• Sonuç bulunamadı

3. Sığır popülasyonunun yıllık aşılaması: Hedef popülasyonunun en az % 80’nin şap

3.2.2. Tüberküloz ile İlgili Çalışmalar:

3.2.2.3. Kars Yöresinde Sığır Tüberkülozunun Yaygınlığının PCR ile Belirlenmes

Ünver A. ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilen bu çalışma, Kars yöresindeki sığır tüberkülozunun yaygınlığının PCR yöntemi ile belirlenmesini amaçlamaktadır.

İnsan ve evcil hayvanlar için önemli bir sağlık tehdidi olan sığır tüberkülozu büyük ekonomik kayıplara neden olan önemli bir zoonozdur. M. bovis sığırlarda tüberküloza bağlı olarak pnömoni, mastitis ve deri altı apseleri ile beraber merkezi sinir sistemi ve genital sistem enfeksiyonlarına neden olmaktadır.

Tüberküloz, tüm eradikasyon çalışmalarına rağmen günümüzde uluslararası bir sağlık problemi olma özelliğini korumaktadır. Bilinen coğrafi bir sınırı olmayan tüberküloz dünyanın birçok bölgesinden bildirilmiştir. İngiltere'de en yüksek oranda (% 12.1) olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerinin bazılarında 2004 verilerine göre sığır tüberkülozunun sürü prevalansı % 0.2 - % 5.9 arasında gözlemlenmiştir (Reviriego Gordejo FJ, Vermeersch JP 2006). Ülkemizde yapılan çalışmalarda ise sığırlarda tüberküloz prevalansı % 0.38 - % 1.49 arasında değişen oranlarda tespit edilmiştir (Bozoğlu H. ve ark. 1997 – Solmaz H. ve ark. 2006).

41 Dünya Sağlık Örgütü'nün tahminlerine göre 1.7 milyardan fazla insan tüberküloz riski altında olup bu örgütün 2004 yılı raporuna göre ülkemizde her 100000 kişiden 28'inde klinik tüberküloz olgusu tespit edilmiştir (WHO reports 2006). Hastalığın ayrıca insanlardan hayvanlara bulaşma potansiyeli de (antro-pozoonoz) düşünüldüğünde mikobakterilerin insan ve hayvan sağlığına oluşturduğu tehdidin boyutu daha büyümektedir.

Etken izolasyonu tanıda en etkili ve kesin yöntem olmasına rağmen bu işlemin uzun zaman alması önemli bir sorun oluşturmaktadır. Ayrıca etkenin yüksek patojeniteye sahip bir zoonoz olması laboratuvar ortamının biyogüvenliğini tehdit etmektedir. İndirekt teşhis yöntemlerinden serolojik testlerin diğer mikobakteri türleriyle çapraz reaksiyon vermesi yanlış pozitifliklere neden olabilmeleri ve bu testlerin çok düşük seviyedeki serum antikorlarını tespit edememeleri de önemli dezavantajlar olarak ortaya çıkmaktadır (Palmer MV., Waters WR. 2006). PPD deri testi tüberküloz teşhisinde yaygınlıkla kullanılmakta olmasına rağmen tekniğin spesifite ve sensitivitesi ile ilgili sorunlarla karşılaşılmaktadır. Tüberküloz etkeni izole edilmesine rağmen PPD negatif ve patolojik bulguların rastlanmadığı olguların varlığı ayrıca özellikle tüberküloz endemik bölgelerde etkenle önceki karşılaşmalardan dolayı hipersensitivite reaksiyonuna bağlı olarak yanlış pozitif sonuçlara da rastlandığı bildirilmiştir (Beyrut E. 2001 – Pritchard DG. 1988). Ölen veya kesime tabi tutulan hayvanlarda histopatolojik muayeneler yaygınlıkla kullanılmakla beraber bu yöntemler hastalığın erken dönemlerini belirlemekte yetersiz kalmaktadır (Palmer WC. & Waters WR. 2006).

Mezbaha tabanlı olarak planlanan bu çalışmada sığır tüberkülozunun Kars bölgesindeki yaygınlığının PCR yöntemi ile araştırılmasını amaçlanmıştır.

Çalışmanın materyalini Ekim 2005 – Nisan 2007 döneminde Kars ilindeki özele ve kamuya ait mezbahanelerde kesim sonrası, imkânlar dâhilinde, 120 sığır karkasından rastgele alınan 120'şer adet akciğer ve mediastinal lenf yumrusu örnekleri oluşturmuştur. Bu örneklerin makroskobik muayenesinde 18 baş sığıra ait her iki organda da yangı odakları (hiperemi ne normalden büyük lenf yumrusu) saptandı. Bunlardan bir tanesine ait lenf yumrusunda ise tüberküloz lezyonlarına benzerlik gösteren granülomatöz kazeifikasyon belirlendi. Tüberküloz benzeri lezyonlara sahip bu örnek ile beraber yangı odaklarına sahip toplam 6 adet örnek (% 6.7) PCR pozitif bulundu. Herhangi bir

42 makroskobik lezyonun rastlanmadığı 102 dokudan 2'si PCR pozitif iken geri kalan 100 örnek negatif bulundu.

Aşağıdaki tabloda doku örnekleri ve polimeraz zincir tepkimesi (PCR) sonuçlarına ilişkin ayrıntılı sonuçlar görülmektedir:

Tablo 22: Doku örneklerinin M. bovis PCR sonuçları

Saptanan Bozukluk PCR Sonuçları

Pozitif Negatif % Tüberküloz benzeri granülomatöz kazeifiye lezyonlu dokular (n=1) 1 0 100

Yangı odaklı dokular (n=17) 5 12 29.4 Makroskobik lezyon gözlemlenmeyen dokular (n=102) 2 100 1.9 Toplam (n=120) 8 112 6.7

(Kaynak: Ünver A. ve ark. 2007)

Kars yöresi sığırlarında PCR ile saptanan M. bovis spesifik DNA'sının % 6.7 gibi büyük bir oranda gözlenmesi hastalığın bölgede yaygın olduğunu ve M. bovis'in hastalık olgularında ve mezbahada karkas muayenelerinde daha dikkatli değerlendirilmesinin gerekliliğini göstermiştir.

M. bovis insanlara aerosol yolla veya kontamine süt ve/veya süt ürünlerinin tüketimi yoluyla bulaşabilmektedirler. Ayrıca pulmoner tüberkülozlu insanlar etkenleri sağlıklı sığırlara bulaşabilmektedirler (Carter GR. Wise DJ. 2004 – Bozoğlu H. Ve ark. 1997 – Pritchard DG. 1988). Hastalığın insan ve sığırlardaki bu iki yönlü enfeksiyon potansiyeli ile beraber Kars bölgesinde aile tipi yetiştiriciliğin oldukça yaygın olduğu düşünüldüğünde çalışmada ortaya konulan sığır tüberkülozunun yaygınlığı beşeri hekimlikte de dikkate alınmasının gerekliliği görülür.

PCR yönteminin uygulanması klasik yöntemlerde karşılaşılan problemlerin aşılmasında önemli bir alternatif olarak görülmektedir (Folgueira L. ve ark. 1993 – Mishra A. ve ark. 2005). Bu çalışmada PCR Mycobacterium etkenlerinin belirlenmesinde başarı ile

43 kullanılmış ve makroskobik patoloji lezyonları ile belirlenemeyecek sığır tüberkülozu olgularını ortaya koymuştur.

Kesim sonrası makroskobik patoloji lezyonlarına dayanarak Burdur, Bursa, Kars ve Konya illerinde yapılan çalışmalarda sığır tüberkülozu prevalansı sırası ile % 0.38, % 0.57, % 0.9 ve % 1.2 olarak bildirilmiştir (Ozmen O. Ve ark. 2005 – Diker F. 1989 – Beyrut E. 2001 – Ortatatlı M. 1998). Kayseri ilinde yapılan bir çalışmada BACTEC radio-metrik yöntemi ile sığır tüberkülozu prevalansı % 1.49 olarak bulunmuştur (Gümüşsoy KS. ve ark. 2006). Başka bir çalışmada ise Van bölgesinde yetiştirilen sığırların burun akıntısı örneklerinin % 1.4'ünde PCR ile M. bovis tespit edilmiştir (Solmaz H. ve ark. 2006).

Bu çalışmadaki 120 karkas örneğinden alınan 120'şer akciğer ve lenf yumrusu örnekleri makroskobik patoloji yönünden değerlendirildiğinde; tüberküloz benzeri granülomatöz lezyonların sadece bir adet örnekte (% 0.83) tespit edilmiş olması hastalığın yaygınlığının diğer bölgelerde bu yöntem ile belirlenen oranlara paralellik gösterdiği sonucuna götürür. Ancak, bu organ örneğinin yanında, yangı odaklı beş organda ve herhangi bir patolojik lezyonun gözlenmediği iki organda M. bovis PCR ile tespit edilmiş, çalışma sonucu tüberkülozun prevalansı yüksek bir oranda (% 6.7) bulunmuştur. Bu sonuç, hastalığın Kars yöresinde diğer yörelere göre daha yaygın olduğunu ve PCR gibi oldukça duyarlı teknikler kullanıldığında hastalık prevelansının diğer bölgelerde bildirildiğinden daha yüksek olabileceğini düşündürmektedir.

Bu çalışmada tüberküloz benzeri bir lezyon göstermeyen yangı odakları ihtiva eden 17 dokudan 6'sı PCR pozitif diğerleri ise PCR negatif bulunmuştur. Hiçbir makroskobik patoloji lezyonu göstermediği halde PCR pozitif bulunan iki örneğin hastalığın ilk dönemlerinde olması ihtimal dâhilindedir.

Bu çalışma sığır tüberkülozunun Kars bölgesinde yaygın olduğunu, Mycobacterium etkenlerinin gerek beşeri gerekse veteriner hekimlikte dikkate alınması gerekliliğini ortaya koymuştur. Bu hastalıkla ilgili bölgedeki etkin koruma, kontrol ve eradikasyon stratejilerinin ve enfeksiyon dinamiklerinin belirlenmesi için, insanları ve diğer evcil hayvanları kapsayan detaylı klinik ve moleküler epidemiyoloji çalışmaları yapılmasının gerekliliği ortaya çıkmıştır.

44

3.2.2.4. Van, Türkiye’de Tüberkülin ve PCR ile Sığır Tüberkülozu