• Sonuç bulunamadı

2.5. Kişiliğin Oluşumu

2.5.1. Kişiliğin Oluşmasına Etki Eden Faktörler

Kişiliği oluşturan faktörler: gensel ve bedensel yapıfaktörleri, sosyokültürel faktörler, sosyal yapıve sosyal sınıf özellikleri, aile değişkeni, coğrafi ve fiziki faktörler, kitle yayın araçları, sosyal gruplar içindeki yetişkinler ve yaşlılar grubu ve doğum sırasışeklinde sıralanabilir (Şimşek vd., 2003). Toplumsal yaşamda insanların nasıl davranacağına, düşüneceğine, seveceğine, sevineceğine, giyineceğine etki eden faktörlerin hepsi kişiliğin oluşmasına etki eden faktörlerdir (Güney, 2000).

2.5.1.1. Kalıtım ve Bedensel Yapı Faktörleri

Kalıtım, kişiliğin oluşumunda son derece önemli bir etkendir. Gelişimin her evresinde kalıtımın etkilerini görebiliyoruz. Araştırmacılar, bazı kişilik özelliklerinin genetik yapıdan etkilendiğini saptamışlardır. Beden yapısı, fiziksel görünüş, zihinsel

kapasite ... gibi özellikler, kalıtım yoluyla getirdiğimiz özelliklerdir. İnsan hayatını etkileyen en önemli iki temel değişkenden birisi kalıtım, diğeri ise içinde yaşadığı çevrenin etkileridir. Genetik etkenler, fiziksel özellikleri, fiziksel özellikler de kişilik özelliklerini etkilemektedir (Kulaksızoğlu, 1999: 109). Bireyin bedensel yapısı ve bu yapının fiziksel görünümü, cinsiyeti, sinir ve sindirim sisteminin özellikleri kalıtım yoluyla kazanılır (Güney, 2000).

Kişilik ile ilgili yapılan teorik araştırmaların çoğunda, kişiligin davranışsal niteliklerinin açıklanabilmesi, kalıtım ve buna bağlı tüm psikolojik özelliklere dayandırılmıştır. Kalıtımsal özelliklerin kişiliği belirleme derecesi ise, bireyden bireye göre değişmektedir. Zihinsel özelliklerin ve davranış eğilimlerinin ortaya çıkmasında kalıtsal özellikler önemli bir etken durumunda iken, değer yargılarının, ideallerin, inançların oluşmasında kalıtımın payı daha az, sosyo-kültürel ve diğer faktörlerin etkilerinin daha etkin olduğu görülmektedir (Aktaş, 2006). Kalıtım, kişiliğin oluşumunda son derece önemli etkendir. Beden yapısı, fiziksel görünüş, zihinsel kapasite gibi özellikler, kalıtım yoluyla getirdiğimiz özelliklerdir. Tek yumurta ikizleri üzerinde yapılan araştırmalar, ikizlerin birbirine kişiliğin değişik yüzleri yönünden, ayrı yumurta ikizlerine göre, daha fazla benzediği bulunmuştur. Bundan da kişilik özelliklerinin kalıtım yoluyla geçtiği anlaşılır. Ayrıca, şizofreniler üzerinde yapılan inclemelerde tek yumurta ikizlerinden birinin şizofren olması halinde, diğeri, %86 oranında bu hastalığa yakalanıyor. Diğer kardeşelr arasında, bu oran %15’tir. Bu durum, genetik mirasın kişilik üzerinde etkili olduğunu göstermektedir (Mussen, 1973; Akt: Bozgeyikli, 2001).

2.5.1.2. Sosyo-Kültürel Faktörler

Bireysel davranışlarımızın çoğunda yaşadığımız çevredeki hakim kültürün yansıması vardır (Kulaksızoğlu, 1999). Bütün insanlar, kalıtım ve çevre şartları arasındaki karşılıklı etkileşme sonucunda meydana gelen gelişmeyle birlikte olgunlaşarak belirli bir kişilik özelliğini kazanırlar. Çevre şartları içerisinde insanları en çok etkileyen faktör, bireyin içinde yaşadığı toplumun sosyo-kültürel özellikleridir. Bu etkilenme neticesinde standart davranışlara sahip olular (Aktaş, 2006). Kültür, bireyin çocukluktan başlayarak süren kişilik gelişiminde ve psikolojik

olgunlaşmasında önemli rol oynayan sosyal etkileşim bağlamında değerlendirilmelidir (Özkalp ve diğ., 2002).

Sosyo-kültürel çevre, genellikle birbirine benzer nitelikli davranış kalıplarının ortaya çıkmasını da sağlayan önemli bir faktördür. Toplumun, bireyleri hayatın ilk yıllarından itibaren olduğu gibi değilde olması gerektiği gibi davranmaya itmesi, böyle bir ortamda büyüyen bireylerin, açık, içten, samimi ve girişimci kişilikler gelitirmeleri güç olmaktadır (Yılmaz, 1998). Pek çok kültürel faktör arasında bireysellik ve kolektivizmin boyutları karar vermede etkili olabilmektedir. Geleneksel olarak bireycilik, bağımsızlık ve kendine güven, benmerkezci düşünmek anlamına gelir. Bireycilik, Kuzey ABD, Kanada, Batı Avrupa ülkelerinde ve pek çok Kuzey Avrupa ülkesinde görülür. Kolektivizm ise Asya, Afrika, Latin Amerika ve Pasifik ülkelerinde görülüp, güçlü işbirlikçi gruplara dahil olup, hayat boyu devam eden bir korumacı anlayışı ifade eder. İnsanların davranışları, büyüdükleri kültürün değer yargıları, hassasiyetleri ve inançları tarafından oluşturulmaktadır (Jung-Soo, 2003). Sosyo-kültürel çevre, genellikle birbirine benzer davranış kalıplarının ortaya çıkmasını sağlayan önemli bir faktördür. Belirli davranış kalıplarının ortak karakter olarak dışa vurulması, bir kültürün içindeki bireylerin çoğunun ortak kişilik özelliklerine sahip olmaları durumunu temin etmektedir ki, bu noktada “milli karakter” kavramı ortaya çıkmakta ve gelişmektedir (Eroğlu, 2004).

2.5.1.3. Sosyal Yapı ve Sosyal Sınıf Faktörü

Bireyin içinde bulunan sosyal sınıfın durumu onun kişilik özelliklerini son derece etkilemektedir. Sosyal araştırmacılar toplumu, ekonomik durumları, meslekleri ve eğitim düzeylerine göre sosyal sınıflara ayırırlar. Bu ayırım üç şekilde yapılmaktadır: Ayırımlardan birinde toplum, orta ve alt sosyal sınıflar şeklinde düşünülmektedir. Toplumsal yaşamda, belirli bir kültürel yapı içinde farklı alt kültürler olduğuna, değişik sosyal gruplar bulunduğuna göre bu alt kültürel özelliklerin de ayrı ayrı kişilik tipleri doğuracagı kabul edilmelidir (Aktaş, 2006).

İnsanlar sosyal yasamları boyunca, birçok sosyal grubun içine girerler veya yer alırlar. Bunun en önemli belirleyicisi sosyal sınıf faktörüdür. Çünkü insanlar ait

oldukları sosyal sınıflarına göre mahalle, oyun, okul, takım ve çalısma arkadaşlarını seçerler. Bütün bunlar bireyin kisiliginin olusmasında ve degismesinde etkili unsurlardır (Güney, 2004).

2.5.1.4. Aile Faktörü

Kişiliğin biçimlenmesinde en önemli çevresel etken ailedir. Aile özel davranımların kazandırılmasında rolü olan övgü ve cezaların kaynaklandığı ve kullanıldığı başlıca ortamdır. Çocuklar hem genel birtakım tutumları, hem de özel bazı davranımları, ana–babayı örnek alarak öğrenirler (Kültür, 2006). Sistem teorisi, biyolog L.V. Bertalaffy tarafından geliştirilmiştir. Aile içindeki etkileşim, sosyal ve psikolojik bir etkileşim olmanın yanı sıra genetik bir etkileşim olma özelliği de taşır. Sağlıklı aile sistemi, aile üyelerinin kendilerini yolunda başarılı oldukları sistemdir. Aile sistemini bir örümcek ağındaki iplerin birbirini etkilemesi gibi düşebiliriz. Bir çok aile, aile hayatı süresince hem sağlıklı hem sağlıksız süreçler içerir. Ev ortamındaki uyaranların yetersizliği, ihmalkar anne-baba tutumları ve kronik şiddete maruz kalma ailelerin sosyo-ekonomik durumları ile yakından ilişkili olup çocukların mental ve rusal gelimini etkilemektedir. Kişiliğin gelişiminde aile ve çocuk etkileşimi çok önemli bir etkiye sahiptir. Toplumsallaşma, çocuğun ailei ve içinde bulunduğu sosyal grubu tarafından kabul gören, gelenek, töre ve beklentilere uygun davranışları geliştirmesi sürecidir (Özkalp ve diğ., 2002).

Bireyin kişiliğinin şekillenme döneminde ailesinin uyguladığı terbiye sistemi ve aile büyüklerinin model olma özelliği ayrı bir kişilik oluşum faktörüdür (İstengel, 2006). Çocuğun kişiliğinin oluşumu, büyük ölçüde, ana babanın kişiliklerine bağlıdır (Reıch, 1991). Kişiliğin şekillenmesinde, en etkili faktörün aile olduğu konusunda bütün uzmanlar ortak bir görüşe sahiptirler. Aile, özel davranımların kazanılmasında rolü olan, övgü ve cezaların kaynaklandığı ve kullanıldığı başlıca ortamdır. Araştırmalar sonucu, çocuk psikolojisinden anlayan, sabırlı, şefkatli, hoşgörülü ve anlayışlı, demokratik aile ortamında yetişen çocukların daha kişilikli, bu niteliklerden yoksun ailelerde yetişenlerin ise zayıf kişilikli yetiştikleri ortaya çıkmıştır (Aktaş, 2006; Hökelekli, 2008). Demokratik kişilik yapısına sahip anne-babalar bu bilince sahip olduklarından çocuklarını da bir takım kararlarında özgür bıraktıklarından, bu

bireyler ilerde karar verme sürecinde daha bağımsız hareket edebilecektir (Yılmaz, 1998).

Aile içi ilişkilerde çocuklar, anne-babalarından bulundukları yaşlara göre, farklı davranışlar öğrenebilmektedirler. Çocuklar büyüdükçe, anne-baba onların davranışlarını daha kalıcı kişilik özellikleriyele nitelendirmektedirler (Hortaçsu, 1991). Ailenin çocuğun, ruhsal ve bedensel açıdan olumlu gelişmeleri sağlayan temel bir kurum olduğu, bir çok yazar tarafından, dikkat çekilmiştir (Kulaksızoğlu, 1999).

Mullen ve arkadaşları (1996)’nın yaptığı araştırma bulgularına göre, çocukluk travmalarının post travmatik stres bozuklukları, düşük özsaygı, sosyal ilişkilerde bozulma, güvensiz bağlanma, bağlanma bozuklukları ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğu sonucu elde edilmiştir (Aktaran: Deniz, 2006b). Ölüm ve ayrılık nedeniyle bölünmüş ailelerde büyüyen çocukların değişik uyum sorunları olabilmektedir (Cüceoğlu, 1990). Ailenin toplumsal-ekonomik durumu, çocuğun toplumsal gelişmini, şu ya da bu biçimde etkiler (Binbaşıoğlu, 1995). Kişiliğin oluşumunda birçok özellik, bilinerek ya da bilinmeden aile çevresinden kazanılır. Kişilerin diğer insanlardan beklediği şeylerin niteliği, tatmin olma yolları, duygularını ifade etme şekli ve duygusal çatışmaları çözümleme usulleri, ideallerin ve çeşitli eğilimlerin nitelik ve coşkunluğu, yasaklama ve suçluluk duyguları çoğunlukla aile içi ilişkilerin şekillendirdiği kişilik unsurlarıdır (Eroğlu, 2004).

2.5.1.5. Cografi ve Fiziki Faktörler

Fertlerin kişilik oluşumunda etkili diğer faktörler üzerinde, özellikle de o toplumun kültürü ve antropolojik yapısı üzerinde cografyanın etkileri çok bilinen bir husustur. Bu bağlamda kıyı kesiminde yaşayan insanlarla, kara bölgelerinde, ova yerlerde ya da dağlık yörelerde, sıcak ya da soğuk iklimlerde yaşayanların birbirlerinden cografi farklılıklardan ileri gelen kişilik farklılıklarının bulunduğunu söylemek mümkündür (Zel, 2001).

2.5.1.6. Diğer Faktörler

Kişiliğin oluşumunda sadece kalıtımsal, kültürel, yapısal, ailevi ve cografi faktörlerin etkisi yoktur. Bunların dışında kitle iletişim araçları, yetişkinler grubu ve

doğum sırasının da etkileri mevcuttur. Alfred Adler’e göre bireyin doğum sırası da kişilik üzerine etkilidir. Bu kurama göre, ilk doğan çocuk daha zeki ve yetenekli olacak, daha kolay sosyal ilişkiler kuracaktır. Bireyin kişilik gelişiminde başlıca psikolojik ihtiyaçları şunlardır: Sevgi ihtiyacı, ait olma isteği, bağımsızlık ihtiyacı, başarılı olma ihtiyacı, takdir edilme ihtiyacı, kendi gözünde kendisinin bir değer taşıdığını anlama ihtiyacı ve hayatı tümü içinde kavrayan bir felsefe ihtiyacıdır.