• Sonuç bulunamadı

Kapsayıcı Eğitim Kavramı ve Türkiye’de Uygulaması

Kapsayıcı eğitim ilk olarak engelli öğrencilerin gereksinimi için gündeme gelmişken, zamanla bu tanım genişleyerek toplumda dezavantaja sahip grupları kapsamış ve bugünkü halini almıştır. Kapsayıcı Eğitim çalışmalarında önemli çalışmalara imza atan UNESCO’nun (2005) kabul gören tanımına göre: “Öğrenenlerin farklı gereksinimlerine, onların eğitime, kültüre ve topluma katılımını artırarak ve eğitim sisteminin içindeki ayrımcılığı azaltarak cevap verme süreci” olarak özetlenen kapsayıcı eğitim süreci, öğrenme çağındaki tüm çocukları içeren ortak vizyonu ve tüm çocukları eğitmenin devletlerin sorumluluğu olduğu inancıyla içerik, yaklaşım, yapı ve stratejiler konusunda yapılması önemli olan değişiklikleri kapsar (UNESCO, 2005).

Farklılığı kabul etmek, bu farklılıkları okullar için bir fırsat olarak görmek, günümüzde ihtiyaçları gittikçe farklılaşan öğrencilerin bulunduğu okullarda herkesin katılımını sağlamak ve bireylere uygun eğitim vermek için bir gerekliliktir (Alton- Lee, 2003). Bu gereklilik ve iyileştirme çabaları, kapsayıcı eğitimin gerekliliğini gün yüzüne çıkarmaktadır. Pratikte ise kapsayıcı eğitim, nitelikli ve amacına uygun olmak kaydıyla evrensel bir hak olan eğitim hakkını herkes için gerçekleştirmeye yönelik geniş ölçekli stratejiler, aktiviteler ve süreçlere işaret eder. Türkiye’de ERG bu alanda önemli çalışmalara imza atmıştır, bu nedenle araştırmada ERG ve UNICEF’in ortak çalışması kapsamında yapılan durum analizlerine yer verilmiştir.

ERG tanımına göre kapsayıcı eğitim, eğitim sisteminin yapısı, yönetişim ve finansmanı, öğretmenler, ders materyalleri, öğrenme ortamları ve süreçlerini de içine alan bir kavramdır. Ancak veri sınırlılığı ve analizin daha net çizgiler içinde yapılabilmesi adına bu çalışmanın metodolojisinde Türkiye’de kapsayıcı eğitimin durumu anadil, din ve etnik köken; toplumsal cinsiyet; engeli olma durumu ve sosyo- ekonomik durum eksenlerine odaklanarak değerlendirilmektedir (ERG, 2017).

Kapsayıcı eğitim, öğrenenler arasındaki farklılıkları doğal olarak karşılayan ve destekleyen yenilikçi bir hareket olarak tanımlanmaktadır. Bu yönü ile farklılıkları nedeniyle uyum sorunu yaşayan bireylerin uyum süreçlerine katkı sağlayıcıdır. Bu açıdan bakıldığında, bir toplumun kendi içindeki yabancı unsurları, toplumu tehdit eden unsurlar olarak değil, zenginleştiren bir güç olarak algılaması ve eğitim politikası açısından hazırlanacak öğretim programlarında kültürler arası öğrenmeye yer vermesi kaçınılmaz bir zorunluluktur. Çünkü yabancı kültürler ve değerler, insanlığın ortak değerleridir (Küçük, 2006). Bu bağlamda kapsayıcı eğitim anlayışını mülteci eğitimi sürecine bir vizyon şeklinde katmak, tamamlayıcı bir unsur olarak düşünülebilir.

Kapsayıcı okullar, bir tutum değişikliği yaratarak daha adil ve kapsayıcı bir toplum için temel oluşturabilir. Bu da kurumların ve eğitim süreçlerinin cinsiyet, etnik köken, dil, din, yerleşim yeri, sağlık durumu, sosyo-ekonomik durum vb. özelliklerinden ya da koşullarından bağımsız olarak tüm çocukların gereksinimlerine yanıt verecek biçimde yeniden düzenlenmesini öngörür. Kapsayıcı eğitim uygulamalarının temel amacını ERG (2017) eğitim ortamlarındaki bireylerin farklı özelliklerine ve koşullarına ilişkin önyargılardan ve olumsuz tutumlardan kaynaklanabilecek dışlanmayı ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak olarak özetler. Öğrenciye yönelik düzenlemelerin onları ayrıştırmadan yapılması ile bunu sağlamak mümkündür. Burada bütüncül bakış açısı önemlidir, dersler kapsayıcı anlayışla kurgulanabileceği gibi, öğretmen-öğrenci arası ilişkiler, veli-öğretmen/idare arası ilişkiler, okul mekânı ve tüm okul uygulamaları bu anlayışla düzenlenebilir (Ayan, 2016). Bu araştırma da bu düşünce temelinde inşa edilmiştir. Kapsayıcı eğitimin sınıflarda uygulanması ile sadece öğrencinin kişisel gelişimi daha sağlıklı gelişmekle kalmayacak, aynı zamanda daha sağlıklı bir benlik algısı ile uyum sürecini yönetmesi de kolaylaşacaktır.

Kapsayıcı eğitime hedefleri açısından bakıldığında, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından sınıfında yabancı uyruklu öğrenci bulunduran öğretmenler için basılan el kitabında aşağıdaki tanımlama dikkat çekmektedir;

“Kapsayıcı eğitim, tüm öğrenenlerin tercih ettikleri okullarda kendi akranları ile eğitim almasını, okul hayatına tam anlamıyla katılmasını öngörür. O halde kapsayıcı eğitim anlayışına göre, öğrenciler okulun gerekliliklerine değil, okullar öğrencilerin fiziksel, sosyal, duygusal ve kültürel ihtiyaçlarına adapte olmalıdır.” (MEB, 2017)

Türkiye’ye bu yönleri ile yansıyan gelişmeler, Düzce’ye de yansımıştır ve öğretmenlere eğitimler verilmiştir. 2016 yılından bu yana Kapsayıcı Eğitim Projesi adı ile üç faz halinde uygulanan ve sürekli geliştirilen proje, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından desteklenmektedir. İlk fazda ‘Suriyeli Öğretmenlerin Eğitimi’ başlığı altında Geçici Eğitim Merkezlerinde yürütülen çalışmaların ardından ikinci aşamada proje geliştirilerek ‘Sınıfında Yabancı Uyruklu Öğrenci Bulunan Öğretmen Eğitimi’ başlığı altında sınıfında yabancı uyruklu öğrenci bulunan öğretmenlere destek olacak şekilde devam etmiştir. Üçüncü aşamada ise Erciyes Üniversitesi ve UNICEF desteği ile çalışma 10 modül halinde detaylandırılarak, “Kapsayıcı Eğitim” başlığı ile eğitimler sürdürülmüştür. Bu eğitimin eğitimsel, sosyal ve ekonomik olmak üzere üç ayrı gerekçesi vardır. Eğitimsel gerekçeye göre kapsayıcı eğitim öğrencinin yeteneğine ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak farklılaştırılmış ve çeşitlendirilmiş bir öğretim sunmaktadır. Böylece bütün öğrencilerin öğrenme sürecine katılımı hedeflenmektedir (MEB, 2018).

Özcan’ın (2018) da belirttiği gibi, kapsayıcı eğitim anlayışı aynı zamanda ülkeden ülkeye uygulanan çok kültürlü eğitim modelleri incelemeye alındığında dört temel model karşımıza çıkmaktadır. Bunlar; geçiş modeli, idame modeli, zenginleştirici model ve kapsayıcı eğitim modelidir. Bu modellerden ilk üçünde farklı dildeki öğrenciler eğitime ayrı sınıflarda ve anadillerinde başlarken kapsayıcı eğitim modelinde aynı sınıfta ve resmi dille eğitime başlarlar ve dilleri farklı olan öğrencilerin taleplerine önem verilir. Bu yönü ile kapsayıcı eğitim, mülteci öğrencilerin uyum sürecine dâhil olan gruplar için aynı zamanda bir farkındalık

aşamasıdır. Neticede kapsayıcı eğitim uygulamaları sadece öğrencileri değil, felsefi değişim hareketi ile kurumların tüm çalışanlarını da kapsamalıdır.

Literatürde araştırmanın amacına yönelik çalışmaların incelemesine, kapsayıcı eğitim ve uyum boyutundan bakılmıştır. Son zamanlarda gündemde olan kapsayıcı eğitim ile ilgili çalışmaların daha çok özel eğitim ve okulöncesi ile ilgili olduğu gözlenirken, çok kültürlü eğitim ortamları ile ilgili az sayıda çalışmaya rastlanmıştır. İkinci boyut olan uyum süreci kapsamında araştırmanın konusu ile ilintili daha çok çalışmanın mevcut olduğu görülmüştür.

2.9. Yurt İçinde ve Yurt Dışında Mültecilerin Uyum Süreci ve Kapsayıcı