• Sonuç bulunamadı

Fiilin Meydana Gelişinde Đnsanın Rolü

9. Eserleri

2.4. KAZA VE KADER BAĞLAMINDA ĐNSAN FĐĐLLERĐ

2.4.2. Râzî’de Aklî Deliller Açısından Đnsan Fiilleri

2.4.2.1. Fiilin Meydana Gelişinde Đnsanın Rolü

Râzî, insanın fiillerinin kudret ve sebeplerin birlikteliği sonucu meydana geldiğini belirtir. Eğer Allah, fiili meydana getiren gücü ve kudreti yaratırsa fiil ortaya çıkar, aksi takdirde fiilin meydan gelmesi mümkün olmaz diyerek kulun fiillerinde özgür olmadığını ifade eder.352

Râzî, insanın kendisini Allah tarafından takdir edilen ölüm, hastalık, kızgınlık ve gaflet gibi hadiselerden koruyamadığını hatırlatarak insanın fiillerinde özgür olmadığını izah etmeye çalışmaktadır. Bu konuda şunları söyler: “Yüce Allah, kendisini “Her şeyin

yaratıcısı”353 olarak tanıtmaktadır. Şüphesiz ki insanın fiilleri, “Allah, (o yüce varlıktır)

ki sizi yaratmış, sonra rızıklandırmıştır; sonra O, hayatınızı sona erdirecek, daha sonra da sizi tekrar diriltecektir.354 Ayeti muktezasınca şey kavramına girer. Eğer kul, kendi fiillerinin yaratıcısı olsaydı, kendi bedeninde tasarruf etmesi, ölümü, hastalıkları, kızgınlığı ve gafleti kendisinden alıkoyması gerekirdi. Đnsan, kendi bedenine tasarruf edemeyince akıl ve nas gereği kendi fiillerinin mucidi olmadığı ortaya çıkar.”355

Đnsanın fiillerinde özgür olmadığını savunan Râzî, ifadesini şu şekilde ispat etmeye çalışmaktadır: “Kul, eylem durumunda fiili ya terk edebilir ya da terk edemez. Eğer fiili terk edemezse Mu’tezile’nin iddiası çöker. Şayet terk etmesi mümkün olursa bu durumda iki seçenek ortaya çıkar. Birincisi; fiilin yapılmasının, yapılmamasına tercih edilmesi bir müreccih olmaksızın olur. Bu batıldır, çünkü mümkün olan iki taraftan birinin diğerine tercih edilmesi ancak bir müreccih ile olabilir. Đkincisi; bir

352 Râzî, el-Metalib, IX, s.16. 353 En’am, 6/102. 354 Rum, 30/40. 355

Râzî, el-Mesailu’l-Hamsun fi Usuli’d-Din, (tah. Ahmed Hicazî es-Saka), 2.Bsk., Daru’l-Ciyl ve Mektebetü’s-Sakafi, Beyrut/Kahire 1990, s.59-60.

78

eylemi yapmanın, yapmamaya tercih edilmesi bir tercih ettiriciye ihtiyaç duyar. Eğer bu müreccih kulun fiili olursa önceki taksim geri döner. Bu teselsül devam edemez, bir tercih ettiriciye dayanması gerekir ki, bu da kulun kendi fiili değildir. Sonra bu müreccihin meydana gelmesiyle, şayet fiilin oluşmaması mümkün olursa –fiilin meydana gelmediği farz edilsin- bu durumda bu müreccihin iki zamana nispeti eşit olmakla birlikte bazen fiil meydana gelir bazen meydana gelmez. Đki eşit zamandan birinin, bir tercih ettirici olmaksızın meydana gelmekle, diğerine karşı seçilmesi, eşit iki mümkün taraftan birinin diğerine tercih edilmesi olur ki, bu da muhaldir. Müreccihin varlığı durumunda fiilin meydana gelmemesi imkânsız olursa, Mu’tezile’nin sözü tamamıyla batıl olur. Zira her ne zaman tercih ettirici bulunursa fiilin ortaya çıkması vacip olur. Ve her ne zaman bulunmazsa mümtenî olur. Bu durumda kul ihtiyarıyla özgür değildir.”356

Râzî, yapmak ile yapmamak seçeneklerinden birini tercih etmemizi sağlayan tercih ettirici hakkında şöyle demektedir. “Kulun fiili yapmak yerine terk etmesi seçmesi mümkün müdür, yoksa mümkün değil midir? Eğer fiilin ortaya çıkması için bir kaynak/ mastar durumundaysa terk etmesi mümkün değildir. Aynı şekilde fiilin ondan çıkmaması için bir kaynak/mastar olursa, fiilin ondan ortaya çıkması imkânsızdır. Öyleyse, kul fiili yapma ve terk etme hususunda özgür değildir. Bu zaten benimsediğimiz görüştür. Ancak fiili yapma yerine terk etmesi mümkün olursa, bir tarafın diğerine tercih edilmesi ya bir tercih ettiriciye ihtiyaç duyar ya da ihtiyaç duymaz. Şayet bir müreccihe ihtiyaç duyulursa bu müreccih ya kuldan olur ya da Allah’tan olur veya her ikisinden de olmaz. Eğer kuldan olursa birinci taksim geri döner ve teselsül lazım gelir. Şayet Allah’tan olursa deriz ki, bu mürrecihin meydana gelmesiyle, fiil terk edilmeye tercih edilmiş oldu.357

Đnsan eylemlerinin bir istek ve irade sonucu meydana geldiğini söyleyen Râzî, bu iradeyi ilk olarak ortaya çıkaranın Allah olması nedeniyle gerçek yaratıcının da Allah olması gerektiğini ifade eder. O, bu konuda şöyle bir delillendirme yapmaktadır. “Bir fiili yapmayı istediğimizde fiili yaptığımızı görüyoruz. Aynı şekilde bir eylemi yapmamayı dilediğimizde bunu terk etiğimizi müşahede ediyoruz. Fakat fiili istemeyi

356

Râzî, el-Muhassal, s.456-457. 357

79

arzu ettiğimizde bizde fiilin meşietinin ortaya çıktığını göremiyoruz. Aynı şekilde terk etmeyi arzu ettiğimizde bizde fiilin terk etme meşietinin ortaya çıktığına şahit olmuyoruz. Yoksa bu meşiet hakkında konuşmamız gerekir. Bu meşietin de üçüncü bir meşiete ihtiyacı ortaya çıkar ki, teselsül oluşur. Oysa kesin olarak kalbimizde fiile dair öncesindeki başka bir meşiet için olmayan bir isteğin varlığını hissediyoruz. Bu durum terk etme isteği içinde geçerlidir. Aynı şekilde kalbimizde fiil için kesin bir irade hissettiğimizde fiilin kaçınılmaz olarak meydana geldiğini görüyoruz. Kalbimizde fiili terk etme hususunda kesin bir irade hissettiğimizde de terk ortaya çıkar. Bu durumları göz önüne aldığımızda bu isteğin bizde meydana çıkmasının bizim isteğimizle olmadığını anlarız. Meydana gelen fiilin/fiilin isteğinin ortaya çıkması bizim irademizle değildir. Bilakis bunların bir kısmı diğer bir kısmına bağlıdır. Başlangıcı ise Allah’tandır. O zaman hepsi Allah’tan olur. Anlattıklarımızdan şu ortaya çıktı ki, kendimizde gördüğümüz bu durum her şeyin Allah’tan olduğunun en önemli delilidir. Ve insan muhtar suretinde muztardır.”358

Sonuç olarak denilebilir ki Râzî’ye göre, fiillerin meydana çıkışında insanın pek fazla rolü bulunmamaktadır. Đnsanda ortaya çıkan irade ve isteğin kendisinden önceki bir irade tarafından olması dolayısıyla insan fiillerinde mecburdur. Bu fiillerin ilk yaratıcısı Allah olduğundan insan tek başına fiillerini meydana getiremez.