• Sonuç bulunamadı

B. Bürokratik Yönetim Biçiminde Planlama

1. Kapitalist Planlama

Küçük, kapitalist planlamanın en büyük düşünürünün Keynes olduğunu iddia etmektedir. Ona göre Keynes’in temel görüşlerini oluşturan özel yatırımların giremediği alanlara kamunun yatırımcı olarak girmesi ve bu şekilde üretim araçları

263 Yılmaz (1999), a.g.k, s.85-86.

264 Kazgan, karma ekonomik modeli kapitalist sistemin özel mülkiyet ve bireysel girişim ve sosyalist sistemin devlet müdahalesi özelliklerini barındırdığından uzlaştırma ideolojisi olarak nitelendirmektedir. (Kazgan (1991), a.g.k, s.22.)

265 Soysal (1958), a.g.k, s.16.

266 Planlamanın geniş bir görünümünü veren bu ayrım dışında da planlar değişik kıstaslara göre çeşitlenmektedirler. Bunlar, çevreledikleri alanlara, işlevlerine, örgütlenme biçimine, bağlayıcılıklarına ve sürelerine göre planlama türleridir. Ancak bu ayrımlar planlama düşüncesindeki farklılaşmaları değil de sadece planların uygulama boyutundaki farklılıkları yansıtmaktadırlar.

üreten sanayilere talep yaratılması ve işçilere gelir sağlanarak yine bu gelirin tüketim araçları üreten sanayilere gitmesini sağlayabilmek, kapitalist planlamanın özünü oluşturmaktadır.267 Diğer bir ifadeyle kapitalist planlamanın temel özelliği, serbest piyasa sisteminin kusursuz işleyebilmesini sağlayabilmektir. Kapitalist planlama anlayışında planlama, piyasa ve fiyat mekanizmasını reddetmemektedir. Sadece bu mekanizmaların yetersiz kaldığı durumlarda devletin müdahalesini meşru görmektedir.268

Ancak şu husus da hemen belirtilmelidir ki, kapitalist planlamanın doğuşunda sosyalist planlama düşüncesinin büyük bir etkisi bulunmaktadır. 1930’larda yaşanan ekonomik darboğazda firmaların serbest piyasa ilkeleri çerçevesinde tek başlarına sorunları çözemeyeceklerinin anlaşılması ve aynı dönemde Sovyetler Birliği’nin dört yılda beş yıllık kalkınma planları hedefiyle giriştiği sanayileşme hamlelerinin olumlu sonuçlar vermesi, kapitalist dünyanın da planlama çalışmalarına başlamasına neden olmuştur. Ancak bu süreçte benimsenen planlama anlayışı, bütün ekonomik ve toplumsal alanın merkezi bir planlama örgütü tarafından belirlenmesi şeklinde olmamış ve işletmelerin kararlarına doğrudan etki edecek uygulamalardan kaçınılarak sınırlı bir müdahale aracı olarak planlamaya başvurulmuştur. Bu sınırlı müdahalede doğrudan mal üreten yatırımlara girilmemiş ve belirli ölçülerde para, faiz, kredi, vergi ve harcama düzeylerine ilişkin politikalar benimsenmiştir. Böylece planlamadan beklenen fayda, piyasanın düzenleyiciliğinde yaşanan sıkıntıları ve mali krizleri aşabilmek olarak belirmiş269 ve sonuç olarak plan piyasayı sınırlandırmamış, tam tersine piyasa planı kontrol altına almıştır.270

Piyasaya bağlı olarak hazırlanan planın amacı, izlenecek kamu politikalarına önderlik etmek, sektörler arası gerekli uyumu sağlamak ve ekonominin belli dalları için uygun üretim ve yatırım hedeflerini tespit edebilmek olarak belirmektedir. Bu amaçla ekonomik kararların önemli bir kısmı tek tek girişimcilerin takdirine bırakılmakta ve devlet, sadece dolaylı bir şekilde ekonomik hayata karışmaktadır.

Devletin ekonomik hayata karışmasının birincil amacı da iktisadi kaynaklardan tam

267 Küçük (1975), a.g.k, s.58.

268 Yılmaz (1999), a.g.k, s.90.

269 Hamitoğulları (1980), a.g.k, s.178 ve Ha-Joon Chang ve Ilene Grabel, Kalkınma Yeniden, (Çev:

Emre Özçelik), İmge Kitabevi, Ankara, 2005, s.25.

270 Küçük (1975), a.g.k, s.66-70.

faydanın sağlanabilmesidir.271 Yoksa kapitalist planlamada amaç, özel sektörün, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin ve kâr temini ile çalışan girişimcinin kaldırılarak yerine plancı merkezi bir organın getirilmesi değildir. Bu noktada kapitalist planlamada temel amaç, piyasa sisteminin kusursuz bir şekilde işleyebilmesinin sağlanmasıdır. Bu nedenle de planlama, rekabet mekanizmasını işletmenin mümkün olmadığı hallerde rekabeti sağlayıcı bir amaçla yapılmaktadır.

Bu durumda devletin hiçbir şey yapmadığı bir yönetim biçimi ussal olarak görülmemekte ve devletin rekabetin işleyebilmesi için hukuki güvenceler sağlaması kaçınılmaz bir düzenleme olarak kabul edilmektedir.272

Bu haliyle kapitalist planlama, bürokratik devlet idaresinin tüm özelliklerini içinde barındıran bir planlama anlayışı olmaktan uzak bir görünüm sergilemektedir.

Çünkü üretim keşmekeşi ya da anarşisi olarak da nitelendirilen kapitalizmin özünde merkezi planlama anlayışına yer yoktur.273 Kapitalist üretimdeki anarşinin temel kaynağı, kârdan kaynaklanan rekabettir. Birbirine bağlı olmayan özel kararlar, üretimin ve birikimin büyüme seviyesinin ve hızının sonucudur. Bundan dolayı kapitalist ekonomiyi örgütlemek için girişilen bütün çabalar bir ölçüde yetersiz kalmaktadır.274 Bu durum, sosyalist ve kapitalist üretim ilişkilerini çeşitli yönlerden karşılaştırarak bürokrasinin bu üretim modellerindeki yerini tespit etmeye çalışan Joseph Schumpeter’in Kapitalizm, Sosyalizm ve Demokrasi adlı çalışmasında da değinilen önemli bir noktadır. Ona göre her ne kadar bürokrasi, modern ekonomik toplumun tamamlayıcısı olsa da kapitalist sistemle daha az özdeşlik ilişkisi taşımaktadır. Çünkü bürokrasi sosyallik içermektedir ve kapitalist sistemde sosyalliğin karşısında kâr güdüsü yatmaktadır.275 Bu nedenle kapitalist modelden ziyade sosyalist düzen, bürokratik yönetim biçimine daha uygun bir yapılanma ortaya koymaktadır. Sosyalist ekonomi, bürokrasinin gelişmesine uygun sosyal şartları hazırlayan planlı bir ekonomik gelişmeye dayanmakta ve bürokrasi de bu

271 Birleşmiş Milletler Uzmanlar Kurulu Raporu, İktisadi Kalkınma İçin Planlama, (Çev: Necdet Serin), Sevinç Matbaası, Ankara, 1967, s.3-4.

272 a.k, s.53.

273 Yıldırım (1990), a.g.k, s.45.

274 Küçük (1975), a.g.k, s.27 ve Mandel (1970), a.g.k, s.297.

275 Joseph A. Schumpeter, Kapitalizm, Sosyalizm ve Demokrasi, Varlık Yayınları, İstanbul, 1977, s.70-96.

düzende modern ekonomik gelişmenin kaçınılmaz bir tamamlayıcısı olarak görülmektedir.276

Yukarıda ana hatlarıyla açıklanan kapitalist planlamanın özellikleri gelişmiş ülkelerde benimsenen planlama anlayışına özgüdür. Gelişmiş ülkelerde planlamadan beklenen yukarıda da belirtildiği gibi piyasa mekanizmasının daha iyi çalışabilmesini sağlamaktır. Sınırlı müdahale aracı olarak planlama, piyasa anarşisine dayanan ancak bu anarşik ortamda meydana gelecek aksaklıkları kamu harcamaları, para-kredi hacmi ve faiz oranlarıyla aşmayı hedefleyen, ancak son noktada karar alma mekanizmasının işletme düzeyinde gerçekleştiği bir planlama anlayışı ve uygulamasıdır.277 Ekonomide kontrol ve müdahalenin olmadığı, bireysel girişimin esas olduğu, devletin sadece geleneksel kamu hizmetlerini yerine getirdiği ve kişisel karar ve tercihlerin ekonominin gidişini belirlediği bu modelde278 piyasa mekanizmasını destekleyici planlama da belirli bir aşamaya kadar gereklidir.

Ekonomi belirli bir düzeye ulaşınca ve kendi kendine yeterli bir hâle gelince artık planlama yapmaya ve bu işi görecek bürokratik yönetime de gerek yoktur ve bu aşamada bütün ekonomi piyasaya ve firma mekanizmasının işleyişine terk edilebilecektir.279 Bu nedenle bu aşamada ekonomik ve toplumsal yapının devlet tarafından kapsamlı bir kontrolüne gerek yoktur. Devlet, ekonomik ve toplumsal yapıyı piyasaya teslim etmekte ve birinci görev olarak da bu düzenin sorunsuz işleyebilmesi için gerekli tedbirleri almayı üstlenmektedir.280

276 a.k, s.49 ve 70-96.

277 Nurcan Özkaplan, “Planlama-Piyasa Ekonomisi Üzerine Bir Değerlendirme”, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, C:18, S:164, (Şubat 1994), s.18.

278 Ahmet Kılıçbay, İktisadi Planlama, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, İstanbul, 1990, s.609.

279 Öney (1987), a.g.k, s.3.

280 Kapitalist planlamanın gelişmiş ülkelerde uygulamaya konulan bu anlayışı güçlü devlet tartışmaları olarak da karşımıza çıkmaktadır. Örneğin Metin Heper, bu tartışmaları devlet düzeyinde ele almakta ve belirli bir döneme kadar güçlü devletin gerekebileceğini ve ancak piyasaların kendi kendine yeterli bir seviyeye ulaştığında bu anlayıştan vazgeçilmesi gerektiğini iddia etmektedir. (Bkz. Metin Heper, Türkiye’de Devlet Geleneği, Doğu Batı Yayınları, İstanbul, 2006.)