• Sonuç bulunamadı

Karaborsa (İhtikâr) Uygulamasıyla Satım Yapmak

İslam’da sözleşme ve piyasa hürriyeti esas olmakla birlikte bu hürriyet mutlak değil, toplumun menfaati ile sınırlıdır. İslam hukukunun toplumun menfaatini temin etmek gayesiyle yasakladığı uygulamalardan birisi de ihtikâr/karaborsacılıktır. İhtikâr kavramı sözlükte gıda maddelerini fiyatının yükselmesini sağlamak gayesiyle satın alıp istiflemek anlamına gelmektedir.288 İslam hukukçularının terminolojisinde de lügat anlamıyla örtüşecek şekilde kullanılmıştır. Belirli bir bölge piyasasında satıma konu edilen her unsurda o bölgedeki tüm insanların hakkı vardır. Bu malı belirli kimseler tekellerinde bulundurup ihtiyaç halinde satmadıkları takdirde diğer insanların haklarına

tecavüz etmiş olmaktadırlar.289 Bu sebeple Hz. Peygamber (s.a.s.) “ Günahkâr kimseden başkası ihtikâr yapmaz”290 buyurmaktadır.

İslam hukukçuları hangi maddelerin ihtikâra konu olacağında farklı kanaatlere sahiptir. Ebû Hanîfe, Şâfiîler ve Hanbelîler’e göre ihtikâr sadece gıda maddelerinde gerçekleşir.291 Bu görüşü benimseyen fukahâ bazı hadislerde yer alan “gıda maddesi” kaydını dikkate almış ve diğer umum bildiren rivayetlerin bu ifadeyle tahsis edildiğini belirtmişlerdir. Bu kanaati taşıyan fukahâya göre çeşitli sektörlerde ihtiyaç duyulan çimento, demir, ahşap gibi maddeler, altın gümüş, petrol vb. madenler ve giyim ve barınma gibi temel ihtiyaç maddelerinde ihtikâr gerçekleşmez. Ebû Yusuf ve Mâlikîler ise hadislerdeki “gıda maddesi” kaydının ihtirazî olmadığını benimseyerek insanların ihtiyaç duyduğu ve piyasadan kesildiğinde zarar gördüğü tüm maddelerde ihtikârın gerçekleşeceğini ifade etmişlerdir.292 Günümüz şartlarını göz önünde bulundurduğumuz takdirde Ebû Yusuf ve Mâlikîler’in görüşünün toplum maslahatına daha uygun düştüğü görülür. Çünkü toplumun barınma, ısınma, tedavi maddeleri vb. unsurlara olan ihtiyacı gıda ihtiyacından az değildir.

Ayrıca İslam hukukçuları ihtikârın söz konusu olması için malın satın alma yoluyla elde edilmesini şart koşmuşlardır. Kişinin satım akdi dışında temlik bildiren bir yolla veya bizzat üretmek suretiyle elde ettiği malı piyasaya sürmemesi ihtikâr olarak değerlendirilmez. Malı ithal etmek suretiyle farklı bir bölgeden temin ettiyse bu da ihtikâr olarak kabul edilmemiştir.293 Ebû Yusuf ve bir kısım Mâlikîler malın elde edilmesini belirli bir şekle hasretmemiş ve toplumun ihtiyaç duyduğu ve yokluğunda zarar gördüğü tüm malları elde tutmayı ihtikâr olarak değerlendirmişlerdir.294

289Kâsânî, Bedâi‘u’s-sanâi‘, “İhtikâr”, Mv.F., II, 92. 290Ebû Dâvûd, “İcâre”, 49.

291Radiyyüddîn Ebû Bekir b. Ali b. Muhammed el-Haddâd, el-Abbadî el-Yemenî (ö. 800/1397), el- Cevheretü’n-neyyire, I-II, el-Mektebetü’l-hayriyye yy. 1904, II, 286; Nevevî, el-Mecmû‘, XIII, 44; Şirbînî,

el-Muğnî, II, 48; Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed b. Muhammed İlîş el-Mısrî (ö. 1299/1882), Fethu’l- Aliyyi’l-Mâlik fi’l-fetvâ alâ mezhebi’l-İmâm Mâlik, I-II, Dârü’l-ma‘rife, Beyrut ty. I, 251; İbn Kudâme, el- Muğnî, V, 388.

292Merğînânî, el-Hidâye, IV, 376; Haddâd, el-Cevheretü’n-neyyire, II, 286; İlîş, Fethu’l-Alî, I, 251;

“İhtikâr”, Mv.F., II, 92; Sâbûnî, Fıkhu’l-muâmelât, IV, 139.

293Kâsânî, Bedâi‘u’s-sanâi‘, VI, 515; Merğînânî, el-Hidâye, IV, 376; Haddâd, el-Cevheretü’n-neyyire, II,

28; İbn Kudâme, el-Muğnî, V, 388; Nevevî, el-Mecmû‘, XIII, 44; Şirbînî, el-Muğnî, II, 48; İlîş, Fethu’l-Alî, I, 251; “İhtikâr”, Mv.F., II, 92.

294Kâsânî, Bedâi‘u’s-sanâi‘, VI, 515; Merğînânî, el-Hidâye, IV, 376; Haddâd, el-Cevheretü’n-neyyire, II,

Hanefî doktrinde ihtikârın gerçekleşmesi için bir zaman sınırı belirlenmiştir. Bir kısım Hanefîler ihtikârdan söz edebilmek için malın kırk gün elde bekletilmesini şart koşmuştur. Bu kanaatteki fukahâ görüşlerini “ Kim bir gıda maddesini kırk gece

hapsederse o kimse Allah’tan Allah da ondan uzaklaşır”295 hadisi ile temellendirmiştir. Bazı Hanefîler ise bu süreyi bir ay olarak belirlemiştir. Bu görüşü benimseyenler de peşin ve vade kavramlarının örf dikkate alındığında bir ay ile birbirinden ayrışıyor olmasını dikkate almışlardır.296 Bu süre sınırının hukukî sorumluluk açısından olup meseleye uhrevî hükmü açısından yaklaşıldığında ihtikâr yapıldığı ilk anda günaha girildiği de ifade edilmiştir.297 Ayrıca Hanefîler, İslam’ın toplumun zarar gördüğü ihtikârı yasaklamış olduğunu, zarar söz konusu olmadığı durumlarda malı piyasadan alıkoymanın caiz olacağını ifade etmişlerdir.298

Hanefîler’den Kâsânî’ye göre ihtikâr yapan kişinin bu fiili toplumun zararına sebebiyet veriyorsa devlet kanalıyla elindeki ihtiyaç fazlası malı satması emredilir fakat cebren satılmaz. Satmadığı takdirde tazir cezası uygulanır. İmam Muhammed malını satmamakta ısrar ettiği takdirde devlet tarafından zorla satılacağını ifade etmiştir. Fakat her iki görüşe göre de belirli bir fiyat tayin edilmeyip malın normal şartlardaki piyasa değerine sattırılması esastır.299 Ayrıca toplum şiddetli zaruret içerisinde olursa devlet başkanı karaborsacılık yapan tüccarların mallarına el koyarak halka dağıtır. Toplum maddi sıkıntıdan kurtulduğunda ihtikâr yapan kimseye mal bedelini öderler.300 Uyarılara rağmen malını satmadığı takdirde mallarının müsadere edilmesi konusunda diğer mezhepler de Hanefîlerle hemfikirdir.301 İhtikârın topluma bir zararı dokunmadığı takdirde ise Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf devletin bu hakka sahip olmadığı kanaatini taşırken çoğunluğu teşkil eden fakihler yetkili mercie bu hakkı tanımışlardır.302

Şâfiîler ihtikârı “Piyasada fiyatlar yüksek değerdeyken satın alınan malın fiyatların daha fazla yükseldiği esnada satılması” olarak tanımlamışlardır.303 Yaptıkları tanıma paralel olarak ihtikârın gerçekleşmesi için malın pahalılık zamanında satın alınmış

295Ahmed b. Hanbel, II, 33.

296Merğînânî, el-Hidâye, IV, 376; “İhtikâr”, Mv.F., II, 96.

297Kâsânî, Bedâi‘u’s-sanâi‘, VI, 515; Merğînânî, el-Hidâye, IV, 376; Haddâd, el-Cevheretü’n-neyyire, II,

286.

298Kâsânî, Bedâi‘u’s-sanâi‘, VI, 515. Haddâd, el-Cevheretü’n-neyyire, II, 286. 299Haddâd, el-Cevheretü’n-neyyire, II, 286.

300Kâsânî, Bedâi‘u’s-sanâi‘, VI, 515.

301“İhtikâr”, Mv.F., II, 96; Kallek, Cengiz, “İhtikâr”, DİA, XXI, 560-565. 302“İhtikâr”, Mv.F., II, 96.

olmasını şart koşmuşlardır. Malın piyasada uygun fiyatta iken satın alınıp elde tutulması ise Şâfiî hukukçular tarafından ihtikâr olarak değerlendirilmemiştir.304

Hanefîler’in çoğunluğu ihtikârın teklîfî hükmünün tahrîmen mekruh olduğu kanaatindedir.305 Kâsâni ve Mevsılî ise bu konuda gelen rivayetlerdeki ifadelerin ağırlığına dikkat çekerek haram olacağını ifade etmişlerdir. Hanefîler’in dışındaki fukahâ ise ihtikârın haram olduğu görüşündedir.306

II. AKDİN ZAMAN VEYA MEKANI SEBEBİYLE MEKRUH KABUL

EDİLEN SATIM AKİTLERİ

İslam hukuku temel prensip olarak ticari uygulamaları helal saymış fakat bunu toplumun yararına olacak şekilde bir kısım kurallara bağlamıştır. İslam’ın akitlere yönelik belirlediği ilkeler bazen akdi yapanları veya akit mahallini ilgilendirdiği gibi kimi zaman da akdin yapıldığı yer ve zamana yönelik olabilmektedir. Bu ana başlık altında akdin gerçekleştirildiği yer veya zaman sebebiyle mekruh kabul edilen satım uygulamaları işlenecektir.