• Sonuç bulunamadı

İkonun teolojik temellerinin ilk Doğu Hıristiyanlığında sonra da Batı Hıristiyanlığında VIII. ile IX. yy.’lar arasında II. İznik Konsili ve IV. Konstantinopolis Konsili aracılığıyla kesin bir şekilde oturtulmasıyla birlikte ikonografik kült Hıristiyan dünyasında resmi hale getirilmiştir. Sahte Dionysius Areopagita, Şamlı Yuhanna, Theodorus Studita ve Ioannes Scotus Eriugena gibi farklı felsefeciler ve teologlar teolojinin estetik kategorisiyle ilgili eserlerinde sundukları düşüncelerle birlikte ikonun temellerinin ve ikonografik kültün tamamen kurulmasını sağlamışlardır. Batı’da bazı teologlar Orta Çağ’ın son yıllarına kadar Skolastik çerçevesinde teolojinin estetik kategorisiyle ilgili eserler yazmaya devam etmişler. Canterburyli Anselmus, Gulielmus Alvernus, Halesli Alexander, Fidanzalı Yuhanna ve Aquinolu Thomas gibi teolojinin estetik kategorisiyle ilgilenen bazı teologlarının Geç Orta Çağ’da düşünceleriyle Katolik ikonunun teolojik temellerini son derece etkiledikleri bilinmektedir.

Geç Orta Çağ insanının genel varlığı doğal ve doğaüstü olmak üzere iki farklı boyut şeklinde anladığı düşünülmektedir. Ayrıca söz konusu dönemdeki Batı insanlarının, doğaüstü boyutta “bulunduğu” düşünülen Tanrı’yı sonsuz ışık olarak algıladıkları ve bu ışığın doğal boyutla ilişkilendirilen dünyaya yansıdığını düşündükleri bilinmektedir. Bu düşünceye göre, Tanrı’nın, kendisini ışık olarak yansıttığı dünyadaki şeyler aracılığıyla kısmen tanınabilir hale gelmesi mümkündür. Eski Çağ’dan itibaren hem Batı hem de Doğu Akdeniz’in bölgelerine farklı şekillerle yayılan bu varlık, ya da tanrılık, anlayışı Geç Orta Çağ’da Skolastik çerçevesinde teolojinin estetik kategorisiyle ilgili yapılmış çalışmalarda ikonun teolojik temellerini pekiştirmek üzere tanrısal ve dünyevi güzellik şeklinde incelenmiştir.186

Canterburyli Anselmus, Tanrı’yı tanıma yolunda en faydalı yöntemin kontemplasyon187 olduğunu savunmasının yanı sıra, insanın İsa düşüncesine ya da

ikonuna odaklanarak kontemplasyon pratiği aracılığıyla vahyin gerçeklerini öğrenmesinin mümkün olduğunu sunmuştur. Anselmus’un teolojik düşüncesinde önemli bir kavram yer almaktadır. Bu kavram ise “Pulchritudo Rationis” ismiyle bilinmektedir. Pluchritudo

Rationis, insanın Tanrı’yı tanıma yolunda tamamlaması gereken üç aşamalı bir sürece

tekabül etmektedir. Pulchritudo Rationis sürecin oluştuğu üç aşamasının birincisinde insan kendi durumunun, başka bir ifadeyle cennetten kovulduğunun ve Tanrı’ya dönmesi gerektiğinin farkına varmalıdır. Bu aşamayı tamamladıktan sonra, Pulchritudo

Rationis’in ikinci aşamasına yol verilmektedir. Söz konusu aşamada insan kendisine ve

etrafındaki gerçeklere bakarak Tanrı’nın izlerini ayırt etmeye çalışmalıdır. Bu aşamada ikonun faydalı bir araç olduğu kabul edilmektedir. Son olarak, üçüncü aşamaya geçen insanın, Tanrı’nın izlerini ayırt ettikten sonra, İsa’nın Çilesinin derin anlamlarıyla yüzleşerek varlığın önemini ve gerçeğini anlayıp Tanrı’yla bütünleşmeye hazır olacağı kabul edilmektedir.188

Geç Orta Çağ’da estetik alanında önem gören teologlar arasında Gulielmus Alvernus ve Halesli Alexander bulunmaktadırlar. Gulielmus Alvernus’un De Bono et Malo eserinde sunalan düşüncelerden ve Halesli Alexander’in Summa çalışmasında tartışılan konulardan teoloji alanında bonum, verum et pulchrum olarak bilinen Tanrı’yla ilgili üç farklı metafizik unsur ortaya konulmuştur. Bu teologların düşüncesinden, “bonum” ismiyle tanıtılan iyilik kavramının her şeyin başlangıç ve bitiş noktası olan Tanrı ile doğrudan ilişkilendiği anlaşılmaktadır. “Verum” ismiyle betimlenen gerçeklik kavramı, şeylerin ve yaratıkların, kendilerinden değil, iyiliğin özünü içinde belli oranda bulundurduklarından, başka bir ifadeyle Tanrı’nın izini içinde taşıdıklarından dolayı, gerçek sayılması olayına tekabül etmektedir. Son olarak, “pulchrum” terimiyle tanımlanan güzellik kavramı, şeylerin ve yaratıkların gerçek olduklarından dolayı güzel sayılması düşüncesine uygulanmaktadır. Bu sisteme göre, dünyadaki farklı “cansızlar” ve, özellikle, canlılar, iyi oldukları kadar gerçek sayılmakta ve gerçek oldukları kadar güzel

187 Kontemplasyon: Latincede “Seyretme” anlamına gelen “Contemplatio” kaynaklı bu terim, tanrılığın

kendisine odaklanarak derin düşünce ve içsel arayıştan söz etmektedir.

sayılmaktadırlar. Kısaca, her şey Tanrı’nın izini içinde sakladığı kadar iyi, gerçek ve ardından, güzeldir. Tüm bunlardan, gerçek güzelliğin fiziksel değil manevi olduğu anlaşılmaktadır.189

Gulielmus Alvernus ve Halesli Alexander’den sonra, güzellik kavramı Fidanzalı Yuhanna ve Aquinolu Thomas gibi farklı teologlar tarafından geliştirilip tamamlanmıştır.

Fidanzalı Yuhanna’nın, Sahte Dionysius Areopagita, Hippolu Augustinus ve Canterburyli Anselmus gibi bazı teologların önceki zamanlarda sundukları düşüncelerinden faydalanarak Doğu ve Batı estetik anlayışları arasında bağlantı kurma çabasında bulunduğu düşünülmektedir. Fidanzalı Yuhanna’ya göre, Enkarnasyon olayı, insanı manevi güzelliğe yaklaştıran maddi güzelliğin tecrübesine temel oluşturmaktadır. Bu bağlamda, söz konusu teolog, insanın sonsuz güzellik olan Tanrı’ya bağlı manevi güzelliğe ulaşmak üzere ilk önce duyuları aracılığıyla formal güzelliğin tecrübesini yaşamasının gerekli olduğunu savunmuştur. Bu düşünceye göre, Enkarnasyon olayına temellerini dayandıran ikon alanına uygulanması durumunda, insanın, formal güzelliğe sahip bir nesne olan ikona yaklaştıktan sonra formal güzellik aracılığıyla tasvir edilen transfigüre karakterde kendisini tanıyarak kendisinin içinde manevi güzelliği bulmasının mümkün olduğunun söylenmesi gerekmektedir. İnsan, ikondan faydalanarak kendisinde manevi güzelliğiyle, başka bir ifadeyle kendisinde Tanrı’nın bir yansıması olan ruhuyla kavuştuktan sonra Tanrı’yla bütünleşme yoluna ya da kurtuluş yoluna girişebilmektedir.190

Son olarak, güzellik kavramının gelişmesine katkıda bulunan teolog Aquinolu Thomas’ın estetik düşüncesinden bahsedilmesi gerekmektedir. Aquinolu Thomas için gerçek güzellik insanın çıkarsız bir şekilde egzistansiyal bilgi edinme ihtiyacını uyandıran şeylerde bulunmaktadır. Bu teolog, düşüncesinde doğal ve manevi olmak üzere güzelliğin iki farklı yönünü tanıtmaktadır. Aquinolu Thomas’a göre, dünyevi zevke yatkın olan insanlar idollerde doğal/ formal güzelliği ararken, manevi zevke yatkın olan insanlar ikonlarda manevi/ gerçek güzelliği aramaktadırlar. Bu düşüncelerden, Aquinolu

189 Casas Otero, a.g.e., ss. 396-397. 190 Casas Otero, a.g.e., ss. 295-298.

Thomas’ın önceki zamanlarda güzellik anlayışlarını sunan teologların yoluna devam etmek istediği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, Katolik dünyasında estetik alanında yayınlanan teolojik çalışmalarda species ve lumen olmak üzere güzelliğin iki özelliğinden bahsedilmektedir. “Şekil” anlamına gelen “species” terimi formal güzelliğini tanımlamak için kullanılırken “ışık” anlamına gelen “lumen” ismi manevi güzelliğini tanımlamak için kullanılmaktadır. Buna göre, doğal her şeyin anlamı ve önemi (güzellik, gerçeklik ve iyilik derecesi) şeklinde ya da dış görüşünde değil, ışığında ya da iç görünüşünde yatmaktadır.191

Kısaca, yukarıda sunulmuş estetik düşüncelerin ikona uygulanmasının sonucunda, ikonun güzelliğinin, ikonun göze hoş gelen bir sanat eseri olmasından kaynaklanmamasıyla birlikte insanın ikonda tasvir edilen karakterle özdeşleşerek kendisinde Yaratıcısının izini bulabilmesinden kaynaklandığının söylenmesi gerekmektedir.