• Sonuç bulunamadı

A. Banka Kartının Tanımı, Ortaya Çıkışı ve Tari­hî Gelişimi

1. ATM Kartının Fıkıhtaki Yeri

5. Banka Kartının Kartı Kabul Eden Bankaya Sağladığı Yararlar

Banka kartı sisteminde bütün bankalar iş yerleri ile üyelik sözleş­mesi yapmazlar. Genelde kredi kartı veren bankalarla, işyerleriyle üye­lik sözleşmesi yapan ve bu işyerlerine kartların kullanımı için İmprin-ter ve POS cihazlarını kuran bankalar değişiktir. İşyerleri ile üyelik söz­leşmesi yapan bankalar "Kredi kartı kabul eden bankalar" diye adlan­dırılır. Bu bankaların bu hizmet karşılığında elde ettikleri başlıca gelir üyelik sözleşmesi yaptığı işyerlerinden, yapılan işlemler karşılığında al­dığı komisyondur. Üye işyerinden alınan kaomisyon, kartı çıkaran banka ile kartı kabul eden banka arasında anlaşılan oranlarda payla­şılır[571]

Banka kartı ve özellikle kredi kartlarının, sistemi oluşturan tarafla­ra olduğu gibi iktisad mâlî hayata da bir takım katkıları olur. Bu katkı­lar. özellikle kişilerin parayı nakit olarak ellerinde tutma tercihi ve eko­nominin kayıt altına alınmasında kendini gösterir. Paranın elde her an kullanılabilecek şekilde hazır tutulmasına "likidite tercihi" denmekte­dir. Genelde kişiler ihtiyat amacıyla bir miktar parayı yanlarında hazır tutmak isterler. Ancak kredi kartları, bankadaki parasına gece gündüz her an ulaşabilme ve dilediği harcamayı yapabilme imkânı sağladığın­dan kişi, yanında para tutma ihtiyacını hissetmez. Ayrıca.günümüzde bir çok resmi ve özel kuruluş, çalışanlarına maaş ödemelerini bankalar aracılığıyla yapmaktadır. Bankalar, ATM'leri aracılığıyla maaşı ödenen çalışana, ATM kartı yanında genelde kredi kartı da verirler. Kredi kart­larının son Ödeme tarihleri, çalışanlar için genelde maaş günlerine göre ayarlandığından, çalışanlar bankadan maaşını hiç çekmeden otomo-tik yöntemle kredi kartı borcunu öderler. Bu durum paranın, kişilerin ellerinde âtıl halde değil bankaların kasalarında, dolayısıyla ekonominin hizmetinde kalması sonucunu doğurur ki bu da banka kartlarının ekonomiye sağladığı bir katkı olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca kredi kartı ile yapılan alış verişler zorunlu olarak kayıt altına alındığın­dan kayıt dışı İktisadî ve mâlî işlemlerin önlenmesi ve böylece vergi ka-çakiarı engellenerek kamu gelirlerinin artmasına da katkısı olur[572]

Kredi kartlarının İnsanları aşın tüketime teşvik ederek israfa ve fi­yat artışına sebep olduğu gibi olumsuz yönlerine ilişkin görüşler de ile­ri. sürülmüştür[573]

. Ancak olaya birey ve toplum yaran (maslahat) nok­tasından yaklaşanlar banka kartının yararının, zararından çok olduğu görüşünü ileri sürmektedirler[574]

. E. Banka Kartının Fıkıhtaki Yeri

Bankalar aracılığıyla kullanılmaya başlanmasının üzerinden yak­laşık yarım asırdan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen, banka kartının fıkhı mahiyeti konusunda henüz ortak bir kanaate ulaşılmış değildir. Özellikle kredi kartının hukukî niteliği İslâm hukukçuları ara­sında tartışılmaktadır.

Kredi kartını çıkaran banka iie uluslararası kart kuruluşu ve kart çıkarmadığı halde, üye işyeri sözleşmesi yaparak kredi kartı kabul eden banka arasındaki hukukî ilişki, ücret karşılığı hizmet sözleşmesi olduğundan bu konu üzerinde fazla durmayacağız. Sistemi oluşturan aslî unsurları dikkate alarak, banka kartının birer çeşidi olan ATM kartı ile kredi kartının fıkıhtaki yerini izaha çalışaca­ğız.[575]

1. ATM Kartının Fıkıhtaki Yeri

Yalnızca hesaptaki mevcut parayı nakit olarak ya da mal ve hiz­met alımı şeklinde çekme imkânı sağlayan ATM kartının fıkhî niteliği konusunda büyük oranda görüş birliği vardır. Bu ilişki nedeniyle banka ile hâmil arasında başlıca üç İşlem gerçekleşmektedir. Bunlar; kartın banka tarafından hâmile verilmesi ve yenilenmesi işlemi İle hâmilin kartla nakit çekme veya mal ve hizmet alımı işlemidir.[576]

a- Kartın Verilişi, Yenilenmesi ve Kartla Nakit Çekiminin Fıkıhtaki Yeri:

Banka, kartı çıkarma ve yeniieme sürecinde bir takım uğraşlara katlanarak kart hâmiline hizmet sunar. Bu nedenle banka ile hâmil arasındaki işlemin hukukî mahiyeti hizmet sözleşmesi olarak kabul edilmektedir[577]

ATM kartı alabilmek için hâmüin bankada açtığı câri hesabın fıkhı niteliği karzdır. Hâmil bankaya ait ATM cihazından nakit çektiğinde, karzdan. doğan alacağını tahsil etmiş o!ur. ATM kartı ile anlaşmalı baş­ka bir bankaya ait cihazdan nakit çekildiğinde ise, havale söz konusu olur. Çünkü hâmii, hesabının bulunmadığı bir bankadan bir miktar na­kit çekip, alacaklı bankayı, kendisine borçlu olan bankaya havale et­mektedir. Kartla, hesaptaki mevcut para cinsi dışında başka bir cins para (Türk Lirası yerine ABD Dolan gibi) çekilmesi durumunda İse, sarf söz konusu olur[578]

Bir kısım bankalar ATM makinelerinden nakit çekimi karşılığında maktu' bir ücret alırlar. Alınan bu ücret sunulan hizmetin karşılığı kabul. [579]

edildiğinden ATM kartıyla nakit çekim işlemi bir yönden de hizmet sözleşmesidir . b- ATM Kartıyla Mal ve Hizmet Alımının Fıkıhtaki Yeri:

Bazı ATM kartları ile nakit para çekme yanında mal ve hizmet de satın alınabilmektedir. Hâmil, kartla mal ve hizmetin bedelini ödedi­ğinde, bu miktar, elektronik ortamda hâmilin hesabından satıcının he­sabına aktarılır. Bu İşİemin fıkhı niteliği de, söz konusu kartla başka bankanın ATM makinesinden nakit çekme durumunda olduğu gibi ha­valedir. Zira bu işlemde de üç taraf bulunur; banka, hâmil ve satıcı. Banka, alacaklısı olan hâmile, "kartla bedelini ödemeksizin alış veriş yap, satıcıyı bana havale et, ben senin adına ödemeyi yaparım" de­mektedir. Aynı zamanda satıcıya da "benim kartımı taşıyan kişilere bedelini peşin almaksızın satış yap bedelini ben öderim"' demektedir. Hâmil, alış veriş yaptığında alacaklı konumdaki satıcıyı, kendisine borçlu olan bankaya havale etmekte, banka da bu havaleyi kabul ede­rek ödemeyi yapmaktadır. Dolayısıyla bu oİayda bütün yönleriyle ha-vâie işlemi cereyan etmektedir[580]

. 2. Kredi Kartının Fıkıhtaki Yeri

Kredi kartı ile gerçekleştirilen işlemler ATM kartına göre daha karmaşık; fıkhî niteliği de daha tartışmalıdır. Gerek yerîi gerekse ya­bancı hukukçular[581]

arasında tartışılıyor olmasına rağmen, henüz kre­di kartının hukukî niteliği konusunda ortak bir kanaat oluşmuş değil­dir. Nitekim Temmuz 2005 tarihi itibariyle Türkiye'de bir kısım taslak metinler[582]

hariç henüz tüm kredi kartı işlemlerini kapsayan bir yasa çıkarılmamıştır.

Konuyu Türk hukuku açısından inceleyen Ömer Te­oman ve Mustafa Ekinci'ye[583]

göre kredi kartı çıkaran banka, kart hâmili ve üye işyeri arasındaki ilişkinin hukukî niteliği, îfa uğruna edim ve garanti sözleşmesi; banka ile kart hâmili arasındaki ilişki ise, istis­na' veya hizmet sözleşmesinden ibarettir.

Faizsiz bankaların kredi kartı uygulamasına başlamaları, hizmet bedeli dışında komisyon veya gecikme ücreti yahut mahrum kalman kâr gibi adlarla kredi kartından gelir sağlamak istemeleri konu ile ilgi­li tartışmaları hızlandırmıştır. Kredi kartının fıkhî durumu incelenirken kartın hâmile teslimi ile mal veya hizmet alımı, nakit çekimi ve diğer bankacılık işlemlerinde kullanılması durumları dikkate alınacaktır.[584]

a. Kredi Kartının Veriliş ve Yenilenme İşlemlerinin Fıkıh­taki Yeri

Bankalar ATM kartında olduğu gibi kredi kartı verme karşılığında da belli bir ücret alırlar. Kredi kartının mülkiyeti de bankada kalmaktadır. ATM kartının teslim ve yenilenmesi sürecindeki işlemlerin fıkhî niteliği ile kredi kartının teslim ve yenilenme aşamalarındaki işlemle­rin fıkhî durum aynı olup hizmet sözleşmesi kabul edilir.[585]

b. Kredi Kartı ile Mal ve Hizmet Alımının Fıkıhtaki Yeri

Kredi kartı ile mal ve hizmet alımında üç tarafın yer aldığı hukukî işlem meydana gelmektedir. Bunlar; kartı veren banka, kart hâmili ve üye işyeridir. Her üç tarafın da akit nedeniyle üstlendiği bir takım so­rumluluk ve elde ettiği menfaatler söz konuşur. Üç taraf arasında ger­çekleşen işlemin fıkhî niteliği İslâm hukukçuları tarafından kefalet ve havale bağlamında ele alınmıştır.[586]

b1. Kredi Kartı île Mal ve Hizmet Alımının Kefalet Oldu­ğu Görüşü

Çağdaş İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre, kredi kartı ile gerçekleştirilen maî ve hizmet alımı işlemi, üç tarafın yer aldığı kefa­let akdinden ibarettir. Banka, kartı vermekle hâmile, "bu kartla peşin ödemeksizin ahş-veriş yap bedelini ben ödeyeceğim"' derken; üye iş­yerine de "benim kartımı ibraz ederek ahş-veriş yapan müşterilerin borçlarına kefilim" demektedir. Dolayısıyla bu üçlü ilişki kefalet olup. banka kefil, hâmil mekfulun anh üye işyeri de mekfûlun lehtir[587]

.

b2. Kredi Kartı ile Mal ve Hizmet Alımının Havale Oldu­ğu Görüşü Çağdaş İslâm hukukçularından el-Menİ'[588]

ve ed-Darîr'e[589]

göre, kredi kartı ile mal ve hizmet alımı işlemi havaledir. Banka kredi kartı­nı vermekle, ileride doğacak borçlarından dolayı kendisine yapacağı havaleleri kabul edeceğini hâmile beyan etmektedir. Aynı zamanda yaptığı üyeiik sözleşmesi gereği, kart hâmillerinin kendisine havale et­tikleri borçları üye işyerine de ödeyeceğini bildirmektedir. Kart hâmili, kartını ibraz ederek alış veriş yaptığında POS cihazından çıkan belge­yi imzalamakla, satıcıyı alacağını tahsil etmek üzere bankaya yönlen­dirmekte, satıcı da banka ile yaptığı anlaşma gereği gerekli belgeleri sunarak alacağını tahsil etmektedir. Dolayısıyla kart hâmili muhil, banka muhal aleyh iş yeri de muhâlün /ehdir.[590]

b3. Kredi Kartı ile Mal ve Hizmet Alımının Kefalet ve Ha­vale Birleşiminden ibaret Akit Olduğu Görüşü

Yukarıda görüşleri zikredilen iki gruba mensup hukukçular kredi kartı ile yapılan mal ve hizmet alımını tek bir hukukî ilişki kabul eder­ken, üçüncü bir grup ise kredi kartının verilişinden kullanım aşaması­na kadar olan süreci farklı, kullanılmasından sonraki süreci de farklı bir hukukî ilişki kabul etmektedir. Bu grupta yer alan Ebû Gudde, ez-Zuhaylî, el- Karadâğî, el-Karî, Ebû Süleyman[591]

ve Al-Baraka Top­luluğu Hukuk Kurulu 'na göre[592]

kartın verilişinden mal ve hizmet alımına kadar geçen süreçteki hukukî ilişki kefalet, kartın kullanılması ile meydana gelen hukukî ilişki ise kefaleti de içeren havaledir.[593]

c. Kredi Kartı ile Nakit Para Çekiminin Fıkıhtaki Yeri

Kredi kartını ATM kartından ayıran en önemli Özellik hâmile, hesabında parası bulunmamasına rağmen, gerek kartı veren banka, gerek anlaşmalı banka ATM'leri gerekse bankanın anlaşmalı olduğu işyerlerinden nakit çekme imkânı tanımasıdır. Genellikle bankalar, kredi kartı verdikleri müşterilerine sözleşmede belirlenen miktar çer­çevesinde nakit çekme hakkı tanırlar. Bu işlem karşılığında faizli ban­kalar çekilen kredinin miktarı ve kullanma zamanıyla orantılı olarak faiz alır. Kredi kartı sahibinin kartı veren bankanın şubesi veya ATM cihazından nakit çekmesi işleminin fıkhî niteliği karzdır. Banka, borç veren (mukriz), hâmil ise borç alan (muktariz)dır. Kredi kartı ile kartı veren banka dışında başka bir bankanın ATM'sinden nakit çekilmesi durumunda ise, karz ve havale söz konusu olur. Hâmil, kart kendisi­ne ait olmayan bankadan borç almış ve söz konusu bankayı kartı veren asıl bankaya havale etmiş olur. Kartı veren banka, sözleşmeli ban­kaya borcunu ödemekle hâmilin havalesini kabul etmiş ve dolayısıyla hâmile borç vermiş kabul edilir.[594]

d. Kredi Kartı ile Yapılan Diğer Bankacılık İşlemlerinin Fıkıhtaki Yeri

Kredi kartı, mal ve hizmet alma ve nakit çekme işlemlerinde kul­lanıldığı gibi şifre değiştirme, virman, havale, hesap dökümü alma, bakiye öğrenme, para yatırma, fon ve hisse senedi alma gibi başka bir çok bankacılık işleminde de kullanılır. Bu işlemlerin her biri bankanın sunduğu bir hizmet olduğundan, hâmil ile banka arasındaki akit hiz­met sözleşmesi kabul edilir[595]

. 3. Banka Kartı Hakkındaki Görüşlerin Değerlendirilmesi

Banka kartının müşteriye verilmesi, yenilenmesi, bankacılık İşlem­lerinde kulanılması ile banka kartının bir türü olan ATM kartının alış verişlerde kullanılması sürecindeki işlemlerin fıkhî niteliği üzerinde, genel anlamda görüş birliği vardır. Görüş ayrılıklarının odaklandığı nokta, kredi kartıyla mal ve hizmet alımı işlemleri, dolayısıyla banka, hâmil ve üye işyeri arasındaki ilişkinin fıkhî durumudur. Bu üçlü ara­sındaki ilişkiyi bir kısım fıkıhçı kefalet bir kısmı da havale bağlamında ele almaktadır. Kefalet kabul edenlere göre, kartın veriliş aşamasında, kart hâmili ile banka arasında yapılan sözleşme ile banka, kartın kul­lanımı sonucu hâmilin zimmetinde oluşacak bütün borçlara kefil oldu­ğunu peşinen kabul etmektedir. Hâmil, alış veriş esnasında kartı ibraz ettiğinde, karşı taraf bu işlem sonucunda oluşacak borcun, bankanın garantisinde olduğuna güvenerek mal veya hizmeti satar. Hâmilinin, bankanın kefil olduğunun ispatı niteliğindeki kartı ibraz ederek tacire karşı borçtan beri olması, diğer bir ifadeyle tacirin hâmile rücu etme hakkının bulunmaması hususuna gelince, kefalette borcun mekfûlun anh'ın zimmetinden kefilin zimmetine intikal edeceği görüşünde olan fukahaya göre bunda bir mahzur yoktur[596]

. Taraflar arasındaki üçlü ilişkiyi havale kabul edenlere göre ise, banka hâmile "bu kartı al, be­delini peşin ödemeksizin ahş-veriş yap, işyerini bana havale et, borcu­nu ben öderim"' derken; işyerine de "kart hâmiline satış yap bedelini ben ödeyeceğim" demektedir. Hâmil ahş-veriş yaptığında işyerine, "alacağını tahsil etmek üzere seni bu kartı veren bankaya havale ettim"

der ve böylece üç tarafın rızasıyla havale tamamlanmış olur. Ayrıca havalede alacaklının karşısında tek muhatap varken kefalette alacaklı dilerse mekfûlun anh'dan da talepte bulunabileceğinden iki muhatap söz konusudur. Kredi kartı uygulamasında ise, işyerinin tek muhatabı vardır ki o da bankadır. Dolayısıyla bu durum da üçlü ilişkinin havale olduğunu göstermekted[597]

. Olayı kefalet ve havale bağlamında de­ğerlendirenler ise, uygulamada iki işlemin gerçekleştiğini ileri sürmek-teler: Birincisi banka İle hâmil arasında kefalet sözleşmesi, ikincisi ise bu sözleşmeye dayanarak hâmilin kartla ahş-veriş yapması ve doğan borcu bankaya havale etmesi işlemidir.

Banka, hâmil ve işyeri arasındaki ilişkiyi havale veya kefaletle bir­likte havale bağlamında ele alanları böyle bir düşünceye, bankanın üye işyerinden aldığı komisyonun yönlendirdiği söylenebilir. Bu du­rum ez-Zuhaylî ve el-Mısrî'nin İİeri sürdüğü gerekçelerde açıkça görül­mektedir.

ez-Zuhaylî, üç taraf arasındaki ilişkinin kefalet olduğu görüşü özellikle ücretle kefaletin caiz olmadığına ilişkin fukaha-dan nakledilen rivayetlerle çatışmaktadır. Oysa fukahanın görüşü sağlam delillere dayanmaktadır. Çünkü kefalet karşılığında ücret almak faizciliğe yol açar; yani karşılığında bir şey almak üzere bir şeyi borç vermek olur[598]

derken el-Mısrî, kartı çıkaran taraf, hâmil ile tacir arasında kefil kabul edilmez. Şayet böyle kabul edilirse (kart bedeli) kefalete katılımın yıllık bedeli olur ki böylebir kefa­let caiz olmaz. Çünkü kefalet İslâm'da -karz gibi- iyilik amaçlı iş­lerdendir demektedir[599]

Kredi kartının kullanılmaya başlanması her ne kadar XX. y. yılın başlarına rastlasa da fikir düzeyinde İslâm hukuk tarihi açısından bin yıllık bir. geçmişe sahip olduğu söylenebilir. ei-Mebsût müellifi Serahsî, kefaletten söz ederken şöyle demektedir: "Eğer bir kişi başka birine, 'şu kişiye satış yap, senden aldığı şeylerin bedelini ben ödeyeceğim' dese..., bu kefaleti ister bir süreyle sınırlasın İster sınırlamasın caizdir. Ancak süreyi dikkate almak gerekir. Eğer bugün yapacağın alış-veriş-lerin bedeline kefilim dese o da ertesi gün bu alış- verişleri yapsa ke­fil sorumlu olmaz, fakat aynı gün içinde bir kaç kez tekrar tekrar alış­veriş yapsa kefi! sorumlu olur... Hiç süre sınırlaması olmaz İse, alış-ve-riş her tekrarlandıkça ömür boyunca kefii sorumlu olur... Eğer bugün borçlandığın şeylere kefilim dese, mekfulun anh'in yaptığı alış-verişler veya aldığı ödünçlerden doğan borçlarına kefil olur... Eğer mekfulun anh alış-veriş yapmadan kefil, kefaletten rücu eder, mekfûiun anh bu­na rağmen alış-veriş yaparsa kefil sorumlu

olmaz"[600]

Görüldüğü üzere ATM veya kredi kartı aracılığıyla bankanın, hâ­mile mal ve hizmet alımı yapma veya nakit çekme yetkisi vermesi, karta belirli. süre ve limit hakkı tanıması, dilediği an kartı geri alma hakkını saklı tutması, işyerleri ile üyelik sözleşmesi yaparak; benim kartımı taşıyan kişilere, kartta belirlenen meblağ ve tanınan süre zarfında mal sat, alacağını gel benden tahsil et demesi ile, Serah-sf'nin yukarıda aktarılan görüşleri tam olarak uygunluk göstermekte­dir. Dolayısıyla kredi kartı aracılığıyla banka, kart hâmiii ve üye işyeri arasında meydana gelen hukukî ilişki öncelikle kefalet, daha sonra da havale ve hizmet akdini içine alan sözleşmeler bütünü kabul edilmelidir. Banka, kartı vermekle hâmile; bu kartla sana tanınan limit dahilin­de yapacağın alış veriş veya çekeceğin nakdî kredilerin borçlarını ben ödeyeceğim derken üçüncü kişilere de, hâmilin borçlarına kefil olduğunu ilan etmektedir. Kredi kartı uygulamasında, işyeri ile yapılan üyelik sözleşmesi gereği, kart hâmili kendisine ait olan kartı ibraz et­tiği an, işyeri bu kartı kabul etmek ve hâmilin dilediği mal ve hizmeti piyasa fiyatıyla teslim etmek zorundadır. İşyerinin kart hâmilini ince­leme, borçlarını ödeme güç ve güvenilirliğine sahip olup olmadığını araştırma hak ve yetkisi olmadığı gibi buna gerek de duymaz. Çünküalış-veriş yapılır yapılmaz kart POS cihazından geçtikten sonra, ban­kanın onayı alınınca satıma konu şeyin bedeli, hâmilin zimmetinden bankanın zimmetine İntikal etmektedir. Hâmil kartı yurtiçinde kullan­dığı gibi yurtdışında da kullanabilmektedir. Satıcının hâmili takip et­mesi, gerektiğinde alacağını ondan tahsil yoluna gitmesi sözleşmelere de işin pratiğine de aykırıdır. Mesele sadece kefaletle bitmemekte ay­rıca hâmil, alış-veriş yaptığında işyerini bankaya havale etmektedir. Yani işyeri alacağını hâmilden tahsil edemediği durumunda değil da­ha işin başlangıcında muhatabının banka olduğunu bilmektedir. Bir ki­şinin, başkasının kefili olması veya onun havalesini kabul edeceğini beyan etmesi o kişiye hizmet yapma yükümlülüğünü doğurmaz. Oy­sa kredi kartı uygulamasında banka, gerek kart hâmiline gerekse işye­rine ilgili bölümlerde anlatıldığı gibi, çeşitli hizmetler sunar.

Mekfulun anh veya muhîl konumundaki hâmilin işyerine karşı, borcundan dolayı sorumlu olmaması durumuna gelince, gerek bu durumu geçerli bulan fukahanın görüşü kabul edilerek, gerekse taraflar arasında başlangıç­ta yapılan sözleşme dikkate alınarak böyle bir durumun hukukî açıdan sakınca doğurmayacağı söylenebilir.

Burada iki noktaya daha temas etmekte yarar görüyoruz: Birinci­si, ez-Zuhaylî ve el-Mısrî örneğinde görüldüğü gibi, bankanın aldığı komisyondan hareketle üç taraf arasındaki işlemin kefalet olmadığına hüküm vermek, fukaha tarafından haram kabul edilen kefalet karşılı­ğında ücret almaktan bizce daha tehlikelidir. Çünkü bu yöntemde ey­lemden sonuca değil, önceden meşru olduğuna ilişkin hüküm verilen sonuçtan eyleme gitme sözkonusudur. Şayet böyle bîr yöntem kabul edilirse hukukta sakıncalı olan bütün eylemlerin bu şekilde meşrulaştı-rılması mümkün olur. İkincisi ise, bankanın aldığı komisyonun kefalet karşılığı alınan ücret olduğu ve bunun da fukaha tarafından faiz kabul edildiği görüşüdür. Fukaha kefaletten ücret alınamayacağı hakkındaki görüşlerini -teminat mektubu bölümde belirtildiği gibi- iki gerekçeye dayandırmaktadır: Birincisi, kefaletin teberru amaçlı akit olduğu görü­şü idi ki bu görüşün nasslarda sağlam dayanağının olmadığı ilgili bö­lümde ifade edilmişti. İkincisi ise, kefil mekfulun leh'e ödemede bulun­duğunda, mekfulun anha borç vermiş olacağı, şayet asıl borçludan fazla bir miktar alırsa bunun faiz olacağı görüşü idi. Bu görüşün nak­dî krediler için geçerli olacağını yine ilgili bölümde belirtmiştik. Fukahanın bu görüşü, kart hâmilinin kredi kartıyla nakit kredi çekmesi ve

Burada iki noktaya daha temas etmekte yarar görüyoruz: Birinci­si, ez-Zuhaylî ve el-Mısrî örneğinde görüldüğü gibi, bankanın aldığı komisyondan hareketle üç taraf arasındaki işlemin kefalet olmadığına hüküm vermek, fukaha tarafından haram kabul edilen kefalet karşılı­ğında ücret almaktan bizce daha tehlikelidir. Çünkü bu yöntemde ey­lemden sonuca değil, önceden meşru olduğuna ilişkin hüküm verilen sonuçtan eyleme gitme sözkonusudur. Şayet böyle bîr yöntem kabul edilirse hukukta sakıncalı olan bütün eylemlerin bu şekilde meşrulaştı-rılması mümkün olur. İkincisi ise, bankanın aldığı komisyonun kefalet karşılığı alınan ücret olduğu ve bunun da fukaha tarafından faiz kabul edildiği görüşüdür. Fukaha kefaletten ücret alınamayacağı hakkındaki görüşlerini -teminat mektubu bölümde belirtildiği gibi- iki gerekçeye dayandırmaktadır: Birincisi, kefaletin teberru amaçlı akit olduğu görü­şü idi ki bu görüşün nasslarda sağlam dayanağının olmadığı ilgili bö­lümde ifade edilmişti. İkincisi ise, kefil mekfulun leh'e ödemede bulun­duğunda, mekfulun anha borç vermiş olacağı, şayet asıl borçludan fazla bir miktar alırsa bunun faiz olacağı görüşü idi. Bu görüşün nak­dî krediler için geçerli olacağını yine ilgili bölümde belirtmiştik. Fukahanın bu görüşü, kart hâmilinin kredi kartıyla nakit kredi çekmesi ve