• Sonuç bulunamadı

S‹YAS‹ HÜKÜMLER

KES‹M I ‹STANBUL

Madde 36

“Yüksek Akit Taraflar, iflbu antlaflman›n hükümleri sakl› kalmak

kofluluyla, Osmanl› Hükümeti’nin ‹stanbul üzerindeki hukuk ve selâhiyetine dokunmamak ve Osmanl› Hükümeti’nin ve Padiflah Hazretlerinin ‹stanbul’da ikamet etmekte ve oray› pay›taht olarak tutmakta serbest olmalar› üzerinde anlaflm›fllard›r.

Ancak, Türkiye’nin bu antlaflma veya buna ba¤l› herhangi bir antlaflma veya sözleflme hükümlerini, özellikle, ›rk, din ve dil az›nl›klar›n›n haklar›na sayg› gösterilmesine iliflkin hükümleri sadakatle uygulamakta kusur etmesi halinde, Müttefik Devletler, yukar›daki hükmü de¤ifltime haklar›n› sakl› tutarlar ve Türkiye, bu konuda verilecek kararlar› kabul etmeyi flimdiden yükümlenir.”

Demek ki ‹stanbul, baflkant olarak kalacakt›. Padiflah (ve Hükümet) orada oturacakt›; ama diken üstünde oturacakt›. Sèvres Antlaflmas›’n›n uygulamas›nda Türkiye’nin bir kusuru olursa Padiflah da Hükümet de ‹stanbul’dan at›labilecekti. Antlaflma müttefiklere bu hakk› tan›yordu; Osmanl› Hükümeti de Müttefiklerin karar›na uymay› önceden yükümlenmiflti. Böylesine a¤›r bir anltaflma yaln›z Türklere dikte edilmiflti. Müttefikler, büyük savafltan yenik ç›km›fl olan Alnanya, Avusturya ve Bulgarsitan’la yapt›klar› bar›fl anlaflmalar›na benzer bir hüküm koymam›fllard›.

Sèvres Antlaflmas›nda Bo¤azlar Bölgesi

Çanakkale Bo¤az›, Marmara Denizi ve ‹stanbul Bo¤az›, Sèvres Antlaflmas›’nda çok genifl ve ayr›nt›l› yer tutmaktad›r: Antlaflma’n›n 36-61 maddeleri do¤rudan Bo¤azlar konusuna ayr›lm›flt›r. Ayr›ca 177-195 maddeler de Bo¤azlar konusuyla ilgilidir. Di¤er baz› maddelerde de Bo¤azlara ve Bo¤azlar Komisyonu’na gönderme yap›lmaktad›r. Bo¤azlarla ilgili hükümler hakk›nda afla¤›da özet bilgiler sunuyoruz.

Sèvres Antlaflmas› ayr› bir “Uluslararas› ‹stanbul Hükümeti” kurmuyordu, ama Devlet içinde devlet gibi olan bir Uluslararas› Bo¤azlar Komisyonu kurulyordu. Bu Komisyon’a üye olacak devletler ve bunlar›n oy haklar› flöyle belirlenmiflti (Madde 40):

Bo¤azlar Komiyonu’na Üye Devletler Ve Her Üyenin Komisyonda Oy Hakk›

Üye ülkeler Oy haklar›

Amerika Birleflik Devletleri . 2 oy

Britanya ‹mparatorlu¤u 2 oy Fransa 2 oy ‹talya 2 oy Japonya 2 oy Rusya 2 oy Yunanistan 1 oy Romanya 1 oy Bulgaristan 1 oy Türkiye 1 oy 10 DEVLET 16 oy

16 oydan sadece birine sahip olan Türkiye’nin Komisyon’da hiçbir a¤›rl›¤› yok demekti.

Bo¤azlar Komisyonu Baflkan›, Komisyon’da ikifler oy hakk› bulunan büyük devletlerden seçilecekti. Bir Türk’ün bu komisyona baflkan saçilme flans› yoktu.

Bo¤azlar’dan ve Marmara Denizi’nden geçiflleri Bo¤azlar Komisyonu Kontrol edecektir. Türkiye, ‹stanbul Bo¤az›, Marmara Denizi ve Çanakkale Bo¤az› sular›n›n kontrolünü Bo¤azlar Komisyonu’na devredecektir (Md. 38).

Bo¤azlar Komisyonu’nun yetkileri, Çanakkale Bo¤az› giriflinden Karadeniz ç›k›fl›na ve k›y›lardan dan 3 millik aç›klara kadar uzanan bütün sular› kapsar. Komisyon, ayr›ca k›ylar üzerinde de kontrol yetkisine sahiptir ( Md. 39).

Komisyon’un kendi teflkilât›, kendi bayra¤›, kendi bütçesi, kendi polis gücü ve yerel makamlara tabi olmaks›z›n ba¤›ms›z hareket etme yetkisi olacakt›r. Komisyon, kontrol etti¤i sular ve k›y›lar üzerinde kendi bayra¤›n› kullanacakt›r. Komisyon’daki temsilcilerin veya Komiserlerin diplomatik ayr›cal›klar› ve dokunulmazl›klar› olacakt›r (Md. 41, 42).

Bo¤azar bölgesinde ve Marmara k›y›lar›ndaki limanlarda, bu arada ‹stanbul liman›nda ve Haydarpafla’da deniz yolu, karayolu ve demiryolu ulafl›- m›ndan da Bo¤azlar Komisyonu sorumlu olacakt›r. Komisyon gerekti¤inde Müttefik ‹flgal Kuvvetleri’nden askeri destek isteyebilecektir (Md. 44).

Bo¤azlar Komsiyonu, üstlendi¤i görevleri yerine getirebilmek için özel bir polis gücü kuracakt›r. Yerli halktan oluflturulacak polis gücü yabanc› subaylar›n komutas›nda olacakt›r. Yabanc› Komutanlar› Komsiyon atayacakt›r (Md. 48).

Bo¤azlar Komisyonu’nun görev bölgesinde yabanc›lar taraf›ndan ifllenecek suçlara Konsolosluk Mahkemeleri bakacakt›r. Yaln›z Osmanl› vatandafllar›n›n iflleyecekleri suçlar Osmanl› mahkemelerinin yetkisinde olacakt›r (Md. 49).

‹stanbul’da Padiflah›n küçük bir muhaf›z birli¤i olacakt›r. Bunun d›fl›nda, Bo¤azlar bölgesi Türk askerinden tamamen ar›nd›r›lacakt›r. Bo¤azlar bölgesinde yaln›z ‹ngiltere, Fransa ve ‹talya asker bulundurabilecek ve asker kullanabilecektir. Bo¤azlar bölgesindeki bütün istihkâmlar, bataryalar, kaleler y›k›lacakt›r. Y›k›m masraflar›n› Osmanl› hükümeti karfl›layacakt›r. Müttefikler, Bo¤azlar bölgesine asker nakledilmesinde kullan›labilecek nitelikteki karayollar›n›, demiryollar›n› da kullan›lmaz hale getireceklerdir (Md.178).

‹stanbul liman›, Dolmabahçe, Haydarpafla, Yeflilköy limanlar› baflta olmak üzere, Bo¤azlar bölgesindeki bütün limanlar serbest limanlar olacakt›r. Bu limanlarda ve Bo¤azlar Bölgesi’nde yükleme, boflaltma, kurtarma vs. gibi hizmetler karfl›l›¤›nda vergi, resim, ücret alma ve bunlar› kullanma hakk› Bo¤azlar Komisyonu’na aittir. Komsiyon, d›flardan borç alma hakk›na da sahiptir...

K›sacas›, Sèvres’de kurulmas› öngörülen Bo¤azlar Komisyonu, devlet içinde devlet gibiydi: Türkiye’nin Bo¤azlar bölgesi üzerindeki bütün hak ve hukukunu bu Komisyon gasb ediyordu. Bo¤azlar bölgesi, Türkiye’nin kontrolünden ç›k›yor, yabanc›lar›n kontrolüne geçiyordu.

Ve Sonras›

Türk milletinin “idam ferman›” gibi olan Sèvres Bar›fl Antlaflmas›, Osmanl› Hükümeti’ne bask›yla imzalat›lm›flt›. Ama Antlaflma onaylanmad› ve yürürlü¤e girmedi.

‹stiklâl Savafl› ve Büyük Zafer üzerine Sèvres Antlaflmas› tarihin çöplü¤üne at›ld›. Türkiye’ye dikte edilmek istenen haks›zl›klar, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Bar›fl Antlaflmas› ile ortadan kald›r›ld›.

Ancak Bo¤azlar konusunda Lozan Antlaflmas›’nda da da baz› k›s›tlamalar yer alm›flt›. Bu Antlaflma ile hem Bo¤azlar bölgesi hem de Trakya s›n›rlar›m›z Türk askerinden ar›nd›r›lm›flt›. Türkiye, Bo¤azlar bölgesinde ve Edirne’de asker bulunduram›yor, savunma tedbirleri alam›yordu.

Bu k›s›tlamalar da 20 Temmuz 1936’da imzalanan Montreux Bo¤azlar Sözleflmesi ile ortadan kald›r›ld›. Türkiye, Bo¤azlar Bölgesi üzerinde tam egemenli¤ini yeniden kazand›.

*

Yetmifl y›l sonra bugün, AB sürecindeki Türkiye’de ve Türkiye d›fl›nda, Türk Bo¤azlar› konusunda yeni düzenlemeler yap›lmas›n› isteyenler vard›r. Montreux Bo¤azlar Sözleflmesi’nin de¤ifltirilmesi, ‹stanbul ve Çanakkale Bo¤azlar›’na uluslararas› bir statü verilmesi yönünde sesler duyuyoruz. Bu talepler, kanaatimizce, eski Sèvres Antlaflmas› hükümlerini canland›rmay› amaçlamaktad›r ve Türkiye’nin ulusal ç›karlar›na ayk›r›d›r. Türkiye bu talepleri kabul edemez.

Türkiye, tarihten de ibret alarak ulusal ç›karlar›n› hassasiyetle korumak durumundad›r.

OTURUM BAfiKANI- Teflekkür ederim Say›n fiimflir.

Efendim, program›m›zda küçük bir de¤ifliklik var. Say›n hocam›z Seçil Karal Akgün Han›m televizyon çekimi nedeniyle konuflmas›n› flu anda yapacak, daha sonra s›ralamay› sürdürece¤iz.

Prof. Dr. SEÇ‹L KARAL AKGÜN (Orta Do¤u Teknik Üniversitesi)- Stratejik Araflt›rmalar Merkezinin Say›n Baflkan›na ben de herkes gibi, bu çok önemli bir zamanda, harika bir zamanlama içinde gerçekleflen bu toplant› için teflekkür etmek istiyorum. Çünkü her gün ulusal bütünlü¤ümüzü daha çok korumak zorunda kal›yoruz, bunun daha çok bilincine varmak zorunda kal›yoruz ve bunun için de en iyi yöntem kuflkusuz, tarihi ö¤renmektir, yak›n tarihimizi ö¤renmektir. Burada gördüklerime bir fley söyleyecek durumda de¤ilim do¤rusu, her seferinde s›k›larak konufluyorum. Ço¤unuz benden çok daha iyi biliyorsunuz, ama arka s›ralarda az da olsa gençler var. Gönlümüz istiyor ki, bu gençler daha çok kat›ls›n, ama en az›ndan duyan duymayana söyler, biraz daha onlara yans›r ve onlar da bizlerle duyarl›l›¤›n› paylafl›r diye umarak, sözlerime bafllamak istiyorum.

Ben de bu paylaflma olay›n›n Amerika boyutundan biraz söz etmek istiyorum. Biraz da teknolojiden yararlanaca¤›m, teknolojiyi yakalamaya çal›flaca¤›m. Amerika’yla -Say›n Bilal fiimflir Bey de pek çok k›sm›n› vurgulad›, dolay›s›yla bana zaman kazand›r›yor- bizim iliflkilerimiz, yani Osmanl› ‹mparatorlu¤u olarak iliflkiler, Amerika Birleflik Devletleri’nin kurulmas›yla afla¤› yukar› eflzamanl›, ondan biraz önce bafll›yor. Ticari iliflkiler olarak bafll›yor. Konuflmama bu noktadan baflalamak istiyorum.

OSMANLI ‹MPARATORLU⁄U’NUN PAYLAfiILMASI

G‹R‹fi‹M‹NDE AMER‹KA

Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun Amerika Birleflik Devletleri ile iliflkileri bu ülkenin birli¤ini kurduktan sonra ticaret gemileriyle do¤u limanlar›n› yoklamaya bafllad›¤›nda, 1880’li y›llarda ‹zmir’e ‹ngiliz Levant Company’ye tan›nan haklardan yararlanan Amerikan gemilerinin gelmesiyle bafllamaktad›r. Amerikan bayra¤› tafl›yan ilk ticaret gemisi ise 1797 y›l›nda ‹zmir liman›na gelmifltir. Bundan sonra Amerika’n›n ‹zmir’e konsolos olarak gönderdi¤i fakat Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun resmen tan›mad›¤› William Stewart, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun ticaret yapmaya elveriflli durumunu ülkesine bildirdikten sonra düzenli olarak gelen gemilerle ticari iliflkiler geliflti. Woodmans and Offley adl› Amerikan ticaret flirketi’nin orta¤› olan David Offley ise 1811 y›l›nda ‹zmir’e yerleflerek85 1830 y›l›nda iki ülke aras›nda ilk ticaret anlaflmas›n›n 85 Bilal fiimflir, “Ermeni Propagandas›n›n Amerika Boyutu Üzerine,” Tarih Boyunca Türklerin

imzalan›p resmi iliflkilerin kurulmas›n› sa¤lad›. Ancak, bu noktaya var›ncaya kadar, iliflkilerin as›l bafllang›ç noktas› 1820 y›l›nda ‹mparatorluk topraklar›na gelmeye bafllayan Amerikal› Protestan misyonerler dolay›s›yla olmufltu. 1830 y›l›nda iki ülke aras›nda yap›lan ticaret anlaflmas› iliflkileri derinlefltirirken, ‹mparatorluk’ta bu ülkenin kendi topraklar›nda Avrupa devletleri gibi ç›karc› bir politika izlemedi¤i görüflü egemen oldu¤undan, bu ülkeye en ziyade

musadeye mahzar ülke (most favored nation) statüsü tan›nm›fl ve iki ülke

aras›nda 19’cu yüzy›l›n sonunda Osmanl› Rus Savafl›’n› izleyen Berlin Anlaflmas›’ndan sonra patlak veren Ermeni sorununun önde gelen aktörleri aras›na Amerikal› misyonerler kat›lana kadar, genelde olumlu iliflkiler sürdürülmüfltü.

Asl›nda Amerikal› misyonerlerin Osmanl› ‹mparatorlu¤u’na gelmeye bafllad›klar› 1820 y›l›, Yunan ayaklanmalar›n›n sonunda Yunanistan’›n ba¤›ms›zl›¤› duyurdu¤u Mora ayaklanmas›yla kesiflmesi, her halde bir rastlant› de¤ildi. Ticari iliflkiler yürüten Amerikal›lar’dan ‹mparatorluk’taki huzursuzluk ö¤renilmifl olmal›yd› ki misyonerler, kargaflayla gelen memnunsuzluktan yararlan›p daha çok kimseyi Protestanlaflt›rabileceklerini düflünerek ‹mparatorlu¤a o y›l ayak atm›fllard›. Amerikan hükümeti ise okullar, sa¤l›k merkezleri kurarak yat›r›mlar yapm›fllard›. Orta Do¤u topraklar›nda yay›lmac› Avrupa devletlerinin giriflimlerini görmezlikten gelemeyen Amerikan hükümeti ise, 19’cu yüzy›l›n bafl›ndan beri Amerika Amerikal›lar›nd›r ilkesiyle d›fl politikas›na esas olmak üzere s›k› s›k›ya sar›ld›¤› temelde, Amerika Birleflik

Devletleri yeni dünyada hala;

a. Avrupal›lara ait kolonilere kar›flmayacak;

b. Avrupa krall›klar›ndan herhangi birinin kendi sistemini Amerika k›talar›na tafl›maya çal›flmas›, bar›fl ve güvenli¤e tehdit nitelenecek; c. Ba¤›ms›zl›klar›n› duyurmufl kolonilere karfl› Avrupa devletlerinin bask›

veya kontrol giriflimi Amerika’ya düflmanca tutum nitelenecek;

d. Amerika k›tas› bundan böyle Avrupa devletlerinin kolonizasyonuna kapal› tutulacakt›r;

‹lkelerini içeren ABD’nin ilk Cumhurbaflkanlar›ndan James Monroe taraf›ndan haz›rlanan Monroe Doktrini86dolay›s›yla Avrupa ile ilgili tüm sorunlardan elini çekmifl görünmekteydi. Bununla birlikte, misyonerlerini 86 J. Bemis, A Diplomatic History of the U.S., s. 80.

kullanarak Avrupa devletlerinin d›fl›nda kalmak istemedi¤i bu yar›fl›n›n bir parças› olmaya karar verdi. Laik anayasas›yla misyonerlerin dinsel giriflimlerinin devlet olarak kendisini ilgilendirmedi¤ine iflaret etmekle birlikte, onlar›n kurduklar› okullar ve sa¤l›k merkezlerinin Amerikan sermayesi oldu¤unu öne sürerek, ayr›ca, Amerikan vatandafl› olan misyonerlerin güvenli¤inden sorumlu oldu¤u gerekçelerini kullanarak ‹mparatorluk topraklar›nda misyonerlerin da¤›ld›¤› çeflitli yerlerde, onlar›n güvenliklerini sa¤lamak ve resmi iliflkilerini takip etmek gerekçesiyle konsolosluklar açt›. Böylece, yay›lmac› politikas›n› örtülü bir flekilde uygulamak olana¤›n› yakalarken, k›sa zamanda ‹mparatorlu¤a gelirken dinsel yay›lmac›l›ktan baflka düflüncesi olmayan misyonerleri Orta Do¤u’da Amerika’n›n devlet politikas›n› uygulay›p gelifltirecek ajanlara dönüfltürmeyi baflard›.

Öte yandan, misyonerlerin Osmanl› halk›n› Protestanlaflt›rma amac›yla ‹mparatorlu¤a geldiklerinde bu misyonlar›n› uygulayabilecekleri kitle olarak Ermenileri bulmalar›, bu ulusla iliflkilerinin derinleflmesini sa¤lam›flt›. Ne var ki uzun vadede Amerikal› misyonerler, Ermeniler aras›nda ulusal duygular gibi ba¤›ms›z devlet oluflturma iste¤ini de gelifltirmifl, devlete karfl› Ermeni ayaklanmalar›n›n k›flk›rt›c›s› olmufl, silahlanmalar›na yard›m etmifl, hatta bu ayaklanmalarda misyoner okullar›, Ermenilere bir tür karargâh ve silah deposu olmufltu. Bu ara Amerikan halk› Ermeni ulusunu misyonerleri kanal›yla tan›m›fl, 1890’lardan bafllayarak Osmanl› Türkleri ile Ermenileri aras›nda gerçekleflen çat›flmalar ve çarp›flmalar›, egemen Müslüman devletin bir H›ristiyan ulusu ezmesi fleklinde ö¤renmifl, sonuç olarak ABD’de Türk aleyhtar› bir kamuoyu oluflmufltu. Öte yandan, yine misyonerler dolay›s›yla Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun ekonomik güçsüzlü¤ü, ülkenin olanaks›zl›klar› ö¤renilince Amerika, özellikle petrol zengini Orta Do¤u’daki bu yayg›n ama az geliflmifl imparatorlukta sömürgeci görünümüne bürünmeden yapabilece¤i yat›- r›mlardan kaç›nmam›flt›.

Amerika ‹le Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun iliflkileri bu çerçevede iken, 19. yüzy›l sonunda ç›kar alanlar›n›n ve nedenlerinin iki bloka ay›rd›¤› Avrupa büyük devletleri, bu ç›karlar›n çat›flmas› sonunda 1914 y›l› A¤ustos’unda Birinci Dünya Savafl› olarak an›lacak büyük savafla sürüklendiler. Emperyalizm için yap›lan bu savaflta yayg›n Osmanl› topraklar›n›n ekonomik, stratejik ve jeopolitik nedenlerle her iki blok için de büyük ilgi alan› olmas›, ‹mparatorlu¤un bu savafl›n d›fl›nda kalamayaca¤›n›n göstergesiydi. Nitekim savafl bafllad›ktan çok k›sa bir süre sonra, Almanya ve Avusturya-Macaristan

‹mparatorluklar› taraf›ndan oluflturulan ‹ttifak Bloku ile stratejik ortakl›kta anlaflan Osmanl› ‹mpa-ratorlu¤u, 29 Ekim’de Osmanl› ve Alman yöneticilerin haz›rlad›¤› bir olup bittiyle ‹ngiltere, Fransa ve Rusya'dan oluflan ‹tilaf Bloku’na karfl› savafla girdi. Bu savafl bafllang›çta düflünüldü¤ünden çok daha uzun sürdü. Savafl boyunca tüm gücünü savafla yönelten Avrupa devletlerinin her türlü tüketim gereksinmelerini Okyanus ötesinden Amerika Birleflik Devletleri (ABD) karfl›lad›. Böylece, Cumhuriyetçilerin (Republican) onalt› y›l kesiksiz olarak süren yönetiminden sonra Demokratlar›n seçim zaferiyle Woodrow Wilson 4 Mart 1913’de Beyaz Saray’a girdi¤inde87ciddi bir çöküntü yaflamakta olan Amerikan ekonomisi, savafl y›llar›nda inan›lmaz bir s›çrama yapt›. Örne¤in, 1913 y›l›nda 39 000 000 dolar civar›nda olan bu¤day ihracat›, 1917 y›l›nda 390 000 000 dolara, 5 000 000 dolar olan savafl malzemesi ihracat› 300 000 000 dolara f›rlad›. Pamuk, g›da maddeleri ve maden üretimi üç-dört misli artarken 1914’de 435 000 000 milyon dolar olan genel ihracat 1917 y›l›nda 3 567 800 000 dolara yükseldi. Bu al›mlar için Avrupa’dan Amerika’ya yaklafl›k bir milyar dolarl›k alt›n ak›nca, savafl zengini oluveren Amerikal›, hiç ummad›¤› gönence ulaflt›.88

Savafl uzad›kça Avrupa'n›n al›fl gücünün azald›¤›na tan›k olan Wilson, bu durumun bir ekonomik krize yol açabilece¤ini düflünerek çözümü savafl› bitirmekte gördü. Savafl, arkas›nda y›pranm›fl bir Avrupa b›rakarak son buldu¤unda, Amerikan endüstrisinin çarklar› savafl yaralar›n› sarmak için dönecek, Amerikal› da eriflmifl oldu¤u yaflam düzeyini koruyabilecekti. Önemlisi, bunu Wilson’a borçlu olacakt›. Bu durumda Wilson, geleneksel “kabu¤una çekilme” politikas›n› bir kenara koymaktan kaç›nmad›. Amerikan. kamuoyunu zaten kazanm›fl olarak girdi¤i 1916 seçimlerindeki baflar›s›n›n da verdi¤i güvenle 18 Aral›k’ta çarp›flan taraflara seslenen Amerika Cumhurbaflkan›, savafl› sona erdirmek için arabuluculuk yapmak istedi. Savaflan ülkeleri savafl› bitirmeye yönlendirmek üzere haz›rlad›¤› “kazanan veya kaybedenin olmad›¤›” bar›fl önerisini 22 Ocak 1917’de Amerikan Senatosu’nda dile getirdi.89 Almanya ise denizalt› savafl›n› sürdürmekle bunu kabule yanaflmayaca¤›n› belli edince, geriye savafla girerek bar›fl› sa¤lamak yolu kald›. Ne var ki, Wilson seçim kampanyas›n› “bizi savafla sokmad›” slogan› çerçevesinde sürdürmüfltü.90 Geldi¤i noktadaysa hem halk› savaflman›n art›k kaç›n›lmaz oldu¤una ikna etmek, hem de Amerika’n›n y›llard›r bayrak edindi¤i 87 Joseph P. Tumulty, Woodrow Wilson As I Know Him, New York, 1921, s. 140.

88 Harold U. Faulkner, American Political and Social History, N.Y. 1937, s. 665. 89 Fritz Fischer, Germany’s Aims In the First World War, N.Y., 1967, s. 298.

Monroe Doktrini’ni çi¤nemeden savafl karar› alabilmekte zorland›. Ancak, bu politikay› delmeden savafl nedeni bulmakta da gecikmedi. Alman denizatl›lar›- n›n 1915 ilkbahar›nda bat›rd›¤› Lusitania’da 128 Amerikan vatandafl›n›n ölmesi üzerine, Almanlara verilen, bunun tekrar›n›n aç›k düflmanl›k nitelenece¤i ve savafl nedeni olaca¤›n› bildiren üç notaya karfl›n yine onlarca Amerikal›n›n can verdi¤i Arabic, Persia ve Sussex’ten sonra 1916 26 fiubat’ta da Ancona’n›n bat›r›lmas› üzerine savafl›n bir iç soruna dönüfltü¤ünü öne sürdü. Üstelik, o s›ralar Alman D›fliflleri Bakan› Zimmerman’›n Meksika’daki alman elçisine Amerika ile Almanya savafla girdi¤i takdirde Texas, New Mexico ve Arizona’y› söz vererek Meksika’y› da Amerikaya karfl› savaflmaya, bunun yan› s›ra, Japonya’y› Alman taraf›na geçmeye ikna etmesini istedi¤i bir telgraf› ‹ngilizlerin ele geçirip deflifre ederek Wilson’a vermesi, olay›n iç soruna dönüfltü¤ü sav›n› daha da derinlefltirdi. Bu geliflmeler üzerine, ABD 4 Nisan’da Senato’da 86’ya karfl› 6 olumsuz oydan sonra Mecliste 5’e karfl› 373 oyla 6 Nisan 1917’de ‹ttifak Bloku’na karfl› savafla girebildi.91

Amerika savafla girerken Osmanl› ‹mparatorlu¤u ile siyasal iliflkilerini kesmesine karfl›n misyonerleri kanal›yla yapm›fl oldu¤u yat›r›mlar›n›n hat›r›na, ‹mparatorlu¤a karfl› savafl duyurusunda bulunmad›. Savafl bitene kadar da ‹mparatorluk’la diplomatik iliflkilerinin yürütülmesini, tarafs›z devlet olan ‹spanya’ya b›rakt›. Topraklar›nda savafl bulutlar› esmemifl Amerika’n›n sapsa¤lam moral ve cepheye gitmek üzere gönüllülerin kaydolmakta yar›flt›¤› 10,000,000 askerlik güçle savafla kat›lmas›, ‹tilaf cephesinin zaferini getirdi. Osmanl› ‹mparatorlu¤u ise çarp›flt›¤› befl cephenin sadece Çanakkale muharebelerini kazanm›fl olarak yenik düfltü.

Öte yandan Wilson, savafla girmeyi ABD’yi dünyan›n tek gerçek gücü yap›p savafltan sonra, çarp›flm›fl tüm ülkeleri yönlendirebilmek istemiflti. Çok uzayan savafl›n sonuçlanmas›n› dört gözle bekleyen çarp›flan ülkeler de beklentileri yaklaflt›¤›nda, duyurdu¤u ilkeleriyle Wilson’u hakem gibi görmeye ve bar›fl için baflvuru mercii olarak tan›maya haz›rd›lar ve raz›yd›lar. Oysa Amerika’n›n savafla girmesinden hemen önce, 1917 Mart›’nda bafllayan Rus ‹htilali’nin geliflmesiyle Ekim ay›nda yönetime el koyan Bolflevikler’in 3 Mart 1918’de Brest Litovsk Anlaflmas›’yla savafltan çekilmeleri, savafl›n ak›fl›n› de¤ifltirdi. fiöyle ki, ‹tilaf Blok’u olarak birlikte savaflan ‹ngiltere, Fransa ve 90 Joseph P. Tumulty, a.g.e., s. 180; Harold U. Faulkner, a.g.e.

91 Harold U. Faulkner, a.g.e,. s. 673, 674; Charles Beard and Mary, Basic History of the United

Rusya, savafl y›llar›nda kazançlar› olaca¤›n› varsayd›klar› Orta Do¤u topraklar›n› gizli anlaflmalarla aralar›nda paylaflm›fllar, son y›l da Anadolu’nun Akdeniz sahillerinde ç›karlar söz vererek yanlar›na ald›klar› ‹talya ile birlikte bu k⤛t üzerindeki alanlardan beklentilerini karfl›layabilecekleri bir bar›flla savafl› noktalamay› ummufllard›. Oysa ihtilalden sonra iflbafl›na geçen yeni hükümet Brest Litovsk’la Çarl›k Rusya’s›n›n bütün anlaflmalar›n›n geçersiz oldu¤unu bildirirken ‹tilaf Bloku’nun zaferinde yüzde yüz pay› olmas›na karfl›n ABD’nin d›flland›¤› gizli anlaflmalar› dünyaya duyuruvermifllerdi. Zengin, verimli, hele petrol dolay›s›yla iyice revaçta olan bu topraklardaki paylafl›mda hesaba kat›lmam›fl olmak, Wilson’u ülkesinde müflkül durumda b›rakm›flt›. Oysa Wilson ülkesinde savafla giriflini hakl› gösterebilmek için bu kat›l›m›n “insanl›k için” oldu¤unu öne sürmüfltü. 8 Ocak 1918’de de Amerikan Kongre’sinde toprak kazanc›n›n olmad›¤›; uluslara kendilerini yönetme ve özgür geliflebilme olanaklar› sa¤lanmas›n› hedefleyen, ayr›ca, ülkeler aras›nda aç›k diplomasi öngören ve dünya bar›fl›n›n garantörü olabilecek Cemiyet-i Akvam, yani Milletler Cemiyeti kurulmas›n› içeren Wilson'un 14 Maddesi olarak an›lan bar›fl paketi çerçevesinde92her iki taraf› anlaflmaya ça¤›r›lmas›n› önermiflti. Yaflad›¤› düfl k›r›kl›¤›na karfl›n Bolfleviklerin savafltan çekilmesiyle ‹tilaf cephesindeki bofllu¤u doldurarak bu cephede ve dünyada daha da güçlenen Wilson’un bar›fl paketi, 23 Ekim’de savaflanlara sunuldu. Ancak, bu tarihten önce, Eylül ay› sonunda Bulgaristan’›n savafltan çekilmesi üzerine ‹stanbul yolunun ‹ttifak devletlerine aç›ld›¤›n› gören ‹ttihatç› Hükümet, hemen baflkentinin s›k›flt›r›laca¤›n› düflünerek yenik düfltü¤ü bu savafl› noktalamaya karar vermiflti. Ancak, savafl›n sorumlusu say›laca¤› için Talat Pafla Hükümeti’nin bar›fl için baflvurmas›n›n uygun olamayaca¤› düflünülmüfl, Vahdettin sadrazaml›¤a ‹tilafç› Tevfik Pafla’y› getirmiflti. Yeni hükümet de93 Wilson prensiplerinin 12’nci maddesine güvenerek Türkiye’nin Madrit Maslahatgüzar› vas›tas›yla 5 Ekim 1918’de ‹spanya Hükümeti’ne bir nota sundu:

Benzer Belgeler