• Sonuç bulunamadı

İnsanın birçok yönden farklılığını ifade eden özellikler olduğu için (beden, duygu, düşünce ve inanç) konuyu inceleyen bilim adamları tarafından kişiliği açıklamaya yönelik kuramlar geliştirilmiştir. Kuramlar, kişiliğin oluşum ve gelişim kısımlarını dikkate alarak oluşturulmuştur(Gündoğmuş, 2017: 28). Kişilik kuramları hakkında bir derleme yapan İnanç ve Yerlikaya,(2014). kuramları Şekil 7’deki gibi düzenlemiştir.

Şekil 7 Kişilik Özellikleri Kuramları

Kaynak: İnanç, Banu ve Yerlikaya, Ercüment. Kişilik Kuramları, 9. Baskı, Pagem Akademi(11-331). Ankara 2014.

2.3.1. Sigmund Freud Kişilik Kuramı

Sigmund Freud, Psikoanalitik Yaklaşımı geliştirerek kişiliği yapısal olarak açıklamaya çalışmıştır. Freud, kişiliğin üç temel yapı tarafından oluşturulduğunu ileri sürmüştür (Kaşlı, 2009: 2). Bunlar ruhsal belirleyiciler, içgüdü ve bilinç düzeyleridir. Ruhsal belirleyiciler, bireyin, geçmişinden yola çıkarak şimdiki zamanda sergilediği davranışların nedenlerini açıklar. İçgüdü, insanda bulunan zevk ve saldırganlık adlı iki temel davranışın insana yön verdiğini belirtir. Bilinç düzeyleri ise bireyin, farkında olarak gerçekleştirdiği arzuları, duyguları ve düşüncelerin anlatmaktadır. Bilinç öncesi süreçte bulunan arzu, duygu ve düşünceler bilinç düzeyine gelebilmek için hazır bekler, ayrıca, bilinçdışı düzey bireyin farkında olmadığı duygu düşünce ve arzularını şekillendirmektedir (Yavaş, 2017).

Bunun yanı sıra Freud, kuramında kişilik gelişim sürecinin 5 dönemden oluştuğunu ve 18 yaş ile birlikte son şeklini aldığını belirtmiştir (Koraltan, 2017).

2.3.2. Carl Gustav Jung Kişilik Kuramı

Jung, çalışmalarında bilinçaltı olgusuna ağırlık vermiştir. Jung’a göre, bilinçaltı, insanın temel psikolojik gerçeğidir. Ortak bilinçaltı ile birey, sembolik temsil unsurlarını ve sanat eserlerini sezgisel olarak algılar. Her sembol, bireyin, üzerinde düşünmesini ve sonu hissetmesini sağlar. Sembolik yaşam döngüsünde birey, saldırgan maskülen veya duyarlı feminen davranışlar geliştirir. Jung, Freud’un öne sürdüğü cinselliğin merkezi konumuna karşı çıkarak kolektif bilinçaltı kavramının kişiliğin gelişimindeki temel unsur olduğunu öne sürmektedir. Kolektif bilinçdışı, “doğum anında aktarılan ve bütün kültürlerdeki, bütün insanlar tarafından

paylaşılan eski bellek izleri ve sembolleridir”. Kolektif bilinçaltı kavramı, sanat,

edebiyat, felsefe danışmalık ve terapi alanlarında davranış kalıplarını açıklamaya yardımcı olur (Uludağ, 2017: ).

2.3.3. Alfred Adler Kişilik Kuramı

Adler, Freud’un psikanalitik grubundan ilk ayrılan psikologtur. Üstünlük çabası, kişiliğin gelişim evrelerinde ebeveyn etkisi ve doğum sırasının önemi konularında çalışmalar yapmıştır. Adler’e göre her birey yaşam için bir aşağılık duygusu ile gelmiştir ve hayatında karşılaştığı problemleri atlatabilmek adına üstünlük kurmak ve bu şekilde aşağılık duygularının üstesinden gelmek ister. Adler, insanı harekete geçiren güdülerin üstünlük çabası olduğunu öne sürmektedir (Behrem, 2017). Adler, yaşam için değerli olduğu düşünülen her olgunun, toplumsal bir duygunun çıktısı olduğunu öne sürmektedir (Özyer vd. , 2013: 183). Ayrıca Adler, çocuğun doğum sırası ile kişilik özelliklerinin yakın ilişki içerisinde olduğunu belirmiştir İlk çocuklar bağımlı ve uyumlu, ortanca çocuklar kırılgan ve rekabet baskısına sahip iken son çocuklar ise aşırı korunaklı ve kendilerini ispatlamaya hevesli çocuklardır (Kanpara, 2017).

2.3.4. Hans Jurgen Eysenck Kişilik Kuramı

Eysenck’in kişilik kuramı, bağımsız boyutlarla ilişkilendirilen iki uçlu yatay ve dikey yapı üzerine kurulmuştur. Yatay boyutu oluşturan iki uçtan birinde içe dönüklük, diğer ucunda dışa dönüklük kişilik özelliği vardır. Dikey boyut ise duygusal dengesizlik ve duygusal denge kişilik özelliklerinden oluşmaktadır. Eysenck, kişilik özelliklerinin daha çok kalıtım ve biyolojik olarak şekillendiğini belirtmiş ve çevresel ve sosyal faktörlerin etkisinin az olduğunu ifade etmiştir. Bu durumu yüzdelik frekansla açıklayan Eysenck’e göre kişiliğin %75’i kalıtım ve %25’i çevresel faktörler ile şekillenmektedir (Nalçalı İkiz, 2016: 33).

2.3.5. Karen Horney Kişilik Kuramı

Horney, doyum kavramı ve güven duygusu faktörlerinin bireyin kişilik özelliklerinin oluşumunda etkili olduğunu belirtmiştir. Çocukluk dönemine ait karşılanmamış olan ihtiyaçların, ilerleyen dönemlerde birey üzerinde kaygılar meydana getirdiğini belirten Horney, bu kaygılarla başa çıkmak isteyen bireyin üç farklı yöntem izleyeceğini ifade etmiştir. Bireyin başvuracağı bu yöntemler, insanlara karşı olmak, insanlardan uzaklaşmak ve insanlara doğru yönelmektir (Acartürk, 2016):

İnsanlara Doğru Yönelmek: Bazı çocuklar çaresizliklerinden güç alarak diğer insanlara bağımlı hale gelirler. Kabul edilmek ister ve sevgi ihtiyacı içinde bulunur. Bu davranış kişiliğini etkileyerek ilerleyen yaşlarda da devam eder.

İnsanlara Karşı Hareket Etmek: Bazı çocuklar, kaygı ile başa çıkmanın ve kötü aile ilişkileri ile mücadelenin en etkili yolu olarak saldırganlığı görürler. İlerleyen yaşlarda iş arkadaşları üzerinde sömürü ve kırıcı davranışlar geliştirir. Savunma refleksi geliştirerek başkalarının kendisine kötülük yapmasından önce ilk kendisi kötülük yapmak ister.

İnsanlardan Uzaklaşmak: Bazı çocuklar, kaygı ve stresten kurtulmak için hiç kimse ile iletişim kurmak istemezler. Başkalarının kendisini görmediğini ve ne olursa olsun fark edilmediğini düşünürler.

2.3.6. Burhus F. Skinner Kişilik Kuramı

Skinner, kişilik özelliklerinin bireyin müdahalesi dışında gerçekleşen dış çevre tarafından şekillendiğini ifade etmiştir. Kişilik özelliklerinin analizinde bireyi uyaran davranışlar dikkatle incelenmeli, bireyi davranışa yönelten unsurlar belirlenmeli ve bireyin davranışı sürdürmesine neden olan pekiştireçler gözlemlenmelidir (Metin Camgöz, 2009: 38).

2.3.7. Julian Rotter Kişilik Kuramı

Rotter, insanın davranışsal nedenlerini incelerken, kişiliğin oluşum evresinin ilkel hayvanlardan daha karmaşık olduğunu belirtmiştir. Rotter’ın kişilik kuramı, davranış potansiyeli, bireyin beklentileri ve pekiştireçleri üzerine kuruludur. Bireyin bazı davranışlarının belirli durumlarda sergilenmesine “davranış potansiyeli” denmektedir. Aynı şekilde, insan davranışlarının belirli durumlar için ödüllendirilebileceği gerçeği “beklenti” ve davranışın tekrar etme sıklığı “pekiştireç” olarak adlandırılmıştır. Rotter’a göre, “insan davranışlarının nedeni performansın olumlu sonuçlanacağına dair ne kadar güçlü beklenti sahibi olduğuna ve beklenen pekiştirece ne kadar değer verdiğine bağlıdır” (Nalçalı İkiz, 2016: 39).