kitle iletişim sürecini özgül bir şekilde açıklayan ilk teşebbüstü (Crooks, 07.07.2008).

Şekil 15: Westley ve MacLean’ın Kitle İletişimi Modeli

X: Bilgi Kaynağı A: Gönderen B: Alıcı

C: Editöryal (Seçici) etken f: Geri besleme yolu

Kaynak: Crooks, 07.07.2008 f B f f C A X1 X2 X3 X4 ● ● ● Xn

Buna göre,

A (Gönderici): Bireysel olma durumundan çok, sıklıkla bir takımdır. Genelde kaynak çeşitliliğinden haber üretir ve bazı yöntemlerle bir mesaj oluşturmak için onu düzenler (Crooks, 07.07.2008). X’li uzantılar bilgi kaynaklarından gelen haberleri simgeler ki, A bunlar içinden uygun olanını seçer. Gönderici unsuru, muhabir ve kameraman, spiker ve haber sunum ekibi olabilir.

C (Editöryal Etken): Bu, oldukça önemli bir unsurdur. Eşik bekçiliği kavramı, seçici kurul için kullanılabilir.

Mesaj, genelde izleyicilere gitmeden önce mesajı düzenleyici eşik bekçilerine geçer. Bu unsur, yine bir grup olabilir ve editöryal süreç, değişik katmanlara sahip olabilir. Bu katmanlar, mesaj içeriğinin hükümete ait düzenlemeleri, editörler, kurumsal yönetim ve araştırmacılar ya da reklamları içerir (Crooks, 07.07.2008). Örneğin, gazetelerin genel yayın yönetmenleri, siyasetten spora, magazinden reklam dünyasına kadar çok değişik insanlarla ve gruplarla temas halindedirler.

Editöryal işlevler, haber kaynağıyla ilgili doğrudan girişlere sahip olabilirler; bazı haber kaynaklarından gönderici girişlere sahip olmayabilir. Örneğin, bir editör, hükümet içinde veya bir ş irkette bir kaynağa sahiptir (Crooks, 07.07.2008). Bu durum, eşik bekçilerinin haber alma olasılıklarını muhabirinkinden daha güçlü kılmaktadır.

Geri besleme bazen göndericiye yöneltilebilir, ama birçok durumda editöryal işlevin bazı bölümlerine yöneltili r (Crooks, 07.07.2008).

Modelde, A ve C unsurları, kendilerine bağımlı hale gelmiş olan B unsuruna oranla aktif bir rol üstlenmişlerdir. Sonuçta, kamu, bilgi ihtiyacını karşılayabilmek için medyaya bağımlı hale gelmiştir (Lazar, 2001: 102).

6.1. 7. Berlo’nun Dört İletişim Öğeli Modeli

Berlo’nun iletişim sürecini anlatmak için geliştirdiği model, oldukça yararlı görünmektedir. İletişimin dört temel öğesi bu modelde sunulmaktadır.

David Berlo’nun 1960 yılında sunduğu S-M-R-C Modeli, kaynak/kodlayıcı ve alıcı/kod açıcı arasındaki bağlılığı etkileyecek beş öğenin var olduğunu önermektedir (Underwood, 2008e). Kaynak ve alıcı için yapılan açıklamalarda, bu beş öğenin neler olduğu aktarılacaktır.

Kaynak: İletişim becerileri, bilgi, sosyal siste m, kültür, görüşler kaynağın temel belirleyicileridir (Underwood, 2008e). Kaynağın donanımları kurduğu iletişim sürecinin

başarısını doğrudan etkileyecektir. İletişim kurucu konumundaki kaynağın tüm birikimi ve kaynağın çevresindeki toplumsal yaşam onun il etişimine de yansıyacaktır.

Mesaj: Mesajın unsurları, mesajın içeriği, mesajın yapısı, iletilen kod, işlem mesajın belirleyicileridir (Underwood, 2008 e).

Kanal: Beş duyu organının işlevleri bir iletişim öğesi olan kanalda önemli rol oynar. Bunlar sırasıyla görme, duyma, dokunma, koklama ve tat alma fonksiyonları olmaktadır (Underwood, 2008 e).

Alıcı: İletişim sürecinin son öğesini, kaynaktaki beş temel özellik belirlemektedir. Yani iletişim becerileri, bilgi, sosyal sistem, kültür, görüşler alıcı unsurunda da aynı rolü üstlenirler (Underwood, 2008 e). Böylece kaynak ile alıcı arasındaki uyum oranı, iletişim sürecinin verimini, başarı düzeyini ortaya çıkaracaktır.

Berlo’ya göre, beş iletişim yeteneği vardır: Bunlardan ikisi kodlama yeteneğidir. Bu iki kodlama yeteneği, konuşma ve yazmadır (Underwood, 2008 e). Öyle ise, bu iki yetenek, kaynağın yetenekleri içinde yer almalıdır.

İki kod açma yeteneği: Dinleme ve okuma (Underwood, 2008 e) alıcının sahip olması gereken yeteneklerdir.

Beşinci yetenek hem kodlama hem de kod açma bağlamında önem taşımaktadır. Beşinci yetenek: Düşünme veya kavrama (Underwood, 2008 e).

Kaynak ve alıcıdaki bu beş yeteneğin birbiriyle örtüşmesi gerekir. Kaynağın konuşmasını dinleyen hedef kitle, onun iletmek istediği anlamı kavr amalıdır ki, iletişim amacına ulaşsın.

6. 1. 8. Maletzke Modeli

Alman uzman Maletzke tarafından sunulan bu kitle iletişim modeli, ilk önce Berlin Metrosunun haritası gibi görülebilir. Karmaşık görünmesine rağmen, Maletzke’nin listelediği tüm maddele re bakıldığında, Kaynak (C), Mesa j (M), Araç (M), ve Alıcı (R) eksenli genel iletişim modellerindeki bazı maddeler hemen tanınmaktadır. 1963 yılındaki Maletzke Modeli, biraz eski olmasın a rağmen, Berlo’nun S-M-R-C Modeli’yle birlikte, genel modeller içeris inde en kullanışlılardan biridir. Özellikle sürecin sonunda eşik bekçiliği sürecinin altını çizmede yararlı bir modeldir (Underwood, 2008b).

Şekil 16: Maletzke’nin İletişim Süreci Modeli

Kaynak: Underwood, 2008b

Yukarıdaki şekilde, modelin yazı bölümü alan darlığı nedeniyle alınamamıştır. Süreci anlatırken bu öğelere değinilecektir.

C (Gönderici): Göndericinin kendi imajı, kişilik yapısı, çalışma ekibi , örgüt içinde gönderici, göndericinin sosyal çevresi, medya içeriğinin kamusal karakteri tarafından yol açılan baskı veya zorlamalar onun özelliklerini yansıtır. Dolayısıyla, mesajı bu etkenlerin sosyal psikolojik yapısı içerisinde alıcıya gönderecektir. Bunlara ek olarak, göndericide oluşan alıcı imajı mesajda etkilidir.

M (Mesaj): Gönderici, mesaj içeriğinin seçimi ve yapısı ile alıcıya mesajını aktarır. Buna karşılık, mesajdan gelen baskı veya zorlama da söz konusudur.

Medium (Kanal): Göndericiye yönelik kan aldan gelen baskı veya zorlama bulunmaktadır. Yani kanalın özellikleri, göndericiyi kanala uymaya zorunlu kılar. Maletzke modelinde, kanal ile alıcı (hedef kitle) arasında yoğun bir ilişki göstermektedir. Şekildeki okların çokluğu bundandır. Alıcı, içerikt en seçme, alıcı üzerinde içeriğin etkisi, denemesi, araçtan alıcıya yönelik baskı veya zorlama, kanalın alıcı imajı gibi unsurlar bu etkiyi açı klamaktadır.

R (Alıcı): Göndericideki tüm sayılan özellikler alıcı için de geçerlidir. Yani alıcının kendi imajı, kişilik yapısı, izleyici olarak alıcı , alıcının sosyal çevresi kanaldan gelen mesajı alırken etkileyici olacaktır. Mesajı algılaması, onun sosyal psikolojik yapısına bağlıdır. Ayrıca, alıcıdaki gönderici imajı da etkili olmaktadır.

İletişim süreci okun gösterdiği gibi, bir geri beslemeyi içerir.

C

M

Maletzke, çoğu zaman medyada yer alan içeriklerin (mesajlar), alıcı bireylerin yakın sosyal çevrelerindeki kanaat oluşumunda önemli rol oynayan kimseler aracılığıyla alıcıya iletildiğini belirtir (McQuail ve Windahl, 1993: 53).

6. 1. 9. Dance’nin Helezon Modeli

Çizgisel modellere yeni bir alternatif olarak Dance, iletişimi hareketli bir süreç olarak tanımlamak için 1967 yılında bir helezon düşüncesini geliştirdi (Mortensen, 1972: 42). İletişim sür ecinin devamlılığı ve iletişim faaliyetinin zaman la artışı vurgulanmaktadır.

Helezon, iletişimin doğumundan (başlangıç) var olan ana kadar geliştiğini gösteren bir yoldur (Mortensen, 1972: 42).

Dance Modelinde iletişim, karmaşık ve değişim geçiren bi r süreç olarak ele alınmakta, modele zaman kavramı eklenmekte ve her iletişim etkinliğinin bir önceki iletişim deneyimlerinin üzerine kurulduğu şekil üzerinde anlatılmaktadır (Usluata, 1996: 37).

Şekil 17: Dance’nin Helezon Modeli

Kaynak: McQuail ve Windahl, 1993: 24

Yukarıdaki şekille ifade edilen model, zamanın ilerlemesine paralel olarak iletişimin artan boyutunu gözler önüne sermektedir.

6. 1. 10. Becker’in Mozaik Modeli

İletişim sürecinin karmaşık bir psikolojik altyapısına gönderme ya pan Mozaik Modeli, mesajlar dünyasının birtakım etkenlere bağımlı olduğunu izah eder.

S. L. Becker, 1968 yılında "Konuşma İletişimi" konulu seminerde, Mozaik Modelini anlatmıştır. Mesajların tek başlarına var olmadıklarını öne süren Becker’e göre, kaynak, etkilerden oluşan bir mozaik gibi düşünülebilir (Usluata, 1996: 38).

Mesajı tamamlayan öğeler, parçalar içinde bulunurlar (Mortensen, 1972: 45). Geçmişte yaşanan olaylar, kişinin geçmişte yaşadığı tecrübeler, mesaj ını biçimlendiren öğelerdir.

Becker, karmaşık iletişimsel olayları, haberin sürekli değişen küp veya mozaiğinden hareket eden alıcının faaliyetine benzetmektedir. Küpün katmanları, haberin katmanlarını karşılar. Küpün her bölgesi, haberin potansiyel kaynağını gösterir (Mortensen, 1972: 45).

Şekil 18: Becker’in Mozaik Modeli

Kaynak: Mortensen, 1972: 47

Becker, küp şeklinde görselleştirdiği Mozaik Modelinde, her bir mesajın şekildeki bir katmanı ifade ettiğini belirtmekt edir. Yani, mesaj iletme olgusu, geçmişte yaşanan olaylardan da etkilenir.

6. 2. Etki Araştırmaları

Kitle iletişim araştırmalarında, medyanın toplum üzerindeki etkileri oldukça önemli bir araştırma konusu olmuştur.

6. 2. 1. Hipodermik İğne (Sihir li Mermi) Teorisi

Teori, kitle iletişim araçları yoluyla doğrudan etki olarak özetlenebili r. Hipodermik İğne Teorisi, kitle iletişim araçlarının izleyiciler üzerinde doğrudan, en

Kaynak

yakın ve güçlü etkisi olduğunu ima eder. Kitle iletişim araçları, 1940’lar v e 1950’lerde davranış değiştirmede güçlü bir etki olarak algılandı (University of Twente, 2008 ç). Teoriye adını veren "hipodermik iğne" veya "sihirli mermi" sıfat tamlamaları, medyanın bireyler ve genelde de toplum üzerindeki yoğun etkisini vurgulamak için dir.

İletişimin bu güçlü etkiler teorisine değişik etkenler katkı sağladı (University of Twente, 2008ç):

- Radyo ve televizyonun hızlı artışı ve herkesçe sevilir (popüler) hale gelmesi, - Reklam ve propaganda gibi ikna etme endüstrilerinin orta ya çıkması,

- Payne Fonu çalışmaları; bu çalışmalar çocuklar üzerin de sinemanın etkisine odaklandı,

- II. Dünya Savaşı esnasında, Hitler’in kitle iletişim araçlarını tekelleştirmesi ve Alman halkını Nazi Partisi arkasında birleştirmesi.

O dönem için iletişim te knolojilerinin hızlı gelişimi ve propagandanın etkin kullanımı, hedef kesimleri etkilemek için yoğun ve başarılı bir şekilde kullanılmıştır.

Teori, kitle iletişim araçlarının çok geniş insan gruplarını etkiyebileceğini ve düzenli olarak uygun mesajlarla onları ‛vurma’ ya da ‛iğne yapma’ yoluyla istekli cevabı başlatmayı tasarlamaktadır (University of Twente, 2008 ç).

6. 2. 2. İletişimin İki Aşamalı Akışı Teorisi

Medya mesajlarının etkisini inceler (University of Twente, 2008g).

Teori, 1944 yılında Paul Lazarsfeld, B. Berelson ve H. Gaudet tarafından,

Benzer Belgeler