• Sonuç bulunamadı

2.4. İş-Aile Çatışmasında Etkili Olan Faktörler

2.4.1. Kişisel Faktörler

26 oluşturduğu olumlu veya olumsuz yönlü tepkileri sonucu etkilendiği bir süreç olarak tanımlamaktadır.

İş yaşamında sürekli yaşanan değişimlerçalışanlarda gerginlik ve aşırı stres neden oluşturmaktadır. Stres, bireyin sağlığı ve iş performansında farklı olumsuz sonuçlar oluşturmaktadır (Mauno vd., 2006: 210-211).

İş-ev etkileşimi aşağıdaki şekillerde görülmektedir (Demerouti vd., 2004: 23;

Guerts vd.,2005: 322 ):

Pozitif İş-Ev Etkileşimi: Çalışanın evdeki davranışını kolaylaştıran durumlar sonucu işte geliştirdiği pozitif yönlü tepkilerdir.

Pozitif Ev-İş Etkileşimi: Çalışanın işindeki çalışmasını kolaylaştıran durumlar sonucu evde geliştirdiği pozitif yönlü tepkilerdir.

Negatif İş-Ev Etkileşimi: Çalışanın evdeki davranışlarını kısıtlaması sonucu işinde geliştirdiği negatif yönlü tepkilerdir.

Negatif Ev-İş Etkileşimi: Çalışanın işindeki çalışmasını kısıtlaması sonucu evde geliştirdiği negatif yönlü tepkilerdir.

27 Cinsiyet: Bir kültürün biyolojik farklılıklara verdiği anlamlar toplumsal cinsiyeti oluşturmaktadır. Cinsiyet iş yaşamında oldukça önem arz etmektedir. Erkeğin üstün olduğu kabul edilen ataerkil toplumlardaki yaşam tarzı iş yaşamını da etkilemektedir.

Bu toplumlarda kadınlar çoğunlukla ev içi sorumlulukları tek başlarına üstlenmektedir ki bu durum da iş yaşamına uyum sağlama ve işte başarılı olma gibi konularda ciddi sorunlara neden olmaktadır. Kadınlar, duygusal etkilenme açısından erkeklere nazaran daha hassas olduğundan daha çabuk stres yaşayabilmekte, yaşadıkları olayların etkisinden de erkeklere nazaran daha uzun zamanda kurtulmaktadır (Özmutaf, 2007:

49).

Kadınların iş hayatına girmesi sonucu görülen ve aile yapılarında görülen değişiklikler sonucu iş-aile rol çatışması her geçen gün daha önemli hale gelmektedir.

Ayrı dünyalar modeli iş ve aile yaşamlarını birbirinden ayrı iki alan olarak ele almış ve bu alanları yönetmeyi bir çalışan sorunundan ziyade bir kadın sorunu şeklinde nitelendirmiştir. Sonraki çalışmalarda ortaya çıkan yeni iş-aile olgusu, sadece kadınlarla ilgili bir husus olmaktan öteye taşınmış, erkeklerin gelir elde etme dışında da aile sorumluluklarının olduğunu kabul etmiştir (Kapız, 2002: 143).

Kadının iş yaşamında erkekle birlikte çalışmaya ilk çağlarda başlamasa da ücretli şekilde iş yaşamına katılması için sanayi devriminin gerçekleşmesi beklenmesi gerekmiştir (Çarıkçı ve Avşar, 2005: 76). Gönüllü ve İçli (2001), kadının toplum tarafından kabul edilmiş olan temel rollerini; anne olma, eş olma, ev kadını olma, akrabalık, topluluk, mesleki ve bireylik roller şeklinde belirtmiştir. Kadınların iş hayatına dâhil olması, özellikle ataerkil toplumlarda klasik rollerinde ciddi bir değişikliğe neden olmamakta, dolayısıyla kadınların ailedeki statüsünde de ciddi bir değişiklik yaşanmamaktadır. Belirtilen bu rolleri yerine getirirken aile içinde ortaya çıkan sorunlar, eğitim düzeyi yüksek olan gelişmiş ülkelerde de söz konusu olmaktadır (Gürol, 2007: 148-149).

Cinsiyet ayrımına bakış açısı kadın ve erkekler açısından farklı olmaktadır.

Kadınlar, evdeki sorumluluklardan ve işyerinde ücretlerin adaletsiz olmasından şikâyetçi olmaktadır. Erkekler ise kadınlara nazaran iş ve aile rollerinin dağılımı ile ilgili daha düşük bir oranda adaletsizlik algısına sahip olmaktadır (Blair, 1998: 324).

28 Rol çatışması ile cinsiyet arasındaki ilişki iş-aile çatışması üzerine yapılan araştırmaların çoğunda incelenmiştir. Bazı çalışmalarda iş-aile çatışması ile cinsiyet arasında anlamlı ilişki saptanmazken, bazı çalışmalarda ise kadın ve erkeklerin çatışma düzeyi ve çatışmanın yönü bakımından anlamlı farklılıkar saptanmıştır. Cinamon (2006) tarafından bir çalışmada, kadınların iş-aile çatışmasını daha yüksek düzeyde yaşadıklarını ve erkeklere oranla çatışmayı yönetmekte daha az başarılı oldukları tespit edilmiştir.

Yaş: Çalışan bireyin yaşı, hissedilen iş-aile çatışmasında dolaylı bir neden olarak değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmelerde çalışanın yaşı ilerledikçe işi ve ailesi ile ilgili rolleri değiştiği, bu nedenle de işi ve ailesinin de kendisinden beklentilerinin değiştiği görülmektedir (Çarıkçı, 2001: 340). Bu konuda incelenen araştırmaların bir kısmında da benzer sonuçlar elde edildiği gözlenmiştir (Bruck ve Allen, 2003: 465).

Giray ve Ergin’in (2006) yaptığı araştırma sonuçlarına göre çift kariyerli ailelerdeki genç kadınlar yaşı büyük olan kadınlara nazaran daha fazla iş-aile çatışması yaşamaktadır. Bu durumun yaşı genç olanların yeni evli olması nedeniyle henüz iş-aile yaşamını dengeleyememesinden ve yaşı büyük olanların daha deneyimli olmaları nedeniyle iki alan arasındaki dengeyi daha kolay sağlayabilmesinden kaynaklandığı tespit edilmiştir.Aynı zamanda yaşı büyük çalışanların çalışma saatlerinin daha düzenli olması da yaşanan çatışma düzeyini azaltmaktadır.

İş-aile çatışması üzerine yapılan çalışmalar incelendiğinde, çalışanların yaşları ile iş-aile çatışması arasında genelde olumsuz yönde bir ilişkinin varlığı tespit edilmiştir.

Çalışanların yaşlarındaki artışla birlikte sahip oldukları deneyim, bilgi, para gibi kaynakların da arttığı, daha düşük seviyede iş stresi yaşadıkları ve aile sorumluluklarınının da iş sorumluluklarından daha az etkilendiği tespit edilmiştir (Giray ve Ergin, 2006: 99).

Kişilik: Bireyin belirgin, değişmeyen ve tutarlı özelliklerinin tamamı olan kişilik, çalışanın işini ve çevresini algılama ve değerlendirmesi açısından önem arz etmektedir.

Stres faktörleri bireylerin tümünde aynı düzeyde çatışmaya sebep olmamaktadır.

Bununla birlikte çalışanın sahip olduğu rollere (iş, anne-baba, eş gibi) olan bağlılığı

29 kişiden kişiye farklı olmaktadır. Bireyin rol bağlılığındaki artış, çatışmayı da beraberinde arttıracaktır (Arla ve Trina, 2006: 118).

Her birey kendine has kişilik ve yapıya sahip olduğundan stres ve çatışmayla başetme yöntemi de farklı olmaktadır. Bazı bireyler çatışmayla başetmek için çaba gösterirken bazıları da çatışmayı yok sayma eğilimi içerisine girmekte veya çatışmadan kaçınmayı uygun görmektedirler. Çatışmayla başetmek için çaba gösterenler ev ve iş alanlarını birbirinden ayırmaktadırlar. Bu kişiler, evde olduğunda iş ile ilgili; iş yerinde olduğunda da ev ile ilgili olumsuz olayları unutma ya da yok sayma eğilimi göstermektedirler. Bazıları ise çatışmanın varlığını kabul ederek çözüm üretmeye çalışır. Bu kişiler için çevrenin desteğini almak oldukça önemlidir. Çatışmayla başetmek için çaba gösterenler evde ve iş yerinde strese sebep olan unsurları ortadan kaldırmaya ve bunların olumsuz etkilerini düzeltmeye yönelik gayret göstermektedirler.

Bu kişiler, iş yerinde iken yöneticilerin ve çalışma arkadaşlarının desteğini arttımaya, evde iken de aile fertlerinin desteğini alarak yaşadıkları iş-aile çatışması düzeyini azaltmak için çabalamaktadırlar (Zheng vd., 2009: 85).

İş-aile konularında yapılan çalışmaların bazılarında A ve B tipi kişilik yapılarının iş-aile rol çatışması ila olan ilişkisi üzerinde durulmuştur. A tipi kişilik davranışları, zamanla sürekli yarış içinde olan, aynı anda birkaç işi birlikte yapmaya çalışan bireylerde görülmektedir. Bu kişilik yapısına sahip olanlar hızlı ve çalışkan olmakta, hızlı konuşmakta, sabırsız ve öfkeli olmaktadır. Bu kişilik yapısına sahip olan kişiler birçok faaliyete aynı anda katılabilme ve adapte olabilme kabiliyetlerinden dolayı olası rol çatışması sorunlarıyla kolayca baş etmektedir (Çarıkçı ve Avşar, 2005: 78). B tipi davranışa sahip olan bireyler zamanla daha az çatışma halindedir, kararlı bir hızda çalışmak ve sürekli bir şekilde kendini güvende hissetmek isteyen kişilerdir (Nergiz, 2015: 28). Bu kişilik yapısına sahip kişiler için çalıştıkları iş hayatın merkezinde değildir. Bu kişiler işleri ile yaşamın diğer alanları arasında denge oluşturmak için çaba sarf ederler. Bu kişilik yapısına sahip olan kişiler A tipi kişilik yapısına sahip kişilere nazaran iş-aile çatışmasını daha düşük düzeyde yaşamaktadır (Durna, 2004: 193).

Medeni Durum: Evlilik insanların yaşadığı olayların en önemlileri arasında yer almaktadır. Evlilik ve iş arasında oluşan olumlu etkileşim hem iş hem de evlilik

30 açısından yeni fırsatlar doğurmakta, olumsuz etkileşim de çatışma ve dolayısıyla da mücadeleyi doğurmaktadır.

Bireylerin medeni durumları, iş performansını ve çatışmayı etkilemektedir.

Kadınların bekâr oldukları zamanki iş performansları evlendikten sonra özellikle de anne olduktan sonra düşebilmektedir. Kadınlar çoğunlukla kocalarının kariyer ihtiyaçlarına daha fazla uyum göstermektedir. Bundan dolayı evli ve çocuklu olmak, gün boyunca kendilerini işe vermede kadınlar açısından engel teşkil etmektedir.

Kadınlar çocuklarının bakım ve gelişimi için kariyerlerini genellike ertelemekte veya sonlandırmaktadırlar (Kocacık ve Gökkaya, 2005: 209).

Düzenli ve mutlu bir evliliğik ve aile hayatının devamlılığını sağlamada son derece önemli bir etken olan ev işlerini gerçekleştirmenin ana sorumluluğu kadına aittir.

Kadının erkeğin ekonomik yükünü azaltıp aile bütçesine katkıda bulunması her ne kadar aile birliğinin daha sağlam olmasını sağlasa da bu süreçte kadınların çok yorulması ve kendilerine yeteri kadar zaman ayırmaması da aile ilişkilerinde negatif bir havanın yaşanmasına sebep olmaktadır (Arpacı ve Ersoy, 2007: 42).

Çalışanların iş performansı, yolunda giden evliliklerinden olumlu yönde etkilenirken; yolunda gitmeyen evliliklerinden ise olumsuz etkilenmektedir. Mutsuz evlilikler, eşlerin ayrı yaşaması ve boşanmaların getirdiği yıpranmalar bireylerde yüksek stres oluşturmaktadır. Bu durum işe odaklanmayı güçleştirmekte, iş performansını düşürmekte ve dolayısıyla bireylerin çatışma yaşamalarını kolaylaştırmaktadır (Özmutaf, 2007: 49-53). Yapılan bazı araştırmalar evli çalışanların bekâr çalışanlara nazaran daha fazla iş-aile çatışması yaşadığını tespit etmiştir (Karatepe ve Kılıç, 2005: 248;Bragger vd., 2005: 320).