• Sonuç bulunamadı

KİŞİSEL VARLIK OLARAK HAYAT, SAĞLIK VE VÜCUT TAMLIĞI

C. Kısıtlılık Halinin Sona Ermesi

II. KİŞİSEL VARLIK OLARAK HAYAT, SAĞLIK VE VÜCUT TAMLIĞI

başlayıp ölüm ile sona erdiğini de göz önüne alacak olursak, yaşamak bütün özgürlüklerin ilk şartıdır, farklı bir deyişle, diğer kişisel değer ve temel hakların söz konusu olabilmesi için kişinin hayatta olması gerekir243. Yaşam hakkının ihlali ancak o kişinin hayatına son vermekle gerçekleştirilebilir. Hayat hakkı kişinin fiziki ve ruhsal bütünlüğünü koruyabilmesi, devam ettirtebilmesi, varlığının çeşitli etkilerle bozulmasına engel olabilmesi olarak tanımlanabilir.

Kişinin, hayatı, vücut bütünlüğü ve sağlığı üzerinde sahip olduğu hak, kişilik hakkına dahildir. Bir kimsenin maddi nitelikleri, başka bir deyişle cismani varlıkları, özellikle onun hayatı ve sağlığı gibi beden bütünlüğünü oluşturan unsurlardır. Kişi, bedenini oluşturan

240 Kemalettin Birsen, Medeni Hukuk Dersleri, Umumi Esaslar- Şahsın Hukuku, Aile Hukuku-Miras Hukuku, İstanbul 1963, s.139; Helvacı,

Davalar, 42

241

Birsen, 139; Akipek/Akıntürk, 369; Velidedeoğlu, 206

242 Akipek/Akıntürk, 370; Birsen, 140; 243 Helvacı, Davalar, 50; Akdoğan, 73; Ayan, 48

organları, kemikleri, dokuları, en küçük parçaları üzerinde bile kişilik hakkına sahiptir244. Anayasa’nın 17. maddesi, yaşama hakkını, temel haklar arasında saymış ve bu hakka herkesin sahip olduğunu belirtmiştir. Yine İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi ve İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin 3. maddesi yaşama hakkını düzenlemiştir. Bunun yanında MK m. 24 ve özellikle de BK m. 47; hayat, sağlık ve vücut tamlığına yapılan saldırılara karşı ne gibi yaptırımların uygulanacağını ön görmüştür. Ayrıca Ceza Kanun’unun İkinci Kısmında, Kişilere Karşı Suçlar başlıklı 81–140 maddeleri, bunlara karşı yapılan saldırıları ceza hukuku yönünden yaptırıma bağlamıştır.

Kişinin rızası olsa bile üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği bir hakka yapılan herhangi bir müdahale, onun yararına olsa da hukuka aykırıdır ve dolayısıyla da kişilik hakkına bir saldırı niteliğindedir245. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 24. maddesi; hukuka aykırı olarak kişilik haklarına saldırı karşısında, saldırılan kimseye hukuki koruma sağlamaktadır. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır. Anayasa`nın 13. maddesine göre temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde ön görülen özel sebeplerle Anayasa'nın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir. Temel hak ve özgürlüklerle ilgili genel ve özel sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı gibi ön görüldükleri amaç dışında kullanılamayacaktır.

Beden bütünlüğüne karşı kişinin izniyle ya da izni olmasa bile kişinin yararına yapılan, kişinin yaşamını ve sağlığını kurtarma amacına yönelik tehlikeli sonuçlar doğurmayacak girişimlere karşı kişiliğin korunması yollarına başvurulamaz246. Çünkü burada hukuki düzenlemelerin ön gördüğü hukuki korumaların yanında her şeyden önce akla ve mantığa uygun bir gerekçe vardır.

Kişinin, hayatı, sağlığı ve vücut tamlığı üzerinde sahip olduğu mutlak hakkın diğer mutlak haklara oranla bir özelliği vardır. Kişinin, hayatı ve vücut bütünlüğüne karşı gerçekleştirilen saldırılara rıza göstermesi bunu hukuka uygun hale getirmez. Bu rıza ahlaka, adaba ve kamu düzenine aykırıdır. Ahlaka ve adaba ve kamu düzenine aykırı olan bir rıza

244

Dural/Öğüz, 96; Akipek/Akıntürk, 358; Özsunay, 99; Zevkliler, 272; Oğuzman/Seliçi/ Özdemir, 127; Helvacı, Kişiliğin Korunması, 869; Helvacı, Davalar, 50; Ayan, 48

245

Dural/Öğüz, 96; Zevkliler, 274; Halide Savaş, Ülkemizde Sağlık Çalışanlarının ve Sağlık Kurumlarının Tıbbi Müdahaleden Doğan Cezai Sorumluluğu, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), s. 56,

hukuka aykırılığı ortadan kaldırmamakla beraber, BK’nun 44. maddesine göre, tazminatın indirim sebebi olabilir247. Rıza tek taraflı bir hukuki işlemdir. Rızanın geçerlilik koşulları; fiil ehliyeti, irade sakatlılığının bulunmaması, hukuka ve ahlaka aykırı olmamasıdır; zaten ceza hukukumuz kişinin rızasının varlığını beden bütünlüğüne ve yaşama hakkına karşı işlenen suçlar açısından bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmemiştir.

Kişinin hem fiziki hem de ruhi değerleri vücut bütünlüğüne dahildir248. Örneğin birisini yaralamak, ona hastalık geçirmek, vücut bütünlüğüne saldırı olduğu gibi kişinin ruh dengesini sarsmak da aynı anlama sahiptir. Yargıtay’a göre, cismani zarar kavramına, ruhi bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin girdiği kabul edilmiştir. Bir kimsenin cismani zarara maruz kalması sonucunda, onun (anne, baba, karı, koca gibi) çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhi sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde bozulmuşsa, bu kişilerin de BK 49. madde gereğince manevi tazminat talep etme haklarının olduğu kabul edilmektedir249.

Kişinin sağlığı da kişisel değerleri içinde yer alır. Sağlık ile beden bütünlüğü arasında fark vardır. Beden bütünlüğü kişinin yaradılıştan sahip olduğu doğal ve organik bütünlüktür; oysa sağlık, bu bütünlüğün, organizmanın düzenli işleyişine ilişkin bir kavramdır. Sağlık kavramı içine, bedensel sağlık yanında ruhsal sağlık da girer250.

Bir kişiye manevi acı çektirmek, manevi işkence yapmak, sürekli psikolojik baskı ve tehdit altında tutmak, ruhsal yapısında bozukluluklara ve sarsıntılara yol açmak, kişilik hakkını zedeleyici niteliktedir251. Beden bütünlüğü kişilik hakları arasındadır. Kişinin bedensel sağlığını bozucu eylemler de kişilik hakkına saldırı niteliğindedir.

Görüldüğü gibi kişinin, hayatı, sağlığı ve vücut tamlığı üzerindeki tasarruf imkanı, kişiliğine zarar vermemesi şartına bağlıdır252. Kişinin hayatı üzerinde tasarruf edebilmesi, rıza gösterme yetkisi kesin olarak yoktur. Hangi amaçla olursa olsun, kişi öldürülmesine rıza gösteremez. Bu bakımdan iyileşme imkanı olmayan bir hastayı, çektiği acıdan kurtarmak için

247Dural/Öğüz, 96; Akipek/Akıntürk, 381; Özsunay, 99; Zevkliler, 274; Oğuzman/ Seliçi/ Özdemir, 127; Özpınar, 139 248 Oğuzman/Seliçi/Özdemir, 129; Ayan, 48

249 Y.HGK. 25.02.2004 T. 2004/13-61 E 2004/110 K (Kaynak Meşe İçtihat Programı) 250 Zevkliler, 277; Savaş, 122; Özpınar, 19, Ayan, 48

251

Özpınar, sh. 143; Zevkliler, 277;

252

Dural/Öğüz, 97;Akipek/Akıntürk, 380;Özsunay, 99; Abdülkadir Arpacı, Kişiler Hukuku, (Gerçek Kişiler),İstanbul 1993, s.105; Aytekin Ataay, Şahıslar Hukuku, Giriş,Hakiki Şahıslar, 3. Bası, İstanbul 1974, s.126; Savaş, 53; Özpınar, 36

öldürme (ötenazi) ya da düello hukuka aykırıdır. Ancak bu hallerde rızanın bulunması, yukarıda, açıklandığı gibi BK m. 44’e göre bir indirim sebebidir. Son zamanlarda gittikçe fazla tartışılmaya başlanan ve bazı ülkelerde hukuken geçerli sayılan, kişinin kendisinin öldürülmesini isteme hakkı üzerinde dikkatle durulması gereken bir konudur. Belirtmek gerekir ki, ölüm hakkına, hayat hakkı ile paralellik kurularak cevap verilemez. Çünkü ölüm, kişiliği sona erdiren bir durumdur. Oysa hayat hakkı ya da hayat üzerindeki hak, hukukun da amaçladığı, kişinin korunmasına yönelik bir haktır. Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanmasında da, kişinin sağlık, vücut ve hayat hakkına zarar vermemesi gerekir. Kişinin kendisinin bile üzerinde zararlı tasarrufta bulunamayacağı bir hak üzerinde başkalarının o kişinin zararına bir tasarrufta bulunması düşünülemez.

Hayat hakkına, bütün insanlar eşit olarak sahiptirler253. Bu bakımdan dil, din, ırk, renk, cinsiyet, fakirlik, zenginlik vs. hiçbir özellik önem taşımaz. Öte yandan, insandan doğan her varlık, hangi şekil ve özellikte olursa olsun, kesinlikle yaşama hakkına sahiptir. Bugün hukukçuların ceninin hatta hayvanların bile yaşama hakkına sahip olması gerektiğini söylediklerine, hukuki düzenlemelerin bu yolda yapılmasını istediklerine şahit olunmaktadır. Bu gelişme gösteriyor ki, insandan doğan varlığın, neye benzerse benzesin, yaşama hakkına sahip olduğu hususunda asla tereddüt edilemez.

Hayata yapılan müdahalelerden farklı olarak, vücut bütünlüğüne yapılacak müdahalede rızanın, hukuka aykırılığı ortadan kaldırıp kaldırmayacağı, rızanın neye ilişkin olduğuna ve yapılacak müdahalenin türüne bağlıdır254. Örneğin bir kimsenin kangren olmuş bir kolunun hekim tarafından kesilmesine rıza göstermesi, bir hukuka uygunluk sebebiyken; ortada hiçbir sebep bulunmaksızın kesilmeye rıza, fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırmaz.

Kural, vücut bütünlüğüne yapılacak müdahalenin, ancak kişinin rızasıyla hukuka aykırı sayılmayacağı olmakla beraber, istisnaen rıza olmadan yapılan müdahale de hukuka aykırı olmayabilir255. Buna örnek olarak, genel sağlığın korunması gereken halleri gösterebiliriz. Anayasa’nın 17. maddesine göre, genel sağlığın korunmasının gerektiği hallerde, kişi rıza göstermese de, kanunlara uygun olarak yapılacak bir müdahale hukuka aykırı saldırı sayılmaz. Örneğin, bulaşıcı ya da salgın hastalıklara karşı aşı yaptırma yükümü, Umumi Hıfzısıhha

253

Arpacı, 104; Akdoğan, 6

254

Dural/Öğüz, 96; Akipek/Akıntürk, 385; Özsunay, 100; Ataay, 127; Helvacı, Davalar, 52; Savaş, 57; Ayan, 60

Kanunu’nun 67.- 73. ve 90. maddeleriyle getirilmiş bir yüküm olduğu için kişinin rızası olmadan aşılanması hukuka aykırı bir saldırı sayılmaz.

Özgürlüğün kısıtlanması kararlarına dayanılarak yapılan tıbbi müdahale izlenen amaç ve diğer şartların yanında ahlaka aykırı olmadığından kişilik haklarına saldırı sayılmaz256. Özgürlüğün kısıtlanması kararlarına dayanılarak yapılan tıbbi müdahalenin kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilmemesinin bir nedeni de hukuka uygunluk nedeninin bulunmasıdır. Yapılan tıbbi müdahale hakim kararına dayandığı için ortada hukuka aykırılık yoktur. Yine hakim kararı da bir kanun hükmünün kişide gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin yargılama sonrası verildiği için ve özünde daha üstün bir hakkı korumak olduğu için bu karar da meşrudur.

Kişinin beden bütünlüğüne yapılan müdahaleler, bazen toplum çıkarlarını korumak düşüncesine de dayanabilir257. Örneğin salgın hastalıklarda aşı olma mecburiyetinin konulması, bir kuduz veya kolera olayının görüldüğü bir köyde yaşayanlarının tümünün aşılanması ya da belirli cinsel hastalıklarla savaş gibi. Bu gibi durumlarda, kişinin izni dışında, onun beden bütünlüğü üzerine belirli müdahalelerde bulunmak kişilik haklarına aykırı değildir.

Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun 72. maddesine göre; kolera, veba, dizanteri, kuşpalazı, kızıl, vb. gibi salgın hastalıklardan biri ortaya çıktığı ya da bir salgından kuşkulandığı durumlarda, hastalara veya hastalığa yakalanabilecek olanlara aşı ya da serum uygulanması alınacak önlemler arasında sayılmıştır. Bu duruma göre, bir çiçek salgını çıktığında sağlık memurları gerekli görürlerse, herkese çiçek aşısı yapabilirler258. Bu yine kanunun emrini yerine getirmek olduğu için burada da hukuka aykırılıktan bahsedilemez.

Bunlardan başka, belirli zorunluluk durumlarında da, kişinin izin ve rızası dışında beden bütünlüğüne müdahalelerde bulunulabilir. Zira bir kimsenin ölüm ya da hastalıktan kurtarılmasında toplumun da çıkarı mevcuttur259. Bu durumun ilginç bir örneği uyuşturucu madde kullananların tedavilerinde görülmektedir260. Ceza kanunumuza göre, uyuşturucu madde kullanan kimsenin iyileşmesini sağlamak amacıyla hakim, ilgilinin izin ve rızası söz konusu olmaksızın, onun bir hastanede korunmasına ve tedavi edilmesine karar verebilir.

256 Savaş, 59; Özsunay, 101;

257 Ayan, 68; Özsunay, 102; Avcı, 22; Savaş, 126; 258

Arpacı, 106; Avcı, 23, Savaş, 129

259 Ataay, 129; Ayan, 48 260 Özsunay, 102