• Sonuç bulunamadı

Ebu’l-Kas*m el-Ka’bî’nin Kabûlü’l-Ahbâr’* telif amac*, has*mlar* olarak gördü ü hadis âlimlerini küçük dü2ürebilmek ve kendince onlar*n insanlar*n gözündeki itibarlar*n* zadeleyebilmek oldu u için eserde hep bu minvalde hareket etmi2 ve hadisçiler konusunda buldu u her türlü rivayeti esere almaktan çekinmemi2tir. Tümü aleyhte yarg*lar olan bu rivayetleri de tüm hadis âlemine mal etmeye çal*2m*2t*r. Her ne kadar burada gerçek muhaddisleri tenzih etti ini söylese de, Ka’bî’nin, zemmetme konusunda muhaddislerin tümünü ayn* has*m silsilesinden görüp cerhetmeye çal*2t* * görülmektedir.

Yukar*da zikretmeye çal*2t* *m*z kaynaklardan menfî ibarelerin özellikle c*mb*zlan*p derlenmesiyle olu2turulan bu tür bir eserin ilim dünyas*nda tepkiyle kar2*lanmas* muhakkakt*r. Hassaten hadisçileri hedef alan bir eser oldu u için hadis âlimleri Ka’bî’yi bu cihetten ele2tirmi2lerdir. bn Hacer, Ka’bî’nin tercemesinde Kabûlü’l-Ahbâr’dan bahsetmi2 ve bu eserin Ka’bî’nin *tlaiyetine ve taassubuna delalet etti ini ifade etmi2tir. Yine ona göre Ka’bî bu eserde büyük muhaddislerin itibar*n* zedeleyebilmek ve onlar*n kusurlar*n* gözler önüne serebilmek için rivayetleri sahih-uydurma, sa lam-çürük olup olmad*klar*na bakmaks*z*n serdetmi2tir. Ayr*ca Ru’be’yi çok hatal* say*lanlar aras*nda zikretmesi ve sui

514 Hansu, age, s. 208

515 bn Receb, Ebü'l-Ferec Zeynüddin Abdurrahman b. Ahmed, (erhu leli't-Tirmizî, Dâru’l-Mellâh, Beyrut

1978, II, 342

516 Bkz. Kabûlü’l-Ahbâr, I, 186 517 Bkz. ae, I, 385

fehminden dolay* manas*n* anlamadan baz* hadisleri zikrederek metinlerinin mütenâk*z oldu unu iddia etmesi, eser hakk*nda bilgi sahibi olmak için yeterlidir.518

Ka’bî’ye ele2tiri yönelten bir di er muhaddis de ilk hadis usulü eserinin müellifi Ramehurmûzî’dir. Ka’bî’nin eseri telif ederken kullanm*2 oldu u kaynaklar* konusunda tespitlerini aktard* *m*z Ramehurmûzî, Ka’bî’nin bu eseri zem ve iftira ile hadisçileri karalamak için tasnif etti ini zikretmi2 ve Ka’bî’ye “E6er insafl davransayd , onun

mezhebini ele tirenlerin daha çok oldu6unu, kendi imamlar aras ndaki ihtilaf n daha geni oldu6unu, onlara yöneltilen enaatlerin daha fazla oldu6unu görecek ve böylece has mlar na yöneltti6i ele tirilerin kendileri için de geçerli oldu6unu anlayacakt ” 2eklinde ele2tiri

yöneltmi2tir.519

Kabûlü’l-Ahbâr, hadis âleminde, yukar*da aktard* *m*z ifadelerden de aç*kça

anla2*laca * üzere tepkiyle kar2*lnmakla beraber, çok da fazla üzerinde durulmaya de er bir eser olarak görülmemi2, ciddiye al*nmam*2t*r. Baz* hadisçilerin bu 2ekilde eserin genelini ele2tirmelerinin yan*nda, eserde Ka’bî’nin hadislere yönelik yapm*2 oldu u ve metin tenkidi k*sm*nda aktard* *m*z yorumlar*na da eserinde yer verip ele2tirenler olmu2tur. Örne in bn Mace 2ârihi Ebû Abdullah Alaaddin Mogultay (762/1361)’*n el- ’lam bi Sünnetihî Aleyhi’s-

selam’da Huzeyfe’den Rasulullah (s.a.v)’*n ayakta bevletti ine dair nakledilen hadisi520 2erh ederken “bu hadis için, Ka’bî’nin Kabûlü’l-Ahbâr’da “fahi bir münkerdir ve ziyadeden ba ka

bir ey de6ildir” dedi ini aktarm*2 ve “bu kötü ifadenin ancak söyleyeninin cehaletine dalalet edebilece6i” yorumunu yapm*2t*r.521

Bu ele2tiriler yan*nda Kabûlü’l-Ahbâr’dan nakillerde bulunuldu una da rastlamaktay*z. Örne in Buharî 2ârihi Bedreddin el-’Aynî (855/1451) ‘Umdetü’l-Kari’de “Ebu’l-Kas*m el-Belhî, Ma’rifetü’r-Ricâl’de bn shak’*n “Amr b. Ruayb’*n “Vallahi Sehl b.

Ebî H sme’nin kasâme konusundaki hadisi nekledildi6i gibi de6ildir.” dedi ini i2ittim.”

dedi ini zikretmi2tir.”522 2eklinde Ka’bî’den nakilde bulunmu2tur. Kabûlü’l-Ahbâr’dan nakillerde bulunan bir di er âlim de Hayreddin Zirikli (1396/1976)’dir. Zirikli, Kabûlü’l-

Ahbâr’da Muhammed b. Minhal el-Basrî-Yezid b. Zürey’-el-Kelbî kanal*yla “Mukatil b.

Süleyman’*n tefsir konusunda yalan söyledi i”nin kaydedildi ini nakletmi2tir.523

518 bn Hacer, Lisan, III, 255 519 Ramehurmuzî, agy.

520 Buhârî, Vudû, 60; Müslim, Tahâret, 73, bn Mace, Taharet, 13

521 Ebû Abdullah Alaeddin Mugaltay b. K*l*ç b. Abdulah el-Bekceri, el- 'lam bi Sünnetihî aleyhi's-selam (erhu

Süneni bni Mace el- mam, thk. Ebû Abdullah Ahmed b. brahim b. Ebi'l-Ayneyn, Mektebetu bn Abbas, y.y

2007, I, 150

522 Aynî, age, XXIV, 60 523 Zirikli, el-A’lâm, VII, 281

Ka’bî’nin bu eseri hem tepkilere sebep olmu2 ve ele2tirilmi2, hem de icap etti inde nakillerde bulunulmu2 bir eser olmakla birlikte, eserin bir fonksiyonu da bir gruba hücum mahiyetinde telif edilmi2 oldu u için, kar2* atak olarak iddialar*n*n bo2a ç*kar*lmas* için, di er bir ifadeyle bir grubu yermek üzere ele al*nd* * için ayn* grubu övgü amac*yla yap*lan baz* çal*2malarda da müessir etken olmas*d*r. Hadisçileri ele2tirmek ve onlar*n itibar*n* zedeleyebilmek maksad*yla yaz*lan bu tür eserler kar2*s*nda hadis âlimleri de bo2 durmam*2 ve hadisçilerin fazilet, üstünlük ve 2ereflerini ortaya koyabilmek için eserler telif etmi2lerdir. Mu’tezilî âlimlere cevap mahiyetinde telif etti i Te’vîlü Muhtelifi’l-Hadîs’te bu hususa temas eden bn Kuteybe, Ka’bî öncesi kelâmc*lar*n iddialar*na de indikten sonra eserini telif etmesinin temel amac* olarak “Hadisçilere yap*lan hücumlara uzun zamand*r cevap verilmedi inden ve sanki onlar*n iddialar* kabul edilmi2 gibi bir tav*r tak*n*ld* *ndan” 2ikâyet etmektedir.524 Hadisçilerin iddia edildi i gibi kimseler olmad* *n* isbat etmek amac*yla telif edilen ilk eser olarak Hatib el-Ba dâdî’nin “(eref-u Ashâbi’l-Hadis”i kaydedilmi2tir.525 Hansu’nun da i2aret etti i üzere526 Hatîb bu eserini hadisçileri savunmak maksad*yla muhtemelen Kabûlü’l-Ahbâr türünden bir esere tepki olarak telif etmi2tir. Zira mukaddimesinde “Tevhid ve Adl ehlinden yani Mu’tezile’den birinin hadis ehline yöneltti i ele2tirlerden bahsetmi2 ve hadisçilerin faziletlerini anlatmaya ba2lam*2t*r.527

slâm âlimleri ve özellikle de hadiçilerin aktard* *m*z üzere genelde ele2tirisine maruz kalan Kabûlü’l-Ahbâr’dan her ne kadar tam bir örneklik arzedemese de bir ricâl eseri gibi yukar*da örneklerini zikretti imiz 2ekilde nakillerde de bulunanlar olmu2tur. Eseri tan*t*rken de bahsetti imiz üzere Kabûlü’l-Ahbâr, yaz*l*2 amac* ve format* büyük fark*l*l*klar arzetse de, neticede bir ravi tan*t*m eseridir. Hadis âlimlerinin ciddiyetle üzerinde durduklar* cerh ve tadil konusunda olu2turulan geni2 literatürdeki yerini tespit etmek, Kabûlü’l-Ahbâr’ n ne derece bir ricâl eseri say*labilece ini bize ifade için yeterli olacakt*r.

6. Cerh ve Ta’dîl lmindeki Yeri

Ebu’l-Kas*m el-Ka’bî Kabûlü’l-Ahbâr’* telif ederken kriter olarak has*mlar* olan hadis âlimlerinin insanlar nezdindeki itibarlar*n* zedeleyebilmeyi belirledi i için eser muhaddisler hakk*nda serdedilen olumsuz rivayetlerle doludur. Eser bu özelli i ile her ne kadar literatürde benzerine nadir rastlan*r türden bir eser olsa da bir cerh-ta’dil eseri olma özelli i

524 bn Kuteybe, age, s. 19

525 Hatib el-Ba dâdî, (erefu Ashâbi’l-Hadîs (Muhakkik mukaddimesi), Ankara Üniv. Bas*mevi, Ankara 1972, s.

26

526 Hansu, age, s. 208

arzetmektedir. Cerh ve ta’dil ilmi “Râvilerin adalet ve zabt s*fatlar*n* ta2*y*p ta2*mama yönlerinden durumlar*n* ara2t*rmay* konu edinen hadis bilgi kolu”528 2eklinde tan*mlanmaktad*r. Tan*ma göre bu ilim ravilerin hâllerini ara2t*r*p müsbet kanaat has*l olursa onlar*n kabulüne, olumsuz kanaat olu2tu u takdirde ise reddine hüküm vermeye çal*2an bir hadis ilim dal*d*r. Ka’bî’nin eseri daha bu noktadan literatürden farkl*l*k arzetmektedir. Çünkü Ka’bî, zikretti i ravi kim olursa olsun reddi yönünde bir hüküm verilebilmesi için ravinin uçta k*y*da kalm*2 hâllerini bile konu edinerek raviyi gözden dü2ürmeye çal*2may* temel hedef olarak seçmi2tir. cab* halde hiç çekinmeden ve gizlemeden ravinin kusurlar*n* ortaya dökmeyi ve 2ayet böyle bir durum yoksa ravinin adaletini izhar ve beyan etmeyi amaçlayan cerh ve tadil ilmi çerçevesinde de erlendirilecek olursa Kabûlü’l-Ahbâr yaln*zca bir “cerh” eseri örne i görünümü vermektedir.

Ka’bî’nin ya2am*2 oldu u dönem hicrî üçüncü asr*n son çeyregi ve dördüncü asr*n ilk çeyre ini kapsamaktad*r. Cerh ve tadil ilmi aç*s*ndan bu dönem, biraz daha geni2 bak*lacak olursa üçüncü ve dördüncü hicrî as*rlar, geni2leme ve derinle2me hatta tekâmül döneminin ba2lang*c* say*labilecek bir dönemdir.529 Zira Ka’bî’ye kadar geçen süreçte cerh ve ta’dil ilminin geçirdi i safhalar incelenecek olursa, bu ilmin ne2’et etmesi çok erken dönemlere hatta sahabe dönemine kadar gitmektedir.

Sahabiler aras*nda Hz. Osman’*n 2ehit edilmesiyle ba2lay*p Hz. Ali ve Hz. Muaviye aras*nda devam eden fitne hadiseleri ve Tabiîn ve Tebe-i Tabiîn devirlerinde de bu fitne hadiselerinde rol oynayan taraflardan birisini destekleyebilme gayreti, sap*k f*rkalar*n zuhûru ve bir de z*nd*klar*n dine zarar verebilme çabalar*n*n hadis vaz’* gibi bir netice do urmas*, mezkûr dönemlerde duyulan rivayetlerin kabulü için çok s*k* bir tenkidden geçirilmesi ve sonuç itibariyle de cerh ve ta’dil ilminin do u2unu zorunlu k*lm*2t*r.530 Bu 2ekilde ilk as*rda te2ekkül eden cerh ve ta’dil ilmi hadislerin red yahut kabulüne hükmedece i için hadis ilimlerinin en hassas ve en önemlisi kabul edilmi2tir.531 lk hicrî as*rdan itibaren hadis âlimlerinin bu ilim üzerinde ciddiyetle durduklar* görülmektedir.

Tabiîn döneminde râviler, rivayet ettikleri hadisleri iyi anlayan ve ezberleyen güvenilir ve do ru sözlü kimseler olduklar* için, içlerinde hatas*ndan dolay* tenkit edilenler ve Haricî, Riî ve Kaderî f*rkalar*n*n eleba2*s* olan bid’atç*lar da olmu2sa da tenkide u rayanlar*n say*s* azd*r. Hicrî ikinci yüzy*l*n ortalar*ndan itibaren ise tenkit faaliyetlerinin

528 Abdullah Ayd*nl*, age, s. 64

529 Abdülfettah Ebû Gudde, Lemehât min Tarihi's-Sünne ve'l-Ulûmü’l-Hadîs, Mektebetü'l-Matbaati'l- slamî,

Beyrut 1984, I, 189

530 Bkz. Ahmet Naim, age, I, 351

531 Musa brâhim brâhim, Teemmülâtü’l-Menheciyye fî Târihi's-Sünne ve Usûlü'l-Hadîs, Dârü’s-Sekâfe, Katar

h*zland* * ve bu konuda uzman hadisçilerin yeti2meye ba2lad* * görülmektedir.532 Bu dönemde bidat, taassup, felsefe ve ilhâd hareketlerinin yayg*nla2mas*yla hadis uydurmac*l* * da artm*2t*r. Daha önceki devirle k*yaslanmayacak derecede yayg*nla2*p önem kazanan ilim yolculuklar*, münekkitlerin belli bir yörede kalmay*p bütün ilim merkezlerini dola2arak sened ve râvi soru2turmas* yapmas*na zemin haz*rlam*2, bu sebeple de dönemin münekkitleri belli bir bölgenin râvileri hakk*nda de il genel olarak bütün râviler hakk*nda kanaat be- lirtmi2lerdir.533

Hicrî ikinci asr*n sonlar* ve üçüncü asr*n ba2lar*nda tenkit faaliyetleri tedvin edilmeye ba2lanm*2t*r. lk olarak Yahya b. Said el-Kattân cerh ve ta’dîl ile ilgili sözlerini bir araya getirmi2tir. Bu dönemde cerh ve ta’dil ilmi müstakil bir ilim vasf* kazanm*2 ve üçüncü asr*n son çeyre ine kadar devam eden bu dönem bu ilmin alt*n ça * say*lm*2t*r. Yahya b. Main, Ali b. el-Medinî ve Ahmed b. Hanbel gibi büyük münekkidler bu dönemde ya2am*2lard*r.534 Yine bu dönem ve Ka’bî’nin ya2am*2 oldu u dönemde ya2am*2 olan me2hur münekkidler öncelikle Yezid b. Harun (206/822), Ebû Davud et-Tayalisî, Abdürrezzak b. Hemmam (211/827), Ebû As*m ed-Dahhâk en-Nebîl b Mahled (212/828)’dir. Bu âlimleri cerh ve ta’dîl’e dair eserlerin telif edildi i dönem münekkidleri takip etmektedir. Bu dönemin ba2* çeken âlimleri, Yahya b. Main, ö rencilerinin ricâle dair sorular*na verdi i cevaplarla Ahmed b. Hanbel, Vâk*dî’nin kâtibi Muhammed bn Sa’d (230/844), Ebû Heyseme Züheyr b. Harb (234/848), Ebû Davud’un “H*fz* ondan kuvvetli birisini daha görmedim.” dedi i, Hâf*zu’l-Cezîre vasf*yla me2hur Ebû Cafer Abdullah b. Muhammed en-Nebîl (234/848), Ahmed b. Hanbel’in “Dürretü’l-Irak” dedi i Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr (234/848), Müsned sahibi Ebû Bekr b. Ebî Reybe (235/849), Abdullah b. Amr el-Kavârîrî (235/849), mâm-* Horasan shak b. Râhuye (238/852), el-Mevs*lî (242/856), Ahmed b. Salih (248/862), Harun b. Abdullah el- Hammâl (243/857), shak el-Kevsec (251/866), Darimî (255/868), el-Buhârî, el- clî (261/874), Ebû Zür’a (264/877), Ebû Hatim er-Razî, Müslim, Ebû Davud es-Sicistânî, Bakî b. Mahled (276/889), Ebû Zür’a ed-D*me2kî (281/894), Abdurrahman b. Yusuf b. H*ra2 el- Ba dâdî (283/896), brahim b. shak el-Harbî (285/898), Muahmmed b. Veddah (289/901), Ebû Bekr b. Ebî As*m (287/900), Abdullah b. Ahmed (290/902), Salih Cezere (293/905), Ebû Bekr el-Bezzâr (292/904), Muhammed b. Nasr el-Mervezî (294/906), Muhammed b. Osman b. Ebi Reybe (297/909), Neseî, Ebû Ya’lâ (307/919), bn Huzeyme (311/923), bn Cerîr et- Taberî, ed-Dullâbî (311/923), Ebû ‘Arûbe (318/930), el-Ukaylî (322/933), bn Ebî Hatim,

532 Özp*nar, Ömer, Hadis Edebiyat n n Olu umu, Ankara Okulu Yay, Ankara 2005, s. 252 533 A2*kkutlu, Emin, “Cerh ve Ta’dîl”, D A, stanbul 1993, VII, 396

534 Aziz Re2id Muhammed Dayeni, Tarihü’n-Nakdi’l-Hadîs ve Davâbitih, Dârü'l-Kütübi’l- lmiyye, Beyrut 2007,

Ahmed b. Nasr el-Ba dadî (327/938), Ebû Hatim bn H*bbân el-Büstî (354/965), et-Taberânî (360/970), bn ‘Adî (365/975), Ebû Ali Muhammed en-Nisâbûrî (365/975), Ebû Bekr el-

smâilî (371/982), Ebû Ahmed el-Hakim (378/988), Dârekutnî (385/995) ve bn Mende (v. 395/1004)’dir.535

Hicrî üçüncü ve dördüncü asr*n yukar*da s*ralad* *m*z me2hur münekkidleri ve muhaddisleri cerh ve ta’dil ilmine dair farkl* tarzlarda eserler tasnif etmi2lerdir. Bunlardan baz*s* cami’ eserler olup sika ve zay*f ravileri bir arada ele alm*2lard*r. bn Sa’d’*n on be2 ciltten müte2ekkil et-Tabakât’* ba2ta olmak üzere bn Ebî Heyseme’nin ve Buhârî’nin et- Tarih’leri de bu tür eserlerdendir. Di er bir k*sm* ise yaln*zca “sika” ravileri konu edinmi2lerdir. Örne in el- clî’nin es-Sikât’* bu türden bir eserdir. Bu grubun z*dd*na baz* eserler zay*f ravilere hasredilmi2tir. Buharî’nin Kitâbü’d-Duafâ’s*, Neseî’nin ed-Duafâ ve’l-

Metrûkîn’i bu türden eserlerdendir. Bir di er tür ise müdellis ravileri tan*tan eserlerdir. Bu

tarzda ilk eser telif eden mam e2-Rafiî’nin ö rencisi Kerâbisî’dir. Ondan sonra Neseî ve Darekutnî bu türden eserler tasnif etmi2lerdir.536

Cerh ve ta’dîle dair orijinal çal*2malar hicrî dördüncü yüzy*l*n sonlar*na do ru büyük ölçüde tamamlanm*2, daha sonraki çal*2malar genellikle önceki eserler üzerinde cem ve ihtisar 2eklinde yürütülmü2tür. Bunun en önemli sebebi hadis külliyat* tasnifinin sona ermesi, râvilerin durumlar*n*n aç*kl* a kavu2mu2 olmas*d*r.537

Konunun ba2*nda zikretti imiz üzere cerh ve ta’dil ilmine ait geni2 literatür, hadis âlimlerinin, ravisi ister iyi niyetli isterse kötü niyetli olsun uydurulan hadisleri tefrîk ederek gerçek hadislerin nakledilmesini sa layabilme ve hadisleri insânî zaaflardan koruyabilme çabalar*n*n neticesidir. Bu u urda yo un mesailerini harcayan münekkidler binlerce hadis ravisini incelemi2ler ve ravide hadisini almaya mani bir hâl varsa cerhetmi2ler, ravi hadis nakline ehil ise adaletini ve güvenilirli ini beyan etmi2lerdir. Bu aç*dan bak*ld* *nda hadis ilimleri aras*nda en önemlileri olma özelli ini haiz cerh ve ta’dil ilminin amac* dinin iki esas*ndan biri olan hadislerin sahihlerinin sakimlerinden ayr*labilmesidir. Ka’bî’nin eserini bu cihetten de erlendirecek olursak cerh ve ta’dîl eserlerinin büyük ço unlu undan farkl* oldu u a2ikârd*r. Büyük ço unlu u diyoruz çünki Ka’bî’nin eseri dönemine kadar telif edilen cerh ve ta’dil eserlerinin hepsine ayk*r*d*r demek do ru bir tespit olmayacakt*r. Zira cerh ve ta’dîle dair tasnif edilen eserlerin türlerini zikrederken müdellis ravilere dair yaz*lan eserlere örnek olarak zikretti imiz Kerâbisî’nin Kitâbü’l-Müdellisîn’în de Kabûlü’l-Ahbâr tarz* bir eser

535 Muhammed Abdülazîz Hûlî, Miftâhü’s-Sünne: Târîhu Fünûni’l-Hadis, Dârü’l-Kütübi'l- lmiyye, Beyrut 1983,

s. 148-149, ayr*ca bkz. Ahmet Naim, age, s. 354-356

536 Muhammed Abdülazîz Hûlî, age, s. 151-153 537 A2*kkutlu, agm, s. 397

oldu u ve Kerâbisî’nin de bu eserde hadisçiler taraf*ndan muteber kabul edilen ravileri ele2tirdi i kaydedilmi2tir.538 Haddi zat*nda Ka’bî’nin de eserini telif ederken ba2vurdu u kaynaklardan birisi olan bu eserin Ahmed b. Hanbel taraf*ndan 2iddetle tenkit edildi ini zikretmi2tik.

Her ne kadar eserinin ba2l* *nda da belirtip eserde hadisçilere dair nakillere yer vererek cerh ve ta’dil eseri örne i arzediyor demi2sek de, Ka’bî’nin, bu alanda eser tasnif eden di er münekkidlerle ayn* gayeyi ta2*d* *n* söylemek güçtür. Zira eser incelendi i zaman Ka’bî’nin amac*n*n sahih hadisleri ortaya ç*karabilmekle alakas* olmad* * ortaya ç*kacakt*r. Kendisinin de belirtti i üzere bu eseri sadece has*mlar* olan hadisçileri karalayabilmek için kaleme alm*2t*r. Eser bu yönüyle bir taassup ürünü görünümü arzetmektedir.

Kabûlü’l-Ahbâr, cerh ve ta’dil eserlerinden, sika ve zay*f ravileri birlikte konu eden

türden eserler aras*nda zikredilmi2tir.539 Ka’bî’nin dönemine kadar raviler hakk*nda tenkit yapma i2i çoktan bitip, çal*2malar, yap*lan tenkitlerin derlenmesi 2eklinde devam etti i için Ka’bî de eserinde ravilere dair hadis âlimlerinin tenkitlerini toplam*2t*r. Kendisine en yak*n bu tarzda eser telif eden bnü’l-Cârud’un (307/919) da el-Cerh ve’t-Ta’dîl isminde bir eseri oldu u ve bu eserini Yahya b. Main, Buhârî ve di er baz* muhaddislerin tenkitlerini toplamak suretiyle telif etti i kaydedilmi2tir.540 Bu tür eserlerde hem zay*f hem de sika raviler zikredilmi2, ravilerin ahvâline göre makbul yahut merdûd oldu u farkl* cerh-ta’dîl laf*zlar*yla ifade edilmi2tir. Kabûlü’l-Ahbâr ise bu aç*dan Ka’bî’nin mezhebine muhalefet eden hadis âlimlerini cerh ve itikadî aç*dan kendi görü2lerine muvaf*k olan ravileri ta’dîl eseri olmaktad*r.

538 Bkz. Özp*nar, age, s. 254 539 Hammade, Faruk, age, s. 50 540 ae, s. 49-50

SONUÇ

Ebu’l-Kas*m el-Ka’bî, Abbâsî devletinin otoritesinin zay*flama sürecinin ba2lang*c* denilebilecek, siyasî iktidar*n kaybedildi i ve devletin çözülmeye ba2lad* * bir dönemde 273/887 y*l*nda Horasan’*n Belh 2ehrinde dünyaya gelmi2tir. Mensup oldu u Ka’b kabilesinden dolay* Ka’bî, Belh’te do mu2 olmas*ndan dolay* da Belhî ve Horasanî, f*k*hta Hanefî mezhebini benimsemi2 olmas*ndan dolay* da Hanefî nisbetleriyle an*lm*2t*r.

lmî hayat* do du u 2ehir olan Belh’ten ziyade Ba dat’ta geçmi2tir. Çe2itli 2ehirlerde dola2t*ktan sonra Ka’bî bu 2ehre yerle2mi2 ve Ba dat’*n me2hur Mu’tezilî temsilcilerinden Ebu’l-Hüseyin el-Hayyât’*n talebesi olmu2tur. Ondan kelâm ilmini alm*2 ve en me2hur talebesi olmu2tur. Burada anavatan*ndan daha fazla tan*nm*2 ve taraftar toplam*2, eserleri çok tutulmu2 ve münazara meclislerinin vazgeçilmezlerinden olmu2tur. Kaynaklarda hocalar* ve ö rencilerine dair çok fazla malumat zikredilmeyen Ka’bî ilmî yelpazesini geni2 tutmu2, az çok her ilimde söz sahibi olmaya çal*2m*2t*r. Felsefe ve ulûm-u kadîmeye dair derin bilgi sahibi olan Ka’bî edebiyatla da ilgilenmi2tir. Ka’bî’nin ilmî çe2itlili i eserlerine de yans*m*2t*r. Kelam, tefsir, f*k*h, hadis, mezhepler tarihi ve edebiyat alanlar*nda bir çok eser telif etmi2tir. Kesin rakam olmamakla birlikte k*rk alt* eser telif etti i zikredilmi2tir. Ka’bî’nin çok say*da eser yazm*2 olmakla birlikte di er Mu’tezilî âlimlerde oldu u gibi günümüze ula2an* oldukça azd*r. el-Makâlât, Fazlu’l- tizal ve Kabûlü’l-Ahbâr ve Ma’rifetü’r-Ricâl günümüze ula2abilen eserleridir.

el-Ka’bî fikirleri dolay*s*yla çok ele2tirilen bir âlimdir. Görü2leriyle muhaliflerine oldu u gibi kendi mezhebine hatta hocas*na da ters dü2mü2, bu yüzden çok fazla ele2tiri alm*2t*r. Mensubu bulundu u Mu’tezile mezhebinin görü2lerini her ortamda savunmaktan çekinmemi2, bu yönüyle Ba dat’ta çok say*da taraftar toplam*2 olmakla birlikte Horasan bölgesinde tepkiyle kar2*lanm*2, hatta ta2lanm*2t*r.

Kabûlü’l-Ahbâr ve Ma’rifetü’r-Ricâl Ka’bî’nin günümüze ula2an hadis alan*nda tek

eseridir. Eserini kendi mezhebine mensub talebeleri hadisçilere kar2* ezdirmemek için kaleme alm*2t*r. Eserde hadisçilerin raviler hakk*nda kavillerini toplam*2t*r. Buradaki önemli ayr*nt* ise, Ka’bî’nin raviler hakk*nda olumlu tek bir rivayete yer vermedi idir. Ka’bî, raviler hakk*nda nakledilen olumsuz rivayetleri eserinde toplam*2 ve bu 2ekilde Hadis râvilerini cerh etmeye çal*2m*2t*r. Rivayetlerin yan*nda, Hadisçilerin nakletti i hadislere de yer veren Ka’bî, bu hadisleri akla, mant* a ve dînî mülahazaya mütenâk*z oldu unu iddia etmi2 ve kaynaklar*ndan ve farkl* âlimlerin ayn* hadise dair yorumlar*ndan bu hadislerin ekseriyeti

hakk*nda durumun aksettirmeye çal*2t* * gibi olmad* *n* tespit etti imiz bu tür rivayetleri naklettikleri için de Hadisçilerin itibar*n* zedelemeyi hedeflemi2tir.

Ka’bî’nin ravileri s*ralayarak haklar*nda malumat verdi i en uzun k*s*m eserin cerh ve ta’dil nev’inden oldu u izlenimi vermektedir. Zira bu bölümde klasik cerh ve ta’dîl eserlerinde oldu u gibi raviler s*ralanarak haklar*nda yap*lan nakiller zikredilmi2tir. Lakin Ka’bî’nin bu bölümde de Sahabîlerden ba2layarak hadisçilerin kendilerine haks*zl*k yapt*klar*na dair zikretti i rivayetlerde, meselenin bahsetti i gibi olmad* * tespit edilmi2tir. Sahabe, tabiîn ve sonraki dönem ravilerin zikredildi i bu bölümde, ekseriyetle ravilerin rivayet ederken yapt*klar* hatalardan örnekler zikreden Ka’bî’nin, burada yer verdi i

Benzer Belgeler