• Sonuç bulunamadı

B. Güncel Kaynaklar

1. BÖLÜM

1.5. KARZ AKDİNDE VADE, MENFAAT, DEĞER KAYBI (ENFLASYON)

1.5.3. KARZDA DEĞER KAYBI (ENFLASYON)

Günümüzde karşımıza çıkan sorunlardan biri de enflasyon ile değeri düşen paralardır. Enflasyonun yüksek olduğu beldelerde paranın değer kaybının fazla olmasından dolayı, borç veren zarara uğramaktadır. Bu durum, kişilerin karzdan kaçınmasına sebep olmaktadır. Ebu Hanife, borçlu kişi değeri düşen paranın mislini vermekle borçtan kurtulur demiştir. Ebu Yusuf ise, altın ve gümüş dışındaki paraların satın alma gücündeki değişmeler borcun ödeneceği zaman dikkate alınır. Değeri düşen paranın karz akdinin başladığı zamanki değerinin verilmesi gerektiğini söylemiştir.174

Ebu Yusuf’a göre kesada uğramış (tedavülden kalkmış) paranın kabz günündeki altın ya da gümüş mukabili değeri tazmin edilirken, İmam Muhammed ise tedavüldeki son değeri altın ya da gümüş üzerinden belirlenen kıymeti ile geri ödemesi yapılır.175

Hanefîlere göre altın, gümüş, fulus gibi geçer akçenin miktar ve vasfı belirlendiği takdirde ikrazı caizdir.176 Semenin illaki altın, gümüş, ya da diğer madenlerden sayılmasının gerekmediğini söyleyen İmam Muhammed eşyanın kıymetini malum kılan her şeyin para olarak sayılabileceğini söylemiştir.177

Altın, gümüş veya misli mallar ile yapılan karz akdinde değerinin düşmesi veya yükselmesine bakılmaz alınan borç misli ile ödenir. Ebu Hanife “Kıtlık vesaire sebep ile kıymeti artmış ya da azalmış olan istikraz edilen malın yine misli ödenir”178 derken, fetvaya esas olan Ebu Yusuf’un kabz edildiği gündeki değeri esas alınır görüşüdür.179

Hanefîye göre maruf olan ve devlet başkanının kabulüyle para vasfına ulaşan altın ve gümüş haricindeki madenin kesâda uğraması ile semeniyetleri (alım gücü) kaybolur. Bu madenler ikraz edilip kesâda uğramaları takdirinde Ebu Hanife’ye göre

174 Apaydın, “Karz”, DİA, 14/521.

175 Serahsi, Mebsut, 14/30; İbn Abidin, Reddü’l Muhtar, 7/390. 176 Serahsi, Mebsut, 14/30; Haskefî, ed-Dürrü’l Muhtar, 429. 177 Kâsânî, Bedaiu’s-Sanaî’, 7/64.

178 Serahsî, Mebsut, 14/30.

mislinin, Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise gümüş değerine göre kıymetinin iadesi yapılır.180

Ayrıca Hanefî mezhebinde Ebu Yusuf’un fetvaya esas görüşüne göre ikraz muamelesinden sonra paranın piyasa değerinin artması, kesadı ya da inkıta’ya uğraması arasında bir farklılık söz konusu değildir.181

Ebu Yusuf’un fetvaya esas olan görüşüne göre; itibari paralarla yapılan borçlanmalarda, borç ödenmeden, mezkûr durumlar (kesad, inkita’, ruhs ve ğala) meydana gelse, borç ödenirken, bu paraların borçlanma günündeki değerlerinin, zati değer taşıyan (malpara olan) dirhemlerle hesaplanarak ödeme yapılması gerekmektedir. Yani, borçlanma tarihindeki anaparanın miktarının, değeri değişmeyen başka bir para ile hesaplanarak tespit edilmesi ve borcun da bu tespite göre ödenmesi gerekmektedir.182

Semeniyet vasfını kaybeden paranın, Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre kıymetinin iade ederken ödenmesi gerekir. Kesaddan dolayı semeniyet vasıflarını kaybeden malların aynen iade imkânı ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla malın misli ile iadesi mümkün olmadığında kıymeti ödenir.183

Şafiî’ye göre dinar ve dirhem olarak verilen karz tedavülden kalksa mukriz sadece verdiği karzı geri alabilir ya da tedavülden kalktığı günkü değerini alabilir. Bunun içinde aldığı gümüşün halis olması gerekmektedir.184

Karz akdi, meyve sebze gibi belirli mevsimlerde yetişen ürünler üzerinden yapılsa, söz konusu malın artık çarşı pazarda bulunamaz hale geldiği ve pahalı olduğu bir mevsimde, alacaklı borcunu istese, bu durumda borçlu borcunu ürünlerin yetiştiği çarşı pazarda bolca bulunduğu zamana kadar erteleyebilir. Şayet taraflar anlaştıkları bir değer üzerinden akdi sonlandırmak isterler ise bunda bir sakınca yoktur.185

180 Serahsi, Mebsut, 14/29; İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar, 7/390; Merğinanî, Ebu’l Hasan, Burhanuddin

Ali b Ebi Bekr b Abdilcelil, el-Hidaye Şerhu Bidayetü’l-Mübtedî 4 cilt, (İstanbul: Eda Neşriyat, 1991), 3/86.

181 İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar, 7/55-56.

182 Beşir Gözübenli, “Kredi İşlemlerinde Cari Olan Riba”, 1. Uluslararası İslam Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri Kongresi, (Konya: Kombad yayınları, 1997), 629.

183 Serahsî, Mebsut, 14/29-30; Merğinanî, Hidaye, 3/86.

184 Şirazî el-Mühezzeb fi Fıkhi'l-İmami’ş-Şafiî, 2/83; İmranî, Beyan, 5/467. 185 İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtar, 7/391-392.

Borcun üçüncü şahsa satımı ya da akde konu olan borcun mukabili olarak borçludan başka kimseden mal satın almak ya da borcun borç ile satışı diyebileceğimiz akit şekli caiz görülmemiştir. Mesela, bir kimse Zeyd’in zimmetindeki bir alacağı Amr’a satamaz ya da bu borç mukabilinde Amr’dan bir şey satın alamaz. Zeyd’in zimmetindeki mal Amr için hakkı olabilecek mütekavvim bir mal değildir. Satımın gerçekleşmesi için malın mütekavvim olması gerekir. Zimmetteki alacak ise başkası için mutekavvim değildir. Borç ödendiği takdirde teslimi mümkün değildir. İmam Züfer ise bu şekil borcun satımını caiz görür.186

Suyun karzı ve nöbetleşe taksimi (muhayee) de belirli şartlar dâhilinde caiz görülmüştür. Bunun için, suyun bir kaynaktan taksimi; Hanbelîlere göre keyl ile ya da suyun miktarı mahdut ve malum olduğu takdirde caizdir. Suyun nöbet günlerinin ikrazı da yine suyun her gün çıkış miktarını belirlemek ve mislini iade etmek mümkün ise caiz görülmüştür.187

Miktarı malum olmayan şeyleri ikraz Hanbelîlere göre mekruhtur. Sulama da kendi nöbetine mukabil başkasının nöbet gününü karz olarak değiştirse sulamanın günü ya da miktarı malum değilse eşitlik ve miktar malum olmadığı için mekruhtur.188

Ayrıca Hanbelî’ye göre piyasadan kalkmış, imamın da yasakladığı altın ve gümüş haricindeki paralar karz verildiğinde mukriz paranın değerini alır. Karzın kabz edildiği günkü değeri tespit edilip ödeme yapılır. 189

Hanbelîlerden gelen diğer görüşe göre ise malın mislinde bir değişiklik olmadığı değerinde değişiklik, düşme olduğu için her halükârda misliyle iade edilir.190

Kadri Paşa, Muhammed Abdulhalim b. Ömer, Sudanlı fakih ed-Darîr gibi İslam hukukçuları ne kadar süre geçerse geçsin para borçlarının nominal değeriyle ödenmesi gerektiği görüşündedir. Uluslararası İslâm fıkıh akademisinin kararı da böyledir. Bu görüşe karşı çağdaş dönem İslâm hukukçularından Karadâvî, Abdulfettah

186 Serahsî, Mebsut, 14/22.

187 Bilmen, Hukuk-ı İslâmiyye, 6/103.

188 İbn Kudâme, el-Muğnî, 6/434; Behutî, Keşşâfü’l-Gınâ an Metni'l-İknâ, 3/40. 189 İbn Kudâme, el-Muğnî, 6/441; Behutî, Keşşâfü’l-Gınâ an Metni'l-İknâ, 3/39. 190 İbn Kudâme, el-Muğnî, 6/442.

Ebû Gudde, Karadâğî, Abdülaziz Bayındır, Döndüren ve Günenç, para borçlarının reel değeriyle ödenmesi gerektiğini kabul etmektedirler.191

Medeni hukuka göre karzın konusunu para ve mislî eşya oluşturur. Borç olarak verilen bir miktar para vadesi geldiğinde yine aynı şekilde para olarak ödenir. Mesela borç olarak verilen bir miktar eşyanın yerine vadesi geldiğinde belli bir miktar paranın verileceği taraflarca kararlaştırılsa ve sözleşmeye yazılsa bile bunun bir anlamı yoktur. Artık bu sözleşme karz akdi olmaktan çıkmış, ön ödemeli satış veya vadeli satış olmuştur ve hukuki olarak da bu şekilde değerlendirilir.192

Elde ettiğimiz veriler doğrultusunda konu başlığı ile ilgili ulaştığımız sonuçları şu şekilde ifade edebiliriz:

Enflasyon ve paranın karz olarak verildiği günden ödeme gününe kadar olan değer kaybı İslam Hukuku içerisinde farklı görüşlere sebep olmuş Ebu Hanife değer kaybına itibar etmeyip mislîliği öne alırken imam Yusuf değer kaybının da hesap edilip paranın karz alındığı günkü değerine itibar edilmesini gerekli görmüştür. Riba endişesi ile ortaya çıkan bu durum günümüzdeki Türk hukuku uygulamasında enflasyon ve paranın değer kaybı gerek şartname ile gerekse değer kaybı paraya eklenmek suretiyle işlemin faizli ya da faizsiz olabileceğinden ötürü karza dahil edilebilmektedir.

Bizim kanaatimize göre de mukriz açısından mağduriyet oluşturmaması ve karz müessesesinin işlevselliğine zarar vermemesi açısından enflasyon ve paranın değer kaybı dikkate alınmalıdır. Değer kaybını önlemek için paranın ileriye yönelik kaybedeceği değeri tahmini hesaplamak yerine faiz endişesinden dolayı ödeme gününden itibaren var olan değer kaybı karza eklenmek suretiyle ödeme yapılabilir. Bu noktada yapılacak değer kaybı hesabı da eşyaya endekslenerek (tefe-tüfe oranı) sabit bir hesaplama yapılabilir.193

Karz olarak verilen paranın değer kaybı eklenerek tahsil edilmesi caizdir. Fakat değer kaybını hesab ederken hata yapmamak için iki hususa dikkat etmek gerekir:

191 Yusuf Erdem Gezgin, Fıkhi Açıdan Altın Mübadele İşlemleri, (Konya: Necmettin Erbakan Üni.

Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Hukuku Bilim Dalı Doktora Tezi, 2019), 269.

192 Kurt, Tüketim Ödüncü Sözleşmesi, 69.

1-Değer kaybı hesabı ileriye dönük olarak yapılmaz, geriye dönük yapılır. Örneğin verilen 100tl borç %10 Türkiye’deki ortalama enflasyon ile bir sene sonra 110tl şeklinde ileriye doğru tahmini bir hesab ile tahsil edilmez. İleriye yönelik bu tahmini hesab ‘faizde tahmini eşitlik eşitsizlik sayılır.’ ilkesi gereği caiz değildir. Fakat ödemeyi alırken geriye doğru değer kaybı hesabı ile para tahsil edilebilir.

2-Geriye dönük değer kaybı hesabı yaparken de hata etmemek için borç; altın, dolar, para vs..’ye endekslemek yerine eşya fiyatlarına endekslenebilir. TEFE (toptan eşya fiyatı endeksi), TÜFE (tüketici eşya fiyatı endeksi) ortalamasına endekslendiği zaman borcun değer kaybının en doğru hesabı yapılmış olur. Kıyaslanan mal sayısı ne kadar fazla olursa hesap o kadar adil olur.194