• Sonuç bulunamadı

Kanuni Kısıtlama Sebepleri

Kanuni kısıtlama sebeplerinden biri ile vesayet altına alınması gereken kişinin bunu isteyip istememesinin önemi yoktur. Ancak kanunda açıklanan sebepler dışında örnekseme yapılarak yetkili vesayet makamı tarafından kısıtlama kararı verilmesi de olanaklı değildir.88

Ayrıca vesayet makamının dava dilekçesinde açıklanan sebeplerle bağlılığı bulunmamaktadır. Yani vesayet makamı kanunda vesayet sebebi olarak açıklanan bir ya da birden fazla sebep varsa belirlediği sebeplerle de kendiliğinden kısıtlama kararı verebilir.89

Kanuni kısıtlama sebepleri TMK’nın 405-407 maddeleri arasında aşağıdaki şekilde sayılmıştır;

- Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı - Savurganlık

- Alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı - Kötü yaşama tarzı

- Kötü yönetim

- Özgürlüğü bağlayıcı ceza.

1. Akıl Hastalığı ve Akıl Zayıflığı

TMK.m.4057e göre, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.

88

VELİDEDEOĞLU, s.498.

89

28

Buna göre akıl hastalığı veya akıl zayıflığı içinde bulunmak derhal kısıtlanmayı gerektiremez. Bu kişilerin kısıtlanabilmeleri için, kendi işlerini görmekten aciz olmaları veya korunmaları ve bakımları için sürekli yardıma muhtaç bulunmaları ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokmakta olmaları lazımdır. Bu alternatif şartlardan biri mevcut olmadıkça kısıtlamadan söz edilemez.90

Somut olayda çoğu kere kişinin akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bulunup bulunmadığının tespiti güçlük taşır. Bu nedenle TMK.m.409/II hükmünde akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verilebileceği öngörülmüştür. Yine aynı hükümde hakimin karar vermeden önce kurul raporunu göz önünde tutularak kısıtlanması istenen kişiyi dinleyebileceğine yer verilmiştir. Dolayısıyla eski Medeni kanuna göre, bilirkişi, raporunda kısıtlanacak kişinin mahkeme tarafından dinlenmesinin kabul edilebilir olmadığını belirtmediği sürece, hakim kısıtlanacak kişiyi dinlemek zorunda iken; yeni TMK’da kısıtlanacak kişinin dinlenmesini her durumda hakimin takdirine bırakmıştır.91

Bununla birlikte resmi sağlık kurulu raporu, kanunun bağlayıcılık taşıyan lafzına rağmen, hakim için bağlayıcı olmayıp hakim gerekli gördüğü hallerde yeni bir rapor isteyebilir. Dolayısıyla hakim bilirkişi raporuyla bağlı değildir. Alınan raporlar arasında çelişki oluşması durumunda ise bu konuda son sözü Adli Tıp Kurumu söyleyecektir.92

Kanun burada da görevlerini yaparken vesayet altına alınmayı gerektiren bir halin varlığını öğrenen nüfus memurlarına, idari makamlara, noterlere ve mahkemelere durumu hemen vesayet makamına bildirme yükümlülüğünü yüklemiştir (TMK.m.405/II). 90 AKINTÜRK(Aile), s.482. 91 DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, s.578. 92

29 2. Savurganlık

Savurganlık, bir kimsenin, kendi ekonomik imkanlarını aşan ve aynı zamanda yararsız ve anlamsız bir şekilde servetini ve gelirini aşırı derecede harcaması anlamına gelir.93

Bu yönüyle kısıtlama sebebi oluşturacak olan savurganlık, her şeyden önce münferit bir olayın ötesinde, harcamalardaki bir “alışkanlığı” gerektirir.94 Dolayısıyla yapılan harcamaların anlamsız ve amaçsız olması gerekir. Kabul edilebilir bir amaca yönelik ve yine kabul edilebilir sınırdaki rizikoları yüklenerek girişilen yüksek meblağlı harcamalar m.406 anlamında savurganlık sayılmaz.95

Ayrıca savurganlığın bir karakter bozukluğu veya bir zihinsel normal dışılık düzeyine ulaşması şart olmayıp mevcut harcamaların tutarının kişinin yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamayacak düzeye erişmesi veya öngörülebilir bir gelecekte karşılamayacağına ilişkin ciddi emareler yeterlidir.96

Örneğin, bir kimsenin periyodik kazancını devamlı olarak ay sonunda başkalarından borç alacak şekilde tüketmesi gelire ilişkin harcamalar anlamsız nitelikte olmadıkça, kısıtlama sebebi oluşturmaz.97

3. Alkol veya Uyuşturucu Madde Bağımlılığı

Alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, alışkanlık haline getirilmiş aşırı derecede alkollü içki içme veya uyuşturucu madde kullanma eğilimi olup kişinin alkole veya uyuşturucu maddeye karşı iradi bir zayıflığa sahip olmasıdır.

Buna göre alkol bağımlılığı, devamlı ve aşırı içki içme alışkanlığıdır; burada da esas olan sürekli alkollü içki kullanımıdır. Alkol bağımlılığı için, kişinin sürekli içki içme alışkanlığının olması yeterli olup alkolik olması gerekli değildir.98

Uyuşturucu madde bağımlılığı ise, keyif verici uyuşturucu madde kullanmayı ya da son zamanlarda kimsesiz sokak çocuklarında yaygınlaşan tiner koklamayı, bir

93 ÖZTAN(Medeni), s.525. 94 ZEVKLİLER/ACABEY/GÖKYAYLA, s.1155. 95 DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, s.580. 96 DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, s.580. 97

Bkz. Y.2HD., 26.02.2004T., 1430E./2252K. (GENÇCAN-Vesayet, s.358).

98

30

tutku haline getirmek, eroin, kokain, esrar ve benzeri beyaz zehirleri almadan yaşayamamak demektir; buna karşılık, sigara, puro ve pipo içme ya da tütün çiğneme alışkanlığı bu kapsama girmez, dolayısıyla da kısıtlama sebebi sayılmaz.99

4. Kötü Yaşama Tarzı

Kötü yaşama tarzı, genel ahlaka aykırı olan ve toplum düzeni ile asla bağdaşmayan, bu düzenin zorunlu ve genel kabul gören yaşama ilkelerinden ağır bir sapma niteliği taşıyan sürekli davranışlardır.100

Bu açıdan, bu sebep bir ahlaksal yetersizliği esas almaktadır.

Doktrinde kötü yaşam tarzına, fuhuş alışkanlığı, dolandırıcılık, sahtekarlık, muhabbet tellallığı, başıbozuk hayat sürme, kirli işlerle uğraşma, kirli bir sefahat alemine dalmış olma ve cinsi sapıklık gibi haller örnek gösterilmektedir.101

5. Kötü Yönetim

Tembelliği (ilgisizlik) veya hafifliği (düşüncesizlik) nedeniyle yeterli geliri sağlayamayan veya malvarlığı değerlerini (sermayesini) yeterince koruyup, artırıp ondan yararlanamayan, yaptığı harcamaların hesabını vermeyen kötü yönetim gösteriyor sayılır.102

Doktrinde kötü yönetim ile yine kısmen malvarlığına ilgili olan savurganlık arasındaki fark şöyle açıklanıyor,103

savurganlık (israf) aktif bir davranıştır, malvarlığının harcanmasına yöneliktir. Oysa kötü yönetim (suiidare) çok kere pasif bir davranış olup birçok halde bir ihmal ya da yönetim için yapılması gerekeni yapmama şeklinde ortaya çıkar.

6. Özgürlüğü Bağlayıcı Ceza

TMK.m.407/I’e göre, bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olan her ergin kısıtlanır.

99 AKINTÜRK(Aile), s.484. 100 KÖPRÜLÜ/KANETİ, s.317. 101 VELİDEDEOĞLU, s. 501; OĞUZMAN/DURAL, s.438. 102 ÖZMEN, S.194. 103 AKINTÜRK(Aile), s.485.

31

Hükme göre kısıtlama için öncelikle bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına çarptırılmış olunması gerekir. Yani bir yıldan daha fazla süren tutuklama hallerinde tutuklu için kısıtlama kararı verilmez. Şartları varsa tutuklu için veya bir yıldan daha az süreli hapis cezası ile mahkum olanlar için kayyım atanması olanaklıdır.104

Yine bir kişi hakkında verilen bir yıldan az süreli birden fazla özgürlüğü bağlayıcı cezanın toplamı bir yılı aşması halinde de bu hükme dayalı kısıtlama kararı verilemez.105 Bir yıldan uzun süreli hapis cezası paraya çevrilen veya ertelenen kişiler de bu hükme göre kısıtlanamazlar.

Hükmün lafzından hareket edildiğinde kanun koyucunun özgürlüğü bağlayıcı cezaya dayalı kısıtlamada sadece bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı cezayla mahkumiyeti yeterli görüp ayrıca açıkça yardım ihtiyacına dayalı bir sosyal şartı öngörmediği ve bir yıl ve uzun süreli mahkumiyetlerinde yardım ihtiyacını bir fiksiyon (faraziye) olarak varsaydığı sonucuna varılabilir (mutlak kısıtlama sebebi).106 Ancak bugün için modern öğreti haklı olarak buradaki kısıtlama sebebini mutlak değil, nispi bir sebep olarak ele almakta ve ancak gerçek bir yardım ihtiyacının varlığı halinde mahkumun kısıtlanması gereğini savunmaktadır.107

Eski Türk Ceza Kanununa göre beş yıldan daha uzun süreli ağır hapis cezasına mahkûm olma hükümlünün kısıtlanması sonucunu doğuruyordu. Ancak bu durumda hükümlü hakkında vesayet makamınca kısıtlanma kararı alınmasına ihtiyaç yoktu; zira yürürlükten kalkmış olan önceki Türk Ceza Kanununun 33.maddesi uyarınca beş yıldan daha uzun süreli ağır hapis cezasıyla cezalandırılan bir kimse, ayrıca bir karara gerek olmaksızın kanundan dolayı kısıtlanmış sayılıyor ve ceza süresince vesayet altında bulunuyordu.108

TMK.m.407/II’de de, cezayı yerine getirmekle görevli makamın, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen

104 OĞUZMAN/DURAL, s.442. 105 OĞUZMAN/DURAL, s.442 106 DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, s.583. 107 ÖZTAN(Medeni), s.765. 108 AKINTÜRK(Aile), s.486.

32

yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Ayrıca vesayet makamının kararıyla başlayacak olan kısıtlılık özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkumiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi üzerinde vesayet, hapis halinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkar (m.471).

Benzer Belgeler