• Sonuç bulunamadı

Kent ve Çevresi ile İlgili Yapılan Araştırmalar

Belgede Stratonikeia koroplastiği (sayfa 31-43)

Tarihi süreç içerisinde birçok kez el değiştiren Stratonikeia, pek çok antik yazar ve araştırmacının ilgisini çekmiştir. Bu bağlamda kente 17. ve 18. yy’dan itibaren pek çok araştırmacı ve seyyah gelmiştir74. Stratonikeia’yı ilk ziyaret eden seyyahlardan olan Evliya Çelebi 1670 yılında kentteki yapılar ve yerleşim hakkında detaylı bilgi vermiştir75. Bouleuterion’un kuzey duvarının dış yüzündeki Latince olarak yazılmış olan İmparator Diocletianus’un Tavan Fiyat Kararı, birçok araştırmacının ve gezginin ilgisini çekmiş ve bu yönde araşatırmalar yapmışlardır. Kentte ilk araştırmayı yapan ve bu fermanı 1709 yılında İzmir’de konsül olarak görevliyken bir kopyasını çıkartan kişi kişi hümanist ve botanikçi W. Sherard olmuştur76. E. Chishull, W. Sherard’ın kopyaladığı Diocletianus yazıtını yayınlamıştır77. R. Chandler 1764-1776 yılları arasında Anadolu’ya düzenlene

71 Boysal 1987a, 59, 61, Res. 7, dn. 23-25.

72 Boysal 1987a, 64, Res. 10; Tamsü Polat 2013,19.

73 Akdağ mezarları ve buluntuları hakkında geniş bilgi için bkz. Tamsü Polat 2013. 74 Tırpan 1998, 3; Özgan 1999, 13; Söğüt 2019b, 27 vd.

75 Evliya Çelebi, Seyahatname 9, 108-109; Söğüt 2019b, 28. 76 Özgan 1999, 13; Crawford 2003, 83-107.

19

bir gezi esnasında kente gelmiş, bu dönemde bilinmeyan yapıları tespit etmiş ve tanıtmıştır78.

19 yy’da kente gelen C. T. Newton’da kentte araştırmalar yapmış ve Lagina Hekate Tapınağı planını çıkartmak amacıyla yapmış olduğu kazılarda çok sayıda friz bulmuştur79. W. M. Leake 19. yy.ın ilk çeyreğinde Bouleuterion duvarlarında bulunan Diocletianus yazıtını kopyalayarak yayınlamıştır.

1838 ile 1852 yıllarında C. H. Fellows kentle ilgili gözlemlerini yazmıştır. Fellows kentte beş ya da altı tapınak olması gerektiğini söyler. Ayrıca Bouleuterionun duvarlarındaki yazıtların bir tapınağın cella duvarına ait olduğunu sanır80. Ancak daha sonra tapınak olarak bahsettiği yapının Bouleuterion olabileceğine değinmiş, Diocletianus yazıtı ve diğer yapılar hakkında bilgi vermiştir81.

Stratonikeia antik kentinin görünen yapılarının var olduğu şehir planı ise ilk olarak 1863 yılında P. Trémaux tarafından yayınlanmıştır82. E. Hula ve E. Szanto, 1894 yılındaki Anadolu gezisi sırasında buldukları bir yazıttan dolayı Augustus İmparatorlar Tapınağı’nın imparator kültü olduğunu ilk kez yayınlamışlardır.83

1924 yılında Fransız araştırmacı H. Oppermann, kentin kutsal alanlarından biri olan Zeus Panamara’yı incelemiştir84. Ayrıca kent hakkında Y. Boysal85, A. Akarca, M. Ç. Şahin, J. Robert- L. Robert, C. H. Texier, J. L. Myres, E. Akurgal, J. M. Cook, W. M. Ramsay, B. W. Head, A. Laumonier, M. Anabolu, R. Naumann, V. İdil gibi araştırmacıların yayınları bulunmaktadır86.

Kazı çalışmalarının başladığı 1977 yılından itibaren yapılan yayınlar ise genellikle kazı buluntuları ile ilgilidir. Y. Boysal her yıl kazı sonuçlarını raporlar halinde sunmuştur. R. Özgan87 yontuları, A. A. Tırpan88 şehir suru ve şehir planını yayınlamıştır. Ayrıca Stratonikeia İmparatorlar Tapınağı’nı çalışmış, tapınağın mimari, süsleme ve rekonstrüksiyon çalışmaları yapılarak kitap haline getirilmiştir89. Şehir kapısı ise H.

78 Chandler 1775, 192-195. 79 Newton 1863, 554-572, Pl. 77-80. 80 Fellows 1839, 254-257. 81 Fellows 1841, 80-84. 82 Trémaux 1864, Taf. 4. 83 Hula-Szanto 1895. 84 Oppermann 1924.

85 Boysal 1985, 519-522; Boysal 1987a, 51-68; Boysal 1987b, 237-238; Boysal 1990, 501-502; Boysal

1992, 117-121. 86 Tırpan 1990, 218. 87 Özgan 1999. 88 Tırpan 1990. 89 Tırpan 1998.

20

Aşkın tarafından yüksek lisans tezi kapsamında çalışılmıştır90.

Antik kentte bulunan yazıtların toplu olarak ele alındığı epigrafik çalışmalar Ç. Şahin91 ve E. Varinlioğlu tarafından gerçekleştirilmiştir. 2008 yılından bu yana kentte bulunan yazıtlar Epigraf M. Aydaş tarafından çalışılarak yayına hazırlanmaktadır. Kentin kuzey kapısında ele geçen korinth tipindeki başlık, V. İdil tarafından ele alınmıştır. Kentte bulunan tüm Hellenistik ve Roma Dönemlerine ait yapıların mimari süslemesi, yapıların plan ve cephe önerileri H. İ. Mert tarafından önce doktora çalışması olarak yapılıp92 sonra kitap haline getirilmiştir93. Stratonikeia nekropolüne ait bazı mezar ve buluntularını ise U. Işık, B. Serçeoğlu, S. Karaöz lisans, M. Tozkoparan yüksek lisans, A. Baldıran94 ve R. Tamsü Polat95 ise doktora çalışması kapsamında çalışmışlardır. Stratonikeia Tiyatrosu ise T. Sezgin tarafından yine doktora çalışması olarak ele alınmıştır. Son çalışma olarak da B. Söğüt, kentle ilgili farklı konulardan oluşan makalelerden derleyip, editörlüğünü yaptığı “Stratonikeia ve Çevresi Araştırmalarını” bant şeklinde yayınlamaktadır96.

Çevre yerleşimler ile ilgili ilk uzun süreli kazılar Osman Hamdi Bey tarafından 1891-1892 yılında Lagina’da yapılmıştır97. 1891 yılı çalışmalarında Osman Hamdi Bey 17 friz daha bulmuş ve frizleri köydeki bir depoya taşıtarak güvenliğini sağlamıştır. 1892 yılında ise A. Chamonard ve Carller’in yardımları ile tapınak frizlerini ve kırık parçalarını toplayarak İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne taşıtmıştır. 1895 yılında tapınağa ait batı cephesi frizleri ilk olarak A. Chamonard tarafından yayınlanmıştır98. Yeni heyet üyesi H. Ethem Bey, 1902 yılında Wiegand ve Knacfuss’da yardımıyla tapınağın planını çıkarmış, G. Mendel bu bilgileri derleyerek 1912 yılında yayınlamıştır99.

1966 yılından itibaren ise Y. Boysal başkanlığında, Turgut sınırları içerisinde bulunan Yarbaşı, Bozukbağ ve Emirler Mevkisi’nde kazı çalışmalarına başlanmıştır. Bu çalışmalarda yörenin Erken Tunç öneminden itibaren kesintisiz iskân gördüğünü belgeleyen malzemeler ele geçmiştir100. 1971-1972 yıllarında Ü. Serdaroğlu tarafından yürütülen çalışmalarda ise Lagina yakınlarındaki Hacıbayramlar köyünde Arkaik dönem

90 Aşkın 1987. 91 Şahin 1981; Şahin 1982. 92 Mert 1999. 93 Mert 2008. 94 Baldıran 1990. 95 Tamsü Polat 2013. 96 Söğüt 2015b; Söğüt 2019a; Söğüt 2019b.

97 Bu dönemde Osman Hamdi Bey’in Lagina çalışmaları hakkında bkz. Söğüt 2009. 98 Chamonard 1895, 235 vd.; Tırpan 1997, 78.

99 Mendel 1912, 431 vd.; Tırpan 1997, 79. 100 Boysal 1970, 63.

21

yerleşimi tespit edilmiştir101. A. Rumscheid, Lagina Hekate Temenosundaki mimari kalıntıların stilistik özelliklerine göre tapınak ve propylonun tarihlendirilmesi üzerinde durmuştur102.

Y. Boysal’ın Lagina Hekate Kutsal Alanı ve Koranza’da yaptığı kısa süreli çalışmalar ile bu bölgede ki kazılar devam etmiştir. Bu çalışmaların ardından, 1977 yılının 1 Ağustos’unda Stratonikeia kentinde Kuzey Şehir Kapısı’nda başlayan kazılar, kentin içindeki farklı yapılarda ve nekropolde yürütülen çalışmalar ile 1999 yılına kadar devam etmiştir103.

Lagina Hekate Kutsal Alanı’nda uzun süreli ilk çalışmalar A. A. Tırpan tarafından 1993 yılında başlamıştır104. Siyasi merkez Stratonikeia’dan çıkıp, Lagina Hekate Kutsal Alanı’na ulaşan yol Antik Çağdan beri iyi biliniyordu. Ancak Stratonikeia’nın kuzey şehir kapısının hemen kuzeyinde başlayan nekropoller haricinde, kutsal yol ve her iki kenarındaki yerleşimler ile ilgili düzenli bir çalışma yapılmamıştı.

Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü, S. S. Güney Ege Linyitleri İşletmesi Müessesesi Müdürlüğü’nün (GELİ) teknik elemanlarının 2002 yılında kutsal yolun doğu kenarında bulunan Börükçü Mevkisi’nde yaptıkları kömür dekupajı öncesinde ki olağan dinamit atımı esnasında, toprak içinden mezarlara ait mermer blokların çıktığı görülmüştür. Mevcut durumun Muğla Müzesi Müdürlüğü’ne bildirilmesi ile birlikte yeni bir süreç başlamıştır105. Bu çalışmalar kutsal yol ve kenarındaki yerleşim kalıntılarının ilk defa detaylı bir kazı çalışması sonrasında tespit edilmesinin dışında, yıl boyu devam eden arkeolojik kazılar ve bunların uygulanması açısından da bir ilktir. Kutsal yol kenarındaki GELİ dekupaj alanında Börükçü yerleşiminde ki kazılarla başlayan süreç Tepecik, Beybağ, Kurudere, Emirler, Baca, Osmanbağ, Kumyeri, Karıngeçti ve Bozukbağ Mevkisi’nde yapılan kazı çalışmalarıyla devam etmiştir106. 2016

101 Serdaroğlu 1972, 84.

102 Rumscheid 1994, 132-139; Tırpan 1997, 79. 103 Söğüt 2012a, 554.

104 Bu çalışmalara 1998 yılından bu güne heyet üyesi olarak katılmaktayım.

105 Önce 2002 yılında Lagina Kazıları Bilimsel Heyet üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Bilal Söğüt, Arş. Gör. Tunç

Sezgin ve Muğla Müzesi uzmanlarından oluşan bir ekip ile ortak devam edecek olan kurtarma kazıları başlamıştır. Hemen sonrasında 2003 yılından itibaren A. A. Tırpan başkanlığında ki, Lagina kazı ekibi ile birlikte Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü, Güney Ege Linyitleri İşletmesi Müdürlüğü arasında yapılan 31.03.2003 tarihli protokole bağlı olarak, burada uzun süre devam edecek olan ilk kazılar başlamıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Tırpan-Söğüt 2004, 372-380. 2004-2009 yılları arasında ise kazı çalışmaları 12 ay boyunca aralıksız devam etmiştir. Yapılan çalışmalar için bkz. Söğüt 2004, 24-31; Tırpan-Söğüt 2005a, 371-386; Tırpan-Söğüt 2006, 257-270; Tırpan-Söğüt 2007, 591-612; Tırpan-Söğüt 2008, 387-410; Tırpan-Söğüt 2009, 243-266; Tırpan-Söğüt 2010, 505-527.

22

yılında Muğla Müzesi denetiminde yürütülen kurtarma kazılarında, kutsal yol üzerinde daha önce yapılmış olan yüzey araştırmaları ve kazı çalışmaları sonucu belirlenen 10 adet lokal yerleşime ek olarak 11’inci lokal yerleşim sayılabilecek nitelikte Samantaşı- Değirmenderesi Mevkisi kazıları günümüzde devam etmektedir107.

107 Samantaşı-Değirmenderesi Mevkisi kurtarma kazısı çalışmaları Yatağan Termik Enerji Üretim A.Ş. ile

yapılan protokol çerçevesinde, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 08.01.2018 tarih ve 13999 sayılı kazı ruhsatı ile Muğla Müze Müdürlüğü başkanlığında, Prof. Dr. B. SÖĞÜT bilimsel danışmanlığında, benimde heyet üyesi olarak katıldığım uzman bir ekip tarafından yürütülmektedir.

23

İKİNCİ BÖLÜM

ANTİK ÇAĞ KOROPLASTİĞİNE GENEL BİR BAKIŞ

Çömlekçilik, kilden yapılan nesneler için kullanılan ortak bir terimdir. Heykeller, figürinler, mimari elemanlar, künkler, lahitler, pullar, lambalar ve benzerleri bu gruptan sayılabilir. Bir sanat dalı olmayı başarabilen terrakotta figürinler için bir diğer ortak terim "koroplastik”tir. “Koroplathos” (κοροπλάθος) terimi ilk olarak MÖ 4. yy’da görülmeye başlar. Daha sonra yaygın olarak eş anlamlısı “koroplastes” terimi ortaya çıkmıştır. Mukaddes Kitaba göre, Tanrı ilk koroplastdı ve insanı toprağın tozundan yarattı (Gen. 2,7). Yunan mitolojisine göre ise Prometheus insan ırkını kilden yarattı108. Bu kelime İngilizceye “coroplast” olarak geçmiştir. Yunan dilinde ise kili şekillendiren zanaatkârlara “genç kızları biçimlendiren” anlamında “koroplathos” veya “koroplathes” adı verilmiştir. “Kore” kelimesi antik Yunan dilinde genç kız anlamına gelmekte olup, kilden yapılmış bu figürinlerin kadınlarla ilintili bir geleneğe dayandığı düşünülmektedir. Buna kanıt olarakta kesin olmamakla birlikte, arkeolojik kazılarda ele geçen figürünlerin çoğunluğunun tanrıçalara ait olması gösterilmektedir109.

Antik Çağda terrakotta üreten zanaatkârlar çömlek yapımı dışında terrakotta figürinler de üretmeye başlamışlardır. Erken dönemlerde önemsiz görülen bu sanat dalı böylece zamanla yaygınlaşmış, pek çok üretim merkezi oluşturulmuş ve teknik olarak geliştirilmiştir. Antik kaynaklara göre, adları günümüze ulaşmış kimi heykeltıraşlar, eserlerini önce kilden biçimlendirmekteydi110.

Üretimlerde figürinlerin büyük bir kısmı, kırılgan olmaları ve modellemedeki güçlükler nedeniyle 5-50 cm yüksekliğinde küçük ölçekli olarak yapılmaktadır. Çoğunluğu ortalama 30 cm yüksekliğindedir. Ancak küçük figürinlere ek olarak, büyük ölçekli figürinlerde var olup nadir olarak görülmektedir111. Özellikle Etruria bölgesinde insan boyutunda pişmiş toprak heykeller çok fazladır112.

Figürin üretiminde kullanılan ilk teknikler için (serbest modelleme veya kalıp yapımı) yaratıcı, hayal gücüne sahip ve kilden eşsiz eserler yaratabilen gerçek anlamda zanaatkârlar gerekmiştir113. Yunanistanda MÖ 7. yy’da görülmeye başlanan kalıplama

108 Erlich 2015, 1; Mollard-Besques 1963a, 6; Sanidas 2016, 16, not 5. 109 Kepçe-Gerçeker 2011, 14; Uhlenbrock 1992, 20.

110 Kepçe-Gerçeker 2011, 14-15. 111 Erlich 2015, 1.

112 Etrüsk tipi pişmiş toprak heylek başları için bkz. Riis 1981. 113 Figürin yapım teknikleri için, bkz. Caubet 2009, 47-48.

24

tekniği büyük bir teknolojik yenilik olarak MÖ 6. yy’da giderek yaygınlaşmıştır. Bu teknik sayesinde figürin üretimi artmış, kalıptan alınan her figürin çoklu kopyalarla artık benzersiz olmaktan çıkmıştır. Çeşitli üretim aşamaları birden fazla kişi tarafından yapılmıştır. İlk modelci, ilk kalıpların yapıldığı prototip olan orijinal heykelciği tasarlayarak zirvede kalmıştır114.

Kazı buluntuları ışığında figürinler üç ana alan ile ilgilidir. Dini kullanım olarak tapınak veya tapınaklarda adak115; evlerde116 kült, dekorasyon117 ve oyuncak; mezarlarda ise ölü hediyesi olarak çeşitli amaçlar için kullanıldıkları görülmektedir118.

Figürinlerin anlamı ve rolü genellikle iki ana alanla ilişkilidir. Bir yandan doğurganlık, bolluk ve sağlığın garantisi, diğer yandan apotropaik olarak rol oynar. Terrakotta figürinleri yorumlamak kolay değildir119. Bu bağlamda figürinlerin genel kullanımı, işlevi ve anlamı ile ilgili soruları ele almanın üç yolu vardır. Birinci yol tipolojik ve ikonografik analizlerdir. Ancak yukarıda değinildiği gibi, bu yaklaşımlar genellikle figürü kimin, nerede ve ne zaman kullandığını tam olarak açıklayamaz. İkinci yol terrakottaların arkeolojik bağlamını (örneğin mezarlar, kutsal yerler, evler) incelemektedir120. Ancak figürinlerin bulunduğu yerin bilinmesi de geçerli bir kriter değildir. Çünkü aynı tipler farklı yerlerde karşımıza çıkabilmektedir. Örneğin mezar hediyesi olarak konulan bir figürin aynı zamanda tapınaklara tanrıya şükran amacıyla da bırakılabilmektedir. Bu nedenle kullanım amaçlarını keskin hatlarla birbirinden ayırmak çok da doğru değildir. Stratonikeia koroplastik sanatında olduğu gibi Anadolu’da

114 Koukouvou 2017, 45.

115 Hellenistik figürinleri izlenmesinin bir başka yolu da onları Antikçağın Anadolu’sunun büyük kutsal

alanlarında aramaktır. Orada bulunan figürinler adak sunumları olarak kullanılmıştır. Bu konuda ki en iyi örneklerden biri Geç Hellenistik Döneme tarihlenen Lagina Hekate Tapınağı naos’una bırakılan adak figürinlerdir.

116 Hellenistik ve Roma Dönemi’nde figürinlerin büyük oranda günlük yaşam içerisinde yer aldığı ve

evlerin andronlarını süslediğini bilinmektedir. Sarayları taklit ederek evlerini süsleyen zenginler saraylarda yer almış olan ve günlük yaşamı yansıtan figürinleri belki de evlerinin en önemli mekânlarına koymuşlardır. Bu konuda ki en iyi örnekler Priene ve Efes’te görülmektedir. Priene ve Efes evlerinde çok sayıda figürin bulunmuştur (Wiegand-Schrader 1904, 330-366; Lang-Auinger 1998, 117-131).

Bu figürinler evde kullanılan dekoratif ürünler olup büyük ölçekli terrakotta figürinleri satın alabilecek durumda olmayanların yerine koydukları ya da değerli malzemeden yapılmış nesnelerin yerine geçiyordu. Bazı evlerin yerli sığınaklarda sunuları vardı. Tiyatro severlerin evlerini veya o dönem tiyatro koltuklarını süsleyen tiyatro maskeleri ilginç bir kategoridir. Efes'in 1. evindeki tiyatro maskeleri, Priene tiyatrosunun yanındaki evde olduğu gibi bu şekilde yorumlanır. Mezar hediyeleri olan tiyatro maskeleri tiyatro severlerin bir sembolü olarak kabul edilir ya da Dionysos kültüyle ilgilidir. Hellenistik Dönem terrakotta figürinlerden genç veya yetişkin erkek, Eros, aktör, tiyatro maskesi gibi figürinler genelde erkek mezarlarında bulunmuştur.

117 Örnek teşkil etmesi bakımından Lagina Kutsal Alanı’nın yaklaşık 600 m kuzeybatısında yer alan

Koranzada bulunan Mimari Terrakottalar ile ilgili değerlendirmeler için bkz. Akkurnaz 2015, 45-70.

118 Erlich 2015, 5.

119 Metodolojik bir tartışma için bkz. Ucko 1968, 409-444; Voigt 1983, 186-95; Erlich 2015, 4. 120 Erlich 2015, 5.

25

Hellenistik Dönem figürinlerinin çoğunluğu mezarlarda bulunmuştur. Bu nedenle mezar hediyesi olarak kabul edilmektedirler. Bunun açıklaması ise mezar hediyelerini ya tanrılara sundukları ya da bu hediyelerin ölenlerin yanında Hades’e eşlik ettiği şeklinde yorumlanmaktadır121.

2.1. Tarihsel Gelişim Süreci

Koroplastik sanatı, çağdaşı heykel sanatındaki gelişim kronolojisinde incelenmektedir. Richter’e göre, buluntu yeri neresi olursa olsun, tüm örnekler heykel ve kabartmalarda görülen Geometrik, Arkaik, Klasik ve Hellenistik gelişim düzenini izlemektedir. Tarihin en erken dönemlerinden itibaren terrakotta figürinlerin üretimi sağlanmıştır. Myken Dönemi’nde terrakotta figürinlerin yapımı oldukça yaygındı. Bu dönemden sonra yani yaklaşık MÖ 9-8. yy’dan sonra antik dönemde kesintisiz bir terrakotta figürin üretimi izlenebilmektedir. Zamanımıza kadar çok sayıda korunagelmelerinin nedeni bu figürinlerin görevlerini tamamladıktan sonra yeni adak hediyelerine yer açmak için topluca gömülmüş olmalarıdır. Örnekleri Attika, Boeotia, Euoe, Girit, Argos Heraion’u, Sparta, Perachora, Korinth, Girit, Tarsus, Rodos, Güney İtalya ve Sicilya’da görülmektedir. Bu merkezlerde yapılan kazılarda toplu şekilde sayısız tipteki terrakotta figürinler gün yüzüne çıkartılmıştır122.

Geometrik ve Arkaik Dönem123 terrakotta figürinlerin konuları işlevleriyle doğru orantılıdır ve bu nedenle daha kısıtlıdır. Tapınaklara adak hediyesi amacıyla üretilmiş olan bu dönem figürinleri, adandıkları tapınağın kültüne bağlı olarak ikonografik özellikler gösterirler. Bunların birçoğu elle biçimlendirilmişlerdir. Fakat kalıptan çıkma bir baş ya da tümü kalıpla yapılmış örneklerde görülebilmektedir. Genel olarak atlar, at binicileri ve kuş figürinler görülmektedir. Bazı örneklerde ise söz konusu figürler vazo kapakları için tutamaç görevi görmüştür. Geometrik Dönem örnekler arasında Boeotia buluntusu olan çan gövdeli, uzun boyunlu, yassı yüzlü ve düz bacaklı figürler en erken örnekleri oluştururlar. Üretim tekniği incelendiğinde gövdenin çarkta çekildiği ve kalan bölümlerin elle biçimlendirildiği görülür. Gövde üstüne, aralarında kuş ve hayvan figürleri olan boyalı bezemeler yapılmıştır124.

MÖ 7. yy’da Boeotia’da çanak çömlek üretiminin yanında terrakotta figürin

121 Lila 2017, 1-2.

122 Richter 1984, 192. Myken Dönem’i terrakotta figürinler ve konuları hakkında ayrıntılı bilgi için ayrıca

bkz. Mollard-Besques 1963a, 39-40; Richardson 2001.

123 Anadolu ve dışındaki Arkaik Dönem yerleşimler, figürünleri ve teknik özellikleri için bkz. Mollard-

Besques 1963a, 50-52.

26

üretimine de devam eder125. Cyprus’daki kazılarda bu döneme ait örneklerin çoğunluğu elle biçimlendirilmiştir. Bazı eserlerde gövdenin çarkta çekildiği, boyun ve baş kısmının elle yapıldığı görülmektedir. Savaşçılar, biniciler, müzikçiler, su taşıyıcıları ve kutsal hayvanlar kısıtlı çeşitlilik içerisinde sevilen konuları oluşturur. Bunların dışında, ellerinde çeşitli hayvanlar, meyveler ve çiçekler tutan adak sunan genç kız betimlemeleri de ağırlıktadır126. MÖ 7. yy’ın sonlarında, Attika’da köşeli gömütlerin kaplamasını oluşturan terrakotta dilimler, protesis sahnesini oluşturan figürlerle bezenmiştir127.

MÖ 6. yy’ın 2. yarısında, sınırlı çeşitlilik içerisinde ayakta duran ya da ağırbaşlı bir biçimde oturan, kimisi elinde bir kuş, bir çiçek ya da bir meyva tutan kadınlar yapılmıştır128. Kadınların kucağında çocuk taşıdığı örneklerde vardır. Ayrıca hayvanlarda sevilen konular arasındadır129.

Geç Arkaik Dönem terrakotta figürinler arasında Boeotia’da günlük işlerle uğraşan erkek ve kadın figürinleri bulunmuştur. Elle biçimlendirilen örnekler arasında yemek ya da ekmek pişiren, müzik ile uğraşan, çocuklara bakan, odun kıran ya da saç kesen figürinler görmek mümkündür.

Klasik Dönem’de dini kullanımın ön planda olduğu, yaklaşık otuz yıldır- oyuncaklar hariç- hiç değişmeyen terrakotta figürinler vardır130. MÖ 5. yy’ın 2. çeyreğinde giyisili kadın figürinler üstünlüklerini sürdürmektedir. Peplos en sevilen giyisidir. Zamanımıza dek korunagelmiş olan tüm örnekler kalıptan üretilmiş olup bu örneklerin sayısız benzerleri bulunmuştur. Konular genellikle Yunan tanrılarını kapsar, fakat günlük yaşamdan örneklerde vardır. Güney İtalya’da terrakotta figürinlerin üretiminde Lokri dışında önemli olan bir diğer merkez Tarentum’dur131. MÖ 6. yy’da başlayıp, Hellenistik Dönem’e kadar tarihlenen çok sayıda figürin burada bulunmuştur. Bunların büyük çoğunluğu MÖ 5. yy’a tarihlenmekte olup mezar hediyesi olarak kullanım görmüştür. MÖ 5. yy’ın 2. yarısından az sayıda heykelcik zamanımıza ulaşmıştır. Bu örnekler çok iyi korunmuş olup, oldukça büyüktürler ve o dönemin ünlü heykel ustalarının etkisini yansıtan anıtsallıktadırlar. En geçerli konu soylu bir anlamda ayakta duran tanrı ya da tanrıçalardır. Boeotia, Lokris ve başka yerlerde bulunan çok güzel kadın baş heykelleri ve yarım figür protomlar, Rodos’da bulunanlara benzemekle

125 Bu döneme ait örnekler için bkz. Richter 1984, Res. 326-327. 126 Richter 1984, 194.

127 Richter 1984, 195. 128 Richter 1984, Res. 334. 129 Richter 1984, 195.

130 Mollard-Besques 1963a, 58.

27

birlikte üslup yönünden daha geç bir döneme tarihlenir132.

Hellenistik Dönem terrakotta sanatı, heykeltıraşlıkta olduğu gibi konu ve biçimlerin seçiminde standartlaşmış eğilimlerin yerine birçok özelliği ile ön plana çıkar: Portrecilik, barok ve günlük hayata ilişkin gerçeklik. Genelleştirilmiş tiplere nazaran Klasik heykeltıraşlığa göre bir çeşitlilik sunar. Gerçeklik ön plandadır. Bu gerçeklik içerisinde günlük sahneler yer alır133.

Hellenistik Dönem figürinler Arkaik ve Klasik koroplastik sanatını simgeleyen dini özelliklerden uzaktır134. Bu bağlamda dinsel konular daha esnekleşmiş, betimlenen tanrı ve tanrıçalar farklı bir öz ve biçim içerisinde betimlenmiş, saygınlığına daha az önem verilmiştir135. Tam tersine teknikleri çoğu zaman o kadar doğaldır ki bu figürinlerin yalnızca ölümlüleri temsil ettiği yaygın bir şekilde kabul görmüştür. Ancak bu görüşler evrensel değildir. Bazı en doğal figürinlerin bile tanrılara işaret ettiğini ispatlayan durumlarda söz konusudur. MÖ 5. yy’da başlayan süreç tamamlanarak, sanattaki bölgesel farklılıklar neredeyse tümüyle ortadan kalkmıştır. Bu dönemde teknik mükemmeliyet doruk noktasına ulaşmıştır136. Figürinler kalıp tekniği ile üretilmiş olup ön ve arka yüzleri

Belgede Stratonikeia koroplastiği (sayfa 31-43)

Benzer Belgeler