• Sonuç bulunamadı

Anadolu’da Figürin Üreten Atölyeler

Belgede Stratonikeia koroplastiği (sayfa 43-58)

Harita 3: Dünya ve Anadolu genelinde figürin üreten önemli merkezler

Koroplastik sanatı Hellenistik Dönem boyunca Anadolu’da çok gelişmiştir. Bu gelişimin nedeni ise Tanagra atölyelerinin Anadolu’daki temsilcisi olan Myrina’nın Geç Hellenistik-Erken Roma Dönem’inde üretim yapan atölyelerinin Anadolu’daki koroplastik atölyelerine öncülük etmesiyle ilişkilidir. Bu dönemde Yunanistan’ın dışında, ana üretim merkezleri iyi derecede terrakotta figürin üreten Anadolu atölyelerine kaymıştır. Bunların büyük bir kısmı, yerel killeriyle ithal Tanagra örneklerini kopyalamış ve yeniden tasarlamıştır. En önemli merkezler Myrina, Priene, Pergamon, Smyrna,

31

Knidos, Tralleis ve Herakleia Pontica’dır (Harita 3). Bu merkezlerin atölyelerinde kullanılan kil çeşitlilik göstermektedir. Gerek renk gerekse içerdiği katkı maddeleriyle diğer merkezlerin kilinden rahatlıkla ayrılabilmektedir154. Anadolu’da birçok atölye Roma İmparatorluk zamanlarına kadar üretimlerine devam etmiştir155. Özellikle Myrina, Smyrna, Stratonikeia ve Tarsus’ta156 Erken Roma İmparatorluk Dönemi’nde üretim artmıştır. Bu merkezler içerisinde çok önemli bir yere sahip olan Myrina atölyesi, MÖ yaklaşık 100 yılında, Tanagra’daki terrakotta endüstrisinin son bulmasıyla terrakotta açısından oldukça önemli bir yerleşim haline gelmiştir157.

Figürinlerin üretimi yerel farklılıklara rağmen büyük bir benzerlik sunar. Troia’daki terrakottalar çoğunlukla 1932-8 yıllarında Amerikan kazılarından gelir158. Teknik olarak komşu atölyelerle kıyaslandığında üretimler oldukça taşradır. Üretim kronolojik olarak MÖ 3. yy’dan MÖ 1. yy’la kadar yayılır. Oturan tanrıça Kybele'nin varyasyonları, Tanagra tarzı giyimli kadın figürlerin yanı sıra, "Doğu tipi Aphrodit"159 olarak bilinen oturan çıplak kadın figürleri başlıcalarıdır160.

Terrakotta figürinlerin yapımında, Geç Hellenistik Dönem’de önde gelen merkezlerden birisi de Anadolu’da Myrina kentidir161. Aiolis'te nispeten önemsiz görülen

Myrina162, bugüne kadar Anadolu’da en fazla sayıda terrakottanın bulunduğu yer ve Anadoluda Tanagra sitilinin devamını sağlayan merkezdir. MÖ 3. yy ile MS 1. yy arasına

154 Myrina: Dokusu oldukça iyi, çoğunlukla mikalı, renk olarak genellikle soluk portakal, geç örneklerde

kırmızı renk de izlenebiliyor. Tanagra: Oldukça yumuşak ve yüksek kaliteli bir hamur. Hamur rengi çok çeşitli sarı, açık portakal, açık kahverengi olabiliyor. Aleksandria: Genel olarak Mısır terrakottaları Nil kili olarak isimlendirilen kaba kahverengimsi bir tonda olurlar ancak Aleksandria’da yaratılmış bir başka grup terrakotta da vardır; bunlar renk olarak açık kahverengiden açık sarıya doğru giden bir ton gösterirler, bunlar nil kiline göre daha iyi kalitedirler Smyrna: Portakal veya soluk portakal renkte, çok parlak bir yüzeye sahip ve sıklıkla da özü gri kalan bir hamur, altın yaldızla kaplama işçiliği de en büyük özelliklerinden. Pergamon: 3. yüzyıl ince duvarlı, iyi pişmiş, yüzyılın ikinci yarısından sonra daha kalın duvarlı oluyor. MÖ 1. yüzyıl, sarımsı renkte, iyi pişirilmiş. MÖ 1. yüzyıl, sarımsı bir renkte, iyi kalitede, Diphilos dönemi, porselen özelliğinde, koyu renkli, sert. MS 1. yüzyıl İmparatorluk çağında, çok sert pişmiş, yüzeyi cilalı. Troia: Genellikle kumlu, az mikalı orta sertlikte; hamur rengi kahverengimsi sarıdan grimsi kahverengine doğru değişmekte. Priene: Oldukça yüksek kaliteli parlak yüzeyli ve çoğunlukla mikalı bir hamur. Hamur rengi parlak ve soluk portakal rengi ile kahverengi arasında değişmekte. Tarsus: Kırmızı ya da portakala çalan toprak rengi ile kremsi ve yeşilimsi beyaz toprak renkli hamur her iki tür de iri tanecikli. Amisos: Yumuşak, soluk sarı ve koyu kahverengi ve özü gri renkte (Işın 2007, dn. 63).

155 Mısır'da, daha sonraki dönemlerde de kaliteli sanat yapıtlarının yapılmasına devam edilmiştir. 156 Tarsu figürinleri hakkında en güncel kaynak için bkz. Rous-Yalçın 2018, 1-23.

157 Higgins 1963, 25.

158 Daha öncesinde 19. yüzyılın ortalarında F. Calvert, 1870-1894 yıllarında H. Schliemann tarafından

birçok figürin bulmuşlardır.

159 Bu tip Aphrodit, Hellenistik Dönem’in doğu terrakotta sanat atölyelerinde özellikle sık görülür. 160 Troia koroplastiği ve özellikleri için ayrıca bkz. Thompson 1963b; Mollard-Besques 1963a, 83-84. 161 Richter 1984, 203.

162 Adını Amazon kraliçesinden alan Myrina, Aolis bölgesinin en güzel kentlerinden biridir. İzmir’in Aliağa

ilçesinin hemen kuzeyinde, deniz kıyısında bulunur. Güzelhisar Çayının’da denize döküldüğü yerde yer alır. Bu çay Antik Çağda “Pytikhos”, 19. yy’da ise “Kocaçay” adıyla biliniyordu. Kaçak kazılar ve sonra Fransız kazılarında ortaya konan binlerce terrakottatan yapılmış heykelcik Myrina’yı ünlü yapmıştır.

32

tarihlenen yaklaşık 2000 figürin, Smyrna ve Pergamon arasında kalan nispeten önemsiz Myrina kentindeki mezarlardan bulunmuştur163. Bu mezarlıklar yıllarca köylüler tarafından soyulmuştur. Kentteki sistematik kazılar ise 1880’den 1882’ye kadar Fransız arkeologlar tarafından yürütülmüştür164. Atölyesi Geç Hellenistik-Erken Roma merkezi olması nedeniyle pek çok atölyeye de öncülük etmiştir. Bu durum birebir aynı kalıpların kullanılması ve imza atma geleneğinin devam etmesi ile de görülür165.

Myrina diğer yerleşimlerde benzeri bulunmayan, daha büyük oranlarda ve iyi kalitede üretimin yapıldığı bir yerleşimdir. Bu buluntular mezar buluntusu olmaları nedeniyle kolay tarihlenmekte ve iyi kalitede örnekler vermektedir. Erken Hellenistik Dönem Tanagra üslubu ile karakterize olmuşken, Geç Hellenistik Dönem Myrina ile karakterize olmaktadır166. Bulguların çokluğu ve mükemmel korunma durumu, Geç Hellenistik Dönem’de Myrina atölyesini en önemli hale getirmiştir. Bununla birlikte bu sonuç terrakotta sanatı alanında büyük bir geleneği olan komşu atölyelerde buluntu sayısının az olması nedeniyle kısmen gerçektir167.

Atölye çalışmalarının en erken örnekleri MÖ 250 civarlarında izlenir. Geç Klasik ve Erken Hellenistik Dönem boyunca Atina ve Tanagra’da geliştirilen sanatsal geleneğe bağlıdır. Siyasi istikrarsızlık döneminde daha iyi bir hayat arayışıyla Kıta Yunanistan’ı terk eden terrakotta sanatçılarının Myrina’ya yerleştikleri düşünülmektedir.

Başlangıçta Tanagra stili galip gelse de, çocuklar, Eroslar, masklar ve hayvanlarla da karşılaşılmıştır. Atölyenin en iyi örnekleri MÖ 200-150 yıllarına aittir. Bu en yoğun dönem Alexandria’dan gelen terrakotta sanatçıları ya da büyük olasılıkla Pergamon heykel okulunun etkisiyle ilişkilendirilir168. O yıllardan yaklaşık MÖ 30’a kadar üretim artmış ve serbest şekillerle tasvir edilen dini ve mitolojik konular benimsenmiştir. MS 1. yy’a ait figürinler yeniliklerini kaybederek daha az özenli işçilik gösteren metalik eserler haline gelmiştir169.

Konu tercihi olarak Aphrodite’yi temsil eden kadın figürinler, Eros, Sirenler,

163 Burr 1934; Mollard-Besques 1963a, 84-88; Burn-Higgins 2001, 113-14.

164 Çok geniş bir nekropol alanı bulunmaktadır. Fransız Arkeoloji Okulu'nun 19. yy’da kent mezarlığında

gerçekleştirdiği kazılarda yaklaşık 2000 civarında örnek bulunmuştur. Bugün en iyi örnekler, Louvre Müzesi, Istanbul Arkeoloji Müzesi, Atina'daki Fransız Okulu, Boston'daki Güzel Sanatlar Müzesi, British Müzesi, Pergamon Müzesi ve Smyrna Müzesi arasında paylaşılıyor. 19. yüzyılın sonunda Myrina'da yaklaşık 5000 mezar kazıldığı dikkat çekicidir (Higgins 1963, 26; Richter 1984, 203; Lila 2017, 2).

165 Stratonikeia, Tralleis ve Pergamon örneklerinde imza atma geleneği devam etmiştir. 166 Higgins 1963, 25.

167Örneğin, Pergamon’dan bazı figürinler Myrina'dakilerle üslup olarak benzeşmektedir, ancak Pergamon

mezarlığı henüz kazılmadığı için bize istisnai örnekler verebilir (Lila 2017, 2).

168 Töpperwein 1976, 171-2, 193-8.

33

groteskler, mitolojik figürler ve Praksiteles'in Knidos Aphroditesine benzeyen terrakotta kopyaları görülür. Genel olarak ortalama sanat eserlerinin sınırlarını aşan yerel teknik belirgindir.Bu yeni eğilimler, esasen Nike ve Eros170 figürinlerinin, güçlü bir esneklik ve hareketi ortaya çıkaran kanatlı figürlerin yanı sıra mükemmel tekniğin kullanılmasıyla da oluşturulmuştur. Figürinler pişirme aşamasından önce birleştirilen birçok farklı kalıptan üretilmiştir. Bu stilin en popüler örneklerinden biri olan oturarak sohbet eden iki kadın şu anda British Müzesi’nde sergilenmektedir171. Bu örnek aynı zamanda o dönemin

insanlarının yaşantısından bir kesiti tanıtmaktadır172.

Myrina mezarlıklarında bulunan sayısız figürinlerin ölünün yakınları yerine geçerek, öbür dünyada onlara eşlik edeceği düşüncesiyle tasarlanıldığı düşünülmektedir. Mantosuna sarınmış figürinleri ilk kez Tanagra’da görmüştük. Bu tip Myrina’da devam eder. Tercih edilen Kanatlı Eros ve Nike figürinleri için ise canlılar adına yaşam sevincini simgelemek ve yer altı ile yer üstü dünyalar arasındaki çelişkiyi vurgulamak şeklinde yorumlanmıştır173.

Benzer örnekler Stratonikeia figürinlerinde de görülmekte olup ikonografi Myrina atölyelerinden ödünç alınmış olmalıdır. Bu da atölyelerin aynı kalıp üretiminden ziyade ikonografik anlamda da birbirlerini etkilediklerini gösterir. Bazı benzer Myrina örnekleri, özellikle fil, yunus üzerinde Eros, bazı Aphrodite ve Ephebos tipleri Stratonikeia koroplastiğinde yerini almıştır. Bu durum Stratonikeia’nın Myrina gibi önemli bir üretim merkezinden etkilendiği ve eserlerine yansıttığı sonucunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu bağlamda çevre yerleşimlerde, üretimin olduğu önemli bir kent konumundaki Stratonikeia’dan etkilenmişler ya da etkilemişlerdir. Özellikle Hyllarima174 ve Mylasa bu etkileşimin olduğu kentlerdir. Böylelikle Hellenistik Dönem boyunca tasarlanan prototipler komşu kentler arasında gidip gelmiş ve birbirlerinin repertuarlarını beslemişlerdir.

MÖ 60 ve MÖ 30 yılları arasında Myrina’daki zanaatkârlar genellikle terrakotta figürinlerini imzalamışlardır175. Üslup analizine dayanan araştırmacılar, farklı atölye

170Eros, Myrina’da en popüler tiptir. MÖ 200 yılına kadar genç tasvir ediliyordu; daha sonra tasvirler erken

çocukluktan ergenliğe kadar uzanıyordu. Bu konudaki bazı karakteristik varyasyonların sunumu için bkz.

Higgins 1967, Tab. 55.

171 Lila 2017, 2. 172 Richter 1984, 203. 173 Mrogenda 1996, 107.

174 Hyllarima antik kenti Çine çayının (Marsyas) küçük kollarından biri olan Meselve’nin sınırları

içerisindeki alçak ve yayvan bir tepe olan Maltepe üzerindedir. Yerleşim, Karca-Yunanca çift dilli bir yazıt sayesinde tanımlanabilmiştir (Laumonier 1934, 345, n. 39).

34

çalışmalarını ve aynı zamanda Myrina’da yıllar boyu çalışmış olan isimsiz terrakotta sanatçılarını ayırmayı başarmıştır. Myrinayla başlayan imza geleneği uzun yıllar boyunca devam eder. En üretken ve iyi kanıtlanmış imzalar Diphilos176 ve Menophilos dur177. Bu imzalar terrakotta sanatçılarına değil, çoğunlukla terrakotta atölyesi sahiplerine atfedilir. Bu atölye sahiplerinden biri olan Menophilos, yeterince zengindi ve daha üst bir sosyal sınıfa aitti178. Diphilos, dökümlü kadınlar, Aphrodite, Eros ve gruplar da dâhil olmak üzere heykel tarzında terrakotta figürinler yapmıştır. Eserleri dikkate alınmıştır ancak sıkıcı tarzda, kalitesiz ve bitmemiş yüzeylere sahiptir. Menophilos daha iyi kalitede terrakotta figürin üretmiştir179. Daha sonraki terrakotta eserlerde belki de seri üretimden kaynaklanan çöküşün ilk işaretleri belli olmaya başlamış ve imzalarda da belirgin bir düşüş yaşanmıştır180. Teknik mükemmel kalırken, figürinler sürekli olarak yeniliklerini kaybetmiştir. Düşüşün bir nedeni de bronzun ucuz hale gelmesidir181. Felaket getiren MS 106 depremi ile kent harap olmuş, yeniden onarılmış ve Hıristiyanlığın yayılmasıyla önemini kaybederek atölyenin etkinliği son bulmuştur182.

Kyme koroplastik sanatı, konu türlerinde büyük üslüp benzerlikleri ve kil kullanımında Myrina ile büyük benzerlik sunar. Bu yaygın eğilimler iki şehrin yakın olmasından kaynaklanır. Buna rağmen, üretim Myrina’ya göre biraz daha kabadır. Bezemede görülen parlak boya kullanımı oldukça tuhaf olsa da Smyrna’da da görülür.

Smyrna, Anadolu’nun orijinal terrakotta üreten merkezlerinden biridir. Şehir MÖ 288 civarında eski konumuna çok yakın mesafede Büyük İskender’in generali olan Lysimakhos tarafından yenilenmiştir183. İmparatorluk yıllarında ise zirveye ulaşmıştır184. Aslında daha günümüze kadar devam eden yerleşim, sistematik kazıların yapılmasını imkânsız hale getirmiştir. Smyrna'dan bulunan, Avrupa ve Amerika Birleşik

176 Higgins 1963, 27; Mollard-Besques 1963a, 85 vd.

177 Higgins 1963, 27; Mollard-Besques 1963a, 85 vd.; Kepçe-Gerçeker 2011, 14. 178 Mollard-Besques 1983, 22-30.

179 Burford 1972, 107.

180 Hellenistik Dönem son bulup Roma İmparatorluğu hâkimiyetinin başlamasıyla üretim son bulmamıştır.

Özellikle İmparatorluğun doğu kısmında, en az dört yüzyıl boyunca terrakotta üretiminin devam ettiği ele geçen buluntular ışığında ispatlanmıştır. Bu dönemde özellikle Mısır gibi bazı bölgelerde standardın hala yüksek olduğu görülmektedir. Fakat bütün Roma terrakottaları için bu durum söz konusu değildir. Standardın düşmesindeki sebeplerden birisi, bronzun zamanla ucuz bir malzeme haline gelmesi ve terrakottaya olan rağbetin azalmasıdır.

181 Higgins 1963, 27.

182 Vardar-Yavaşlı 2016, 167.

183Eski şehir MÖ 627'de yıkılmıştır ve aynı yere yerleştirilmemiştir.

184Birçok antik yazar, şehrin ihtişamından ve güzelliğinden bahsetmektedir. Strabon, kenti Ionia’nın en

35

Devletleri'nin en büyük müzelerinde sergilenen figürinler - çoğunlukla baş parçacıkları- genellikle şehrin konut bölgelerinden gelen yasadışı kazılarda ortaya çıkarılmıştır185.

Smyrna figürinleri MÖ 1. yy’dan MS 106 yılına tarihlenirken, bölgede meydana gelen büyük deprem şehir sakinlerini uzun süre boyunca kenti terk etmeye zorlamıştır. Kent MS 178 yılındaki depremde hasar görene kadar Hellenistik dönemlerden terrakotta figürinler üretmiştir. Farklı bir kilden yapılmış olan terrakottaların çoğunun güvenli bir kaynağı yoktur186. Kahverengiden kırmızıya değişen kil renkleriyle kolayca tanınırlar. Kil ince ve homojen olup, altın ve gümüş mika içerir. Bazı örnekler renklerini korumaktadır. Pişirme deliklerinin çok küçük olduğu ya da hiç olmadığı görülür. Genel olarak yapımı çok dikkatlidir, sanatçıların az sayıdaki imzası hayatta kalırken arka yüzler nadiren işlenmeden bırakılır187.

Konularda genel olarak Klasik ve Hellenistik Dönem’in büyük terrakotta sanat eserlerinde popüler olan Herakles, çeşitli atletler ve tanrılar hâkimdir188. Bir başka gözde

konu ise Tanagra tarzında giyinen kadın figürinlerdir189. Repertuarında el yapımı minyatürler de görülürken, grotesk figürinler özel bir kategoridir190. Bu gruba giren figürinlerin anlamları tartışmalıdır ve olasılıklar apotropaik veya kült nesnelerden tiyatro hatıralarına kadar uzanmaktadır191. Bu tiplerin muhtemelen hastalıklarından dolayı vücudu bozulmuş gerçek insanları temsil ettiği düşünülmektedir192.

Smyrna’nın terrakotta stili193, Myrina’yla büyük benzerlikler gösterir. Muhtemelen aynı sanatçılar her iki kentte de çalışmış, belki de benzer kalıpları kullanmışlardır. Benzer bir ilişki olasılıkla Pergamon ve Kyme’de de vardır. Öte yandan Smyrna atölyesinin bazı konu tipleri -siyah figürler ve grotesk figürler- İ Alexandria’nın terrakotta sanatına atıfta bulunur. Böylece bu kentle yakın siyasal ve sanatsal ilişkileri

185 Myrina'da olduğu gibi, bu figürin evlerde değil de mezarlarda bulunması, onların kötü durumlarını haklı

çıkarmaktadır. Şaşırtıcı bir şekilde, müzelerde ya da diğer koleksiyonerlerde olan cesetlere kıyasla, mevcut kafaların büyük bir benzerliği var. Olası bir açıklama, yasadışı ekskavatörlerin figürinlerin çoğunluğunu parçalı biçimlerde buldukları ve baş parçaları toplanmayı tercih ettiklerini, ancak cesetlerini tahrip edip onlardan kar sağlamayacaklarını varsayarak yaptıklarını belirtti.

186 Besques 1972, 153-6; Burn-Higgins 2001, 127-8.

187 ‘Masimus’ adı altında bir terrakotta sanatçının imzası, şu anda British Müzesi’nde bulunan Smyrna'daki

bir heykelcik üzerinde hayatta kalmıştır. Adı, ‘Maximus’un başka bir versiyonu olmalıdır.

188 Araştırmacılar büyük plastik sanatının tanrıları temsil eden figürinler üzerindeki farklı etkilerini kabul

etmektedir. Herakles’in özellikle popüler modeli dışında Zeus, Hermes, Dionysos, Apollon, Ares, Satyrs ve Artemis Ephesian modelleri görülmektedir.

189 Bu tipin ayrılmaz örnekleri azdır. Bazılarının Ahprodite’yi temsil ettiği düşünülmektedir. 190 Besques 1972, Pl. 221-47, 306-323, 324-31.

191 Garland 1995, 105–122; Burn-Higgins 2001, 128.

192 Bu figürler çoğunlukla dans veya oyunculuk olarak tasvir edilmiştir. Muhtemelen, yaşamak için

sokaklarda fiziksel kusurlarını sergileyen dilencileri temsil ettiler. Ayrıca, dini törenlere katılan ya da sadece komedyenler olarak seçmen olarak görülüyorlardı.

36

güvence altına alır. Smyrna'daki figürinler antik dünyada çokça takdir edilmiştir. Bu figürinler Myrina, Priene, Pergamon, Troia, Tarsus, Delos, Atina, Cyprus ve Karadeniz şehirlerine ihraç edilmiştir194.

Hellenistik Dönem’de Pergamon195, Mysia’nın196 en büyük kenti olup Attalos Hanedanı tarafından yönetilmiştir. Başta mimarlık ve heykel olmak üzere Anadolu’nun o yıllardaki en önemli sanatsal merkezidir. Attaloslar aralarında seramik ve terrakotta sanatı olan tüm sanat türlerinin destekçileriydi. Pergamon koroplastiği çok iyi bilinmemektedir. 1878 yılındaki Alman kazılarında ele geçen buluntular yeterince

kamuoyuna duyrulmamıştır. Bu figürinler çoğunlukla kutsal alanlarda ve evlerde bulunmuştur. Repertuar Hellenistik Dönem’e aittir, ancak bazı güzel parçalar, Pergamon üretiminin hala keşfedilmediğini göstermektedir. Bunlar çoğunlukla genç erkekler, Aphrodite ve Eros’un çeşitlemeleridir197. Amisos, Myrina ve Smyrna gibi diğer atölyeler incelendiğinde terrakotta eserler üzerinde Pergamon sanatının 1. ve 2. yy’daki etkileri görülür. Bu bağlamda figürinler, komşuları Myrina’nın terrakotta sanatı ile büyük bir üslup benzerliği gösterir. İki atölye arasındaki yakın ilişki, Kıta Yunanistan’daki Atina ve Tanagra arasındaki ilişkiyle paraleldir. Pergamon, muhtemelen yeni sanatsal eğilimlerin üretildiği öncü merkezdi. Şüphesiz, bu başarı terrakotta sanatçılarının prototiplerini yaratan, kentteki büyük terrakotta sanatının eşzamanlı başarısından kaynaklanmaktadır. İki atölyede de ortak konular ve terrakotta sanatçılarının ortak imzaları bulunur198. En erken örnekler MÖ 5-4. yy’a tarihlenir. Paparios ve Hermokrates en çok rastlanan iki imzadır. Sonrasında Artemon ve Papias imzaları görülmeye başlanır. Buna rağmen ayrıntılı bir üslupsal karşılaştırma girişimi özellikle zordur, çünkü Myrina’nın aksine Pergamon figürleri evsel kullanım nedeniyle iyi durumda kalamamıştır199.

Ephesos’ta arkeolojik kazılar 1863 ile 1874 yılları arasında Artemis tapınağında

194 Smyrna figürinleri G. Şakar tarafından doktora tezi kapsamında ayrıntılı olarak çalışılmıştır. Detaylar

için bkz. Şakar 2015. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde Sergilenen Smyrna Figürinleri Kataloğu için ayrıca bkz. Rous vd. 2015.

195Attalos hanedanının yeri olan Hellenistik Pergamon, başta mimarlık ve heykel olmak üzere o yıldaki

antikçağ Anadolusu’nun en önemli sanatsal merkeziydi. Bu önemini kazanmasında coğrafi konumunun yanı sıra Attaloslar hanedanının kraliyet ailesini bilim ve sanatın korumacılığı ışığında göstermeyi amaçlayan dış politika gütmesi de etkili olmuştur. Bu politikanın etkinliği konusunda hiçbir şekilde savaşçı olmayan bir amaca hizmet eden Kraliyet Kütüphanesi’nin varlığı önemlidir (Üreten 2008, 438).

196 Mysia bölgesi Anadolu'nun kuzeybatısında olup kuzeyde Bithynia ve Propontis, güneyde Lydia, batıda

Ege Denizi, doğuda ise Phrygia ile sınırlandırılmıştır (Strab. XII-IV. 4-5, XII-VIII. 1; Sevin 2001, 43-55).

197 Pergamon koroplastiği ve özellikleri için bkz. Mollard-Besques 1963a, 84.

198 İki atölyenin üretimlerinde kil ayrımını yapmak kolay değildir. Myrina’da bulunan bazı figürinler belki

de Pergamon’da üretilmiştir. Üslupsal karşılaştırma girişimi Myrina eserlerinin aksine, Pergamon’da figürünlerin evde kullanılması ve iyi durumda kalmadığından dolayı oldukça zordur.

37 gerçekleştirilmiş ve çok sayıda figürin gün yüzüne çıkartılmıştır200. Bu eserlerin çoğunun

yayınları yetersizdir ve tarihlendirmeleri de zordur. Ephesos atölyesinin güvenli şekilde Hellenistik Dönem’e tarihlendirilecek örneği azdır. Buna rağmen kentin o dönemde Anadolu’un en büyük üretim merkezlerinden biri olduğu bilinmektedir. Üretilen kırmızımsı kil çok özgündür ve genellikle mika ve diğer malzeme karışımlarını içermektedir. Yaygın figürler ayakta duran kadınlar, Aphrodite’nin varyasyonları ve çoğunlukla kadın ve erkek başlarıdır. Karakteristik olarak komşusu Smyrna’nın terrakotta üslubuna benzemekte olup tipleri içinde grotesk figürinler de yer almaktadır201.

Priene’nin Hellenistik Dönem terrakotta sanatı büyük ilgi görür. Yeni kent, MÖ 350 civarında bugünkü yerine taşınmıştır. Kentte görülen figürinler başta Athena Polias, Demeter ve Kore kutsal alanlarından olmak üzere kentin yerleşim alanlarından da bulunmuştur.Geniş üretim kronolojisi MÖ 3. ve 1. yy’lar arasındadır.Priene kili iyidir, farklı malzeme katkıları olan sabunsu bir dokudadır. Rengi turuncu ve kahverengi arasında değişir. Korunan imza sayısı dikkate değerdir. Konuya giysili kadın figürler hâkimdir ve mevcut örnekler kusursuz kalitededir. Myrina atölyesinin en iyi örneklerini andırırlar, ancak oluşturulmuş kil tipleri ve bazı yerel konularıyla ayırt edilebilirler. 50 cm’ye ulaşan büyüklükleriyle bazı figürinler büyük terrakotta parçalarının ucuz temsilcileri olduklarını gösterir, tapınaklarda adak sunuları veya evlerde dekoratif objeler olarak kullanılmışlardır. Günlük sahneleri temsil eden natüralist figürler yerel bir özelliktir.

Tarsus’ta en erken figürin örnekleri Kalkolitik Dönem’e aittir. Elle

Belgede Stratonikeia koroplastiği (sayfa 43-58)

Benzer Belgeler