• Sonuç bulunamadı

Diğer bir kriter ise konutun yeri, konumu

İstanbul Tabip Odası

TARİHSEL SÜREÇ İÇİNDE KENTSEL DÖNÜŞÜM Kentsel Dönüşüm;

F- Diğer bir kriter ise konutun yeri, konumu

Yerin, niteliği ve merkeze yakın olması özellikle ekonomik ilişkiler bağlamında önem taşıyor. Yine Sulukule’de yaşayan, iş ilişkilerini bu duruma göre kurgulayan insanların bir anda Taşoluk’a taşınması erişilebilirlik bağlamında sorun yaratıyor ve bu durum gerek hizmetlere gerekse iş imkanlarına erişim anlamında bir ihlal oluyor.

“Hükümetler yeterli konut hakkını hukuksal ve ileriye dönük olarak gerçekleştirilmesini teşvik etmek, savunmak, sağlamak üzere...”yükümlü kılınmıştır.şimdi burada ileriye dönükten kasıt devle-tin konutla ilgili yasaları ileriye yönelik olarak hazırlamasıdır.

Oysa Türkiye’deki 5366 sayılı yasa ve 5393 sayılı yasanın 73. maddesine ve son Afet Riski al-tındaki alanların dönüştürülmesi Hakkındaki yasaya baktığımız zaman biz tamamen geriye gidiş ve mahalle yıkımları görüyoruz.

Kentsel Dönüşüm Yasası’na göre; mal sahipleri aralarında anlaşamazlarsa hem mülklerini kay-bedecek hem de mülklerinin parasını devletten ancak beş yılda alabilecekler. Kentsel dönüşümde kullanılan “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”un 6/2. maddesine göre;

kentsel dönüşümde binanın yıkılmasının ardından yapılacak tebligattan sonra arsa malikleri, plan, arsa payları ve bölüşüm konularında 2/3 çoğunlukla anlaşamazlarsa, Çevre ve Şehircilik Ba-kanlığı veya TOKİ acele kamulaştırma yoluna gidebiliyor.

Bu durumda yapılacak kamulaştırma, kamulaştırma kanununun 3. maddesindeki “bedeli beş yıl içinde ödenecek kamulaştırmalar” kapsamına giriyor.

Buna göre; Bakanlığın veya TOKİ’nin belirlediği mülk değerinin beşte biri ödeniyor ve kalanı beş yıl içinde eşit taksitlere bölünebiliyor.

Kamulaştırma kanununun 27. maddesine göre; acele kamulaştırmalarda mülkün değeri mahke-mece 7 gün içinde bilirkişilere belirletilirken; şimdi değer tespiti dahi Kanun’un 6/7. Maddesine göre Bakanlık, TOKİ ve belediyelerce yapılacaktır.

Afet Riski Yasası ile zaten binada veya bölgede mülk sahipleri 2/3 oranında kendi aralarında anlaştığında, kalan malikler (1/3) mağdur edilebiliyor.

BM’in Türkiye’deki kentsel dönüşüm uygulamaları üzerine hazırladığı rapora göre, kentsel dönü-şüm modeli evsiz insanlar yaratarak, devamlı hareket halinde bir nüfusa yol açmakla kalmaya-cak, yoksulluğun katmerleştirilerek kent çeperlerine taşınması ile gerilimleri de arttıracaktır. Geri-lim politikaları üzerine oturan bir model ise ‘çökmeye mahkûmdur’.

AİHM’in 24 Nisan 2012’de Bulgaristan’da Roman vatandaşların yaşadığı mahalle ile barınma hak-kı ihlali ile ilgili olarak verdiği bir karar bizim ülkemizi de yahak-kından ilgilendiriyor.

AİHM: “Bulgaristan, savunmasız insanları evsizliğe sürükleyen, keyfi tahliyeye izin veren ya-sasını değiştirmelidir”

Bulgaristan’ın başkenti Sofya’nın belediyesi Batalova Vodenitsa bölgesinde daha önce devlete ait olup sonra belediyeye devredilmiş bir arazi üzerinde, 1960ve 1970 li yıllarda ev yaparak yaşamlarını sürdüren Roman vatandaşların evlerinin yıkılarak zorla tahliyesini öngören bir dizi hukuki sonucu, “İş-galci” olarak nitelendirilen vatandaşların üzerindeki arazinin boşaltılması içinmahkeme kararı çıkar-tan belediye hemen yanındaki araziyi özelleştirerek satıyor.

23 Bulgar vatandaşı Roman’ın 23 Haziran 2006 tarihinde AİHM’e açtığı davada verilen kararda ,

*Yasadışı olarak belediye topraklarını işgal eden başvuru sahiplerini tahliye etmesinin, belediye-nin hakkı olduğu, ancak,

* Belediyenin on yıllarca bu vatandaşların orada yaşamasına göz yumduğu,

* Bu arazideki evlerin artık onların yuvaları olduğu,

* Hiçbir çözüm üretmeden bu vatandaşların zorla tahliye edilemeyeceği,

* Bulgaristan’ın bu vatandaşların tahliyesini öngören yasalarını değiştirmesigerektiği, t #VSBEB4Ú[MFǵNFOƌOBΑLPMEVǘVWFCVOFEFOMFƌǵHBMƌiZBTBE‘ǵ‘wPMBSBLUBO‘NMBZBOƌÎIVLVL

mevzuatının “ilgisiz” olduğu açıkça belirtilmektedir.

AİHM’in verdiği bu karar benzer özelliklere sahip kamu arazileri üzerinde “gecekondu” yaparak yaşamlarını sürdüren ve devlet-belediye tarafından işgalci olarak nitelendirilen vatandaşlarımızı ya-kından ilgilendiriyor. Ülkemizde 1984 imar affı sonrasında o tarihten sonra kamu arazileri üzerine yapılmış bütün “gecekondu”lar yasadışı ve işgalci olarak değerlendiriliyor. Yasalar bu durumdaki vatandaşlarımıza hiçbir hak tanımıyor.

“Afet Yasası” adı altında kentsel dönüşümü daha da genişletecek bir çalışma yapılan bu günler-de, bu kararAnkara’da sayıları neredeyse mevcut gecekonduların yarısına yakın olan, ülkemizin başka kentlerinde de yüz binlercesi bulunan “işgalciler” açısından çok önemli.

Daha önce İstanbul, Ümraniye-Hekimbaşı Çöplüğü’nün 28 Nisan 1993’te patlaması sonucu çok sayıda vatandaşımızın evlerinin yıkılmasına ve hayatını kaybetmesine neden olan olayla ilgili açılan davada, yaşam hakkı ihlali ve mülkiyet hakkı ihlalinden karar veren mahkemenin yeni kararı daha ileri bir adım teşkil etmektedir.

AİHM, Bulgaristan’da ki davada verdiği kararda, arazi kamu mülkiyetinde olmasına karşın mülki-yet üzerinden bir tartışma yürütmemektedir. Mahkeme 8. Madde’nin (Özel hayata ve aile hayatına saygı) dan hareket ederek, “başvuru sahiplerinin sosyal olarak avantajsız grup olmalarını” göz önüne almakta ve barınma hakkı tartışması yapmaktadır.

Bu karar kamu arazisi üzerine ev yapmış ve on yıllardır oluşturdukları mahallelerde yaşayan ta-pusuz-belgesiz vatandaşlarımızın AİHM nezdinde yeni bir hukuk mücadelesi sürdürmesinin önünü açmaktadır.

Şu anda Tarlabaşı Ev Sahiplerini ve Kiracılarını Koruma Derneği 2010 de AİHM de dava açılmıştır.

Sulukule ve Tarlabaşı’nda işgal değil, mülkiyet söz konusudur.

Sulukule için 2007 de açılan davada 3. kez aynı rapor verilmesi üzerine mahkeme projeyi iptal etti.

ancak bu karardan 2 gün sonra evlerin kura çekimi yapıldı.ve inşaat devam etmekte . SONUÇ

Afet yasasıyla birlikte deprem riski sebebiyle Türkiye’deki şehirlerin uzun tarihsellik içinde meydana getirdiği mekan dokularının ortadan kaldırılıp, yerlerine TOKİ’nin estetikten uzak, tek tip ve yüksek katlı apartmanların dikilecek olması ve burada oturanlar şehir dışına gönderilmektedir.

Kentsel dönüşüm ile yaşadıkları mekana müdahale edilecek insanların aynı zamanda yaşamları-na da müdahale edilecek ve farklı alanlarda yaşam kurmak zorunda bırakılacaklardır.Kentsel Dönü-şüm , rant açısından bir Kentsel BölüDönü-şüm haline gelmiştir.

Sulukule-Ayazma-Tarlabaşı-Süleymaniye-Fener-Balat- Ayvansaray örneği

AİHM de açılan davalarda Türkiye tazminatlara mahkum olacaktır. İdarenin işlemleri sonucu taz-minatları vatandaşlar vergi olarak ödeyeceklerdir.

2007 de revize edilen Türkiye Deprem Yönetmeliği’nin depreme dayanıklılık tasarımı kuralları 60 metreye kadar olan binalar için geçerlidir. Daha yüksek binalar için yeniden düzenlenmesi ge-reklidir.

Resmi bir yönetmeliği olmayan yüksek yapıların nasıl depreme dayanıklı olacağı bilinmemek-tedir.

Kentlerin büyümesi, daha fazla konut, daha fazla inşaat aynı zamanda daha fazla enerji anla-mına da geldiğinden Hidroelektrik Enerji Santrali, Termik Enerji Santrali, Nükleer Enerji Santrali gibi kırda büyük tahribatlar yapan uygulamalar ve kırsal üretimde kırsal nüfusun dışlanması, tektipleşme, tekelleşme gibi sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Kanallar açılması, denizin içine yapay adalar oluşturulması gibi projeler tüm ekosistemi bozacak-tır.

Kırsal üretimin kırsal nüfustan büyük sermaye gruplarına geçişi ve tarım alanlarında yaşanan tah-ribat buradaki nüfusun, kentlerde gelişen inşaat sektöründe mevsimlik işçi olmak üzere yüzer gezer ve güvencesiz çalışan kitleler haline gelmesine yol açmaktadır.

Afetlere hazırlık konusunda yapılacak yasal düzenlemelerin imar planlama ve yapı sürecini

düzenleyen diğer kanunlarla mutlaka uyum içerisinde olması gerekmektedir.

Kamu yararı ve insan hakları çerçevesinde, yerinde iyileştirme ile sürdürülebilir bir planlamayı dikkate alan bir düzenleme yapılmalıdır.

Sözlerimi, İstanbul’u çok güzel anlattığına inandığım bir karikatürü sizlerle paylaşarak bitirmek istiyorum. Beni dinlediğiniz teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Oturum Yürütücüsü - Evet teşekkürler. Şimdi bazı tekrarlar oluyor farkındasınız. Yani ister is-temez oluyor. Bu da yorucu bir şeye yol açabilir salonda. Ben ayrılan aralığa baktığımda planlama açısından konuşmacılar olması gereken sürelerini biraz aştılar fakat herhangi bir müdahalede bu-lunmak istemedim bütünlük bozulmasın diye. Fakat bundan sonraki arkadaşlarımızın öncekiler çok konuştu siz az konuşun bağlamında anlaşılmasın fakat daha dikkat ve özen gösterirsek iyi olur. Yarım saatte oturumu nasıl toparlarız diye düşünüyoruz çünkü. Şimdi Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi adına Ahmet Kıvanç Kutluca’ya vermek istiyorum sözü. Buyrun.

Outline

Benzer Belgeler