• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL TEMELLER ve KAYNAK ÖZETLERİ

2.6 Kaynak Özetleri

Pennington ve Pfander (1957), KZYA’lerinin tek başına ve kombinasyonlarının koyunlarda rumen epitel doku üzerinden glikoz ve yağ asitleri metabolizması üzerindeki

33

etkilerini belirlemek üzere yaptıkları çalışmalarında, KZYA’leri rumen epiteli üzerinden in-vitro metabolize edilmiş ve her bir KZYA’nin alımı ve keton cismlerinin oluşumu ölçümlenmiştir. Denemede propiyonat alımının bütirat tarafından, bütirat alımının ise asetat tarafından inhibe edildiği saptanmıştır (p<0.01). Propiyonat varlığı asetatın neden olduğu keton cisimleri oluşumunu az da olsa engellemiş, bütiratın keton cisimleri oluşumu üzerindeki etkisi ise önemsiz bulunmuştur. Çalışmada, koyun rumen epitelinden bütiratın propiyonat alımını, asetatın ise bütirat alımını baskıladığı, propiyonat ve glikoz varlığında asetattan keton cisimleri üretiminin azaldığı, bütirat ve propiyonatın birlikte metabolize edilmeleri halinde ise asetat üretiminin arttığı bildirilmiştir (p<0.01).

Martin vd. (1959), buzağı beslemede UYA tuzu kullanımının performans ve bazı kan parametrelerine yansımasını inceledikleri çalışmalarında, 5 günlük yaşta 9 Holstein buzağı kullanmışlardır. Grup I, II ve III olarak gruplandırılan buzağılara 12 hafta boyunca 3 farklı besleme şekli uygulanmıştır. I. gruptakiler, kazein, yağ, glikoz, nişasta ve kuru ot, II. gruptakiler kazein, yağ, glikoz ve UYA ( asetik, propiyonik ve bütirik asit) tuzu ve III. gruptakiler sadece süt ile beslenmişlerdir. Denemede 9. haftanın sonunda buzağıların ortalama GCAA’ları grup, I, II ve III’te sırası ile 0.36, 0.44 ve 0.621 g olarak gerçekleşmiştir. Besleme sonrası süt ile beslenen grupta kan glikoz seviyesi hızla artarken, UYA tuzu ile beslenen grupta düştüğü gözlenmiştir. Beslemeyi takiben kan keton madde miktarı UYA tuzu alan grupta diğer gruplardan daha yüksek saptanmıştır. Uçucu yağ asitleri tuzu verilen buzağıların su ve yem tüketimleri diğer gruplardan neredeyse 2 kat fazla ölçümlenmiştir. Uçucu yağ asidi miktarı, UYA tuzu ile beslenen grup II ve kazein, yağ, glikoz, nişasta ve kuru ot ile beslenen grup I’de daha yüksek tespit edilmiştir. Uçucu yağ asitleri miktarı buzağıların yaşı ilerledikçe artış göstermiştir. Üçüncü haftadan sonra artışlarda lineer sapmalar gözlenmiştir (p<0.01).

Bu durum numune alımından önce veya sonra UYA absorbsiyon kapasitesinin maksimuma ulaşmış olabileceği ile açıklanmıştır. Denemede ayrıca, gerek rumende üretilen gerekse dışarıdan verilen UYA tuzlarının 3-6 haftalık yaştaki buzağılar tarafından absorbe edilerek metabolize edildiğini de ortaya konmuştur.

Annison vd. (1963), koyunlarda asetik, propiyonik ve BA metabolizması üzerinde yaptıkları çalışmada, 2-3 yaşlı koyunları kullanmışlarıdır. Koyunlar 800 g standart yem

34

ve yonca kuru otu (YKO) ile sadece sabah beslenmişler, gün içinde besleme yapılmamıştır. Koyunlara asetik, propiyonik ve BA tuzları 0.1 µc/min/kg CA oranında portal damar içerisine infüze edilmiştir. Denemede, propiyonat infüzyonu sonrasında glikojen ve glikoz miktarı asetat ve bütirata göre yüksek saptanmıştır. Asetat ve bütirat infüzyonunun BHBA seviyesini yükselttiği gözlenmiştir. Ruminant olmayan hayvanlarda, keton cisimlerin üretiminin asetil-CoA’nın yoğunlaşması ile ilgili olduğu, bütirattan üretilen BHBA’nın, bütiratın büyük ölçüde BHBA’ya dönüştüğüne işaret ettiği, geviş getiren hayvanlarda bütirattan üretilen keton cisimlerinin ruminant metabolizmasında büyük önem taşıdığı ve keton cisimlerinin üretim yeri olan karaciğerin dokuda asetatın, düşük kullanımı sonucu asetattan keton üretimini sınırlandırdığı kaydedilmiştir.

Baldwin ve Jesse (1992), koyunların rumen epitel gelişiminde glikoz ve bütirat metabolizamasının ontogenisini (hayat döngüsü) ruminal hücre izolasyon tekniğini kullanarak belirlemişlerdir. Bu amaçla, 21 koyun 0 günlük yaştan başlamak üzere 7 günlük ara ile kesilerek sütten kesim öncesine kadar ruminal hücreler izole edilmiştir.

Rumen ağırlığı 28-42. günler dışında vücut ağırlığı ile orantılı olarak artmış, vücut ağırlığı % 33 artarken, rumen ağırlığı 3 katına ulaşmıştır. Glikoz oksidasyon oranı (nmol/1x106 ruminal hücre: 120 dakikada) doğumda düşük olmakla birlikte (14.2 ± 5.08), 14. gün belirgin bir şekilde artmış (71.38 ± 16.71) ve bu artış 42. güne kadar artarak devam etmiştir. Kırkikinci günden sonra glikoz oksidasyon oranı doğumda gözlenenden daha düşük bir orana gerilemiştir (6.11 ± 0.83). Bütiratın CO2’ye oksidasyonu doğumla birlikte artmış (20.3 ± 3.41) ve 4. gün pik (134.0 ± 31.71) seviyeye ulaşmış, sütten kesim öncesi 56. günde ise gerilemiştir (36.32 ± 7.48). Bütirat, 14, 28 ve 42. günlerde izole ruminal hücrelerde glikoz oksidasyonunu inhibe etmiştir.

Benzer şekilde, glikoz da 4 ve 28. günlerde izole ruminal hücrelerde bütiratın oksidasyonunu engellemiştir. Ruminal hücreler tarafından BHBA üretimi (nmol/1x106 ruminal hücre: 120 dakikada) doğumdan hemen sonra tespit edilemezken 4. günde ölçümlenebildiği (3.28 ± 2.15), 42. gün boyunca değişmezken 56. gün 10 kat artış gösterdiği (36.71 ± 0.67) saptanmıştır. Ruminal epitelyumun metabolik adaptasyonları dokunun fiziksel gelişiminin yanı sıra, glikoz ve bütirat karbonlarındaki büyük değişimlerin sütten kesim öncesinde meydana geldiği kaydedilmiştir.

35

Quigley ve Bernard (1992a), besin kaynağı ve besleme zamanının periferik kan metabolitleri konsantrasyonu üzerindeki etkilerini araştırmak üzere 13 günlük yaşta 16 Holstein buzağı üzerinde çalışmışlardır. İlk gruptaki buzağılar CA’nın % 10’u oranında SİY ile günde 2 öğün beslenmiş, BBY ilk günden itibaren serbest olarak sağlanarak 28 günlük yaşta sütten kesilmiş, diğer gruptaki buzağılar ise SİY ile beslenerek tahıl beslemesi 56. günde başlamış ve 84. günde sütten kesim uygulanmıştır. Beta-hidroksi bütirik asit seviyesi her iki grupta da beslemeyi takip eden 2. saatte artış göstermiştir (p<0.01). Süt ikame yemi tüketiminin BHBA konsantrasyonunu arttırdığı saptanmıştır.

Bu artış SİY tüketimi ile birlikte insülün sekresyonuna bağlanmıştır. Ayrıca buzağıların BBY tüketimi ile kanda keton miktarı artış göstermiştir. Beslemeden sonraki ilk 2 saatte BHBA miktarındaki artışın, tüketilen BBY yeminin hızla fermente olduğunun ve sonrasında ruminal epitel ile bütirattan BHBA üretildiğinin bir göstergesi olduğu ve ruminal epitel dokunun erken yaşlarda absorbe edilen bütiratı metabolize edebilme kabiliyeti ile kan keton miktarının bütirat emilim ve üretiminde önemi rol oynadığı kanısına varıldığı bildirilmiştir.

Quigley vd. (1992b), 28-42. günlük yaşlarda kan BHBA konsantrasyonunun 0.22 - 0.62 mM arasında olduğunu rapor etmişlerdir. Deneme sonucunda % 3 SB ilaveli yemle beslenen buzağıların, diğer gruplardan çok daha hızlı bir gelişim gösterdiği ve YYO’nın daha iyi olduğu gözlenmiştir. Bu durum araştırıcılar tarafından daha fazla SB alımına dolayısı ile rumen hücre metabolizması ve emilim yüzey alanı bakımından rumen mukozasının daha iyi gelişmesine bağlanmıştır

Lane ve Jesse (1997), süt ile beslenen kuzulara KZYA ilavesinin rumen papilla uzunluğunu artırdığı, ancak tüm asitlerin epitel gelişimi aynı oranda uyarmadığı ve serum glikoz konsantrasyonlarının 7, 14 ve 42. günlerde değiştiğini bildirmişlerdir.

Araştırıcılar bunun nedenini ruminal mukoza hücrelerinde yemle alınan SB ve UYA’lerinin (mukozal mitokondriler tarafından) vücut keton sentezi için mikrobiyal fermantasyonun artmasına bağlı olarak glikoz oksidasyonundaki azalmaya bağlamışlardır.

Beharka vd. (1998), yem formunun yeni doğan buzağılarda rumenin anatomik, mikrobiyal ve fermantatif gelişimi üzerindeki etkilerini belirlemek üzere yaptıkları

36

çalışmada yeni doğmuş 8 buzağı kullanmışlardır. Buzağılara doğumu takiben 2 - 3 saatte kolostrum beslemesi geçiş sütüne kadar yapılmış, daha sonra buzağılara ruminal yolla kanül açılmıştır. Buzağılar CA’larına göre tesadüfi olarak bireysel bölmelere alınmış, sonrasında öğütülmüş ve pelet formda yem verilen 2 grup oluşturulmuştur. Her gruba % 25 YKO ve % 75 tahıl karışımı verilmiştir. Kaba yemlerin partikül boyutu 0.64 mm, tahılların ise 1 mm olacak şekilde ayarlanmıştır. Beslemeyi takip eden 3 saat sonra buzağılardan rumen sıvısı alınarak yapılan analizler sonucunda, öğütülmüş yem ile beslenen buzağılarda toplam UYA konsantrasyonu daha yüksek olmakla birlikte, bu oranın önemli olmadığı bulunmuştur (p=0.12). Bunun yanında pelet yem ile beslenen buzağıların rumen pH seviyesi yüksek bulunurken, toplam UYA miktarı düşük bulunmuştur. Öğütülmemiş yem ile beslenen buzağıların rumen epitel gelişimi ve absorbsiyon kapasitesi öğütülmüş yemle beslenenlerden daha iyi gerçekleşmiştir.

Denemenin 2, 4 ve 8. haftalarında öğütülmüş yem ile beslenen buzağılarda düşük pH’ya bağlı olarak amilolitik bakteri gelişimi, pH’ya duyarlı olan selülotik bakterilerden daha fazla olmuştur. Yemin fiziksel özelliklerinin papilla ile anatomik ve mikrobiyal gelişimi

etkilerken, rumen kas kalınlığı üzerine bir etkisinin bulunmadığı kanısına varılmıştır.

Mentschel vd. (2001), buzağılarda BA kullanımının apoptozu inhibe etmek suretiyle rumen gelişimini uyardığını göstermek üzere yaptıkları çalışmada, üç gruba ayırdıkları buzağıları, 6 hafta boyunca standart BBY + 100 g kuru ot ve SİY ile beslemişlerdir.

Kontrol (SİY), propiyonik asit (SİY + 53 - 390 g propiyonik asit) ve BA (SİY + 54 - 326 g BA) olmak üzere 3 grup oluşturulmuştur. Deneme sonunda kontrol, propiyonik ve BA grubundaki papilla uzunlukları (mm) sırasıyla 1.0, 2.2 ve 4 olarak tespit edilmiştir. Araştırıcılar, propiyonik ve BA arasındaki büyük farkı iki yağ asidinin mitotik indeksleri ile açıklamışlar ve apoptik indeksin BA’te propiyonik aside oranla 1/3 oranında gerçekleştiğini belirtmişlerdir (p<0.01). Sonuç olarak, invivo koşullar

altında BA’in önemli bir ruminal apoptoz inhibitörü olduğu saptanmıştır.

Vidyarthi ve Kurar (2001), Murrah ırkına ait 18 erkek manda malağı ile yaptıkları çalışmalarında malaklar her bir grupta 6 malak olacak şekilde, kontrol ile 12 mL/gün ve 24 mL/gün BA katkılı olmak üzere 3 grup oluşturulmuştur. Tüm hayvanlar bireysel olarak, CA’nın % 10 nispetinde süt (2 öğünde), BBY ve yeşil mısır otu ise serbest olacak şekilde beslenmişlerdir. 120 gün süren deneme sonunda, sütlerine 24 mL/gün BA ilave edilen malakların KMT, YYO, GCAA ve besin madde sindirilebiliği kontrol

37

ve 12 mL/gün BA ilave edilen gruplardan daha yüksek tespit edilmiştir (p<0.01). Aynı çalışmada, deneme gruplarındaki malakların selüloz ve tahıl sindirilebilirliğinin, kontrol grubuna kıyasla daha yüksek olduğu da saptanmıştır (p<0.05). Araştırıcılar bu artışları, rumenin yapısal gelişimine, rumen fonksiyonlarının erken oluşmasına, rumendeki mukozal büyümeyinin bütirat>propiyonat>asetat yönünde uyarılma etkinliğine ve sindirimin teşvik edilmesi için yeterli miktarda BA emilimine bağlamışlardır.

Kitade vd. (2002), sütten kesim döneminde uygulanan besleme koşullarının buzağılarda parotis bezi ile ruminal ve abomasal epiteldeki karbonik anhidraz aktivitesi üzerindeki etkilerini araştırdıkları çalışmalarında, 32 adet Holstein buzağı kullanmışlardır. BBY + YKO + SİY (N), yalnız SİY + polipropilen borular ile rumene KZYA ilave edilen (S) ve SİY + KZYA ilavesi yapılmayan (M) olmak üzere 3 grup oluşturulmuştur.

Çalışmada KZYA 13. haftaya kadar SİY beslemesinin ardından rumene verilmiş, sonrasında rumen papilları ölçümlenmiş (mm) ve N, S ve M gruplarında sırasıyla 6.5 ± 0.8, 0.5 ± 0.1 ve 1.2 ± 0.2 olarak tespit edilmiştir. Rumen epitel gelişimi bakımından KZYA kullanılan grup ile kullanılmayan grup arasındaki farkın önemli olduğu saptanmıştır (p<0.01). Çalışma sonucunda, sütten kesim döneminde BBY + YKO kullanımının parotis bezinde karbonik anhidraz oluşumu ve rumen gelişimi üzerinde önemli rol oynadığı ancak epitel gelişimi üzerinde etkisi olmadığı sonucuna varılmıştır.

Guilloteau vd. (2004), SB kullanımına buzağıların verdiği yanıtları incelendikleri çalışmalarında 44 adet 8 günlük yaştaki Holstein buzağı kontrol ve deneme grubu olmak üzere 2 gruba ayrılmıştır. Tüm buzağılar deneme süresince 3 l SİY ve BBY ile beslenmiş, kontrol grubundaki buzağıların SİY’ne flavomisin, deneme grubundaki buzağılara ise KM’nin % 3’ü oranında SB SİY’ne ilave edilmiştir. Deneme sonunda KMT’leri her iki grupta da benzer bulunmuştur. Canlı ağırlık artışı denemenin 35.

gününe kadar her iki grupta da benzer bulunmuş ancak, 35. günden deneme sonuna kadarki dönemde SB grubu kontrol grubundan (SB: 200.5, K: 195.1 kg) daha yüksek CAA elde etmiştir (p<0.05). Benzer şekilde SB grubunun kontrol grubundan 5.2 kg daha fazla ölçümlenmiştir (p<0.05). Sonuç olarak, buzağılarda SB’ın antibiyotik yerine kullanılması durumunda performansın artabileceği kanısına varılmıştır.

Zitnan vd. (2005), rumen mukoza ve kan IGF-1 konsantrasyonu üzerine beslemenin etkisini araştırdıkları çalışmalarında, Holstein ırkına ait 45 buzağı kullanmışlardır. Üç

38

gruba ayrılan buzağılardan 1. gruba süt serbest olarak verilerek geç sütten kesim (84 gün), 2. grup buzağılara serbest süt ve erken sütten kesim (30 gün) ve 3. grup buzağılara ise serbest SİY ve erken sütten kesim (30 gün) uygulanmıştır. Tüm gruplara BBY, su ve mısır silajı serbest olarak sunulmuştur. Çalışma sonucunda, papilla uzunlukları ile IGF-1 konsantrasyonu arasında pozitif bir korelasyon saptanırken, plazma glikoz ve insülün konsantrasyonları ile papilla uzunluğu arasında negatif korelasyon saptanmıştır. Rumen papilla gelişiminin yüksek miktarda BBY tüketimi ile uyarıldığı ve bu etkinin molar propiyonat oranı ve IGF-1 konsantrasyonu ile bağlantılı olabileceği bildirilmiştir.

Klotz ve Heitmann (2006), sütten kesim ve iyonofor ilavesinin buzağılarda büyüme ve kan parametreleri üzerindeki etkilerini araştırmışlardır. Jersey 24 buzağının kullanıldığı 112 gün süren çalışmada, tüm buzağılar her grupta 12 buzağı olacak şekilde kontrol ve deneme olmak üzere gruplandırılmışlardır. Bütün buzağılar ilk 12 saat 3-6 L kolostrum ile beslenmiş ve 3. günden sonra bireysel bölmelere alınmışlardır. Tüm buzağılar 227 g ticari SİY su ile karıştırılarak 1.9 L SİY elde edilmiş olan SİY ile beslenmiş, 21. günde SİY 284 g’a çıkarılmıştır. Denemede kullanılan BBY kontrol (iyonoforsuz) ve deneme (iyonoforlu) gruplarına pelet formda sağlanmıştır. Çalışma sonunda, CAA, GCAA ve YYO bakımından gruplar arasında farklılık gözlenmemiştir. Buzağılar SİY ile beslendikleri dönemde kan BHBA konsantrasyonları sabit iken, 5-7 haftalar arasındaki adaptasyon süresince gruplarda artış gözlenmiştir. Kontrol grubundaki buzağıların kan BHBA konsantrasyonu 8. haftada 5. haftadakinin (0.18 mmol/L) 5 katına (0.99 mmol/L) ulaşmış, 9. haftada ise pike (1.12 mmol/L) çıkmıştır. Deneme grubunda BBY’lerine iyonofor ilave edilen buzağıların BHBA konsantrasyonları kontrol grubundan daha düşük tespit edilmiş, iyonofor ilavesinin BHBA ve asetat üretimini baskıladığı ortaya konmuştur. İyonoforların koksidiyoz kontrolü için kullanılabileceği, ancak buzağılarda büyüme ve verimliliği artırmadığı bildirilmiştir.

Gorka vd. (2009), buzağı maması ve BBY’lerine ilave edilen SB’ın rumen gelişimi üzerindeki etkilerini saptamak amacıyla yürüttükleri çalışmalarında 5 günlük yaşta 14 buzağı kullanılmış ve her grupta 7 buzağının olduğu deneme ve kontrol grubu oluşturulmuştur. Yirmialtı gün süren denemede buzağılara % 0.3 SB bulunan SİY ve BBY yemi verilmiştir. Araştırma sonunda, 12, 19 ve 26. günlerinde CA’ların önemli derecede değiştiği (p<0.01), SB ile beslenen buzağıların kontrol grubundakilere nazaran

39

1.7 kg daha fazla CA kazandıkları (p<0.01), 19 - 26 günler arasında SB ile beslenen buzağıların BBY tüketiminin kontrol grubundan sırasıyla 270 g/gün ve 162 g/gün daha yüksek olduğu (p<0.01) bildirilmiştir. Sodyum bütirat ilavesinin rumen pH ve fermantasyon sürecine önemli bir etkisinin olmadığı ancak toplam UYA’leri ve özellikle BA ve valerik asit konsantrasyonlarının yüksek, amonyum konsantrasyonunun ise düşük olduğu gözlemlenmiştir. Sodyum bütirat ile beslenen buzağıların abomasum sıvısındaki pH seviyesinin düşük olduğu tespit edilirken (p=0.02), SB ilavesinin papilla uzunluğu (p<0.01) ve genişliğini (p<0.01) pozitif yönde etkilediği, ancak tunica muscularis kalınlığını etkilenmediği saptanmıştır. Bunun yanında, SB ilavesinin buzağıların boş retikülorumen ağırlığını (p=0.13) arttırdığı ancak, toplam vücut ağırlığı yüzdesine vurulduğunda bu artışın önemli bulunmadığı kaydedilmiştir. Toplam midenin yüzdesi olarak ele alındığında retikülorumen ağırlığının SB grubundaki buzağılarda daha yüksek olduğu (kontrol grubu; % 42.6, SB; 49.8) saptanmıştır (p=0.02). Dışkı skoru üzerinde SB’ın önemli bir etkisi saptanmazken, dışkılarının kontrol grubuna göre daha yumuşak olduğu gözlenmiştir (p=0.07). Sodyum bütirat ile beslenen buzağıların kontrol grubuna göre daha az elektrolit tedavisi gördüğü (p=0.01) ve kirlenme oranının daha düşük olduğu gözlenmiştir (p=0.03). Ayrıca SB’ın vücut kondisyon skorunu

arttırdığı (p=0.06) tespit edilmiştir.

Guilloteau vd. (2009a), genç ruminantlarda sindirim sistemi, ontogenez, uyarılar, sonuçlar ve yönetimi hakkındaki yayınladıkları raporlarında, buzağı gelişiminde bir aşamadan diğer bir aşamaya geçiş sürecinin oldukça şiddetli fizyolojik ve sindirim sistemi adaptasyonu gerektirdiğini bildirmişlerdir. Ancak yetersiz adaptasyon nedeniyle sindirim sisteminin maksimum kapasitesine ulaşmayacağını da belirtmişlerdir.

Buzağıların bu geçiş sürecine adapte olmakta zorluk çektikleri ve yakın zamanlara kadar bir büyütme faktörü olarak bu geçiş dönemlerinde antibiyotiklerin kullanıldığı raporda dile getirilmiştir. Ancak, bu uygulamaların 2006 yılında yasaklanmasının ardından, SB’ın antibiyotiklere alternatif bir büyütme faktörü olarak kullanılmaya başlandığı belirtilmiştir. Buzağılarda SB kullanımı ile CAA ve karkas ağırlığının arttığı, besin madde sindiriminin iyileştiği, pankreas salgısının ve içeriğinin arttığı, morfolojik olarak ince bağırsakta kript derinliği ve villus yüksekliğinin artmasına buna bağlı olarak da besin madde sindiriminin iyileştiği bildirilmiştir. Araştırıcılar bu değişimleri, besleme sonrasında artan sindirim sistemi düzenleyici peptitlerin ve kolesistokinin

40

sekresyonunun artması ile ilişkilendirmişlerdir. Ayrıca, bu değişimlerin adaptasyon nedeniyle sindirim sitemi ve sindirim ile ilgili organlar üzerinde oluşan stresi azaltıcı etkiye sahip olan HSP27 ve HSP70 gibi iki önemli enzim miktarında da artışa neden olduklarını belirtmişlerdir. Bunlara ilaveten, adaptasyon sürecinde buzağılarda meydana gelebilecek hipoksi durumunda, SB’ın bağırsak hücrelerinde hipoksiye bağlı faktör 1-α’yı baskıladığı bildirilmiştir.

Guilloteau vd. (2009b), yem katkı maddesi olarak SB kullanımının buzağılar üzerindeki etkilerini araştırdıkları çalışmalarında, SB ilavesinin buzağılarda GCAA ve karkas ağırlığı üzerinde önemli düzeyde etkili olduğunu saptamışlardır (p=0.02). Sodyum bütirat kullanımının sindirilebilirliği de pozitif yönde etkilediği gözlemlenirken, pankreas salgısı ve bazı enzimlerdeki pankreatik enzim miktarının da SB kullanılan buzağılarda önemli derecede arttığı tespit edilmiştir. Buna ilaveten kript hücre derinliği ve villus yüksekliğinin arttığı, bunun neticesinde de besin madde emiliminin iyileştiği saptanmıştır. Yem değişimi nedeniyle adaptasyon sürecinde bulunan buzağılarda SB kullanımının, mide ve kolonda HSP27 ve HSP70 gibi HSP miktarını da artırdığı tespit edilmiştir. HSP27 ve HSP70 proteinlerinin sindirim organlarında stresin azaltılmasına yardımcı olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte, uzun süreli süt ile besleme programlarında süte ilave edilen SB’ın, GCAA ve YYO’nını önemli düzeyde olumlu etkilediği tespit edilmiştir. Bu etkinin artan pankreatik enzim sekresyonuna bağlı olarak sindirim etkinliğinin artması ile villus boylarının gelişmesi ve sindirim enzimlerinin modifiye edilmesi ile sindirim sisteminin olgunlaşması ile bağlantılı olduğu bildirilmiştir.

Guilloteau vd. (2010b), BA kullanımının pankreatik salgı ve besin madde sindirimi üzerindeki etkilerini belirlemek üzere 55 - 88 günlük yaşta 8 Holstein dişi buzağı ile yaptıkları çalışmalarında, buzağılar ilk 2 gün kolostrum, daha sonra yağsız süt tozu, peynir altı suyu, hayvansal yağ ve alkol ile ekstrakte edilmiş soya küspesi konsantresi ihtiva eden SİY ile beslenmişlerdir. Dört döneme ayrılan deneme süresinde BA etkisi 4 buzağıda tespit edilmiştir. Denemede buzağılar, kontrol P0 - P1 ve deneme grubu P2 - P3 olarak 4 dönemde incelenmiştir. Kontrol grubuna 8 mg/KM antibiyotik (bacitracin) deneme grubuna ise 3 g/KM SB ilave edilmiştir. P2 ve P3 grubunda bulunan 2 aylık yaştaki 4 buzağının pankreas kanallarına ve duodenumlarına iki kalıcı kanül yerleştirilmiş ve 3 g/KM SB infüze edilmiştir. P1 döneminde buzağılar P0 grubu ile

41

aynı beslenmişlerdir. P2 döneminde 3. günün sonunda buzağılar kademeli olarak kontrol grubu beslemesinden 3 g/KM BA beslemesine geçirilmişlerdir. P3 döneminde 5. günde BA beslemesine uyum sağlayan ve P3 fazına geçen buzağılar tamamen BA ilaveli SİY ile beslemeye başlanmışlardır. P1, P2 ve P3 dönemindeki her buzağıdan 3.

gününün sonunda 24 saat süreyle pankreas sıvısı toplanmıştır. Pankreas suyu sekresyonu bilgisayar vasıtası ile kaydedilmiştir. Toplam 42 adet pankrease suyu numunesi beslemeyi takip eden 0.5 - 3.0 saat içerisinde toplanmıştır. Deneme sonucunda, BA ilavesinin, yağ, kül ve kalsiyum sindirilebilirliği kontrol grubundan yüksek tespit edilmiştir (p<0.05). Toplam protein sentezi ve pankreatik sıvı sekresyonu BA grubunda daha yüksek saptanmıştır (p<0.01). P2 ve P3 gruplarından SB infüzyonundan 1.5 saat içerisinde pankreas salgısında ve protein sentezinde önemli bir değişiklik gözlenmezken, kimotripsin sekresyonu azalmış, lipaz sekresyonu ise artmıştır (p<0.05). Kan peptit konsantrasyonunun SB infüzyonu ile modifiye edilebildiğine dair önemli farklılıklar ortaya konmuştur (p<0.05).

Ślusarczyk vd. (2010), SB kullanımının buzağılarda büyüme ve serum BHBA üzerindeki etkilerini belirlemek üzere 90 gün süren çalışmalarında, 40 adet % 87 Holstein Freisian kanı taşıyan Polonya siyah-beyaz ırkı 9 - 12 günlük yaşlarda buzağı kullanmışlardır. Buzağılara SB içermeyen kontrol ile % 1, % 3 ve % 0.3 SB katkılı olmak üzere dört farklı BBY 56. güne kadar sıvı ve serbest olarak sunulmuştur. Sıvı besleme döneminde 100 g/gün verilen çayır samanı, 57 günlük yaşta sütten kesimden sonra 200 g/güne kadar çıkarılmıştır. Deneme başlamadan önce buzağılar sadece kolostrum ile beslenmişlerdir. Deneme sonunda SB ile beslenen buzağıların daha yüksek CA ve GCAA sahip oldukları (p=0.087 ve p=0.13) ve yaşın CAA ve GCAA artışı üzerinde etkili olduğu saptanmıştır (p<0.01). Sodyum bütirat ile beslenen buzağıların, 57 ve 90 günlük yaşlardaki CA’larının (57 gün, 66.4, 72.9, 72.2, 71.4 ve 90 gün 98.4, 107.8, 108.1, 103.5) ve tüm deneme peryodu boyunca GCAA’nın (617.1, 708.8, 717.7, 680.0) (p<0.05 ve p=0.053) kontrol grubundan daha yüksek olduğu bulunmuştur. Buzağıların yaşlarının ilerlemesi ile birlikte artan BBY tüketimi ile birlikte BHBA miktarının arttığı (p<0.01) göze çarpmıştır. Yedi günlük yaşta ve kolostrum beslemesinin sona erdiği periyotta serum BHBA miktarı oldukça düşük (p<0.01) saptanmıştır (0.06-0.07 mmol.l-1). Ancak bu miktarın denemenin sonuna kadar yavaş artarak 90. günde kontrol grubunda 4 kat (0.07 - 0.30), B1 ve B3 gruplarında 5

42

kat (B1: 0.06-0.31 ve B3: 0.06-0.35) ve B0.3 grubunda ise 6 kat (0.06 - 0.36) arttığı saptanmıştır (p<0.01). Tüm gruplarda serum glikoz düzeyi 7 ve 90. günlerde en yüksek iken, en düşük seviye 14. günde gözlenmiştir (p<0.01).

Ferreira ve Bittar (2011), BBY’lerine SB, kalsiyum propiyonat (KP) ve monensin ilavesinin performans ve kan parametreleri üzerindeki etkilerini incelemek üzere yaptıkları çalışmada, 24 Holstein buzağı doğumu takiben 2 gün kolostrum (2 L) beslemesinin ardından doğum ağırlıklarına göre bireysel kulübelere yerleştirilmişlerdir.

Denemeye alınan buzağılara 150 g/kg KM SB, 30 g/kg KM sodyum monesin ve 150 g/kg KM KP ihtiva eden BBY’leri serbest olarak verilmiştir. Her hafta sabah beslemesinden hemen önce 10 haftalık yaşa kadar tartılmış olan buzağılar, tüketmiş oldukları BBY göz önünde bulundurularak 8 haftalık yaşta sütten kesilmişlerdir. Kan numuneleri, 4 haftalık yaştan deneme sonuna kadar her hafta sabah beslemesinden 2 saat sonra şah damarından alınmıştır. Deneme süresince plazma BHBA konsantrasyonu sadece 6 ve 9. haftalarında belirlenmiştir. Araştırma sonunda kan esterleşmemiş yağ asitleri (NEFA), BHBA ve kan glikoz konsantrasyonları bakımından gruplar arasında farklılık gözlenmemiştir. En yüksek plazma BHBA konsantrasyonu buzağılarda rumen gelişiminin bir göstergesi olan BBY tüketimindeki artışla birlikte 6. haftadan sonra tespit edilmiştir. Beta hidroksi bütirik asit konsantrasyonu SB takviyesi yapılan grupta artış eğilimi (p=0.08) göstermiş, yaşın ilerlemesi ile yem tüketimi bakımından diğer gruplar da benzer artışı bulunduğundan (yaklaşık 800 g KM/gün) önemli bulunmamıştır.

Gorka vd. (2011a), trigliserid matriks teknolojisi ile kaplanmış SB ilavesinin buzağılarda rumen gelişimi üzerindeki etkilerini araştırdıkları 21 gün süren çalışmalarında, 5 günlük yaşta 28 erkek buzağı her grupta 7 buzağı olacak şekilde tesadüfi olarak dağıtılmıştır. Kontrol grubu, SİY (SB-) + BBY ( % 0.6 SB), SİY ( % 0.3 SB) + BBY (SB-) ve SİY (% 0.3 SB) + BBY (% 0.6 SB) olmak üzere 4 grup oluşturulmuştur. Süt ikame yeminin buzağı CA’lığının % 10’u olacak şekilde hesaplandığı araştırmada, % 0.3 SB ilaveli SİY ile beslenen buzağıların CA’ları (kg) denemenin 7, 14 ve 21. günlerinde sırasıyla 48.6, 48.2 ve 49.9 bulunmuş ve kontrol grubundan daha yüksek (p<0.05) saptanmıştır. Canlı ağırlık kazançları ise 0-7. günlerde en yüksek düzeyde tespit edilmiştir (p=0.04). Bunun yanında, % 0.6 SB takviyeli BBY

43

ile beslenen buzağıların 15 - 21. günlerdeki KMT’leri daha yüksek ölçümlenmiştir (p<0.01). Bunun neticesinde metabolik enerji (ME) ve HP alımlarının arttığı kaydedilmiştir. Denemenin 7. günündeki toplam serum proteini, SB ilaveli BBY ve SİY ile beslenen buzağılarda diğer gruplardan daha yüksek saptanmıştır. % 0.3 SB katkılı SİY ile beslenen buzağılarda en yüksek serum toplam proteini 14. günde (p=0.05), kan glikoz seviyesi ise 21. günde saptanmıştır (p=0.04). Rumen dorsal kranial kesesindeki en fazla papilla yüksekliği ve genişliği de yine % 0.3 SB takviyeli SİY ile beslenen buzağılarda tespit edilmiştir (p<0.02). SB takviyesi yapılan SİY ve BBY tüketen buzağılarda daha düşük oranda ishal vakasına rastlanmış ve tedavi ve elektrolit uygulamasının kontrol grubundan daha az olduğu (p=0.08) kaydedilmiştir. Serum toplam protein, plazma glikoz, BHBA ve GLP-2 konsantrasyonlarının deneme süresince değişiklik gösterdiği saptanmıştır (p<0.01). Retikülorumen gelişimi en yüksekten en düşüğe doğru, (SİY-) / (BBY+), (SİY+)/(BBY-) ve (SİY-)/ (BBY-) olarak gerçekleşmiştir (p=0.05).

Gorka vd. (2011b), süt, SİY ve SB ilaveli (3.000 mg/kg) SİY ile yapılan beslemenin buzağılarda rumen gelişimi üzerindeki etkilerini belirlemek amacıyla yaptıkları çalışma sonucunda, 5-26 günlük yaşlarda SİY ile beslenen buzağıların ince bağırsak gelişiminin yavaşladığı ve metabolik durumlarının olumsuz yönde etkilendiği saptanmıştır. Bununla birlikte, SİY’ne SB ilavesinin ince bağırsak gelişimini uyardığı ve SİY’nin rumen gelişimi üzerindeki negatif etkilerinin kısmen ortadan kalktığı bildirilmiştir.

Kato vd. (2011), SİY’ne ilave edilen SB’ın buzağılarda GH ve insülün seviyesi ile rumen papilla gelişimi üzerindeki etkilerini araştırdıkları çalışmalarında, sütle beslenmiş 3 günlük yaşta 24 Holstein buzağı her grupta 12 buzağı olacak şekilde iki gruba ayrılmış ve 42 gün boyunca bireysel buzağı kulübelerinde tutulmuşlardır. Her iki gruptaki buzağılar deneme boyunca 08.30 ve 16.30 saatlerinde 2'şer L olmak üzere aynı miktar SİY ile beslenmişlerdir. Deneme grubundaki buzağıların SİY’ne ilave edilen SB’a uyum sağlayabilmeleri amacıyla 1 - 3. gün arasında 3 g/gün, 4 - 7. gün arasında 5 g/gün ve 8 - 42. gün arasında 7 g/gün olarak verilmiş ve iki ayrı deneme kurulmuştur. 1.

denemede 16 hayvana (kontrol ve deneme gruplarında 8'er hayvan) yukarıda belirtildiği şekilde SİY ve BBY verilmiştir. Bu gruptaki 8 buzağıya 42. günde plazma numunesi alınması amacıyla 41. gün kateter takılmıştır. Hayvanların tamamı 43/44. günlerde son

44

kez beslendikten 22 saat sonra kesilmiş ve doku numunesi alınmıştır. 2. denemede 8 buzağı (her gruptan 4'er adet) yukarıda belirtildiği şekilde beslenmiş ve plazma numunesi alınabilemesi için 41. gün kateter takılmıştır. 42. günde SİY yerine laktoz solüsyonu (100 laktoz/2 L musluk suyu) verilmiştir. Laktoz miktarı SİY’deki laktoz miktarına eşit olacak şekilde ayarlanmıştır. Laktoz çözeltisi kontrol veya deneme grubuna SB (3 - 5 g) verilmiştir. Her iki denemede de SİY veya laktoz solüsyonu her hayvana saat 09.00'da biberonla verilmiştir. Hormon ve metabolit analizi için kan numuneleri, denemenin 42. günü sabah beslemesinden 30 dak. öncesinden başlayarak 2 saat sonrasına kadar 15 dk'lık aralıklarla kateter yardımıyla alınmış ve numunesi alımı sırasında BBY kullanılmamıştır. Büyüme hormonu, insülin ve IGF1'in plazma konsantrasyonları RIA ile glikoz ve esterleşmemiş yağ asidi konsantrasyonları ise ticari kit kullanılarak ölçülmüştür. Ayrıca 1. denemede kesim aşamasından hemen sonra karaciğer, ön mide, dalak, böbrekler ve böbrek çevresindeki yağlar tartılmıştır.

Rumendeki kraniyal ventral kör kese kısmından 5 epitel parçası alınmış ve histolojik analiz için sabitlenmiştir. Mukoza parçalarının dijital fotoğrafları CCD kamera ve diseksiyon mikroskopisiyle çekilmiş, papilla uzunluğu NIH görüntüleme programının dijital fotoğraflarında ölçülmüştür. Jejunumun orta kısmı ve ileumdan 10 cm uzunluğunda mukoza numuneleri alınmış ve Sglt-1'in mRNA ekspresyonunun analizi için sıvı azota batırılmıştır. Deneme sonunda, kontrol ve deneme gruplarında CA ve CAA sırasıyla 72.7 kg, 78.2 kg ve 25.5 kg, 27.7 kg olup, gruplar arasındaki farklılıklar önemsiz bulunmuştur. Deneme boyunca toplam KMT her iki grupta da benzer bulunmuş, bu da gruplarda reddedilen BBY miktarının düşük anlamına geldiği şekliğnde açıklanmıştır. Çeşitli organ ve midelerin ağırlıkları SB takviyesine bağlı olarak fark göstermemekle birlikte, deneme grubunda böbrek çevresi yağ oranı kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuştur (+ % 43.8 p=0.07). Rumen papilla uzunluğu SB grubundaki buzağılarda daha yüksek tespit edilmiştir (p=0.08). Aynı çalışmada, bazal GH konsantrasyonları (sabah öğününden 30, 15 ve 0 dakika önce) deneme ve kontrol gruplarında farklılık göstermemiştir (5.8 ± 1.3 ve 4.3 ± 1.2 ng/ml, p=0.37). Fakat besleme saatini takip eden 1 saat boyunca plazma GH konsantrasyonları kontrol grubuna oranla SB grubunda daha düşük tespit edilmiştir (p<0.05). Kontrol grubuna oranla SB grubunda plazma insülin konsantrasyonlarındaki artış, beslemeyi takip eden 75. dakikada daha düşük bulunmuştur. Bazal glikoz (p=0.66) ve NEFA (p=0.36) ile

45

laktoz çözeltisiyle beslemenin ardından plazma GH konsantrasyonları bakımından gruplar arasında fark gözlemlenmemiştir. Bazal insülin konsantrasyonu laktoz çözeltisi beslemesindan 15 dak önce ve sırasında kontrol grubunda SB grubuna göre daha yüksek bulunmuştur ( p <0.05). Sodyum bütirat grubunda çözelti beslemesinden sonra insülün konsantrasyonu azalmış ve azalmaya devam ettiği saptanmıştır (p<0.10). Bazal glikoz konsantrasyonları bakımından iki grup arasında fark tespit edilmemiştir (p=0.31).

Kontrol grubundaki hayvanların ileum epitel dokularında Sglt-1 gen ekspresyonu jejunuma oranla daha yüksek olma eğilimi göstermiştir (sırasıyla 0.470 ± 0.163 ve 0.875 ± 0.126, p=0.09). Jejunum veya ileumdaki Sglt-1 gen ekspresyonu bakımından iki grup arasında fark tespit edilmemiştir (sırasıyla p=0.88 ve 0.16).

Li vd. (2012), SB kullanımının rumen mikrobiyotası üzerindeki etkilerini belirlemek üzere rumen kanüllü ve orta laktasyon dönemindeki 4 Holstein inek kullandıkları çalışmalarında, inekler ad libitum olarak KM bazında % 50 mısır silajı ve % 50 konsantre içeren standart toplam karma rasyonla (TMR) beslenmişlerdir. Sodyum bütirat infüzyonu 0. saatte numune alımının ardından hemen başlatılmış ve 168 saat boyunca (7 gün) sürdürülmüştür. Bütirat infüzyonu 5.0 l/gün olarak 2.5 M'lik bir solüsyon kullanılmış ve devamlı infüzyon olarak tamponlanmış salya solüsyonu (pH 7.0; % 3.8 KHCO3, % 7.3 NaHCO3) içerisine günlük olarak 12.5 mol infüze edilmiştir.

168 gün sonra inekler ilave 168 saat süresince rumen infüzyonu olmaksızın standart rasyonla beslenmişlerdir. Rumen içerikleri infüzyonun 0, 24, 72 ve 168. saatlerinde ve infüzyondan sonraki 24 ve 168. saatlerde rumen fistülleri aracılığıyla seri olarak toplanmıştır. Sodyum bütirat rumende UYA konsantrasyonunun yanında UYA’ların molar yüzdelerini hızla etkilemiştir. Süt ineklerinin rumeninde (infüzyon öncesinde) en yaygın UYA'nin (asetat, bütirat ve propiyonat) konsantrasyonları sırasıyla 377.1, 19.5 ve 23.4 mM olarak tespit edilmiştir. Büyük ölçüde rasyon ve besleme zamanına bağlı olan toplam UYA konsantrasyonu yüksek görünmekle birlikte, bunların molar oranının (40:2:2) rumende gözlemlenen normal aralıkta oldukları bildirilmiştir. Bütirat infüzyonundan 24 saat sonra rumendeki bütirat konsantrasyonu baz olan 19.5 mM'den 23.7 mM'ye yükselmiştir. Bu artış, asetat ve propiyonat konsantrasyonlarındaki eş zamanlı düşüşle ilişkilendirilmiştir. Bununla birlikte, bütirat konsantrasyonu infüzyonla artmaya devam etmiş ve infüzyonu izleyen 168. saatte pik seviyeye çıkmış, öte yandan propiyonat konsantrasyonları azalmaya devam etmiş ve 168. saatte en düşük düzeyine

46

ulaşmıştır. Bütirat infüzyonunun geri çekilmesini izleyen 24 saat içerisinde, rumendeki bütirat konsantrasyonu baz düzeyden önemli ölçüde düşüş göstermiştir (% 43.1 azalışla 11.1 mM seviyesine düşmüştür). Bununla birlikte, hem asetatın hem de propiyonatın konsantrasyonu önceki baskılanmış düzeylerine göre artış göstermiştir. İnfüzyonu izleyen 168. saat itibarıyla her 3 UYA'nin rumen konsatrasyonu baz seviyeye dönmüştür. Üç UYA'nin rumendeki molar oranı (%) benzer bir eğilim izlemiştir. Baz düzeyde asetat rumendeki tüm UYA'nin % 89.5'ini oluştururken, bütirat ve propiyonat sırasıyla % 4.8 ve % 5.7'sini oluşturmuştur. 24 saatlik infüzyon rumendeki bütiratın molar yüzdesini % 4.8'den % 8'e yükseltmiştir (p=0.012). İnfüzyon ilerledikçe, bütirat konsantrasyonu artmaya devam etmiş ve infüzyonu izleyen 168. saat civarında pike ulaşmıştır (% 12.7; p=0.031). İnfüzyonun geri çekilmesinden sonraki 24. saat itibarıyla, bütiratın molar yüzdesinde % 76 azalma gözlemlenmiştir. Bu ani düşüş geçici olmuş ve bütiratın molar yüzdesi infüzyondan sonra 168. saatte infüzyon öncesi baz değerine dönmüştür. Rumen mikrobiyotasının bütirat infüzyonuna yanıt dinamikleri Bacteroidetes, Firmicutes, Fibrobacteres, Synergistetes, Planctomycetes ve Verrucomicrobia da dâhil olduğu bakteri grupları, ekzojen bütirattan etkilenmiştir.

Nazari vd. (2012), kaplanmış KB’ın buzağı performansı ve bazı kan parametrelerine etkilerini belirlemeyi amaçladıkları çalışmalarında, 16 adet 3 ± 1 günlük dişi Holstein buzağıları rastgele seçilmiş ve her grupta 8 buzağı olacak şekilde iki gruba ayrılmıştır.

Buzağılar 1 x 1, 2 x 1,9 m boyutlarındaki bireysel kulübelerde bakılmıştır. Gruplar, bütiratsız SİY ve SİY’lerine 3 g kaplanmış KB içeren iki gruptan oluşmuştur.

Buzağılara ilk 3 gün boyunca kolostrum verilmiş, bunun ardından 1:9 oranında ılık suyla karıştırılan ticari SİY (4 L/gün) verilmiştir. Buzağıların BBY ve taze suya serbest erişimleri sağlamışlardır. Dışkının fiziksel formu üç bağımsız gözlemci tarafından ilk dört hafta boyunca günlük olarak skorlanmış ve ortalamalar kaydedilmiştir. Fiziksel şekil bakımından dışkı 1: sıkı 2: hafif gevşek 3: gevşek 4: sulu olarak skorlanmıştır. Kan numuneleri v. Jugularis'ten 10 ml'lik tüplere 1, 12, 24, 36 ve 48. günlerde alınmıştır.

Rumen sıvısı numuneleri 1 ml % 5 sülfürik asit içeren hyaloid plastik konteynırda toplanmıştır. Deneme sonunda, KB ilave edilen grupta 12, 36 ve 48. günlerde günlük yem tüketimi (g) sırasıyla 130.9, 898.0 ve 1004.9 olarak kontrol grubundan yüksek tespit edilmiştir (p<0.05). Yeme ilave edilen KB ince bağırsak ve rumende emilim kapasitesini arttırmak suretiyle de, sütten kesim sonrası GCAA ve YYO’nını olumlu

47

yönde etkilemiştir. Deneme grubunda 12, 36 ve 48 günlerde ve deneme süresince YYO (gr yem/ g GCAA) ve GCAA (gr) sırasıyla 0.29, 1.24, 1.49, 1.05 ve 455.2, 745.5, 692.8, 609.9 olarak kontrol grubundan yüksek olduğu bulunmuştur (p<0.05). Çalışmada ayrıca, KB ilavesinin buzağıların BBY tüketimini arttırdığı saptanmıştır (p<0.05).

Benzer şekilde, KB ile beslenen buzağıların YYO’daki iyileşme kontrol grubundan daha iyi saptanmıştır (1.38, 1.05) (p<0.05). Ayrıca KB ilavesi serum BHBA (mmol/L), insülin (pmol/L) ve glikoz (mg/dL) konsantrasyonlarını da etkilemiştir (p<0.05).

Kalsiyum bütirat ile beslenen buzağılarda ruminal ve bağırsak mukoza hücrelerindeki oksidasyonun düşmesi nedeniyle plazma glikoz konsantrasyonun arttığı ve bu artışın buzağılarda tüm deneme boyunca ve sütten kesim sonrasında GCAA’nı arttırma nedeni olabileceği kaydedilmiştir Kalsiyum bütirat grubunda buzağı performansındaki iyileşmenin yanında, 12, 24, 36, 48. günlerde ve deneme süresince serum BHBA seviyesi sırası ile 0.15, 0.26, 0.36, 0.56, 0.33 olarak kontrol grubundan yüksek bulunmuş ve aynı zamanda dokulardaki bütirat miktarında da artış gözlemlenmiştir (p<0.05). Bu durumun performans ve enerji durumunu arttıran insülin fonksiyonu ve metabolizmasının arttığının da bir göstergesi olduğu açıklanmıştır. Kan glikoz konsantrasyonu KB kullanılan buzağılarda tüm deneme süresince kontrol grubundan (4.6 ve 7.7 pmol/L) daha yüksek (p<0.05), serum kortizol (µg/dL) konsantrasyonu ise SİY’lerine KB ilave edilen buzağılarda sayısal olarak azalma eğilimi göstermiştir (p>0.10). Kaplanmamış bütirat ve KB gruplarında ortalama rumen pH'si her iki numune alım tarihinde benzer bulunmuştur. Bununla birlikte, denemenin 33-48. günlerinde KB, toplam UYA konsantrasyonunu artırmış ve UYA profilleri farklılık göstermiştir. Young vd. (1970), bildirdiğine göre, serum glikoz ve insülin konsantrasyonları aynı modeli izlemektedirler. Kontrol grubundaki buzağılar ve KB ile beslenenlerin insülin serum konsantrasyonlarında ciddi bir farklılık bulunmuştur (p<0.01). Bu durum bütirat kullanımının insülin konsantrasyonu, rumen gelişimi ve buzağı performansı üzerindeki olumlu etkisini göstermektedir. Kalsiyum bütirat kaplanmış bir ürün olduğundan ve bağırsaklarda serbestleştiğinden rumen pH’sını azaltma ya da arttırma yönünde bir etki göstermemiştir.

Zhao vd. (2013), SB kullanımının buzağılarda sütten kesim üzerine etkilerini araştırdıkları çalışmalarında, 24 adet 31 günlük yaşta Çin Holstein buzağı tesadüfi olarak her grupta 12 buzağı olacak şekilde, deneme ve kontrol grubu olmak üzere

48

gruplandırılmıştır. Buzağılar işletmenin besleme düzenine uygun olarak beslenmişler, deneme grubundaki buzağılara KM’nin % 1’i oranında SB eklenmiştir. Kırkbeş gün süren deneme sonunda, buzağılar 60 günlük yaşta sütten kesilmişlerdir. Deneme sonucunda, SB ile beslenen buzağıların CA’ları 60 ve 75 günlük yaşlarda kontrol grubuna göre sırası ile % 3.86 (p<0.05) ve % 4.58 (p<0.01) yüksek saptanmıştır.

Bununla birlikte, buzağıların 31-60 ile 61-75 günlük yaşlardaki GCAA’ları SB grubunda kontrol grubundan daha yüksek ölçümlenmiştir (% 6.33 p<0.05; % 10.61 p<0.01). Kontrol grubu ile kıyaslandığında, SB grubu buzağıların serum trigliserid, üre azotu, C-reaktif proteinleri (CRP), haptoglobin HP, IL-6 ve TNF-β düzeyleri (p<0.01), ile sütten kesimde glikoz seviyeleri (p<0.05) düşük bulunmuştur. Ayrıca SB ilavesinin serum IgA, IgG ve IgM düzeyini önemli ölçüde artırdığı tespit edilmiştir (p<0.05).

Bunlara ilaveten, sütten kesimi takip eden 15 günde serum CRP, HP ve kortizol düzeylerinin SB grubunda düştüğü bildirilmiştir (p<0.01). Kontrol grubundaki buzağılar ile mukayese edildiğinde SB tüketen buzağıların önikiparmak bağırsağı ve ince bağırsaklarındaki villus uzunlukları, kript derinlikleri ile villus/kript oranının iyileştiği gözlenmiştir. Sonuç olarak, SB ilavesinin buzağılarda büyüme ve performansı arttırmalarının yanında, serum akut faz proteinleri ile kortizol seviyelerini düşürerek bağışıklık fonksiyonlarını artırdığı bildirilmiştir.

Serbester vd. (2014), SB ihtiva eden BBY'lerinin erken veya normal zamanda sütten kesilen buzağıların sütten kesim öncesi ve sonrası performanslarına olan etkilerini araştırmak üzere yürüttükleri 2 aşamalı çalışmada, 1. denemede 23 ve 2. denemede 25 Holstein Fresian ırkına ait dişi buzağılar kullanılmıştır. 1. deneme 35 gün sütten kesim öncesi ve 35 gün sütten kesim sonrası olmak üzere 70 gün, 2. deneme ise sütten kesim öncesi 60 gün ve sütten kesim sonrası 40 gün olmak üzere 100 sürmüştür. İlk 3 gün tüm buzağılar anneleri ile birlikte tutulmuş ve kolostrum ile beslenmişlerdir. 3. günün sonunda buzağılar deneme 1 ve deneme 2 olmak üzere 2 x 2.5 ebatlarındaki altlık olarak saman kullanılan bireysel kulübelerde CA’ları göz önünde bulundurularak gruplara ayrılmışlardır.

49

1. Deneme: Bütirat kullanılmayan kontrol grubu (K), 1.5 g/kg SB ve 3.0 g/kg SB.

2. Deneme: Bütirat kullanılmayan kontrol grubu (K), 2.5 g/kg KB ve 5.0 g/kg KB.

Tüm bütirat tuzları başlangıç yemlerine ilave edilmiştir. Her iki denemede de buzağılar sabah ve akşam saatlerinde olmak üzere günde iki kez bireysel olarak 4 L/gün süt ile beslenmişlerdir. Buzağı başlangıç yemleri sütten kesim öncesi dönemde serbest olarak verilmiştir. 1. ve 2. denemenin 35 ve 60. günlerinde BBY tüketimlerine bakılmaksızın buzağılar sütten kesilmiştir. Sütten kesilen buzağılar % 60 BBY ve % 40 YKO’ndan oluşan TMR ile beslenmeye başlanmıştır. 1. deneme 70, 2. deneme ise 100 gün sürmüştür. 1. denemede BBY’ne 1.5 g/kg ve 3.0 g/kg SB ilavesi ile 70. gün CA kontrol grubunda 68.9 kg olarak gerçekleşirken, 1.5 g/kg ve 3.0 g/kg SB gruplarında sırası ile 71.4 ve 73.5 kg olarak ölçümlenmiştir. Gruplar arasındaki farklılıklar önemli bulunmamıştır (p<0.05). Bunun yanında sütten kesim öncesi 3.0 g/kg SB ilavesi ile YYO tüm deneme boyunca ortalama 1.24 olarak gerçekleşirken, kontrol ve 1.5 SB ilaveli gruplarda sırası ile 1.45 ve 1.38 olarak gerçekleşmiştir (p<0.05), ancak sütten kesim sonrası aynı farklılıklar gözlenmemiştir. 2. denemede ise KB kullanımının CA, TMR tüketimi, CAA ve YYO’na etki etmediği bulunmuştur (p>0.05). 2. Denemede KB ilaveli yem tüketen buzağıların performansında önemli bir değişiklik gözlenmezken, SİY’ne ilave edilen KB’ın buzağı performansını artırdığı saptanmıştır (p<0.05).

Araştırıcılar, KB’a performans açısından buzağıların verdiği yanıtın SB’tan daha düşük olmasının olası nedenlerini, süt kesim zamanları (KB: 60. gün, SB: 35. gün) ve bütirat konsantrasyonlarının (SB: %95, KB: %50) farklı olmasına atfetmişlerdir. Bunların yanında, KB’ın yüksek molekül ağırlığı nedeni ile suda çözünebilirliğinin SB’tan daha düşük olmasının da etki etmiş olabileceği bildirilmiştir.

Cavini vd. (2015), kuzu yemlerine SB takviyesinin emzirme ve kuzu besi dönemindeki kuzuların rumen gelişimi ve performansına etkilerini belirlemek üzere yaptıkları çalışmalarında, emme döneminde bulunan 66 kuzu anneleri ile birlikte 2 gruba ayrılmış ve deneme grubundaki kuzuların yemlerine 3.6 g SB/KM ilave edilmiştir.

Seksensekizinci gün kesime gönderilmiş olan kuzularda rumen pH’sı, papilla uzunluğu, retikulo-rumen ağırlığı, keratinizasyon yüzdesi ve performans parametreleri incelenmiştir. Deneme sonunda, SB grubundaki kuzuların KMT, GCAA, sıcak karkas ağırlığı kontrol grubundan daha yüksek saptanmıştır (p<0.05). Bunun yanında, retikuo-rumen ağırlığı ve papilla uzunluğu da yüksek ölçümlenmiştir (p<0.10). Sonuç olarak,

50

emme döneminde olan kuzu yemlerine SB ilavesinin rumen gelişimi ve performansı artırdığı, ancak 3. aydan sonra herhangi bir etkisinin olmadığı bulunmuştur.

Davarmanesh vd. (2015), KB ve aromatik bileşenlerin buzağı performansı üzerindeki etkilerini araştırdıkları çalışmalarında, yeni doğmuş 32 Holstein buzağı (16 erkek, 16 dişi) kullanılmıştır. Doğumdan hemen sonra CA’larına göre altlık olarak talaşın kullanıldığı bireysel klübelere alınan buzağılara günde 2 öğün olacak şekilde toplam 4 L kolostrum verilmiştir. Buzağılar ilk 2 gün kolostrum beslemesinin ardından başlangıç CA’larına göre geçiş sütü ile beslenmişlerdir. Kontrol, KB, oleobiotek (aromatik bitkisel ekstrakt; zencefil, karabiber, kekik otu, kekik ve tarçın) ve KB + oleobiotek olmak üzere 4 grup oluşturulmuştur. Katkı maddeleri (KB 5g/gün, oleobiotek ise 0.25 g/gün) 1 - 23. günler arası sabah sütüne ilave edilmiş, 23. günden sonra ise BBY üzerine serpilmiştir. Yirmidördüncü günden denemenin sonuna kadar 8-19 mm uzunluğundaki YKO buzağılara serbest olarak sağlanmıştır. Su, 3. günden sonra bireysel ve serbest olarak buzağıların tüketimine sunulmuştur. Deneme, sütten kesimden 3 hafta sonra tamamlanmıştır. Kaba ve BBY’leri günlük, CA’lar ise sabah yemlemesi öncesi, doğum, 23. gün, sütten kesim ve sütten kesimden 3 hafta sonra olmak üzere tespit edilmiştir.

Kan numuneleri, 23, 46 ve 67. günlerde sabah yemlemesinden 2 saat sonra şah damarından alınmıştır. Alınan kan numuneleri santrifüj edilerek -20 oC’de muhafaza edilmiştir. Plazma numunelerinde, glikoz, BHBA, kan üre nitrojen (BUN) düzeyi ve keratinin konsantrasyonu analiz edilmiştir. Araştırma sonunda, KB ve oleobiotek ilavesi yonca ve BBY tüketimini etkilememekle birlikte, oleobiotek ilavesi sütten kesim öncesi BBY tüketimini arttırmaya yönelik bir eğilim göstermiştir (p<0.01). Oleobiotek ilavesi deneme süresinde GCAA üzerine olumlu bir etki yapmazken (0.57 kg), KB ilavesi sütten kesim sonrası CAA’nı artırmıştır (0.68 kg) (p=0.03). Benzer şekilde, YYO oleobiotek ilavesinden etkilmezken, tüm deneme süresince (0.44 CAA/KM) (p=0.042) ve sütten kesim sonrasında (0.37 CAA/KM) KB ilavesinden olumlu etkilenmiştir (p=0.004).

Araujo vd. (2015), süt ikame yemine SB veya tribütrin (TRB) ilavesinin Holstein buzağılarda performans ve metabolizma üzerindeki etkilerini araştırdıkları çalışmalarında, 45.7 ± 5.8 CA ve 11.8 ± 3.1 günlük yaşta 51 buzağı kullanmışlardır.

Buzağılar süt ikame yemlerine KM’nin % 3’ü SB, aynı oranda TRB ve kontrol olmak

Benzer Belgeler