• Sonuç bulunamadı

Bu bölümde ATM kartı ve kredi kartı diye başlıca iki kısma ayırdı­ğımız banka kartı ile gerçekleştirilen işlemlerin İslâm fıkhı açısından hükmünü incelemeye çalışacağız. Kredi kartı ile yapılan işlemler ATM kartı ile yapılan işlemleri kapsamakla birlikte daha çeşitli olması ve kul­lanım yaygınlığı nedeniyle konuyu kredi kartı boyutuyla ele alacağız.[602]

1. Organizatör Kurum ve Bankanın Aldıkları Komisyo­nun Hükmü a- Oraganizatör Kurumun Bankadan Aldığı Komisyonun Hükmü:

Uluslararası kart kurumu bankalara vermiş olduğu kart çı­karma yetkisi, kart sistemlerinin kuruluş ve devamı sürecindeki teknik bilgi desteği ve gerçekleştirdiğiyurtdışı takas işlemleri karşılığında ücret veya komisyon adı altında bir bedel alır. Yetkili kart kurumunun aldığı ücret veya komisyon, üyelik ve sonraki süreçte vermiş olduğu hizmetle­rin karşılığı kabul edilip fıkhı açıdan sakınca görülmemektedir[603]

. b- Bankanın Kart Hâmilinden Aldığı Komisyonun Hük­mü:

Bankanın hâmilden kart bedeli, üyelik ve yenileme ücreti adı altında aldığı bedelin fıkhı hükmü hakkında başlıca iki görüş ileri sürül­müştür.[604]

b1. Kart Bedeli, Üyelik ve Yenileme Ücretinin Hizmet Be­deli Olduğu Görüşü:

Çağdaş İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre bankanın aldığı ücret, kartın hâmile teslimi sürecinde yaptığı masraflar ve sunduğu hizmetlerin

karşılığıdır. Zira bu bedel genelde cinsine ve limitine bakılmaksızın bütün kartlarda aynı miktarda olmak­tadır. Şayet bankanın sunduğu hizmetlerle değil vermiş olduğu kredi­lerle ilgili olsaydı alınan bedelin miktarı kartın cinsine ve sağladığı im­kânlara göre değişmesi gerekirdi ki uygulamada böyle bir durum söz konusu değildir[605]

.

b2 Kart Bedeli, Üyelik ve Yenileme Ücretinin Kefalet Be­deli Olduğu Görüşü:

Kredi kartı sistemini bütünüyle bir kefalet sis­temi kabul eden Ebû Zeyd'e göre bankanın üyelik veya yenileme ve değiştirme adı altında hâmilden aldığı bedel, yaptığı hizmetin karşılığı olmayıp, hâmilin bankanın kurmuş olduğu kefalet sistemine katılımı karşılığında aldığı bedeldir. Kefalet ancak teberru amaçlı olacağından, Ebû Zeyd'e göre alınan bu bedel fıkhı açıdan caiz değildir[606]

. 2. Kartın Bankacılık İşlemlerinde Kullanımı Karşılığında Alınan Bedelin Hükmü

Bankalar, genelde verdikleri kartın nakit çekme, şifre değiştirme, virman, havale, hesap dökümü alma, bakiye öğrenme, para yatırma, fon ve hisse senedi alma gibi bankacılık işlemlerinde kullanılması kar­şılığında belli bir ücret alırlar. Kartla nakit çekimi dışındaki İşlemlerin, banka tarafından hâmile sunulan bankacılık hizmeti olduğu, dolayısıy­la bu hizmetler karşılığında alınan bedelin caizliği noktasında ihtilaf yoktur. Zira hâmil bankanın her hangi bir şubesine giderek satın al­mak zorunda olduğu hizmeti kart yardımıyla şubeye gitmeksizin ger­çekleştirmektedir. Dolayısıyla bankanın sunduğu bu hizmetler karşılı­ğında aldığı bedelin fıkhı açıdan bir sakıncası yoktur.

Kartla nakit çekimi işleminde ise, iki durum söz konusudur: Hâmil ya bankadaki hesabında mevcut olan kendisine ait parayı çekmekte ya da bankada parası olmamasına rağmen, kendisine tanınan kredi imkânı sayesinde borç almaktadır. Hâmil, bankadan kendisine ait pa­rayı çekmesi durumunda bankanın aldığı ücret hizmet bedeli kabul edilir. Bu tür işlemlerde bankalar genelde maktu' bir ücret alırlar; alınan ücret nisbî olsa dahi fıkhı açıdan bir sakınca görülmez. Kartla çekilen nakdin borç olması durumunda ise, alınacak ücretin hukukî durumu ve dolayısıyla maşrulugu konusu tartışmalıdır. Çünkü menfaat karşılı­ğı borç verme şüphesi söz konusu olmaktadır. Ancak miktar ve süre­sine bakılmaksızın bütün borçlarda aynı miktarda olup, yapılan hizmet ve katlanılan maliyeti aşmaması kaydıyla alınacak bedelin caiz olduğu konusunda genel kanaat vardır.[607]

3. Kartın Kullanımından Doğan Alacağın Fazla Tahsilinin Hükmü

Kart aracılığıyla borç, ya hâmilin nakit kredi çekmesi ya da mal ve hizmet aiması nedeniyle meydana gelir. Bankalar nakdî krediyi karşı­lıksız vermezler; kredinin çekildiği günden geri ödenme gününe ka-darki süreyi dikkate alarak faiz ve nakit avans komisyonu gibi fazla meblağ alırlar.

Hâmilin kartla yaptığı alış veriş veya nakit çekimi sıra­sında kendisine tanınan kredi sınırını (limiti) aşması durumunda ise sıL nır (limit) aşım ücreti adıyla ilave miktar alırlar. Kartla mal ve hizmet alımı sonucunda doğan borcun tamamı hesap bildirim cetvelinde be­lirtilen son ödeme tarihine kadar ödenmesi halinde genelde herhangi bir faiz uygulanmaz. Ancak faizli bankacılıkta genellikle kart hamille­rine peşin ödeme veya hesap cetvelindeki borcun taksitlendirilmesi gi­bi iki ödeme seçeneğinden birini tercih hakkı tanınır. Harcamalarının belirli bir yüzdesini (hesap bildirim cetvelinde ödenmesi gereken en az tutar) ödeyerek kalanını taksitler halinde ödemeyi tercih eden kart sa­hiplerinden, borcun kalan kısmı İçin takip eden hesap döneminde fa­iz talep edilir ki buna -borç kredilendirildiğinden dolayı-kredi faizi adı verilir. Nakit çekimi veya alış-veriş sebebiyle doğan borcun hesap öze­tinde belirtilen, ödenmesi gereken asgari tutarın son ödeme tarihinde ödenmeyip daha sonraki bir tarihte ödenmesi halinde alınan fazlahğa ise gecikme faizi adı verilir. Kart hâmili ile aralarındaki borç ilişkisi nedeniyle bankaların yukarıda zikredilen adlarlarİa borçtan aldıkları faz­lalıkların tümünün faiz olduğu ve haramlığı hususunda çağdaş İslâm alimleri arasında görüş birliği vardır[608]

. 4. Üye İşyeri Komisyonunun Hükmü

Banka, kart hâmili ve üye işyeri arasında gerçekleşen üçlü ilişki­nin hukukî mahiyetinde olduğu gibi, bu ilişki çerçevesinde bankanın üye işyerinden aldığı komisyonun hükmü üzerinde de İslâm hukukçu-lan arasında görüş ayrılıkları vardır. Kart hâmilinden alınan kart bedeli, üyelik, yenileme ve değiştirme ücretleri ile kartın bankacılık işlemle­rinde kullanımından alınan bedeiin bankalar açısından önemli bir ge­tirişi yoktur. Kredi kartı ile yapılan alış-verişîerden doğan borçların he­sap kesim tarihinde tümüyle Ödenmesi durumunda ise -işyeri komis­yonu veya üye işyerinin parasının belli bir süre kullanılması imkânı ha-riç-bankaya maddî bir yaran olmamaktadır. Dolayısıyla kart sisteminin bankaya sağladığı asıl yarar, kartla çekilen nakdî kredilerle vaktinde ödenmeyen borçîara uygulanan faiz ve üye işyerlerinden alınan ko­misyonlardan oluşturmaktadır. Bankanın üye işyerinden aldığı komis­yonun hükmü hakkında ileri sürülen görüşler aşağıda sunulmuştur.[609]

a. Üye işyerinden Alınan Komisyonun Hizmet Bedeli Ol­duğu Görüşü

Banka kurduğu kart sistemiyle hâmile olduğu gibi üye işyerlerine de çeşitli şekillerde hizmet sunmaktadır. Öncelikle banka üye işyerine İmprinter ve POS makinelerini kurarak işyerinin bu cihazlardan yarar­lanmasını sağlar. Bunun dışında kredi kartının tanıtımı ve geçerli oldu­ğu işyerlerinin ilanı gibi kampanyalarla dolaylı da olsa işyerinin rekla­mını yapar. Kredi kartının kullanımı sayesinde fazla vakit ve emek kaybetmeksizin hesaplar düzenli bir şekilde tutulmakta, alacağın gerek müşteriden gerekse bankadan tahsili sırasında işlemler elektronik or­tamda, carî hesaplar arasında gerçekleştiğinden daha hızlı ve güvenli bir şekilde yapılır. Banka, iş yerinin çeşitli masraflara katlanarak takip edip tahsil etmesi gereken alacağını iş yeri adına takip edip hesabına yatırır. Banka yukarıdaki işlemleri vekil, aracı yahut aracı sıfatıyla yapmaktadır. Aldığı komisyon bu sıfatla yaptığı hizmetin bedeli olup fıkhî açıdan bir sakınca bulunmamaktadır. el-Kudâh, el-Mısrî, Ebû Gudde, ed-Darîr, ez-Zuhaylî, el-Ceuâhirî ve Ömer[610]

gibi İslâm hukukçuları görüştedirler.[611]

b. Üye İşyeri Komisyonunun Kefil-Mekfûlun-leh Arasın­daki Anlaşmadan Kaynaklanan Fazlalık Olduğu Görüşü

Daha önce de geçtiği üzere el-Karî, Hammâd ve el-KaradâğV nin bir görüşüne göre banka, kart hâmili ve üye işyeri arasındaki hukukî ilişki kefalettir. Dolayısıyla bankanın üye İşyerinden aldığı komisyon kefalet bağlamında düşünülmelidir. Ücret karşılığı kefaletin caiz olma­dığı konusunda ise -bu bilim adamlarına göre- ittifak vardır. Fakat yi­ne bu bilim adamlarına göre kredi kartı ilişkisi nedeniyle meydana ge­len kefalet sonucu üye işyerinden alınan komisyon, fakihlerin haram olduğu noktasında ittifak ettikleri kefalet ücreti olmayıp Özellikle Ha­nefî fukahasının onayladığı ve mezhepte tercih edilen görüş olan ke­filin mekfûlun Seh ile sulh yapması sonucu elde ettiği gelir kapsamına girer. Banka işyeri ile üyelik sözleşmesi yaparken; bankamın İsmini taşıyan kart hâmillerinin senden alış veriş yapmaları sonucu olu­şan borçlarını, yüzde şu kadarını bana bırakman şartıyla ödeyece­ğimi taahhüd ediyorum demektedir. Kart hâmili ile yaptığı sözleşme­de ise üye işyerine ödediği miktarla değil kefil olduğu borç miktarıyla hâmile rücu edeceği şartını koşmaktadır. Böyle bir işlemin caiz oldu­ğu hususunda Hanefî fıkıh kaynaklarında rivayetler mevcuttur[612]

. Do­layısıyla bu bilim adamlarına göre bankanın üye işyerinden aldığı ko­misyon, kart hâmilinden aldığı meblağla üye işyerine ödediği meblağ arasındaki farktan ibaret olup fıkhî açıdan bir sakınca bulunmamakta­dır[613]

.

c. Üye İşyeri Komisyonunun Peşin Ödeme Karşılığında Yapılan İndirimden Doğan Fazlalık Olduğu Görüşü

el-Meni' ile el-Karadağî'nm ikinci bir görüşüne göre bankanın al­dığı komisyon borçtan indirim yap peşin ödeyeyim ilkesi doğrultu­sunda alınan fazlalıktır. Her iki bilim adamı da, sonuçta ittifak etseler de ayrıntılarda farklı görüşler ileri sürmektedirler. el-Karadağî'ye göre, aralarındaki havale sözleşmesi gereği kart hâmili, alacağını tahsil et­mek üzere işyerini, bankaya havale etmektedir. Banka bu havaleden doğan borcu normal şartlarda belli bir süre sonra ödemesi gerekirken işyeri ile anlaşarak borcun belli bir yüzdesinde indirim yaptırdıktan sonra peşin Ödemede bulunmaktadır. ei-Meni'e göre ise, peşin öden­mek üzere yapılan havale işlemlerinde -ki günümüz kredi kartı uygu­laması böyledir- İndirim yap ödeyeyim ilkesi sonucu elde edilen gelir faizdir; faiz olduğu noktasında ittifak bulunan senet ıskontosuna ben­zer. Ancak banka işyeri ile üyelik sözleşmesi yaparken havaleden do­ğacak borçları iş yerine 6 ay veya 1 yıl gibi bir süre sonunda ödemek üzere anlaşır, daha sonra yapılan havaleleri ıskonto yap peşin Ödeye­yim ilkesi doğrultusunda peşin olarak daha az miktarla Öderse bunda sakınca olmaz. Günümüzde üye işyerlerinden bankanın aldığı komis­yonun caiz olması için -el-Meni'e göre- bu kurala uyulmalıdır[614]

. d. Üye İşyeri Komisyonunun Hâmile Verilen Kredinin Fa­izi Olduğu Görüşü

Ebû Zeyd'e göre, bankanın üye işyerinden aldığı komisyon ne hizmet, ne vekâlet ne de kefalet ücretidir; kart hâmiline verilen kredi karşılığında bankanın işyerinden aldığı faizdir. Kredi kartı uygulama­sıyla bankalar, araya işyerini sokmak suretiyle ücret veya komisyon görüntüsü altında faizli kredi vermektedirler. Zira banka kredi kartını vermek suretiyle hâmili, üye işyerine yönlendirirken lisan-ı hal iie iş­yerine şöyle demektedir:

"Verdiğim kredinin faizini karşılamadıkça kartımı taşıyan kişilere satış yapamazsın; gelirin düşer". Sonuçta, İş­yeri kart hâmiline ma] ve hizmet satabilmek için bankanın bu şartını kabul etmekte ve hâmilin aldığı kredinin faizini komisyon adı altında bankaya ödemektedir[615]

. 5. Banka Kartının Hükmü Hakkındaki Görüşlerin Değer­lendirilmesi

Banka kartının hukukî niteliği konusundaki farklı görüşlerin kartın hükmüne yansıdığı görülmektedir. Kartın teslim ve yenilenmesi, ban­kacılık İşlemlerinde kullanılması, nakit çekimi ve kartla doğan borçla­rın tahsili sırasında bankanın aldığı fazlalığın hükmü konusunda görüş birliği vardır.

Üzerinde ittifak edilemeyen nokta, hâmilden kartın tes­limi sırasında alınan üyelik ücreti ile İşyerinden alınan komisyonun hükmüdür.

Ebû Zeyd[616]

İle el-Karî'ye[617]

göre bankanın aldığı katıhm ücreti, banka tarafından kurulan kefalet sistemine üyelik bedelidir. el-Karî'ye göre faiz şüphesi bulunduğu, Ebû Zeyd'e göre ise ücretle kefalet caiz olmadığı için hâmilden böyle bir bedelin alınması caiz değildir. Bize göre bu görüş iki nedenle tutarlı gözükmemektedir. Birincisi, bu bede­lin neyin karşılığı olarak alındığı kredi kartı sözleşmesinde belirtilmek­tedir ki o da bankanın yaptığı masraflar ve sunduğu hizmetlerin karşı­lığıdır. İkinci olarak, uygulamada kartın cinsine, meblağına ve Özellik­lerine bakılmaksızın aynı miktarda katılım ya da yenileme ücreti alın­maktadır. Oysa kartların taşıdığı kredi miktarları (limitler) arasında bü­yük uçurumlar vardır. Bir memura aylık maaş miktarı kadar kredi ta­nınırken bir iş adamına aylık ya da yıllık cirosu oranında kredi kulla­nım hakkı tanınmaktadır. Altın kart, gümüş kart gibi kredi kartlarında ise limit dahi bulunmayabilmektedir. Bankanın, kartla tanıdığı her kredi miktarı kendisi için risk ifade ettiğinden, kartın limiti yükseldikçe risk de yükselmektedir. Bankanın hiç limit hakkı tanımadığı ATM kartı, çok düşük limit hakkı tanıdığı kredi kartı ve sınırsız limit hakkı tanıdı­ğı kartlardan aynı katılım payını alması ve bu payı da kefalet sistemi­ne katılımın bedeli kabul etmesi iktisadî gerçeklerle bağdaşmaz. Nite­kim bankalar nakdî kredi için verdikleri teminat mektuplarından ke­fil oldukları borcun yüzdesi üzerinden komisyon alırlar. Şayet alınan bu ücret, kefalete katılım ücreti olsaydı, bütün kartlarda eşit değil kar­tın taşıdığı limit ve diğer ayrıcalıklara göre ücret tespit edilirdi.

Bankanın işyerinden aldığı komisyonun hükmü hakkındaki görüş­lere gelince, bu konuda da ücret karşılığı kefaletin caiz olmayacağı en­dişesinin hukukçulann görüşlerini etkilediği anlaşılmaktadır. Konunun hukukî boyutunu incelerken belirttiğimiz gibi, bu üçlü ilişki kefalet, ha­vale ve hizmet akdinden ibarettir. Kredi kartı kullanımı karşılığında iş­yerinden alınan komisyon, bankanın sunmuş olduğu hizmetin bedeli kabul edilmelidir.

Bankanın örgütlediği kefalet ve havale sistemi de bu hizmetlerden kabul edilebilir. Mutlak anlamda kefalet karşılığında üc­ret alınamayacağı hakkındaki görüşün nasslar (ayet ve hadisler) da sağlam dayanağı bulunmadığından, bizce geçerli olmadığını teminat mektubu ile ilgili bölümde

belirtmiştik. Nakdî kredi temini için üstleni­lecek kefalet karşılığında alınan bedelin ise, faiz olacağı yine ilgili bö­lümde ifade edilmişti. Kredi kartı ile mal ve hizmet alımı İşleminde fu-kahanm caiz görmediği ücretle kefalet uygulaması yoktur. Çünkü bu işlemde borcuna kefil olunan (mekfu!

anh) kart hâmili, komisyonu ödeyen ise işyeridir. Yani komisyon asıl borçludan değil alacaklı konum­daki işyerinden alınmaktadır. Oysa fukahanın görüşü; kefil borcu ödediğinde mekfuiun anha borç vermiş olur, asıl borçludan alaca­ğı fazlalık, verdiği borcun karşılığı olacağından faizdir noktasında­dır. Uygulamada genelde kart hâmilleri borçlarının tümünü vaktinde ödemeyip faiz karşılığı taksitlendirdikleri için banka, işyerinden aldığı komisyona ilevaten hâmilden de faiz almaktadır. Bankanın aldığı ko­misyonun hâmile verilen kredinin faizi olduğu iddiası kabul edilirse o taktirde, banka verdiği bir kredi karşılığında iki taraftan faiz almış olur ki bu işin tabiatına aykırıdır. Faizsiz çalışmak üzere kurulan bankaların işyerlerinden aldıkları komisyonu yeterli görmeyerek, ileride ele alaca­ğımız farklı kredi kartı arayışına girmiş olmaları, bütün bankaların yal­nızca komisyonla yetinmediklerinin diğer bir göstergesidir. Hâmilin banka ile arasındaki kredi kartı ilişkisine dayanarak nakit kredi çekme, borcunu geciktirme, yahut taksitlendirme sebebiyle ödediği faizin ca­iz olmayacağı hakkında, daha önce de belirtildiği üzere, ittifak vardır. Dolayısıyla bütün bankacılık işlemlerinde faize düşüleceği endişesin­den yola çıkarak, insanlığın yararına olan yeniliklerin, sağlam delille­re dayanmayan gerekçelerle engellenmeye çalışılmasının yararlı olma­yacağı kanaatindeyiz.[618]