• Sonuç bulunamadı

1.4. DUYGUSAL ZEKÂ GÖSTERGELERİ

1.4.1. Kişisel Yeterlilik

1.4.1.1. Kendi Duygularının Farkında Olma

Kendimizle ilgili algı, duygu, düşünce ve tutumlar benlik kavramını oluşturmaktadırlar. Benlik kavramı, insanların kendilerini nasıl gördüğü, kendisi hakkında ne düşündüğü ile ilgilidir. Örneğin kendisinin güçlü yetenekli dürüst olduğunu düşünen bir kişinin benlik kavramı olumlu iken kendisinin yeteneksiz, işe yaramaz biri olduğunun düşünen kişinin benlik kavramı olumsuzdur.131

İçindeki bulundukları ruh haline göre, Negatif ruh hallerini olumlu bir şekilde arttıran veya ruh hallerini değiştirecek davranışlar tanımlayan bireyler (duygusal olarak değişebilen bireyler) bu tür stratejileri öğrenmemiş benzer bireylere göre daha sağlıklı kişiliğe sahip olabilirler.132

Duygulan tanıyabilmenin bir işareti, dürtüleri aşabilmek ve duygulara karşılık verebilmek için kendi kendine rehberlik etmektir.133 Bu yeteneğe sahip olan bireyin duygusal bilinci olmalı, kendi kendini değerlendirmeli ve özgüvene sahip olması gerekmektedir.

Kendi duygularını tanımayan, değerlendiremeyen kişi, karşısındaki kişilerin de duygularını, düşüncelerini fark edemez. Duygularını tanımayan veya onları, bulunduğu iş ortamına uygun şekilde kontrol edemeyen kişiler duygusal uyumsuzluk yaşarlar. Duygusal uyumsuzluk, ifade edilen duyguların örgütsel normlarla uyuşması ancak bireyin gerçek duygularıyla çatışmasını ifade eder.134 Bireysel ve örgütsel sonuçlara bakıldığı zaman, duygusal uyumsuzluğun iş doyumsuzluğu, yoğun stres, yabancılaşma, kötümserlik gibi tutumlarla bireysel ve örgütsel başarıyı olumsuz yönde etkilediği görülmektedir.135

131

Kamile Ün Açıkgöz, Etkili Öğrenme ve Öğretme, 7.Baskı, Biliş Yayınları, İzmir, 2007, s. 44.

132

John Mayer, Yvonne N Gaschke, “The Experience and Meta- Experience of Mood”, Journal of

Personality and Social Psychology, 55, no.l (1988), ss.102-111., s.110. 133

Cooper ve Sawaf,s 33

134

Rafaeii, Anat, Robert I. Sutton, “Expression of Emotion As Part of The Work Role”, Academy of

Management Review,12, no. 1 (1987), ss.23-37., s.32. 135

Kendi kendini değerleme, bireyin kendisi hakkında bir iç görü oluşturabilmesi ile ilgilidir. "Bireyin kişiliğini keşfetmesi ve öğrenmesi; kendisi için nelerin daha önemli olduğunun farkına varması; değerlerini, ilgilerini, alışkanlıklarını, yeteneklerini, güçlü ve zayıf yönlerini anlaması ancak kendi kendini değerlemesi ile mümkün olacaktır." Bu değerlendirme, bireyi nasıl hareket etmesi ne zaman hareket etmesi, nereye doğru ve neden hareket etmesi konusunda yönlendirir. Değerlendirme sürecinden elde edilen bilgiler, kişinin kariyer planı oluşturmasında sağlam bir kaynak olabilir. Kişi kariyer planını oluştururken ne yapmak isdeğini ve amaçlarının, hayallerinin ve hırslarının neler olduğunu tespit etmelidir136Kendini değerleme, araştırma, hedef belirleme ve stratejiden oluşan kariyer geliştirme sürecinin ilk basamağı, bireyin kendini tanıması nerede iyi, nerede kötü olduğunu bilmesiyle başlar. Dolayısıyla, kendini iyi tanımayan birey kariyer gelişimi sürecinin diğer evrelerinde de başarısız olacaktır.

Kendini değerlendirebilen kişi güçlü ve zayıf yönlerini rahatlıkla açığa çıkarabilecek ve kendi swot analizini yapabilecektir. Öğrenme konusunda duyarlı olan bu kişiler sürekli öğrenmeye ve kendilerini geliştirmeye çalışırlar. Mizah yönleri güçlüdür, gerektiğinde kendi zayıflıkları ile ilgili konularda rahatça espri yapabilirler.

Kendine yeterlilik veya öz-yeterlilik kavramı (self-efficacy); kendine güvenmeyi ve

gereksinimlerini karşılama açısından diğer insanlara daha az oranda bağımlı olmayı ifade eder. Kendi kendine yetebilen bireyler, yetenekleri ve iş performansları konusunda kendilerine güven duyarlar, kendilerinden emindirler. Yaşadıkları gerilim ya da uyarılmayı, başa çıkılabilecek bir deneyim olarak görüp sorunun üstesinden gelebilecek kapasiteye sahip olduklarına inanırlar. Bu nedenle de gerilim ya da uyarılmayı bir stres kaynağı olarak değil, bir kişisel gelişim fırsatı olarak değerlendirirler. Kendi kendine yetemeyen bireyler ise, yeteneklerinin daha az farkındadırlar ve genellikle birçok konuda başarısız olacaklarına inanırlar. Buna paralel olarak, herhangi bir stres durumuyla karşı karşıya kaldıklarında, onunla başa çıkabilme konusunda da başarısız olacaklarına inandıkları için, yeterince çaba göstermeyeceklerdir. Bu da stresin etkisinin daha da artmasına neden olacaktır.

136

Ellis Marjorie, “Self-assessment: Knowing Yourself and What You Want to Do”, Black Collegian, 29, no.l, (Oct. 1998), ss. 36-39., s.36.

Kendilerini yeterli hisseden bireyler, probleme odaklı bir başa çıkma stratejisi geliştirebildiklerinden, stresle daha hızlı ve etkili bir biçimde başa çıkabilir veya stresin olumsuz etkilerini daha az oranda yaşayabilirler.137

Kendine güvenden yoksun olanlar için, her başarısızlık bir yetersizlik hissini doğurabilir. Öte yandan, aşırı kendine güven, özellikle kişinin sosyal becerilerden yoksun olması halinde, kibir gibi gözükebilir. "Kendine güven gerçeklikle bağdaşmalıdır."138

Kendine güven, bireyin kendi iyi ve zayıf taraflarını analiz edebilmesi ve kendini tanıması sonucunda kararlı davranabilme gücüne sahip olmasıdır. Kendine güvenen bireyler belirsizlik ve baskılara rağmen inandıklarının sonuna kadar arkasında durabilme kararlılığını rahatlıkla gösterebilirler.

Akılcı olmayan ve pek çok durumda olumsuz sonuçlar doğuran kararların temelinde aşırı öz güven bulunmaktadır. İnsanlar kendi değerlendirmelerine ve yaptıklar planlara aşırı güvenir ve inanırlar.139

Gelişmeyi istemek öncelikle kişinin içinden gelmelidir. Kişinin öncelikle kendini değerlendirmesi gerekmektedir. Bu birinci koşuldur. Kendini değerlendirme insanın kendi yetkinliklerini tam olarak tanıyabileceği anlamına gelir. Güçlü yanları kadar kısıtlarını da kabul edeceği, neyin haz neyin acı vereceğini saptayabileceğini ve farklı iş durumlarında neyin gurur neyin suçluluk duygusuna yol açacağını bilebileceği demektir. Duyguları gizlemekten çok kabul etmeyi gerektirir.140

İnsanlar doğal yeteneklerle doğarlar.Ne yazık ki zamanlarının çoğunu zayıf yanlarını iyileştirmekle harcarlar; ama araştırmalar gösteriyor ki azami üretkenlik, insanların güçlü yanları üzerinde odaklanmasını ve zayıf yanlarının üstesinden gelmesini sağlamakla mümkündür. 141

137

Solmuş,a.g.e., s.79-80.

138

Goleman, “İş Başında Duygusal Zekâ”, s. 89.

139

Baltaş, a.g.e., s.13.

140

Fernando Bartolome ve Paul A.Lee Evans, “İş ve Yaşam Dengesi”, Çev: İbrahim Bingöl, Harvard

Business Review, Mess Yayınları No:351, İstanbul, 2001, s.56. 141

Kişisel bütünlük sahibi olmak kendi değerlerine ve gücüne inanmayı gerektirir. Buna bağlı olarak -asıl olan- kendimizi dürüst ve açık bir şekilde ortaya koyabilme yürekliliğini gösterebilmektir. Bizimle aynı fikirde olmayan insanların olması da son derece doğaldır. Fakat, durumu kıyasıya bir savaş olarak algılamak ve bu savaşı kazanmaya çalışmak, yahut baştan pes ederek başkalarını haklı kabul etmek verimsiz alternatiflerdir. Bunun yerine, bu tür durumlarda insanlarla sevgiyle baş etmemizi ve kendi sınırlarımızı netleştirmemizi sağlayacak kişisel yöntemler geliştirmek en etkili çözüm olacaktır.

Kişisel bütünlük temel olarak üç düzeyde gerçekleşir:142

Özü sözü doğru olmak: Bu düzeyde kişi iç dünyasının farkında olmaya özen gösterir. Niyetinin yani -bir şeyi niçin söylemek veya yapmak istediğinin- bilincindedir. Bu sebeple, ağzından çıkan sözlerin duygu ve düşünceleriyle çelişmemesine özen gösterir. İç dünyasını yok sayan konuşmalar yapmaz ve farkında olduğu her şeyi hesaba katarak, bilinçli bir şekilde davranır.

Değerler ve İlkelerle Ahenk İçinde Yaşamak: Bu düzeyde kişi iç dünyasında yaşattığı duygu ve düşünceleri gözlemleyerek sevgi, vicdan, hizmet, onura saygı gibi temel değer ve ilkelerle ahenk içinde tutmaya özen gösterir. Diğer bir deyişle, kişisel bütünlüğünün gerektirdiği bir takım düşünce ve davranışları süzgeçten geçirerek iç dünyasına ve algılarına bilinçli bir şekilde müdahale edebilecek bir yetkinlik kazanır. Böylece bilincinde o değeri yaşar hale getirir. Örneğin, kızgınlığımızı sert sözlerle ortaya koymak kişisel bütünlüğümüzün gereği olabilir ancak karşımızdakinin onurunu korumak gibi temel bir değeri yaşatabilmek amacıyla onu incitmeden uyarmaya yöneliriz.

Bir Duruş içinde Olmak: Bu düzeyde kastedilen gelecekte yaratılmak istenen bir olanağa kendini adamak ve bu olanağı yaşatma sorumluluğunu üstlenmektir. Böylesi bir anlayış belirlenen hedefler doğrultusunda plan yapmak, kişisel bütünlüğünü zedelemeden o plana uymak ve yine bu doğrultuda çıkabilecek eksiklikleri gidermek gibi sorumlulukları beraberinde getirir.

142

Seden Tuyan,Eren Beceren, “Kişisel Bütünlük ve Duygusal Zekâ”, Personel Excellence, Temmuz, 2004., s.18.