• Sonuç bulunamadı

Kendisine Tebliğ Ulaşanlardan Bazısı İşitenlerden Daha İyi Belleyendir

2. RÂVÎNİN DURUMU

2.1. Kendisine Tebliğ Ulaşanlardan Bazısı İşitenlerden Daha İyi Belleyendir

Konuyla ilgili hadisimiz Buhârî'nin "Benden kendisine tebliğ ulaştırılanlardan bazısı bizzat işitenden daha iyi belleyicidir" bâb başlığında geçmektedir. Hadis şu şekilde geçmektedir: ِنَمْح َّرلا ِدْبَع ْنَع ،َني ِريِس ِنْبا ِنَع ،ٍن ْوَع ُنْبا اَنَثَّدَح :َلاَق ، ٌرْشِب اَنَثَّدَح :َلاَق ،ٌدَّدَسُم اَنَثَّدَح ،ِهيِبَأ ْنَع ،ََ َرْكَب يِبَأ ِنْب ِب ٌناَسْنِإ َكَسْمَأ َو ،ِه ِريِعَب ىَلَع َدَعَق َمَّلَس َو ِهْيَلَع ُالله ىَّلَص َّيِبَّنلا َرَكَذ ِهِماَط ِخ - ِهِماَم ِزِب ْوَأ - :َلاَق « اَذَه ٍم ْوَي ُّيَأ » ، :َلاَق ،ِهِمْسا ى َوِس ِهيِ مَسُيَس ُهَّنَأ اَّنَنَظ ىَّتَح اَنْتَكَسَف « ِرْحَّنلا َم ْوَي َسْيَلَأ » :َلاَق ،ىَلَب :اَنْلُق « اَذَه ٍرْهَش ُّيَأَف » ىَّتَح اَنْتَكَسَف ِب ِهيِ مَسُيَس ُهَّنَأ اَّنَنَظ :َلاَقَف ،ِهِمْسا ِرْيَغ « ِةَّج ِحلا يِذِب َسْيَلَأ » :َلاَق ،ىَلَب :اَنْلُق « ،ْمُكَضا َرْعَأ َو ،ْمُكَلا َوْمَأ َو ،ْمُكَءاَمِد َّنِإَف َبِئاَغلا ُدِهاَّشلا ِغِ لَبُيِل ،اَذَه ْمُكِدَلَب يِف ،اَذَه ْمُك ِرْهَش يِف ،اَذَه ْمُكِم ْوَي ِةَم ْرُحَك ،ٌما َرَح ْمُكَنْيَب َغِ لَبُي ْنَأ ىَسَع َدِهاَّشلا َّنِإَف ، ُهْنِم ُهَل ىَع ْوَأ َوُه ْنَم » 177

Müsedded, Bişr'den Bişr İbn Avn'den o da İbn Sirin'den, İbn Sirin de Abdurrahman b.Ebi Bekre'den o da babasından tahdîs etti ki: Ebu Bekre Peygamberimizden bahsederken şöyle dedi: Rasulullah (vedâ haccında ) devesinin üzerine oturdu. Devenin dizginini bir adam tutuyordu. Rasulullah

-Bu gün hangi gündür? diye sordu. Biz sukut ettik. Öyle ki başka isimle isimlendirecek zannettik

-Kurban günü (bayramı) değil mi? diye buyurdu -Evet, dedik. Daha sonra

59 -Bu ay hangi aydır? diye buyurdu

Yine sükût ettik öyle ki başka isimle isimlendirecek zannettik.

-Zu'l-hicce değil mi? diye buyurdu. -Evet, dedik

Bunun üzerine şöyle buyurdu:

-Kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız bu belde içinde, bu ayda, bu günün haramlığı kadar birbirinize haramdır. Burada hazır bulunanlarınız, burada bulunmayanlara bunu tebliğ etsin. Olabilir ki hazır olan kimse bunu daha iyi anlar birine tebliğ eder.

Öncelikle ٍعِماَس ْنِم ىَع ْوَأ ٍغَّلَبُم َّبُر şeklinde bir bâb başlığının niçin konulduğu hususunu belirtmek gerekir. Başlık peygamberimizin "benden kendisine tebliğ ulaşanlardan bazısı beni işitenlerden daha iyi anlar" ifadesini açıklamak üzere konulmuştur. Bir önceki babada yine kendisine tebliğ ulaşanın durumundan bahsedilmişti ki orada kendisine tebliğ ulaşan halkada oturur vaziyette idi. Bu bâbda da yine kendisine tebliğ ulaşan kişinin durumu ifade edilmiştir. Şeyh Kutbeddin dedi ki: Buhârî, kendinde ilim ve fıkıh bulunmayan birinden, tahammülün câiz olduğuna

delil getirmek için böyle bir bab başlığı koymuştur.178

Başlık altındaki hadis incelendiğinde görülüyor ki bab başlığı ile ilgili olan kısım daha çok hadisin sonundaki cümle ile alakadardır. Hadiste Peygamber'imizin vedâ hutbesinden bir kesit sunulmakta sonunda ise Peygamber'imizin, anlattıklarını işitenlere hitaben, burada bulunmayanlara bunları tebliğ edin şeklinde bir telkini söz konusu olmuştur. Biz kendi çalışmamızda râvînin durumuyla ilgili başlık açtığımız için hadisi bu yönüyle ele alacağız. Aslında bu hadiste daha çok hadis rivayetini özendiren bir mana dikkati çekmektedir. Çünkü tebliğ edin diye emir ifadesi geçmektedir. Ama biz hadisin bu yönünü, farklı bir tarikle, ileride açacağımız rivâyetü'l-hadîs başlığı altında inceleyeceğimiz için burada daha çok râvînin durumuna müteallik meseleleri mevzubahis edeceğiz.

60

Bu başlığın girişinde râvînin durumu ile ilgili açıklamalarda bulunmuştuk. Bu hadiste de kendisinden rivayet alınacak kimsenin yani râvînin durumuyla ilgili bir ayrıntıyı İbn Hacer şu şekilde ifade eder: Kendisinden rivayet alınacak kişide kemal ehliyeti olamazsa ondan rivayet almak câizdir. Râvînin rivayet ettiği şeyin ne

manaya geldiğini bilmesi şart değildir.179

Yani hadisin râvîsi cahil olursa ondan hadis almak câiz olur. Bu cahil kişi hadisi almak ile görevlendirilmiş ise o bu durumda

âlim sayılır.180

Hadiste Peygamber'imizin umuma hitabı var. Peygamber'imiz bu hitaptan sonra herhangi bir sınırlandırma koymaksızın şâhid olanların gâib olanlara, -burada şahit olanlar orada bulunanlar, gâib olanlar orada olmayanlar manasına gelmektedir- 181

anlattıklarını tebliğ etmesini istiyor. Devamında da bu isteğine açıklama getirecek şekilde "burada bulunmayanlar burada bulunanlardan bunu daha iyi anlayabilir" ifadesini kullanmıştır. Bu olaydaki tebliğ edin tarzındaki umumi ifade orada bulunanlardan câhil, âlim ayırt etmeksizin, herkese bu hakkı ve emrin gereğini yapma yetkisi vermiştir. Bundan dolayıdır ki şârihler, bu hadisten râvînin âlim olmasına gerek yoktur, cahilden de rivayet alınır şeklinde bir mana çıkartmışlar.

Hadisin sonundaki "gaib olanlar şahid olanlardan daha iyi anlayabilir ifadesi ahir zamanda ilim ve anlayış olarak kendinden öncekilerden daha ileride olan âlimler geleceğini gösterir ama hadis bu manayı taklil ifadesiyle verdiği için bu genele

hamledilemez.182Bu ümmetin içinde anlayış ve hafıza noktasından sahabeden daha

üstün kişiler olabilir. Ancak bu cüzi fazilettir, İslamda saffı evvel olmaları sahabeleri

külli fazilette daha üstün yapar.183

Sonuç olarak, bu rivayetlerde özellikle usul açısından şöyle bir vurgu vardır: Hadis rivayet edecek kişinin tam ehliyetli âlim, fakih biri olmasına gerek yoktur. Bu anlamdaki özelliklere sahip olmayan birinin de rivayeti kabullenilir. Burada önemli olan duyduğunu değiştirmeden işittiği şekliyle başkasına aktarmaktır. Şimdi bu sonucun usul kitaplarındaki karşılığını görelim:

179

İbn Hacer, age, 159.

180

Kirmânî, age, 29; Kastallânî, age, 167.

181 İbn Hacer, age, 159. 182 Aynî, age, 38.

61

Usul kitaplarından yaptığımız taramalarda râvînin âlim olmasına gerek olup olmadığını ifade eden veya buna yakın bir manada müstakil bir başlık bulamadık ancak diğer başlıklar içinde bu manayı hatıra getirecek bu konuyla ilgili çağrışım uyandıracak ifadeler mevcuttur. Birkaç sayfa yukarıda İbnu's-Salah'ın râvînin özellikleri ilgi açıklamalarını sıralarken gördük ki râvîde âlim olma özelliği mâna ile rivâyet ediyorsa şart koşulmuştur. Kâdî Iyâz da bu konuda şunları söyler: İlme yeni başlayıp maharet elde edemeyen, lafızların karşılık geldiği manayı ve bunların diziliminin anlam üzerindeki etkisini bilmeyen cahil kişilerin, duyduğunu olduğu gibi aktarmak anlamındaki lafızla rivayetin dışında herhangi bir şey hikâye edip

rivayet etmesi veya yazması câiz değildir, bu ona haramdır.184

Burada da yine cahil, mâna ile rivayet edecekse izin yok lafız ile rivayet edecekse izin var sonucuna ulaşılmaktadır.

Yine neredeyse bütün usul kitaplarında geçen imam Mâlik'ten yapılan şu rivayet de konumuza ışık tutmaktadır. Mâlik demiştir ki şu dört sınıftan rivayet alınmaz bunun dışındakilerden rivayet kabul edilir: Bid'a ehli olup insanları bid'aya çağıran, sefih olup sefahetini ilan eden, Peygamber'in hadisinde doğru söylüyor olsa da insanlarla olan münasebetlerinde yalan söyleyen, bu ifade edilen durumlar

hakkında bilgi sahibi olamadığımız kişiden.185

Burada da rivayeti kabul edilmeyecek sınıflar zikredilirken cahiller ya da âlim olmayanlar diye bir madde söylenmemiştir. Bir de bunların dışındakilerden rivayet edebilirsiniz diye açıklama yapılmıştır.

Bu başlıktaki tespitimizle ilgili en açık ifadeler usul kitaplarında değil de şerhlerde zikredilmiştir. Mesela İbn Hacer bunu şu şekilde ifade eder: Kendisinden rivayet alınacak kişide kemal ehliyeti olamazsa ondan rivayet almak câizdir. Râvînin

rivayet ettiği şeyin ne manaya geldiğini bilmesi şart değildir.186

Yani hadisin râvîsi cahil olursa ondan hadis almak câiz olur. Bu cahil kişi hadisi almak ile

görevlendirilmiş ise o bu durumda âlim sayılır.187