• Sonuç bulunamadı

44 geçmesi esnasında davranışlarını uygun şekilde değiştiremediği veya işindeki rolünde başarıyı sağlayan davranışları ailesindeki rolünde başarılı olmasına engel olduğunda meydana gelmektedir (Turgut, 2011: 158).

Davranış esaslı çatışma bir role uygun olan ancak diğer rolde uygun olmayan davranışlar olduğunda ortaya çıkmaktadır. Örneğin, çalışma ortamında duygusal olmayan davranışlar kabul edilebilirken aile ortamında aynı davranışlar kabul edilmemektedir. İş yerinde sert, disiplinli, kuralcı olan bir babanın evinde aile fertlerine karşı aynı şekilde davranması durumunda çatışma yaşama ihtimalini yükseltmektedir.

Bu çatışma, bireyin aile yaşamında işte imiş gibi davranması, iş yaşamında da evde imiş gibi davranması sonucu oluşmaktadır (Grice ve diğerleri, 2007: 791; Deniz ve Özalp, 2014: 4).

45 evinde aile fertleriyle sorunlar yaşayan ve duygusal olarak etkilenen birey, işyerinde iş arkadaşlarına ve yöneticilerine karşı neşeli ve ilgili görünür; işin gerektirdiği dikkatli ve özenli çalışmayı yerine getirebilir.

Bölünme kuramı, diğer kuramların aksine, iş ve aile yaşamlarının etkileşim içinde olmadığı varsayımına dayanmaktadır. Bu yönüyle kuram, gerçeği yansıtmamakta ve iş-aile çatışması kavramıyla uyuşmamaktadır. Kuram, aile ve işin rol gerekleri ve sorumlulukları yerine getirilirken birey etkilenmediğinden dolayı iş-aile çatışmasının da yaşanmayacağını iddia etmektedir. Bölünme kuramına karşı geliştirilen diğer kuramlar, iş ve ailenin etkileşim içinde olduklarını ve birbirlerinden etkilendiklerini ileri sürmekte; bu yönü ile daha gerçekçi görünmektedirler.

2.7.2. Taşma Kuramı

İş ve ailenin birbirinden tamamen farklı iki alanmış gibi düşünülebileceği fikrini reddeden araştırmacılardan biri Kanter (1977)’dir. Taşma kuramı iş-aile çatışmasını açıklayan kuramlar arasında en dikkat çeken kuram olmuştur. Taşma Kuramı, iş ve aile alanlarının birinde oluşan pozitif veya negatif gelişme, diğer alana taşarak benzer etkiyi yarattığını savunmaktadır (Efeoğlu ve Özgen, 2007: 239).

Taşma, iki şekilde meydana gelmektedir. Bunlar(Atabay, 2012: 14):

Pozitif Taşma: Kişinin işi yetenekleri, özellikleri, ihtiyaçları, beklentileri ve değerleri ile örtüşüyorsa uyuşma söz konusu olacaktır. Bu durumda olumlu duyguları ortaya çıkartarak "pozitif taşma" gerçekleşecek ve birey pozitif tutumlarını aileye yansıtacaktır. Pozitif tutumların taşması halinde, bu tutumların kaynağı olan rol, diğer rolün kalitesini zenginleştirerek, iş-aile rollerinin bütünleşmesine katkı sağlayacaktır (Greenhaus ve Parasuraman, 1999: 398). Buna göre, eşine ve çocuklarına yüksek bağlılık duyan bireyin, iş tatmininin de daha yüksek olması veya işinde mutlu olan bireyin, ailesiyle de daha mutlu olması beklenmektedir (Mustafayeva, 2013: 30).

Negatif Taşma: İş yaşamında sadece olumlu aktarmalar söz konusu olmamaktadır. İş yerindeki gerginlik, baskı, endişe gibi negatif duygular, heyecan ve mutluluk gibi olumlu duygulardan baskınsa “negatif taşma” gerçekleşecek; bu durum birey tarafından aileye yansıtılacaktır. (Atabay, 2012: 14).

46 Williams ve Alliger (1994)’e göre pozitif taşmalar iş yaşamından aile yaşamına doğru olmakta iken, negatif taşmalar ise her iki yönde olmaktadır (Özkul, 2014: 31).

2.7.3. Telafi Kuramı

Telafi kuramı iş ve aile yaşam alanları arasında ters orantılı ilişkinin bulunduğunu ve bir alanda yaşanan olumsuz tecrübelerin diğer alanda telafi edildiğini varsaymaktadır. Bireyler iş veya aile alanlında yaşadıkları kayıpları diğer alandaki çabalar ile telafi etme eğilimindedirler. Örneğin aile yaşantısında mutlu olmayan bir birey, işle ilgili kendisini daha mutlu hissedeceği faaliyetler gerçekleştirmek ister. Ya da, memnuniyetsizlik yaşadığı bir işi olan birey, aile yaşamında doyum sağlamak için çalışmaktadır (Atabay, 2012: 15).

Bireylerin iş ve aile alanlarında yaşadığı memnuniyetsizliği gidermeye yönelik bir çaba biçimi olarak ortaya konulan telafi kuramı, çatışmaya farklı bir açıdan bakmakta, aile ve işin birbirlerine etkilerini karşılıklı olarak ele almaktadır. Zedeck ve Mosier (1990)’e göre telafi kuramındaki telafi olgusu iki farklı şekilde ortaya çıkmaktadır.

Bunlar (Mustafayeva, 2013: 38):

 Ek (supplemental) telafi durumu,

 Tepkisel (reactive) telafidurumudur.

Ek telafi durumunda birey, işyerinde arzu edilen uygulamaların veya istenen davranış ve psikolojik durumların gerçekleşme düzeyini yetersiz algıladığında bunların tersini aile ortamında arayarak telafi etme çabası içine girmektedir. Tepkisel telafi durumunda ise birey, işyerinde yaşadığı olumsuz tecrübeleri iş dışı aktivitelere yönelerek telafi etmektedir.

Ek ve tepkisel telafi kavramları arasındaki fark, telafinin farklı alanlardan sağlanmasıdır. Kişi mutlu olmadığı bir işte çalışıyorsa aile hayatında bunu telafi edecek eğlenceli aktiviteler yapmaya çalışmaktadır. Aynı şekilde eğer aile yaşamında sorunlar varsa da iş hayatında çok çalışarak başarılı olmaya çalışmaktadır. Tatmin edici koşulları olmayan bir işe sahip kişiler daha zevkli veya sıra dışı bir aile hayat arayışında olmaktadır.

47 Telafi kuramında üzerinde durulması gereken husus zaman kısıtıdır. İşinden yeterli derecede memnun olmayan birey, aile hayatından doyum sağlamak adına ailesine daha fazla zaman ayırdığında ya da ailesinde mutlu olmayan birey iş hayatına daha fazla zaman ayırdığında zaman temelli olarak iş-aile çatışmasının meydana gelmesi kaçınılmaz olacaktır (Özkul, 2014: 30).

2.7.4. Çatışma Kuramı

Çatışma kuramı, bir alanda memnuniyet ve başarı yaşanmasının diğer alanda fedakârlıklar gerektirdiğini savunmaktadır. Çatışma kuramı iş ve aile çevresinin birbiri ile uyum içerisinde olmadıklarını savunmaktadır. Çünkü hem iş hem de aile çevresinin farklı norm ve istekleri söz konusu olmaktadır. Bazı kuramcılara göre aile sorumlulukları işe gelmeme, işe geç gelme ve işteki verimsizliğin belirleyicisi olmaktadır. Bu kuram, bir kimsenin iş ya da ailede sahip olduğu rollerin, tek başına bir çatışma nedeni olmadığını savunmaktadır. Çatışma nedeni olan rollerin gereği olarak üstlenilen görevve sorumluluklar birey üzerinde uyumsuz talepleri ortaya çıkarmaktadır (Tubin, 2007: 48).

Kurama göre, bir alanda sağlanacak doyum ya da başarı diğer alandaki rol adına özveriyi gerektirdiğinden, her iki alandan gelen rol talepleri uyumsuz olduğundan dolayı kişi üzerinde baskı oluşturarak çatışmaya neden olmaktadır (Zedeck ve Mosier, 1990:241).

Çatışma kuramına göre, bireyin çatışma yaşamasının nedeni iş ve aile alanlarındaki rollerden ziyade bireyin bu rollerin yerine getirilmesi adına üstlendiği sorumluluklardır (Efeoğlu, 2006: 17).

2.7.5. Rol Kuramı

İş-aile çatışması kavramının temel dayanak aldığı bu kuram ilk kez 1950 li yıllarda sosyoloji ve sosyal psikoloji alanındaki bilim insanları tarafından ele alınarak ortaya atılmıştır (Kinnoin, 2005: 12). Üzerine yapılan araştırmaların oldukça eski olduğu bu kuramda, bireylerin sabit bir zaman ve enerjiye sahip olması varsayımı bulunmaktadır. Böylece, bireyin çalışma yaşamına girmesi ile artan roller rol çatışmalarını da arttırmaktadır (Özmete ve Eker, 2013: 22).

48 Rol kuramı, tanım olarak iş-aile çatışmasının anlaşılmasında öncelikli bir öneme sahip olan ‘aile rolleri’ üzerinde nispeten daha az durmaktadır. Buna karşın, iş-aile çatışmasının temelini oluşturan “rol çatışması” kavramını esas aldığı için literatürde önemli bir yere sahiptir. Rol kuramına göre, enerji ve zaman yetersizliği ile roller arasında birbirine uymayan davranışlardan dolayı, her bir rolü başarı ile gerçekleştirmek daha zor hale gelecek ve bu durum kişisel çatışma ile sonuçlanacaktır. Bu bağlamda, roller arasında gereklilikler yerine getirilirken yaşanacak uyuşmazlık iş-aile çatışması ile sonuçlanacaktır (Grandey ve Cropanzano, 1999: 351).

İş-aile çatışması, kişi aynı anda birkaç role sahip olduğunda oluşmakta ve bu rollerin her biri; ilave zaman, enerji ve bağlılığı zorunlu kılmaktadır. Sahip olunan bu roller toplamda, kişide aşırı rol yükü ve engellenme meydana getirmektedir (Kaya, 2003: 2).

Aşırı rol yükü; kişinin sahip olduğu toplam enerji ve zamanın, farklı rollerin gereklerini yerine getirebilmek için ihtiyaç duyulanı karşılamaya yetecek kadar olmamasıdır.

Engellenme ise; rollerin gereğini yerine getirmeyi zorlaştıran, çatışan taleplerin oluşmasıyla ortaya çıkan durumdur.

Yapılan çalışmalarda, roller arası çatışmalara; özellikle de iş-aile çatışmasına odaklanılmıştır. Roller arası çatışma, bir rolün gerekliliklerinin diğer rolün gereklilikleriyle bağdaşmamasıdır. Örneğin, birey hem ev hem iş yükümlülüklerini yerine getirmek için gerekli zamana sahip olmayabilir ya da evde yaşadığı stresi işteki performansını etkileyebilir. Yapılan çalışma sonuçlarına göre, iş-aile çatışması ve rollerin yerine getirilmesi bireyi zorlamakta, bu durum yüksek derecede stres gibi psikolojik belirtilere neden olmaktadır. Ayrıca yaşanan bu çatışmanın depresyonu, fiziksel rahatsızlıkları ve bedensel şikâyetleri arttırırken; yaşam tatmini, aile yaşamı tatmini ve enerji seviyesini düşürdüğü tespit edilmiştir (Vallone ve Donaldson, 2001:

216).

2.7.6. Ekolojik Sistem Kuramı

Ekolojik sistem teorisi, iş-aile çatışmasını ve iş-aile çatışmasına etki eden çeşitli unsurları da içine alan oldukça kapsayıcı bir teoridir. Birçok çalışma, dolaylı yoldan da

49 olsa, ekolojik sistem teorisine dahil olmaktadır. Bu kuram, ilişki içinde bulunan tüm alanları ve bu alanların birbirleriyle etkileşimini sistemler içerisine alarak açıklamaya çalışan bu yönüyle literatüre oldukça önemli bir katkı sağlamaktadır.

Ekolojik Sistem Kuramı, bir kişinin gelişiminin ömür boyu sürdüğünü ve kişinin gelişimini anlamanın en iyi yolunun onun kişilik özellikleri ve çevresindeki özellikler ile bunlar arasındaki etkileşimin araştırılması olduğunu savunmaktadır. Bronfenbrenner (1994)’in ekolojik paradigması olan kurama göre; kişinin belli karakteristik özellikleri vardır. Kişinin rolleri, aktiviteleri ve kişiler arası ilişkileri içinde bulunduğu şartlara göre diğer kişileri de etkilemektedir. Ekolojik sistem kuramı dört hiyerarşik sistemden oluşmaktadır. Bunlar: Mikrosistem, Mezosistem, Ekzosistem ve Makrosistemdir (Bronfenbrenner, 1994: 37- 40; Bellavia ve Frone, 2005:119-120).

Mikrosistem; Mikrosistem, kişiyle en ilgili sistemdir. Kişinin rolleri, aktiviteleri ve kişiler arası ilişkilerinin içinde bulunduğu ilişkiler bütünüdür. Bu ilişkilerin içinde bulunduğu şartlara göre belli karakteristik özellikleri olmakta ve diğer kişileri de etkilemektedir (Bronfenbrenner, 1994: 37).

Mezosistem; Mezosistem, mikro sistemlerden oluşan bir sistemdir. İki ya da daha fazla ortamda gerçekleşen ve gelişmekte olan bireyi içeren bağlantıları ve süreçlerden oluşan ilişkiler bütünüdür. İş-aile çatışması araştırmalarının çoğu mezosisteme dayandırılmaktadır. Bunun sebebi de iş ve aile alanlarının birbiri üzerindeki etkisini ve bu etkinin nasıl oluştuğunu açıklamak için yapılan çalışmalardır (Bellavia ve Frone, 2005: 119).

Ekzosistem; iki ya da daha fazla mikrosistemin bir araya gelmesiyle oluşur.

Ekzosistemi mezosistemden ayıran ise mikrosistemlerden birinin aslında kişi ile ilgili olmamasıdır. Başka bir ifade ile bireyin dâhil olmadığı ortam veya ortamlardaki süreçler, dolaylı olarak yaşamakta olduğu ortamdaki süreçleri etkilemektedir. Örneğin, bir çocuğun kendi ev yaşantısı, kendisinin dâhil olmadığı ebeveynlerinin çalışma ortamından etkilenmektedir (Bronfenbrenner, 1994: 39).

Makrosistem; Mikrosistem, mezosistem, ve ekosistemin birleşmesinden oluşan bir tanımlama olarak belirmektedir. Bu sistem, verilmiş kültür ya da alt kültür, inanç

50 sistemleri, bilgi dağarcığı, kaynakları, gelenek ve görenekleri, yaşam biçimleri ve risk algıları gibi kapsamlı bir karakteristiğe işaret etmektedir (Bellavia ve Frone, 2005: 120).

Voydanoff (2001) iş-aile çatışması ile ilgili çalışmasında iş, aile ve toplumun kavramsal bütünleşmesine başlamak için genel bir çerçeve olarak ekolojik sistem yaklaşımını kullanmıştır. Bu çalışmasında, birçok çalışmanın iş-aile çatışması araştırmalarını mezosistem seviyesinde yürüttüğünü, bu tür çalışmaların bireyin ev ve iş yaşamının birbirleri üzerine etkisi ve bu etkinin nasıl meydana geldiği üzerinde durmuştur. Bazı çalışmaların ise, iş-aile çatışması sürecini eksosistemde araştırdığını;

özellikle aile ilişkileri içerisinde bireyin iş yaşantısının, o bireyin aile yaşantısını etkilediği veya ebeveynlerin iş yaşamlarındaki deneyimlerinin çocuklarının okul yaşantılarındaki deneyimlerini etkilediği yönünde bulgulara ulaşıldığını belirtmiştir.

Bununla birlikte, iş ve aile alanlarında yapılan çalışmaların diğer bölümünün ise, makrosistem düzeyinde olduğunu savunmuştur (Baysal, 2016: 24-25).