• Sonuç bulunamadı

Kişilik Hakkının Korunmasında Tarihsel Süreç

3. KİŞİLİK HAKKINI KORUMA

3.1. Kişilik Hakkının Korunmasında Tarihsel Süreç

Bir hukuk devletinin en önemli unsurlarından biri temel hak ve hürriyetleri teminat altına almasıdır181. Doğal olarak bir hukuk devletinde yegâne olması gereken de hukukun üstünlüğü ilkesidir. Hukukun üstünlüğü de kişilik hakkına verilen önem ve kişilik hakkının caydırıcı ve zorlayıcı hukuk kurallarıyla korunmasıyla sağlanabilir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948 gün ve 217 A(III) sayılı karar ile Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilmiştir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi hemen hemen bütün maddeleriyle kişi hak ve hürriyetlerini konu edinmiş olup bildirgeyi imzalayan devletlere hem kendi vatanlarının hem de kendi sınırlarında yaşayan yabancı tebaadaki insanların kişi hak ve özgürlüklerini tanıma zorunluluğu getirmiştir. Ayriyeten Bildirge’nin 28. maddesinde “Herkesin bu beyannamede öngörülen hak ve özgürlüklerin gerçekleşeceği bir toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır.” diyerek devletlere kendi iç hukuk düzeninde kişi hak ve hürriyetlerine yönelik düzenleme yapma ve uluslar hukuku tanıma zorunluluğu getirmiştir.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne benzer şekilde, 05.05.1949 tarihinde 10 Avrupa ülkesinin bir araya gelmesiyle oluşan Avrupa Konseyinin aldığı kararlarda uluslararası hukuk da kişilik hakkının korunmasına örnek verilebilir. Avrupa Konseyi ilk etapta kişi hak ve hürriyetlerinin devlet nezdinde korunmasına önem verdiğini açıklayarak kişi hak ve hürriyetlerinin devlet nezdinde korunmasını üye olmanın ilk şartı olarak belirlemiştir. Avrupa Konseyi bu üyelik şartını yazılı olarak 4 Kasım 1950’de Roma’da imzaladığı daha sonra 3 Eylül 1953’te yürürlüğe soktuğu “İnsan Hakları ve Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi” ile duyurmuştur. Bu Sözleşmenin ilk maddesinde bu sözleşmede açıklanan kişisel

38

haklara saygı zorunluluğunu ortaya koymuştur. Daha sonra 2-18’inci maddelerden oluşan birinci bölümünde kişi hak ve hürriyetlerini açıklamıştır. Sırasıyla bu kişi hak ve hürriyetleri yaşam hakkı, işkence yasağı, kölelik ve zorla çalıştırma yasağı, özgürlük ve güvenlik hakkı, adil yargılama hakkı, kanunsuz ceza olmaz ilkesi, özel ve aile hayatına saygı hakkı ifade özgürlüğü, toplantı ve dernek kurma özgürlüğü, evlenme hakkı, etkili başvuru hakkı, ayrımcılık yasağı, olağanüstü hallerde yükümlülükleri askıya alma, yabancıların siyasal etkinliklerinin kısıtlanması, hakları kötüye kullanma yasağı ve haklara getirilecek kısıtlamanın sınırlandırılmasıdır. Devamındaki ikinci bölümde ise bu sözleşmeyle kurulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kuruluşu yargılama usullerini incelemektedir.

Bizim hukukumuzda ise kişi hak ve hürriyetleri ilk kez yazılı olarak 1876 Anayasası olarak da bilinen Kanuni Esasi’de geçmektedir. Hatta Kanuni Esasi ilk yazılı Anayasamızdır. Kanuni Esasi’nin 18-26’ncı maddelerinden oluşan Tebaai Devleti Osmaniyenin Hukuku Umumiyesi başlıklı bölümünde kişilik hakkı düzenlenmiştir. Hatta ve hatta 10’uncu maddesinde kişi hürriyetinin korunması gerektiği, kimseye kanunlarımızın öngördüğü ölçüler ve usuller dışında cezai müeyyide uygulanamayacağı yazmaktadır. Devamı maddelerde ise basın serbestliği, mülkiyet hakkı, müsadere, kanunsuz vergi ve rüsumat yasağı, din özgürlüğü, dilekçe hakkı, eğitim hakkı, mülkiyet hakkı, konut dokunulmazlığı, işkence ve sair her türlü eziyet yasağı ile ilgili kişilik hakkı düzenlenmiştir.

Mevcut yürürlükte olan Anayasamızın 12-74’üncü maddelerinden oluşan temel hak ve ödevler kısmı dört bölüm altında kişi hak ve hürriyetlerini konu edinmiştir. Genel hükümler olan birinci bölümde kişilik hakkının özelliklerinden bahsedilmiştir. Bu bölümde temel hak ve hürriyetlerin niteliği, temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması, temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmaması, temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması ve yabancıların durumu olmak üzere beş farklı maddeden oluşmaktadır. Kişi hak ve ödevleri olan ikinci bölümünde bazı temel kişilik hakkı konu edinilmiştir. Bu bölüm de kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı 17. maddede, zorla çalıştırma yasağı 18. maddede, kişi hürriyeti ve güvenliği 19. maddede, özel hayatın gizliliği ve korunması 20-22’nci maddelerde, yerleşme ve seyahat hürriyeti 23’üncü maddelerde, din ve vicdan hürriyeti 24’üncü maddede, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti 26’ncı maddede, basın ve yayımla

39

ilgili hükümler 28-32’nci maddelerde, toplantı hak ve hürriyetleri 33-35’inci maddelerde, hakların korunması ile ilgili hükümler 36-38’inci maddelerde, ispat hakkı 39’uncu maddede, temel hak ve hürriyetlerin korunması ise 40’ıncı maddede konu edilmiştir. Başlığı sosyal ve ekonomik hak ve ödevler olan üçüncü bölümde ise bireyin toplum içinde yaşayan varlık olmasından dolayı sahip olduğu kişilik hakkı ve iktisadi hakları konu edinilmiştir. Bu bölümde ise sırasıyla ailenin korunması ve çocuk hakları, eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi, kıyılardan yararlanma, toprak mülkiyeti, tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması, kamulaştırma, devletleştirme ve özelleştirme, çalışma ve sözleşme hürriyeti, çalışma hakkı ve ödevi, çalışma şartları ve dinlenme hakkı, sendika kurma hakkı, sendikal faaliyet, toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı, grev hakkı ve lokavt, ücrette adalet sağlanması, sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması, konut hakkı, gençliğin korunması, sporun geliştirilmesi ve tahkim, sosyal güvenlik hakları, sanatın ve sanatçının korunması, devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırları konu edinilmiştir. Başlığı siyasi haklar ve ödevler olan dördüncü bölümde ise kişinin aynı zamanda siyasi bir varlık olmasından kaynaklana hakları konu edinilmiştir. Bu bölümde ise başlıca seçme ve seçilme hakkı, Türk vatandaşlığı, kamu hizmetlerine girme hakkı ve siyasi partilerle alakalı hükümler konu edinilmiştir. Diğer taraftan Türk Ceza Kanunu’nun kişilik hakkını önleyici nitelikte değil de caydırıcı nitelikte koruyan birçok hükmü vardır.

Emredici kamu hukuku düzenlemeleri, kişisel varlıkların korunmasında dikkat edilecek ilkeleri açıklayarak devletin kişisel varlıkları korumadaki yerini belli etmektedir. Ağır kişilik hakkı ihlâli durumunda failin cezalandırılacağını açıklayarak caydırıcı nitelikte kişisel varlıkları korumaktadır. Kişilik hakkı devlet nezdinde anayasa ile, idare nezdinde idare hukukuyla, konusu suç teşkil eden eylemlere karşı ceza hukukuyla korunmaktadır182.

4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu dördüncü maddesi “Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir.” diyerek bilgi edinmeyi kişilik hakkı olarak düzenlemiştir. Ancak aynı Kanunun 21-23’üncü maddeleri gereği ticari sırlar, özel hayatın gizliliğini ihlâl eden

40

bilgiler ve haberleşme hakkını ihlâl eden bilgiler bu kanunun kapsamı dışında bırakılarak idare hukuku anlamında kişilik hakkı korunmuştur.

Sadece kamu hukuku alanında kişilik hakkının korunması yeterli değildir. Kamu hukuku alanında kişilik hakkının korunması ne kadar caydırıcı ve önemli olursa olsun kişilik hakkı sadece devlet tarafından veya devlete karşı değil183, karşılıklı menfaatlerin eşit düzeyde olduğu kurumlarla da korunması gerekmektedir. Haliyle de bu korumayı özel hukuk gerçekleştirmektedir. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir: Kişilik hakkının birçoğu özel hukuk kapsamında olduğu için özel hukukun da kişilik hakkını koruma zorunluluğu vardır184. Başlıca özel hukuk anlamında korumalar; sözleşmenin feshedilmesi, kişilik hakkını ihlâl edecek eylemlerin durdurulması, tespiti ve cezalandırılmasıdır. Özel hukuk kapsamındaki korumaların kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılması, bu koruma kapsamının özel hukuk koruma kapsamı olduğu gerçeğini değiştirmez.

Şu an yürürlükte olan TMK da daha önceki bölümlerde bahsettiğimiz gibi kişilik hakkını korumaya yönelik düzenlemeler içermektedir.

Mesela TMK m. 23 “Kimse, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez. Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamaz.

Yazılı rıza üzerine insan kökenli biyolojik maddelerin alınması, aşılanması ve nakli mümkündür. Ancak, biyolojik madde verme borcu altına girmiş olandan edimini yerine getirmesi istenemez; maddî ve manevî tazminat isteminde bulunulamaz.” demiştir.

Bu düzenlemeyle bazı kişilik hakkı kişinin kendisinden bile korunmaktadır. Aynı kanunda kişilik hakkını koruyan bir diğer madde ise 24. maddedir.

Bu kanun maddesinde “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.

183 Selahattin Sulhi Tekinay, Medeni Hukukun Genel Esasları Ve Gerçek Kişiler Hukuku,

İstanbul, Filiz Kitabevi, 1992, s. 249.

184 Hüseyin Avni Göktürk, Medeni Hukuk-Şahsın Hukuku, İstanbul, Uzluk Basımevi, 1942,

41

Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” diyerek kişilik hakkının ne zaman korunma isteneceğini ve kişilik hakkı ihlâlini ortadan kaldıran durumları ifade etmiştir.

TMK kişilik hakkı ihlâllerinin şu durumlarda gerçekleşebileceğini varsaymıştır; hukuki işlem, haksız fiil ve sözleşmeye aykırılık185. Sözleşmeye aykırılıkla kişilik hakkına tecavüz edilirse saldırıya uğrayan TMK m. 24 gereğince koruma talep edebilir186.

Özel hukuk düzenlemeleriyle yapılan kişilik hakkı korumaları sadece TMK ile sınırlı değildir. Mesela TBK’nın 58’inci maddesinin ilk bendinde “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.” hükmüne yer verilerek kişinin manevi değerleri üzerindeki kişilik hakkı koruma altına alınmıştır.

TMK kişilik hakkının genel itibariyle korunmasını ihtiva eden hükümler içerir. Bilgi Edinme Kanunu, TBK gibi diğer kanunlar da daha spesifik alanlarda kişilik hakkına koruma sağlar. Aslında bu kanunların gayesi sadece kişilik hakkının korunması değildir. Ancak bu kanunlar dolaylı olarak kişilik hakkını da korumaya yardımcı olur187.

3.2 Hukuki İşlemlere Karşı Koruma