• Sonuç bulunamadı

Bilindiği kadarıyla, ikonun teolojik temellerini oturtma çabası ilk defa 692 yılında düzenlenen Trullo Konsili ile birlikte ortaya çıkmıştır. Bu konsil sonucunda ikonun antropomorfik olması istenmesiyle birlikte ikon teknik olarak simgeden imgeye dönüştürülmüştür. İkon konusunda yer alan bu değişimlere rağmen, ikonun teolojik temelleri İkonoklazm döneminin son yıllarına kadar resmi bir şekilde kurulmamıştır. İkonun teolojik temelleri ve ikonografik kültün Doğu Hıristiyanlığında resmi olarak 787 yılında toplanan II. İznik Konsili aracılığıyla kurulmuşken Batı Hıristiyanlığında II. İznik Konsili sonucunda alınan kararların doğrulandığı 869 ile 870 yıllarındaki IV. Konstantinopolis Konsili aracılığıyla kurulmuştur. Ayrıca, bu iki konsilde İkonoklazmın

Hıristiyanlığa karşı heretik bir hareket olduğunun anlatıldığının hatırlatılması gerekmektedir.119

Hıristiyan düşüncesine göre, Yahudi inançlarına yatkın olan ikon düşmanları arasında farklı gruplar yer almaktadır. Bunlardan en radikal grubu ikonların yok edilmesini ve Meryem, azizler ile kutsal emanetler kütlerinin yasaklanmasını isteyen grup olurken, en ılımlı grubu ikonlar yok edilmeden sadece dini kullanımının yasaklanmasını isteyen gruptur. İkonografik kültü idolatri olarak gören bu grupların hepsi ikonografik kültü yasaklatmak üzere Eski Ahit’te geçen bazı ilkelere dayanarak savlarını sunmuşlardır: “Canlarınızı iyice koruyun; çünkü Horebde, ateşin içinden Rab size söylediği gün bir

suret görmediniz; ta ki, fesada sapmıyasınız, ve kendiniz için erkek yahut kadın suretinde, yerde olan bir hayvan suretinde, göklerde uçan kanatlı bir kuş suretinde, toprakta sürünen bir şey suretinde, yer altındaki suda olan bir balık suretinde, her hangi bir şeklin suretinde oyma put yapmıyasınız” (Tesniye 4, 15-18). İkonun, üstünde tasvir edilen

karakterden bağımsız olamadığını düşünen ikon düşmanlarının sadece efkaristiyayı ikon olarak kabul ettikleri bilinmektedir. Halbuki ikon taraftarlarına göre, ikon hem üstünde tasvir edilen karakterden bağımsız hem de söz konusu karakterinin tabiatından farklı bir tabiata sahiptir. İkon taraftarları için ikon, üstünde tasvir edilen karakterden bağımsız sayılmaması durumunda ikon değil, idoldür. Başka bir ifadeyle, ikonun prototipiyle aynı olduğunun kabul edilmesi durumunda ikonun prototipinin yerini aldığı kabul edilmelidir. Buna göre, ikonun prototipiyle aynı olduğunu düşünerek Tanrı’nın yerini ikona veren, kısaca, ikonu idole dönüştüren asıl putperestler ikon taraftarları değil, ikon düşmanlarıdır. Bunun dışında, ikon düşmanları ikon taraftarlarını ikonda İsa’nın tanrısal tabiatını, yani tanrılığını, tasvir etmekle suçlamışlardır. Buna yanıt olarak, ikon taraftarları tanrısal tabiatın, yani tanrılığın, tasvir edilemez bir gerçek olduğunu savunmuştur. Bu durumda, ikon düşmanları fikrini değiştirip ikon taraftarlarını ikonda İsa’nın insani tabiatını, yani insanlığını, tasvir etmekle suçlamalarının yanı sıra İsa’nın insani tabiatının tanrısal tabiatından ayrı olmadığından dolayı, onu tasvir edenin otomatik olarak tanrısal tabiatını inkar etmiş olduğunu savunmuşlardır. Bu bağlamda, ikon taraftarları, ikonda İsa’nın çift tabiatının oluştuğu ne tanrısal ne de insani tarafının tasvir edilebildiğini savunarak, ister

tanrısal ister de insani, kendisi soyut bir kavram olan tabiat değil, sadece İsa’nın insan olarak sahip olduğu fiziksel yapının, yani etin, tasvir edilebildiğinin altını çizmişlerdir. Buna göre, ikon, madde olduğu kadar, İsa’yı, dokunulabilir bir bedene sahip olduğu kadar, yansıtabilmektedir. İkona saygı gösterildiğinde, ikonun oluştuğu maddeye değil, ikonda tasvir edilen karaktere odaklanarak söz konusu maddenin Yaratıcısına tapınılmaktadır. İkonu değersiz bir nesne olarak gören ikon düşmanları arasında haça saygı gösterildiği bilinmektedir. İkon taraftarları da, bunu kullanarak ikon düşmanlarına, ikona saygı gösterilmemesi gerekince neden haça saygı gösterdiklerini sormuşlardır. İkon düşmanlarının yanıt veremedikleri tüm bu savlar sayesinde ikon taraftarlarının İkonoklazm savaşını yenmelerinin yanı sıra ikonun teolojik temelleri ve ikonografik kültü II. İznik Konsili aracılığıyla sonunda resmi bir şekilde kurulmuştur.120

II. İznik Konsili’nde İkonoklazmın heretik bir hareket olarak tanıtılmasıyla birlikte bu hareketin takipçileri aforoz edilmiş ve ikonun teolojik temelleri ile ikonografik kült Enkarnasyon olayına dayandırılarak resmi ve kesin bir şekilde kurulmuştur. Ayrıca, bu konsilde, yüzeysel bir şekilde olmasına rağmen, Baba’yı tasvir etmenin ne kadar hakiki olduğu meselesi de sunulmuştur. Konsilde bu konuda ulaşılan sonuçlara göre, Baba kendisi tanınamaz bir gerçek olduğundan dolayı, doğrudan tasvir edilememektedir. Buna çare olarak, sadece Oğul aracılığıyla tanınabilir Baba’nın kabul edilen tek tasvirinin İsa tasviri olduğu söylenmektedir: “İsa çağırıp dedi: Bana iman eden, bana değil, ancak beni

gönderene iman eder. Ve beni gören, beni göndereni görür” (Yuhanna 12, 44-45); “İsa ona dedi: Bu kadar zaman sizin ile beraberim de, beni tanımadın mı, ey Filipus? Beni görmüş olan, Babayı görmüş olur; sen nasıl: Babayı bize göster diyorsun?” (Yuhanna 14,

9). II. İznik Konsili’nde, Baba’yı doğrudan tasvir etmenin mümkün olmamasına rağmen, Oğul’u İsa figürüyle ve Kutsal Ruh’u beyaz güvercin figürüyle tasvir etmenin mümkün olduğu sunulmuştur. Ayrıca, son derece Enkarnasyon olayının geçekleşmesine katkıda bulunan Meryem ikonuna ve melekler, şehitlerle azizler ikonlarına saygı gösterilmesi uygun görülmüştür. Son olarak, ikonlara saygı gösterme şekilleri arasında ikonların

önünde dua etmek, ikonları öpmek, bunlara tütsü veya mum yakmak gibi bazı pratiklerin kabul edildiğinin söylenmesi gerekmektedir.121