• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KENTSEL DÖNÜŞÜM KAVRAMININ KURAMSAL

1.2. Kentsel Dönüşüme Etki Eden Faktörler

çıkmıştır. Çeşitli faktörler sonucu kentlerin ve kentsel hayatın tehdit altına girmesiyle kentsel dönüşüm, çözüm yolu olarak ortaya atılmıştır.

1.2 Kentsel Dönüşüme Etki Eden Faktörler 1.2.1 Küreselleşme

Kentsel alanda dönüşümü gerekli kılan çeşitli etkenler söz konusudur. Daha önce ifade edildiği şekliyle, bu etkenlerin başında nüfus artışı gelmektedir. Diğer bir neden ise, kent ekonomisinde görülen gelişmedir. Kentin ekonomik gelişmesiyle orantılı olarak, refah düzeyi artarak, tüketim kalıpları değişmektedir. Değişen tüketim kalıpları, taleplere yenilerini eklemekte ve talebi yaratan hususlar da dönüşümü tetiklemektedir. Yaşanan tüm bu değişimler kentlerin dünyaya eklenme biçiminin göstergesi olarak kabul edilmektedir (Tekeli, 2003: 3). Kentsel mekânda dönüşümü gerekli kılan bu süreç, küreselleşme olarak değerlendirilmektedir. Küreselleşme sürecinde kentlerin işlevsel değişimine atfedilen olumsuz görüşler (Özdemir vd., 2004: 13) yanında, bu sürecin kentlerin yaşanabilirlik kapasitesini artırdığı yönünde olumlu görüşler de bulunmaktadır (Karaman, 2003: 4).

Uluslararası ekonomik ve siyasal hareketleri ön plana çıkarmak için kullanılan küreselleşme kavramı, McLuhan’ın dünyayı ‘küresel köy’ olarak betimlemesi ile (McLuhan ve Powers, 2001) kavram, kültürel gücü ile de ön plana çıkmıştır (Bal, 2008: 236). Zaten küreselleşme kısa bir ifadeyle; birtakım ekonomik, siyasi ve kültürel gelişmelerin dünya çapında etki yaratması şeklinde ifade edilmektedir (Giddens, 2000: 23).

Küreselleşme ekonomik faaliyetlerin, sermaye, mal ve hizmetlerin, insan ve fikirlerin belirli bir coğrafik mekâna ve o mekânın yerleşik kurallarına bağımlılığının azalması süreci olarak tanımlanmaktadır (Keleş, 2001: 564). Dolayısıyla kentler bu süreçte, coğrafi sınırları olmayan uluslararası sermaye faaliyetlerinin, farklı mekânlarda örgütlenmesinde etkin duruma gelmektedirler.

Giddens küreselleşmeyi modernliğin bir sonucu olarak algılamaktadır. Ona göre küreselleşme; uzak yerleşimleri birbirine yakınlaştıran, yerel oluşumları kilometrelerce ötedeki olaylarla biçimlendiren, dünya çapındaki toplumsal ilişkilerin hissedilir şekilde

15

yoğunlaşmasıdır (Giddens, 1994: 62). Bu anlamda küreselleşme; farklı yaşam alanları arasındaki etkileşim süreci olarak tanımlanmaktadır (Robertson, 1999: 90). Bu etkileşimin en yoğun yaşandığı yerler ise şüphesiz kentlerdir. Daha önce ifade edildiği gibi kentsel dönüşümün başlıca amaçlarından biri ekonominin yeniden yapılanması ve dünyaya eklemlenme biçiminin değişmesidir. Bu durum, en çok kentlerde kendini göstermektedir. Küreselleşme ile kentlerin; yeni piyasalarda yer almak, kamu yardım ve yatırımları ile kamu işlerinden daha fazla pay alabilmek için adeta rekabet içine girdikleri ifade edilmektedir (Cox ve Mair, 1991: 198-202).

Küreselleşme kentlerin ekonomik, sosyal, kültürel yaşamlarını, zamanın gerektirdiği amaçlar ve ihtiyaçlar doğrultusunda biçimlendirmektedir. Küreselleşme, sonuçları itibariyle kent ve kır olmak üzere tüm yaşam alanlarını, mimariyi, kent kimlik ve kültürünü etkileyerek dönüşümü de adeta gerekli kılmaktadır.

1.2.2 Desantralizasyon (Yerelleşme-Adem-i Merkeziyet)

Başlangıç itibariyle Batı’da ortaya çıkan bu kavram, kısaca merkezi idarenin küçültülmesini anlatmaktadır. Klasik anlamda, merkezi idareden mahalli idarelere doğru yetki, görev ve kaynak aktarımını ifade etmektedir. Modern anlamda ise; merkezi idarenin elinde bulunan bir takım idari yetkilerin, planlama, karar verme ve kamu gelirlerinin mahalli idarelere, yarı özerk kamu kuruluşlarına, meslek kuruluşlarına ve idare dışındaki gönüllü örgütlere aktarılması olarak tanımlanmaktadır (Eryılmaz, 2011: 103).

Yasal otoritenin, daha küçük ve çok sayıda aktör arasında dağıtılması (Nohutçu ve Coşkun, 2004: 77) olarak da ifade edilen desantralizasyon ilkesiyle, merkezi idare bazı hizmetleri yerel yönetimlere bırakmaktadır. Merkezi idarenin kentsel hizmet üretimini yerel yönetim yapılarına bırakması karşısında, yerel yönetimler de, bu yenileşme ile çehrelerini değiştirmiş ve kentsel mekân üzerinde kendilerini yeniden konumlandırmaya başlamışlardır. Burada bir başka vurgu ise yönetişim kavramı üzerine yapılmaktadır. Yeni kamu işletmeciliği olarak tanımlanan bu süreçte yerel yönetimler, ayrı boyut kazanmaktadır. Çünkü kentsel mekânda yerel yönetimlerin, daha ön plana çıktıkları, dolayısıyla kentsel dönüşüm projelerinde de daha güçlü aktör haline geldikleri ifade edilmektedir (Sert vd., 2005: 106).

16

Merkezi idarenin desantralizasyon ilkesi gereği, kentsel mekânlardan çekilmeye başlaması ve kentsel alana müdahalesine ilişkin politika değiştirmesi sonucu, merkezi idarenin boşalttığı alanların, yerel yönetimler tarafından kısmen de olsa doldurulmaya başladığı söylenmektedir. Buradaki ilk değişimin, kentsel hizmetlerin yürütülmesinde, merkezi idarenin hızla çekilmesi olduğu görülmektedir. Eğitim, sağlık, ulaşım ve benzeri türden hizmetlerin yürütülmesinde, merkezi idare dereceli olarak çekilirken, çekilmediği alanlarda da hizmetin yürütülmesini, ihale ve benzeri yöntemlerle özel sektöre bırakmaktadır (Şengül 2002: 50).

Yetki ve kaynakların merkezi idareden yerel yönetimlere transferi anlamına gelen desantralizasyon, çok aktörlü bir ortaklık modelinin benimsenmesini gerekli kılmaktadır. Bunun yanı sıra yönetim sürecine halkın dolaylı katılımına da olanak vermektedir.

1.2.3 Fiziksel Eskime ve Yeni Alan İhtiyacı

Küreselleşme süreci, yeni ekonomik anlayış ve yerelleşme ile ekonomik, sosyal ve kurumsal alanlarda yaşanan hızlı değişiklikler kentsel mekânda fiziksel eskimeyi hızlandırmış ve yeni alan ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Fiziksel eskime; kentsel mekânı oluşturan yapı, açık alan, alt yapı sistemi, konut gibi unsurların, kendilerinden beklenen fonksiyonları yerine getirememesi veya yeni koşulların fiziksel çevre ile uyuşmaması ve dönüşüme ihtiyaç duyulmasını ifade eden bir kavram olarak tanımlanmaktadır. Sosyal hayatın devingen yapısı, teknolojik gelişme ve yarattığı imkânlar ile bireylerin beğenilerinin değişmesi, fiziksel problemlerde artışa neden olan unsurlar olarak gösterilmektedir (Roberts, 2005: 27-28).

Kent merkezlerinde görülen fiziksel eskimeyle beraber kent çeperlerinde ve kent merkezinden uzakta bulunan, modern alt yapı sistemlerine sahip ve ulaşım olanaklarının bulunduğu daha ucuz konutlar, kent sakinlerine cazip gelmeye başlamıştır. Bu cazibenin yarattığı yer değiştirme geride terk edilmiş alanlar, boş araziler, kentin ulaşım ihtiyaçlarını karşılayamayan alt yapı sistemleri ve tanımsız alanlar bırakmıştır. Bu gibi değişimlerden dolayı, kentlerin zaman içerisinde eskiyen, fonksiyonlarını yitiren kısımlarının zamanla yenilenmesi söz konusu olmaktadır. Bu anlamda kentin fiziksel