• Sonuç bulunamadı

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN, ÜLKENİN VE KENTLERİN DEĞİL, İKTİDARIN KENDİ GELECEĞİNİ GÜVENCE ALTINA ALMAK İÇİN PLANLANMIŞ “RANT” ODAKLI BİR PROJE OLDUĞU İDDİA

İMARA AYKIRI YAPILAR

4- KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN, ÜLKENİN VE KENTLERİN DEĞİL, İKTİDARIN KENDİ GELECEĞİNİ GÜVENCE ALTINA ALMAK İÇİN PLANLANMIŞ “RANT” ODAKLI BİR PROJE OLDUĞU İDDİA

EDİL-MEKTEDİR!

Mustafa Sönmez’e göre16, ‘Türkiye’de 2001 krizinden sonra iktidara gelen AKP döneminde, ka-muyu fonlayarak karşılığında yüksek faiz elde eden para-sermaye sahiplerinin yeni dönemle birlikte bu olanaklarını kaybetmeleri, kamuya borç veren bankaların tüketici kredisine dönmeleri ve konut kredisi sisteminin teşvik edilmesi, 1969 tarihli ve 1164 sayılı Arsa Ofisi Yasası’nın TOKİ’ye bağlanarak kamu arazilerinin toplu konut amacıyla devreye konulmasıyla inşaata dayalı kalkınma dönemi baş-lamıştır. 2002 sonrasında iç tüketim, iç tüketimde de inşaat üstünden birikim devrinin açılmasıyla irili ufaklı burjuvazinin yanında geçmişin büyük sanayicileri ve hatta finansçılarının hepsi inşaat işinden beslenmeye başlamıştır.’ İnşaatın, diğer sektörleri sürükleyen bir faaliyet olduğu ve konutun 135 farklı sektörle ilişkisinin bulunduğu dikkate alındığında ekonominin krize düştüğü dönemlerde ekonomiyi canlandırmak için AKP’nin inşaat ipine sarıldığını belirten Sönmez, “...Bundan sonraki inşaat lokomotifinin yakıtı ise “kentsel dönüşüm”...” olduğu görüşünde17.

1960’lı yıllarda Türkiye planlı ekonomiye girdiğinde, konut harcamalarının bir yatırım konusu olarak ele alınmasına karşın, günümüzde konuta bir yatırım olmaktan çok tüketimi çoğaltılarak ekonomiyi canlandırmakta yararlanılabilecek bir dayanıklı tüketim malı olarak yaklaşıldığını belir-ten Tekeli, “...Türkiye’de kentsel dönüşümün, şeffaf olmayan bir karar sürecinin sonunda, topluma emrivaki yapıldığını ve tepkiyi azaltmak için insanlara deprem üzerinden sunulduğu...” görüşün-dedir 18.

Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyeleri, kamuoyuna yaptıkları açıklamada, “toplumsal eşit-lik ve adalet ilkeleri açısından çok önemli eksikler, çelişkiler ve yanlışlarla dolu olduğunu” belirttikleri

“Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un ve kentsel dönüşüm adı altında yapılmış ve yapılabilecek olan uygulamaların kayıtsız şartsız savunucuları ve uygulayıcıları olmaya-caklarını” açıklamışlardır 19.

Toplum içinden yankılanan bu seslere hiç bir şekilde kulak verilmezken, bu kez toplumun bir başka kesiminden de farklı sesler gelmiştir;

tƞOǵBBU.BM[FNFTƌ4BOBZƌDƌMFSƌ%FSOFǘƌ ƞ.4"% “kentsel dönüşümün sektörleri için tam bir ilaç olacağını ve 50 milyar dolarlık ekstra bir pazar oluşturacağını” söylemektedir 20.

t5àSLƌZFZFZBU‘S‘NƌÎƌOHFMFO"MNBOHBZSƌNFOLVMEFWƌ(SBFCOFS i...Erdoğan zamanında doğru söylemiş. Ekonomik kriz Türkiye’yi teğet geçti. IMF’ye kredi verecek duruma geldiniz... İyi ki gelmişim, Almanya’dan sonra ikinci büyük ülke oldunuz” demiştir 21.

t5àSLƌZF(FOÎƞǵBEBNMBS‘%FSOFǘƌ 5Ã(ƞ"%"OLBSBƵVCFTƌEF LFOUTFMEÚOàǵàNà“yeni pasta”

16 0XVWDID6|QPH]´.HQWVHOG|QüPµVR\JXQDPHüUXL\HWPL&XPKXUL\HW*D]HWHVL

17 0XVWDID6|QPH]úQüDDWo×$.3QLQ'|QüP+LQOLNOHUL&XPKXUL\HW*D]HWHVL0D\×V

18 úOKDQ7HNHOL.HQWVHOG|QüP NRQXWDGD\DO×HNRQRPLQLQNXUWDU×F×V×RODFDN 'Q\D *D]HWHVL (NLP

KWWSZZZHPODNWDVRQGDNLNDFRPKDEHU.HQWVHOBGRQXVXP,OKDQB7HNHOLB.HQWVHOBGRQXVXPBNRQXWDBGD\-DOLBHNRQRPLQLQBNXUWDULFLVLBRODFDNDVS[

 KWWSZZZDUNLWHUDFRPKDEHULQGH[GHWD\NHQWVHOGRQXVXP\DVDVLLFLQVRQJXQ <×OG×] 7HNQLN

hQLYHUVLWHVLgùUHWLPh\HOHULQGHQ'X\XUXûXEDW

20 +DEHUWUN*D]HWHVL.HQWVHOG|QüPPLO\DUGRODUO×NHNVWUDSD]DUROXüWXUDFDN+7(PODN$ùXVWRV



21 6DEDK*D]HWHVL$OPDQJD\ULPHQNXOGHYL*UDHEQHU+DOLo·LEDüWDQVRQD\HQLOHPHNLVWL\RU(\OO

olarak değerlendirmektedir. Kentsel dönüşümün, konut değerini üç kat artıracağını söyleyen Tüm İnşaat Müteahhitleri Federasyonu’na göre “Kentsel Dönüşüm Yasa Tasarısı, ... son şans...” 22.

t)FEFGƌLFOUTFMEÚOàǵàNMFCàZàUUàǘàOàCFMƌSUFO)4#$(FOFM.àEàS:BSE‘ND‘T‘ “Kentsel dö-nüşüm büyüme motorumuz olacak” açıklamasını yapmıştır 23.

t0SUBEBLFOUTFMEÚOàǵàNBE‘OBFMMFUVUVMVSCƌSHFMƌǵNFPMNBE‘ǘ‘IBMEF CB[‘ZBZ‘OPSHBOMBS‘O-da, “Kentsel dönüşüme Körfez ve Japonya’dan talep yağıyor” haberlerinin yayımlanması da 24 gerek toplumu ve gerekse ortamı tam anlamıyla “gaz”a getirmeyi amaçlamaktadır.

Basında çıkan haberlerle, kentsel dönüşüm aracılığıyla Türkiye’ye sıcak para girişinin arttırıl-ması ve böylece ekonomik dengelerin tutturularttırıl-ması ve Erdoğan Hükümetinin iktidarını sorunsuz devam ettirmesinin amaçlandığı iktisatçılar tarafından sürekli yinelenmektedir.

Kentsel dönüşüm ile ilgili çıkarılan 6306 sayılı yasa ve uygulama yönetmeliğinde, riskli alanda-ki yapıların yıkılmasından sonra yeni yapılacak yapılar konusunda maliklerin en az 2/3’ünün uzlaş-ması tersi durumda uzlaşmayan maliklerin paylarının Bakanlıkça kamulaştırılacağının belirtilmesi ve bu kuralın uygulama yönetmelinde de yer almasıyla pek çok inşaat şirketinin ve yüklenicinin kent merkezlerindeki sitelerde ve ayrıca tek tek apartman binalarında, daire malikleriyle görüş-meler yaptıkları, sözü edilen 2/3 oranı üzerinden baskı kurarak sözleşgörüş-meler imzalattıkları ortaya çıkmıştır.

Bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir açıklama yapmış, kentsel dönüşümle ilgili yetki-nin sadece ilgili belediye, Bakanlık ve TOKİ’de olduğu hatırlatılan açıklamada, bazı müteahhitlerin neredeyse mahalle mahalle dolaşarak “Kentsel dönüşüm için bakanlıktan yetki aldık. Bize tabi olun.

Yoksa Bakanlık evlerinizi yıkacak, sizi de kapı dışarı edecek” gibi gerçek dışı ifadeler kullanarak, zorla ve tehditle vatandaşların tapularını almaya çalıştığı yolunda şikayetler alındığı, vatandaşların bu tarz sözlere itibar etmemesi ve bilgilerin resmi kanaldan alınması gerektiği ve “bu durumda hemen bize ulaşsınlar” diyerek gerekirse bu yönteme başvuranlara kamu adına işlem yaptıkları gerekçe-siyle ceza kanununa göre yaptırım uygulanacağı belirtilmiştir25.

Erdoğan Hükümetinin, toplumda istikrar için ekonomik gelişmelerin motorunu inşaat sek-törüne bağlaması ve bunun iktidarın geleceğinin güvencesi olarak belirtilmesi ardından yapılan tüm hukuksal düzenlemelerin temelinin, “insan-çevre-toplum” odaklı değil “yapı-inşaat sektörü-rant” odaklı olduğu ortaya çıkmış bulunmaktadır.

6306 sayılı yasa ve uygulama yönetmeliği incelendiğinde, kentsel dönüşüm alanında ikamet edenlerin imar ve yapı konusundaki kazanılmış haklarını koruyacak ve gözetecek planlama ve proje çalışmaları yerine, yaşadıkları bölgeleri terk etmelerine yönelik tercihlerin yeğlendiği görül-mektedir.

Oysa, taşınmaz mülkiyeti ve kazanılmış haklar konusunda gerek iç hukuk ve gerekse bir parça-sı olduğumuz dış hukuk aynı kurallara sahiptir ve benzer değerlendirmeler yapmaktadırlar. Ana-yasa Mahkemesi’ne göre, mülkiyet hakkı, toplumun sosyal, ekonomik ve hukuksal yaşantısı içinde kamu ve özel hukuk karakterlerini kendinde toplayan özel nitelikte ayni (nesnel) hak olarak kabul

22 =DPDQ*D]HWHVL.HQWVHOG|QüPNRQXWGHùHULQLoNDWDUW×UDFDN0DUW

 6DEDK*D]HWHVL1LVDQ6D\ID

 6WDU*D]HWHVL.HQWVHOG|QüPH.|UIH]YH-DSRQ\D·GDQWDOHS\Dù×\RU$UDO×N

25 +XUUL\HWHPODNFRP%XGD.HQWVHO'|QüPYXUJXQX

edilmektedir (Anayasa Mahkemesi’nin 21.06.1990 tarihli ve E. 1990/7, K. 1990/11 sayılı kararı).

Mülkiyet hakkı, aynı zamanda bireylerin temel haklarından ve özgürlüklerinden biridir. Bunun ölçüsünü, Anayasanın temel hakların ve özgürlüklerin sınırlanmasına ilişkin kuralı (1982 Anaya-sası, m. 13) ve “demokratik toplum düzeninin gerekleri” oluşturmaktadır (Anayasa Mahkemesi’nin 21.06.1989 tarihli ve E. 1988/34, K. 1989/26 sayılı; 21.06.1990 tarihli ve E. 1990/7, K. 1990/11 sayılı, 29.12.1999 tarihli ve E. 1999/33, K. 1999/51 sayılı kararlarında).

Anayasada, mülkiyet hakkı, sınırsız bir hak olarak tanınmamış, kişi yararı ile toplum yararının karşılaştığı alanlarda, toplum yararı üstün tutulmuştur. Mülkiyet hakkının kullanılmasını kamu yararı amacıyla bazı yükümlere ve koşullara bağlamak ve böylece mülkiyet hakkını yasayla sı-nırlamak devletin hakkı, yükümlere ve koşullara uymak da taşınmaz malikinin borcu olarak gö-rülmüştür. Anayasa Mahkemesi, mülkiyet hakkının bu iki yöndeki sınırlamadan başka herhangi bir koşulla sınırlandırılmasını kabul etmemektedir (Anayasa Mahkemesi’nin 21.06.1989 tarihli ve E.1988/34, K.1989/26 sayılı kararı).

Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hu-kuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasakoyucunun da bozamayacağı te-mel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinde olan devlettir (Anayasa Mahkemesi’nin, 12.01.2012 tarihli ve E.2011/23, K.2012/3 sayılı kararı).

Anayasa’nın 35. maddesinde ise; “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmüne yer verilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ek 1 nolu Protokol’ün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1.

maddesinde; “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini iste-me hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve ulusla-rarası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.” şeklindeki hükümle mülkiyet hakkı Sözleşmenin koruma şemsiyesi altına alınmış, kapsam ve sınırları belir-lenmiştir.

Görüldüğü üzere, gerek Anayasa, gerek Anayasa Mahkemesi ve gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kişilerin mülkiyet ve yerleşme özgürlüklerini koruyan ve güvence altına alan kararlar vermekte, bu konuda kesin, kararlı ve hassas davranmaktadırlar.

Buna karşın, Türkiye’deki kentsel dönüşümün temel amacı, “rant” ve “belirli kesime yönelik çıkar sağlama” şeklinde gerçekleşmektedir. Bu anlayışın bir sonucu olarak, Türkiye’deki, kentsel dönüşüm, mülkiyetin, o bölgelerde yaşayanlardan daha üst gruplara doğru el değiştirmesine ara-cılık yapmaktadır. Bu durum, herkesin, kentsel dönüşümün Türkiye’deki uygulamalarına kuşkuyla bakmasına yol açmaktadır. Bu algıyı değiştirecek kurallara yasa ve diğer hukuki altlıklarda yer ve-rilmemesi de kentsel dönüşüme ilişkin sorunların kolayca aşılamayacağını göstermektedir.

Kentsel dönüşüm alanlarındaki taşınmazların büyük bir bölümünün birlikte mülkiyet (müşte-rek-paylı-ortak mülkiyet) oldukları dikkate alındığında, genel bir uzlaşma sağlanmadan sorunların kolay çözülemeyeceği anlaşılmaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 692. Maddesine göre, “...paylı malın tamamı üzerinde tasarruf

iş-lemlerinin yapılması, oybirliğiyle aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bütün paydaşların kabulüne bağlıdır...” denilerek “oybirliği” sağlanmadan paylı (müşterek) mülkiyetli yerlerde imar ve temliki tasarrufların geçerli olmayacağı açıklanmıştır.

634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasası’da, 44. Maddesinde, “... Anagayrimenkulün üstüne kat ilavesi veya mevcut çekme kat yerine tam kat yapılması veya bodrum katlarında veya arsanın boş kısmın-da inşaat yapılması ...”nı kat malikleri kurulunun buna oybirliği ile karar vermesi şartına bağlamış, ayrıca, “...bütün bağımsız bölümlere tahsis olunacak arsa paylarının, usulüne göre yeniden tesbit edilmesi...”nin kat maliklerinin oybirliği ile vereceği kararla gerçekleşmesini öngörmüştür. Yine Kat Mülkiyeti Yasası’nın 45. Maddesinde de, “... Anagayrimenkulün bir hakla kayıtlanması veya arsa-nın bölünmesi ve bölünen kısmın mülkiyetinin başkasına devrolması gibi temliki tasarrufların ...

ancak bütün kat maliklerinin oybirliği ile verecekleri karar üzerine yapılabilir...” denilmek suretiy-le, Türk Medeni Kanunu ile “oybirliği” kuralını benimseyen paralel hükümler öngörülmüştür. Ge-rek Türk Medeni Kanunu ve geGe-rekse Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre, geGe-rek hisseli arsa ve arazilerde ve gerekse kat mülkiyetli yapılarda “oybirliği” sağlanmadan temliki tasarruflar olanaksızdır.

Danıştay içtihatlarına göre, eğer, Taşınmazın birden çok maliki varsa, bir diğer deyişle taşınmaz üzerinde paylı mülkiyet söz konusu ise, yapı ruhsatı için tüm paydaşların birlikte yazılı onay ver-meleri gerekmektedir (Danıştay 6. Dairesinin, 19.02.1987 tarihli ve E.1986/727, K.1987/177 sayılı kararı). Paydaşlar (hissedarlar) arasında anlaşmazlık varsa, yani taşınmazın mülkiyeti “ihtilaflı” ise, paydaşların oybirliği ile yapı ruhsatı başvurusu gerçekleşmeyeceği için, bu taşınmaza ruhsat veri-lemez (Danıştay 6. Dairesinin, 21.03.1983 tarihli ve E.1979/4437, K.1983/1097 sayılı kararı). Ruhsat verildikten sonra paydaşlar arasında uyuşmazlık olursa, yapı idarece durdurulabilir (Danıştay 6.

Dairesinin, 20.11.1991 tarihli ve E.1989/3301, K.1991/2565 sayılı kararı).

Görüldüğü üzere gerek üzerinde yapı bulunmayan arsa veya arazilerde ve gerekse yapılı par-sellerde tüm paydaşların (hissedarların) oybirliği ile anlaşması olmaksızın hiç bir işlem yapılama-maktadır.

Bu nedenle olsa gerek, Bakanlar Kurulu tarafından “riskli alan” kabul edilen yerlerde ve risk-li yapılarda, 6306 sayılı yasada “...parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine sahip oldukları his-seleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir...” denilerek “oybirliği” yerine farklı bir oran kabul edilmiştir. Yasada, “...Bu karara katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları, Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılır...” hükmü ile kentsel dönüşüm alanında tapuda kayıtlı taşınmazı veya hissesi bulunanların adeta “tehdit” edilircesine bir uygulamaya tabi tutulmaları da ileriki yıllarda yukarıda belirtilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçeve-sinde Türkiye’nin çok büyük tazminat ödemeleriyle karşı karşıya kalacağının da işaretleridir.

Gayrimenkul Hukuku Derneği Başkanı Ali Güvenç Kiraz’da26, “... Kentsel dönüşüm yasaları uzun soluklu bir toplumsal mutabakat ile yapılır. İspanya’nın Barselona şehrinde, merkezde belediye başkanı iradesini koyarak bir anlamda halktan da destek alarak, üç-beş bin kişinin çalıştığı bir bilim enstitüsü kurdu. Şehirdeki artık alanları üniversitelere, bilim enstitülerine, yeşil alanlara verdiler. Lond-ra da yapılan kentsel dönüşümde fazlalık alanlarda, parklar ve acil toplanma alanları yapıldı. Bizde

26 0LOOL\HWFRPWU(NRQRPL.HQWVHOG|QüP$ú+0·GHELWHU(\OO

riskli yapının yıkılıp yeniden yapılması vatandaşa bırakılıyor. Ortada bir plan olmadığı için arazi mü-teahhide veriliyor. Müteahhit var olan imar durumuna göre binayı yapıyor. Bu durumda doğal olarak artık bir alan kalmayacaktır. Bu kentsel dönüşüm değil yeniden yapımdır. Kentsel dönüşüm olabilmesi için çevresel alanları da koruması gerekir. Yeni bir yol, yeşil alan, deprem alanı olmadan kentsel dö-nüşüm olmaz ... Bir kişinin mülkiyet özgürlüğünü kısıtlayamazsınız. Hakime anayasa ile verilen en önemli yetki olan yürütmeyi durdurma yetkisi yasa ile elinden alınıyor. Bu kural böyle işlerse Türkiye çok ciddi problemlerle karşı karşıya kalacaktır. İtalya, Sicilya’da böyle bir kentsel dönüşüm yaptı. AİHM neredeyse her davada İtalya’yı mahkûm etti. İtalya, ağır maddi kayıplara uğradı. Türkiye için durum daha da ağır olacaktır. Sicilya çok küçük bir adadır. İstanbul dünyanın en pahalı arazilerinin olduğu yerlerden biri. Türkiye bu tazminatları nasıl ödeyecek?...” diyerek gelecekte Türkiye’nin karşı karşıya kalacağı risklere işaret etmekte ayrıca, “bu yasayla komşular birbirlerini öldürür” dedikten sonra,

“... AİHM’de Türkiye’nin mahkûm olacağı kesin. Bir de bunun sosyal, boyutu var. Yasada 2/3 kuralı var.

Bu kuralla riskli binayı sahiplerin 2/3’ü yapacak. Projeyi kabul etmeyen 3/1’i buna uymazsa 3/2’si geri kalanı satın alır deniliyor. Projeye hayır diyen adamın payını satın alamazsınız. Bu Avrupa İnsan Hakla-rı Sözleşmesi’ne aykıHakla-rıdır. Kat malikleri toplantılaHakla-rında insanlar birbirlerini öldürür. Ortaya çok tehlikeli sorunlar çıkacaktır. Şu anda bile komşular birbirlerine girmiş durumda.” diyerek 6306 sayılı yasa ve Uygulama Yönetmeliğinin sakıncalarını belirtmektedir.

5- KENTSEL DÖNÜŞÜM İLE İLGİLİ OLARAK ERDOĞAN HÜKÜMETİ TARAFINDAN VERİLEN

Outline

Benzer Belgeler