• Sonuç bulunamadı

2.4 Kazakistan’ın UNESCO Mirasları

2.4.2 Kazakistan’ın Antik Kentleri

Kazakistan sınırlarında ezelden beri gelişmiş tarımla büyük tarihi-kültürel bölgeler, ortaçağda ise kent yaşamı var olmuştur. Bunlardan biri Güney Kazakistan ve Yedisu idi. Güney Kazakistan veya Sır Derya coğrafik alan tüm bölgenin kent kültürü merkezi olmuştur.

Sogd gelenekleriyle eşzamanlı olarak Yedisu, Kazakistan’ın güneyi ve Maveraunnehir’de, arkeolojik belgelerde metal tabak-çanak ve asker teçhizat, runik yazılarla eşyalar gibi buluntularla temsil edilen Türk kültür sistemi yayılmıştır. Bunun sonucunda VI. yüzyıl – IX. yüzyılın birinci yarısında Yedisu ve Orta Asya’da Türk-Sogdu olarak tanımlayabileceğimiz özgün bir sentez oluşmuştur. Arkeolojik araştırmalarla Kazakistan’ın güneyinde kent harabeleri olarak kabul edilen VI-IX. yüzyıllara ait katmanlarla 25 kent kaydedilmiştir. Bazılarının isimleri bilinmektedir: İsficab, Şarab, Buduhket, Otrar (Farab). Şavgar. Yedisu’da (Cu ve Talas vadileri) 27 kent tespit edilmiştir. Bu kentler tarihi Taraz, Kulan, Atlah, Camukat ve Merke kentleriyle özdeşleştirilmektedir. Güney Kazakistan kentleri genellikle uç bolümden oluşuyordu: ark (kale içi), şehristan (şehir ici) ve rabad (ticari banliyo).

2.4.2.1 Otrar Şehri

Ortaçağın ulvi düşünürü Ebu Nasr Al-Farabi’nin doğduğu yer olarak geniş çapta un salmıştır. Otrar (Farab) ortaçağlarda Otrar-Farab bölgesine başkentlik etmiştir. Şu anda bu kesim Güney Kazakistan eyaletinin Otrar ilçesidir (Margulan, 1961: 14).

VII-VIII. yüzyıla ait Otrar katmanlarındaki kazılar, burasının artık oluşmuş bir kent olduğunu kanıtlamaktadır. Kazı alanında ham tuğladan oluşan inşaat yapıları kanıtlıları bulunmuş, dar ağızlı sürahilerin hakim olduğu tabak-çanak koleksiyonu, direk şeklinde ayaklı şamdanlar, yerli dokum sikkeler toplanmıştır. Otrar Şehri’nin büyümesi 13. yy.’da Moğol saldırıları nedeniyle duraklamıştır. Ancak daha sonra yeniden önemli bir şehir haline gelmeyi başarmıştır. Özellikle ekonomik faaliyetlerin odağı bu şehir olmuş ve darphane de bu şehirde kurulmuştur. (Nuskabay ve Canibek, 1997: 54)

2.4.2.2 Türkistan Şehri

Güney Kazakistan’ın diğer bir kenti Türkistan Ekim 2000 tarihinde UNESCO’nun himayesi altında 1500 yıldönümünü kutlamıştır. XVI. yüzyıla kadar Yassı olarak bilinen bu kentin tarihi Orta Asya’daki etno-kültürel temasların gelişimi, Türk kökenli halklarının İslamlaştırılma süreçleri ve Kazak Hanlığının ilk başkentinin oluşması ile sıkıca bağlıdır. Eski kent mimarlığı abidesi olarak uluslararası öneme sahip olan Türkistan günümüzde dünyanın her yerinden buraya Ortaçağ mimarisinin eşsiz şaheseri - Hoca Ahmet Yesevi türbesini ziyaret etmek için gelen turistlerin hac yeri olarak kabul edilmektedir.

1167 yılında Yesevi’nin defnedildiği küçük türbe daha sonra Müslümanların toplu hac ve ibadet yerine dönüşmüştür. Türbenin uç kere ziyaret edilmesi Mekke’ye hac’a gitmeye eşdeğer kabul edilmiştir. Ulvi Sufinin mezarı üzerinde şu anda yükselmekte olan türbe ölümünden 233 yıl sonra Emir Timur’un emriyle inşa edilmiştir. Türbe, dev uzunlamasına- eksenine portal-kubbe yapı şeklindedir. Merkez bölmesinde – kazanlık – Türkler için birlik ve misafirperverliğin simgesi olan dev kazan bulunmaktadır. Kazan yedi metal alaşımından yapılmıştır. Çapı 2,45 m., ağırlığı ise 2 tondur. Kazanlık Orta Asya’da korunan en büyük 18,2 metre çapındaki tuğla kubbe ile örtülüdür. Türbe duvarları, yüksek seviyede teknoloji ile elde edilen pişmiş tuğladan örülmüştür. Kuzey portalın kaplaması, oymalı, ince kemik işlemeli mezarlık kapısı ihtişamı ile büyülemektedir. (Tuncer, 1993: 12)

Şekil 2.9 Türkistan Şehri Hoca Ahmet Yasevi Türbesi Kaynak: Atasoy, 2013: 14

2.4.2.3 Sıgnak Sehri

Sıgnak, özellikle orta çağda büyük değere sahip bir liman şehridir. Ekonomik anlamda da büyük önemi bulunan Sıgnak Kazakistan’ın güneyinde yer almıştır. Sıgnak XIII. yüzyılın başında büyük ve müstahkem bir kent olmuştur. Sıgnak XIV. yüzyılda, ticaret merkezi, kale ve imarına devam edilen bir başkenttir.

Sıgnak ile ilgili daha ayrıntılı bilgiler XVI. yüzyıla aittir. İbn Ruzbihan’ın “Mihmanname-i Buhara” adlı eserinde söz konusu kentle ilgili ilginç bilgiler bulunmaktadır. Eserde kent SırDerya’nın aşağısındaki en uç kent olarak değerlendirmektedir. İbn Ruzbihan kenti “Bandari Deşt-i Kıpcak”, yani Kıpcak bozkırlarının “limanı” şeklinde tanımlanmaktadır.Şehir her ne kadar Moğol saldırıları ile büyük hasarlar görmüş ise de zamanla büyümesini sürdürmüş ve 14. yüzyıl’da Ak Orda’nın başkenti olmuştur. Daha sonraki dönemlerde ise şehir yönetimi Kazaklar ve Özbeklerin arasında sıklıkla değişmiştir.16 Yüzyıl’dan sonra ise şehir önemini yitirmeye başlamış ve zamanla insanlar şehirden ayrılmışlardır. Ancak İpek Yolu üzerinde bulunması nedeniyle tarihsel değerini bir şekilde korumuştur (Klyashtorni ve Sultanov, 2003: 17).

2.4.2.4 Savran Şehri

Savran – Büyük İpek Yolu üzerindeki ikinci kenttir. Savran hakkındaki ilk bilgiler X. yüzyılda Arap tarihçi İstahri’nin yazılarında ortaya çıkmıştır. Uzun yıllar boyunca kent hakkında Rus tüccarlar ve elciler seyahatnamelerinde yazmışlardır. Savran, tüm zamanlar

hem Orta Asya hükümdarları, hem Kazak hanları için büyük lokum olan kale kent olarak kabul edilmektedir. Şeybani Han döneminde Savran gelişiminin zirvesine ulaşmıştır. Bu dönemde, kentte bulunan tum gezginlerin hayranlıkla yazdıkları muhteşem güzellikte medrese inşa edilmiştir. Ne yazık ki, söz konusu yapı günümüze kadar ulaşmamıştır. Şeybani Han Savran’da “sallanan minareli” camii inşa etmiştir (Baypakov vd., 1993: 258)

Arkeologlar, kent seramik üretim merkezinin bulunduğunu tespit etmişlerdir. Savran’ın yakınlarında hiçbir nehrin bulunmaması ilginçtir. Kente su yer altı su kanalı - kariz sistemi üzerinden temin edilmiştir. Hattın uzunluğu 7 kilometreden fazlaydı. Kale duvarları çevresindeki hendek suyla doldurulmuştur.

2004 – 2005 yıllarında yapılan kazılar sonucunda eski Savran’ın yerinde arkeologlar iki cami harabelerini, kent merkezi –registanı ortaya çıkartmıştır.

2.4.2.5 Taraz Şehri

Taraz hakkındaki ilk bilgiler 568 yılında ortaya çıkmıştır. Kent gelişiminin zirvesini Karahanlı devletinin başkenti olarak XI-XII. yüzyıllarda yaşamıştır. Söz konusu hanedan hükümdarlarından birinin mezarı üzerine inşa edilen Karahan türbesi bu döneme aittir. Türbe, içerisinde basamaklı mezar taşının korunduğu tuğladan portal-kubbe şeklinde inşa edilen yapıdır. İkinci küçük türbe: Şah-Mansur, türbe içindeki taş levha üzerinde korunan yazıta göre 1262 yılında öldürülen Moğol hanın bölge hükümdarlarından birinin gömüldüğü yer üzerine inşa edilmiştir.

Harita 2.11 Kazakistan Antik Kentleri