• Sonuç bulunamadı

B. Güncel Kaynaklar

1. BÖLÜM

1.5. KARZ AKDİNDE VADE, MENFAAT, DEĞER KAYBI (ENFLASYON)

1.5.1. KARZ AKDİNDE VADE

İslâm alimlerinin büyük çoğunluğu vade farkını helal ve vade farkı ile satışı caiz görmüşlerdir. Ancak imkânı olanlar, aza kanaat edenler, ahiret menfaatini dünya menfaatine tercih eden kişiler satış yaparken peşin fiyatı ile verir ve vade farkı almazlar ise bu karz-ı hasen sayılır. Karz-ı hasen Allah rızası için borç vermek demektir. Allah Teala böyle yapanları kendisine borç vermişçesine sevmiş ve övmüş, onların kazancına bereket vereceğini müjdelemiştir. İmkânı olan her mü’minin bu şerefli ve bereketli muamele için can atması tabiidir.139

Karz akdi, bağlayıcı olmayan teberru akitlerden olduğu için, muhayyerlik konusu ve borcun bir vadeye bağlanması caiz görülmemiştir. Alacaklı kişi istediği zaman borcun iadesini isteyebilir. Fakihler, karzın dirhemin dirheme satılması anlamında bir işlem olduğundan, nesie ribasına düşmekten sakınmak için vade tayinini caiz görmemişlerdir. Karz akdi genelde ribevi mallarda meydana geldiği için vade şartı konulur ise ribâya gireceği için Malikîler haricinde diğer mezhepler tarafından karzda vadenin bağlayıcılığı yoktur denmiştir.140

Fakihlerin çoğunluğunun vadenin bağlayıcılığını kabul etmeme görüşünde olmalarının sebepleri olarak gerekçelere baktığımızda karz akdinin mahiyeti, akidde ulaşılmak istenen gaye, vaadin bağlayıcılığı konularındaki görüş farklılıkları ve riba endişesinin söz konusu olduğunu görürüz.141

138 AAOIFI, Faizsiz Finans Standartları, 507.

139 Hayreddin Karaman, “Vade Farkı”, 1. Uluslararası İslam Ticaret Hukukunun Günümüzdeki Meseleleri Kongresi (Konya: Kombad yayınları, 1997), 773.

140 Ahmet Özdemir, “Karz Akdinin Mahiyeti ve Faizli İşlemleri Önleme Fonksiyonu”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 12 :1, 130-131.

Malikîlere göre vade ile ikraz caiz ve bağlayıcıdır. Mukriz tarafından vadenin bağlayıcılığına dikkat edilmesi gerekir. 142

Hanefîlere göre şu altı durumda vade bağlayıcı olmaz:

Sarf ve selem bedeli, ölenin borcu, ikalede anlaşılan bedel, şüf’adarın borcu ve karz akdinde vade şartı bağlayıcı değildir. 143

Hanefîler dört durumda karz akdi için vadenin lüzumunun söz konusu olduğunu demişlerdir. Söz konusu bu dört durumu şu şekilde ifade edebiliriz:

1. Vasiyet: Bir kişi kendi malından, başka birine, bir yıl süreyle borç verilmesini vasiyet etse, mirasçılar vadesinden önce alacaklarını isteme hakkına sahip değildirler.

2. İnkâr: Eğer karz inkâr edilmekte, karz veren de ödenmesini bir süreye bağlamışsa, bu süre bağlayıcı olur.

3. Mahkemenin hükmü: Hâkim karzın lüzumuna hüküm verecek olursa, İmam Malik ve İbn Leyla’ya göre vade bağlayıcı olur.

4. Havale: Borçlu alacaklısını bir başkasına havale eder ve karz veren ona bir vade verirse yahut onu ödeyeceği borcun vadesi belli olan bir borçlusuna havale ederse vade bağlayıcı olur. Çünkü havale ibra edicidir. Yani havale sayesinde havaleyi yapanın zimmeti ibra olur ve karz veren kimseye havale hükmü gereğince kendi üzerine havaleyi kabul eden de bir deyni (alacağı) sabit olur. İşte bu da hakikatte deynin tecil edilmesi (süreye bağlanması)’dir, karz değildir.144

Hanefî, Şafiî, Hanbelî mezhepleri mukrizin, vadenin bitimini beklemeden borcunu talep etmesini hukuken mümkün olarak görürken Şafiî ve Hanbelî mezhepleri karz akdinin bedelinde herhangi bir artma ve eksilme söz konusu olmadığı halde vadeyi akiddeki bedelin bir cüz’ü olarak gördükleri için şart koşulmasını caiz görmemişlerdir. Diğer bazı mezhepler ise akidde süre şartı kabul edildi ise geçerli olarak görürler. 145

142 Haraşî, el Haraşî ale’l-Muhtasarı Celil, 5;232; Karafî, ez-Zehîra, 5/295.

143 Kâsânî, Bedaiu’s-Sanaî’, 10/600; Durmuş, Fıkıhta Karz (Ödünç) Sözleşmesinde Vade Şartının Bağlayıcılığı Meselesi, 315-330.

144 Kâsânî, Bedaiu’s-Sanaî’, 10/600; Serahsî, Mebsut, 28/100; Zuhaylî, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, 6/12. 145 Apaydın, “Karz”, 14/521.

Hanefî, Şafiî ve Hanbelî mezhepleri karzda vadenin bağlayıcı olmadığını söylemiş vade şart koşuldu ise akdin ifsad olup olmadığı da tartışılmıştır. Hanefî ve Hanbelî mezheplerinde bu durumda akid sahih şart batıl olarak görülmüştür. Hanefî fakihlerden Ayni’ye göre vadenin bağlayıcı olmamasının sebebi karz akdinin başlangıç itibariyle ariyet, gayri sahih olması ise akdin sonu itibariyle muavazaya benzemesi sebebi iledir. Şafiî fakihlere göre ise menfaat söz konusu değil ise vade şart koşulmasında akid fasid değil şart lağv kabul edilir. Fakat vade şartında mukrize yarar varsa genel olarak akdi fasid görmüşlerdir.146

Akdin kuruluşunda vade şartı konulsa bile bu taraflar açısından bağlayıcı olmaz. Tabi ki borç alan kişinin şu süreye kadar borcumu ödeyeceğim şeklinde bir süre belirtmesi ve bunların şahitler huzurunda yazılması, herhangi bir anlaşmazlık durumu yaşanmaması için iki tarafında faydasına olacaktır. Ancak bu belirtilen sürede ödemesi yasal bir sorumluluk olmayıp ahlaki bir sorumluluktur. Alacaklı, belirtilen süreden önce de alacağını isteyebilir veya isterse süreyi uzatabilir.147

Karz akdinde ödünç alanın bundan faydalanması karşı tarafın teberrusudur. Nasıl ödünç veren verdiğini misli misline geri alıyor ve borçlu bundan faydalandığı için fazladan ödeme yapmıyorsa aynı şekilde vadede alacaklıyı bağlamayacaktır. Yani mukriz önceden konuştukları süre dolmadan malına ihtiyaç duysa ve müstakrizden geri ödeme istese, müstakriz derhal ödeme yapmak zorundadır. Bununla beraber faizsiz bankacılık sistemlerinde ya da karzı hasen müesseseleştiği takdirde parası olan ve acil ihtiyacı olmayanlar vadesiz hesaba para yatırıp bu hesaptan hem mevduat sahibi hem de karz alma ihtiyacı olan yararlanabilecektir.148

Karz akdi teberru olarak görüldüğünde vadenin bağlayıcılığı akdin teberru yapısına aykırı görülerek bağlayıcılığı kabul edilmemiştir. Vade şartı akdin teberru yapısıyla bağdaşmadığı için geçersiz sayılmıştır. Karz akdi ariyete benzetildiği takdirde malın aynı ile iade edildiğine hükmolunur aynı iade edilemeyen şeylerde ayn menfaat olarak kabul edilir. Bu durumda malın kabzı menfaatin kabzı gibi olup kabz

146 Durmuş, “Fıkıhta Karz Sözleşmesinde Vade Şartının Bağlayıcılığı Meselesi”, 315-330. 147 Döndüren, Delilleriyle Ticaret Ve İktisat İlmihali, 405.

ile temellük eder. Bu sebeple ariyet ile benzer görülmüş ve vade şartının bağlayıcılığı kabul edilmemiştir.149

Şafiî ve Hanbelîye göre ise vade belirlenmiş olsa da karzı veren borcun geri ödenmesini isteyebilir. Akdin tarafeyni de akdi dilediklerinde fesh ile sonlandırabilirler.150 Akdin kuruluşunda bir vade üzere anlaşıldı ise bu takdirde bir vaadleşme oluştuğu için riayet etmek mendubdur.151

Görüldüğü üzere karz akdinde vadenin bağlayıcılığı konusunda fakihlerin görüşleri arasında ihtilaflar vardır. Ve bu ihtilaflar neticesinde bu konu üzerinde tartışmalar yoğunlaşmıştır. İmam Malik, “karz ona bir süre tayin etmekle vadeye bağlanır” diyerek tarafların vade konusunda tasarrufta bulunabileceğini belirtmiştir.152 Karzı hasen uygulamasının gayesinin gerçekleşmesi için ihtiyaç sahibinin ihtiyacının görülmesi gerekmektedir. Karzı veren kişi sadece Allah rızası için hiçbir menfaat beklemeden borç vermekte herhangi bir mübadele işlemi veya ticaret yapılmamaktadır. Borcu alan kişinin borcunu zorlanmadan ödeyebilmesi ve alacaklının da mağdur olmaması için bir vade belirlemek zaruret halini almaktadır. Çünkü verilen borç ile amaçlanan, ihtiyaç sahibine yardım etmek ve ihtiyacını gidermektir. Borçlu kendisine karşı hiçbir dünyevi menfaat beklemeden yapılan bu iyiliği suiistimal etmemeli ve alacaklının da durumunu gözeterek aldığı borcu güzel bir şekilde ödemelidir. Karz-ı hasen uygulamasının yaygınlaşması, suiistimal edilmemesi ve amacına ulaşması için tarafların aralarında anlaştıkları bir vade belirlemek ve vadesinde ödemek günümüz şartlarını da düşünürsek zaruret halini almıştır. Taraflar, karz akdinin Allah için menfaat beklemeden yapıldığı ve vadenin bağlayıcı olmadığı bilinci ile hareket etmeli, borçlu, imkânı var ise vadesinden önce ödemeli, alacaklı da olası bir ödeme güçsüzlüğü durumunda süre uzatımı ile borçluya kolaylık sağlamalıdır.153

149 Kâsânî, Bedaiu’s-Sanaî’, 10/600; Serahsî, Mebsut, 14/33-34; Durmuş, Fıkıhta Karz (Ödünç) Sözleşmesinde Vade Şartının Bağlayıcılığı Meselesi, 315-330.

150 Şirazî, el-Mühezzeb fi Fıkhi'l-İmami’ş-Şafiî, 2/82; İmranî, Beyan, 5/457; İbn Kudâme, el-Muğnî,

6/431.

151 Şirbinî, Minhâc, 2/157; Behutî, Keşşâfü’l Gınâ an Metni'l-İknâ, 3/40. 152 Zuhaylî, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, 6/12.

Pozitif hukuktaki uygulamaya göre vadenin bağlayıcılığı faizsiz karz akdinde, borçlu aldığı borcu vadesinden önce ödemek ister ise bunda hukuki hiçbir engel yoktur. Ama faizli bir akitte, vadesinden önce borcun ödenmesi alacaklının faiz gelirinden mahrum kalmasına sebep olacaktır. Bu sebeple borçlu, borcun vadesi veya fesih süresi dolmadan geri ödeme yapamaz. Ancak borçlu normal vadesi içinde tahakkuk edecek olan faizleri de ödemeyi kabul eder ise veya alacaklı faizlerden vaz geçer ise erken geri ödeme mümkün olur.154 Konut veya taşıt kredisi gibi uzun vadeli borçlanmalarda, borçlular faiz yükünden kurtulmak için erken ödeme yapmak isteyebiliyor veya daha düşük faizli bir borç bularak borcunu kapatmak istiyor ve borçlu olduğu banka ile anlaşarak faizlerin silinmesi veya indirim yapılmasını talep ederek vadesinden önce erken ödemede bulunabiliyor.155

Karz sözleşmesinde vade şartı ileri sürülmesi ve bunun bağlayıcılığı caizdir. Karz alan tarafın vade gelmeden önce borcu ödeme yükümlülüğü bulunmadığı gibi karz verenin vade dolmadan önce alacağını talep etme hakkı da yoktur. Sözleşme sırasında herhangi bir vade şartı ileri sürülmemişse, karz alanın talep edildiği anda borcunu ödemesi gerekir. Karz sözleşmesinde vade şartı ileri sürülmesi ve konulan vade ile karzın vâdeli hâle gelmesinin caiz oluşunun dayanağı, borç ilişkilerinde vade koymanın meşru olduğuna ve sözleşmelerde ileri sürülen şartlara bağlı kalmanın gerekliliğini gösteren delillerdir. Bu şekilde hem karz sözleşmesinin maksadı gerçekleştirilmekte hem de zarar görülmesine engel olunmaktadır.156.

Karzda vade konusunda mukrize mühlet vermesi müstakrize de ödemede ihmal etmemesi telkin edilmekle birlikte; vadenin bağlayıcılığı İslam hukukuna göre riben nesie ihtimaline binaen sakıncalı görüldüğünü veriler üzerinden söyleyebiliriz.