• Sonuç bulunamadı

Râzî, her ne kadar büyük bir müfessir ve usulcü olarak gösteriliyor ise de asıl önemli çalışma ve eserlerini Kelâm alanında vermiştir. Râzî’nin kendisinden sonra gelen Eş’ari âlimler tarafından kelâm kitaplarında “imam” şeklinde zikredilmesi bu ilimdeki etkinliğini ve derinliğini göstermektedir. Râzî, Gazzalî ile beraber Eş’ari mezhebinin yayılmasını sağlayan iki önemli isimden biridir.78

Râzî’ye göre, Kelâm ilmi ilimlerin en şereflisi ve en değerli olanıdır. O, Kelâm ilmini dünya ve ahiret mutluluğunun biricik sebebi olarak görmektedir. Nitekim Râzî’nin kelâm hakkında şöyle dediğine şahit oluyoruz: “Đlimlerin en şereflisi ve en mükemmeli Allah’ın zatını, sıfatlarını, fiillerini, ahkâmını ve isimlerini bilme ilmidir. Ben akli ve nakli birçok ilimle uğraşıp nakiller yaptım. Yalnız Kelâm ilmine hizmetten dolayı kazandığım dünya ve Ahiret mutluluğunu bu ilimlerle uğraşmaktan elde

76

Sübkî, a.g.e. s.88. 77

Fethullah Huleyf, a.g.e. s.279-280. 78

19

edemedim.”79 Gerçekten de Râzî, kelam alanında büyük bir çaba harcamış ve Đslam mirasına ciddi kazanımlar sağlamıştır.

Râzî, mütekaddimin kelamcılar ile müteahhirin kelamcılar arasında bir köprü vazifesi görür. Kelam-felsefe dönemi onunla yeni bir yola girmiş kabuk değiştirmiştir. Râzî’nin felsefe ile kelamı birleştirme çabası neticesinde felsefe islam dünyasında kelam ilminden meşruiyyetini alarak meşru görülmeye başlanmıştır.80 Râzî’nin çalışma hayatı felsefe ile dini ananeleri uzlaştırmağa teşebbüs etmesi dolayısıyla ehemmiyetlidir.81

Đlk asırlarda Eş’ari’nin öğretisini takip eden kelâmcılar vahyin hakikatlerini savunmak için rakiplerinin silahı olan mantığı kullanmaya çalıştılar. Hicri dördüncü asırdan itibaren bu savunma daha güçlü ve sistematik hale geldi. Özellikle Đmam Harameyn el-Cüveynî’nin el-Đrşad ve eş-Şamil adlı eserlerinde mantık ilmini kullanmak mükemmelliğin zirvesine ulaştı. Gazzalî ile beraber kelâm yeni bir yapı kazanarak bir yandan başlangıçtaki felsefe okulu muarızı tavrını korurken, diğer taraftan mantık metodunu, akli delilleri ve bazı felsefi görüşleri bu misyon için kullanmaya başladı. Bu yeni tavır ve metot daha sonraki kelâmcıların felsefi-kelâm anlayışının temellerini oluşturdu. Bu yeni felsefi-kelâm okulunun üstadı sayılan Đmam Fahreddin, birçok konuda Gazzalî’yi aşmayı başarmıştır. Râzî ile beraber bu okul, gücünün ve mükemmelliğinin zirvesine ulaşmıştır. Bazı müellifler kendisini Aristo ve Farabî’den sonra üçüncü muallim olarak kabul etmişlerdir.82

Râzî’den evvelki mütekellimler geniş ölçüde kendi selefleri olan kelâm âlimlerini izledikleri ve onların eserlerinden faydalandıkları halde Râzî ve izleyicileri daha çok Farabî ve Đbn Sina gibi filozoflara dayanıp onların eserlerinden yararlandılar. Bu bakımdan kelâm ilmi öyle bir şekle girdi ki felsefe ve mantık bilinmeden anlaşılmaz oldu. Kelâm’ın bu özelliği, sonraki kelâm âlimlerini Râzî öncesi mütekellimlerden koparıp felsefeye yöneltti. Sonraki kelâm âlimlerinin kaynağı, mütekellimlerden daha ziyade filozoflar oldu. Filozofların ilahiyat bahsinde ileri sürdükleri görüşlerden başka

79

Fahreddin er-Râzî, Mefatihü’l-Gayb (Tefsiru’l-Kebir), 3.Bsk., Daru’l-Kütübi’l-Đlmiyye, Beyrut/Lübnan 2009, XIII, s.66.

80

Fahreddin er-Râzî, el-Muhassal, (tah. Hüseyin Atay), Emir Matbaası, Kum/Đran 1999, s.11-12. (Muhakkikin notu)

81

J.H.Kramers, a.g.m. s.646 82

20

fiziğe, mantığa, geometriye, aritmetiğe ve astronomiye ait bazı görüşleri de kelâm kitaplarına alınarak tartışıldı. Bütün bu gelişmelere yol açan Râzî’nin hikmet-şeriat anlayışı olmuştur.83

Aristo’nun geleneksel felsefesini alıp kelam ilmine sokan ilk kişi Râzî’dir. Bunun sonucunda kelam ilmi felsefeye dönüşmüştür. Bir başka ifade ile Râzî Aristo felsefesini kelamileştirmiştir. Bundan sonra Râzî’nin metodu takip edilmiş felsefe ile kelam bir arada işlenmeye başlanmıştır. Dolayısıyla felsefe müstakil bir ilim olarak işlenmemiştir. Felsefenin müstakil bir ilim olarak işlenmemesi bu ilmin daha sonraki dönemlerde Đslam âleminde gerilemesine neden olmuştur.84

Râzî’nin bu anlayışı kendisinden sonraki bazı âlimler tarafından şiddetle elleştirilirken kimi âlimler tarafından da desteklenmiştir. Râzî’yi en fazla elleştiren kişi Đbn Teymiyye’dir. Ayrıca hadis ekolünden Zehebi ve Đbn Hacer gibi âlimler de onu tenkit etmişledir.

Râzî’nin bu anlayışını olumlu bulanlardan biri olan Taşköprüzade (ö.968/1561) şunları söylemektedir: “Seleften Đmam Gazzalî (ö.505/1111) ve Fahreddin er-Râzî (606/1210) kelam kitaplarını felsefe konuları ile mezcetmişlerdir. Fakat eserlerinde görüldüğü gibi bunu felsefeye reddiye olarak yapmışlardır, hatta Müslümanlara yardım etme ve itikatlarını korumak için yapmışlardır. Bunda da bir beis yoktur.”85 Aynı şekilde Takıyüddin Đbn Dakiku’l-Đd de (ö.702/1302)) “Fahreddin her ne kadar felsefecilerin şüpheleri ile kitaplarını doldurmuş olsa da onların dayanaklarını da sarsmıştır” der. Safedî (ö.764/1363) bu sözü naklettikten sonra şunları söyler: “Durum gerçekten de söylediği gibidir. Râzî felsefecilerin şüphelerinden birini zikrettiğinde ardından onu elleştirmeye başlamış ya o şüpheyi yok etmiş (silmiş) ya da dayanaklarını temelden sarsmıştır.86

Râzî kelam ilminde özellikle metodoloji anlamında bu kadar önemli bir konuma sahip iken yeni fikirler üretememiştir. O, kendisinden önceki filozoflar ve kelamcıların fikirlerini kitaplarına almış kimi görüşleri güçlendirmiş kimilerini ise çürütmeye

83

Uludağ, a.g.e. s.73. 84

Râzî, el-Muhassal, s.6. (Muhakkikin notu) 85

Taşköprüzade, a.g.e. I, s.31. 86

21

çalışmıştır. Ahmet Mahmut Suphi, Râzî’nin bütün ilimleri bir araya getiren ansiklopedik bir âlim olduğunu, kitaplarında her ilim hakkında bilgi olduğunu, buna karşın orijinal fikirlerinin olmadığını, medeniyet asrının önde gelenlerini değil gerisinden gelenleri temsil edebileceğini ifade eder.87

Kelâm ilmine hizmet etmeyi bu kadar yüce bir gaye olarak gören ve yıllarca bu ilimle uğraşıp koca eserler ortaya koyan Fahreddin er-Râzî’nin, hayatının sonlarına doğru bu ilimle uğraştığından dolayı pişman olduğu aktarılır.88 Đbn-i Kesir (ö.774/1373), Râzî’nin vasiyetinde zikretmiş olduğu üzere kelem ilminden rücu ettiğini ve selef yoluna döndüğünü nakleder.89 Râzî’yi Gazzali ile beraber Eş’ari ekolünün yayılmasını sağlayan iki büyük kelâmcıdan biri olarak kabul eden Ahmed Emin de Râzî’nin Gazzalî gibi aynı sonuca ulaştığını söyler. Bu sonuç, Kelâm ilminin faydasının çok az olduğudur.90

Râzî’nin kelâm ilminin faydasını yetersiz gördüğünü vasiyetinde de görmekteyiz. Râzî vasiyetinde şunları söylemektedir: “Ben birçok kelâmi yol ve felsefi metotlar denedim, yalnız bunlardan Kur’an’da bulduğum faydaya denk bir fayda göremedim.”91

Aslında Râzî ve Gazzali’nin bu ifadelerine fazla şaşırmamak gerekir. Çünkü bütün dini ilimler Kur’an’ı anlamaya yönelik olarak ortaya çıkmıştır. Uzun yıllar bu aracı ilimleri öğrenerek bu ilimlerde derinleşen herkes aslında bu ilimlerin de Kur’an’ı hakkıyla anlatamadığını ve yetersiz kaldıklarını itiraf eder. Ve dolayısıyla Kur’an’ı mutluluğun ve kurtuluşun yegâne yolu olduğunu ifade eder.