• Sonuç bulunamadı

2.2. ÖRGÜTSEL BAĞLILIK SINIFLANDIRMASI

2.2.1. Tutumsal Bağlılık Yaklaşımı

2.2.1.1. Kanter’in Yaklaşımı

Kanter, çalışanların enerji ve sadakatlerini, gönüllü olarak bağlı bulundukları sosyal sisteme aktarmak istemelerini örgütsel bağlılık olarak ifade etmiştir (Kanter,1968:499).

Kanter’e göre bağlılık, sosyal sistem ve kişilik sistemi olmak üzere iki farklı sistem içindede ortaya çıkar. Sosyal sistem; sosyal kontrol, grup birliği ve sistemin devamlılığını içerirken, kişilik sistemi; bilişsel, duygusal ve normatif yönelimlerden meydana gelir. Bu iki sisteme göre bağlılığın üç türünden bahsetmek mümkündür. Bunlar; Devamlılık Bağlılığı, Birlik Bağlılığı ve Kontrol Bağlılığıdır (Kanter, 1968:500).

Devamlılık Bağlılığı; devamlılık bağlılığında bireylerin örgüte bağlanma

nedeni, örgütün sürekliliğinin sağlanmasıdır. Bireylerin örgüte girebilmek ve örgütün üyesi olarak kalabilmek için gösterdiği fedakârlıklar ve çabalar örgütten ayrılmalarını güçleştirir. Başka bir ifadeyle devam bağlılığı, bireylerin örgütün kalıcılığına kendini adamasıdır ve işgörenlerin örgütten ayrılmanın kendilerine getireceği yüksek maliyet ve ayrılmayı güçleştirecek kişisel fedakârlıklar ve yatırımlar nedeniyle bağlılıklarını sürdürmek istemeleridir (Seymen,2008:170).

Çalışanın sosyal sistem rolüne bağlılığı olarak kavramsallaştırılan bu bağlılık türü, bireyin bilişsel eğiliminin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Birey sistemden ayrılmanın maliyeti ile sistemde kalmanın maliyetini karşılaştırır. Bu karşılaştırma sonunda; sistemden ayrılmanın maliyeti, sistemde kalmanın maliyetinden daha yüksek bulunursa, diğer bir ifadeyle sistemde çalışmaya devam etmek daha karlı bulunursa, birey sistem üyeliğini devam ettirmeye karar verir (Kanter, 1968: 500).

Böylece birey, kendisi için karlı olan şeyleri elde etmesinin örgütteki üyeliğini sürdürmesine bağlı olduğunu ve örgütteki pozisyonu ile sağlanabileceğini fark ettiğinde, örgütteki rolüne bağlı olacak ve rolüne olumlu bilişsel değer atfederek duygusal veya normatif değerlendirme yoluna gitmeyecektir (Cengiz, 2001:34).

Kanter, devamlılık bağlılığının “özveri” ve “ yatırım” olmak üzere iki unsurdan oluştuğunu belirtmektedir (Kanter, 1968:504-505).

Özveri, örgütün üyesi olabilmek için, bireyin bazı şeylerden vazgeçmesi anlamına gelmektedir ki bu, bireye örgüt üyeliğinin önemini vurgular. Birey örgüt üyesi olmak için, değer verdiği ve haz aldığı birtakım şeylerden vazgeçmeyi göze aldığında, diğer bir ifadeyle örgüt üyeliği için özveride bulunduğunda, artık örgüt üyeliği onun için çok daha değerlidir ve kolay kolay vazgeçemeyeceği bir olgudur. Çünkü üyeliğin artık bir maliyeti vardır.

Yatırım ise; bireyin mevcut ve potansiyel kaynaklarını örgüte bağlaması yüzünden örgütle bir çıkar ilişkisine girmesidir. Birey, örgüte yatırım yaptığı sürece, mevcut katılımı sayesinde gelecekle ilgili kazançlar elde edebilir. Yatırım kaynakları; kıdem tazminatı, sigorta gibi maddi kaynaklar olabileceği gibi, zaman ve enerji gibi maddi olmayan kaynaklar da olabilir. Birey yatırımları sayesinde sisteme entegre olur. Örgüt başarılı olduğu sürece onlar da kendilerine düşen payı alırlar. Ayrıca, birey başka şekillerde değerlendirebileceği kaynaklarını yalnızca örgüte yatırdığında, kazançlarının ve kaynaklarının kullanılabilirliliğini örgütün başarısına emanet etmiştir. Bu nedenle de birey, örgütteki üyeliğini devam ettirerek örgüt için elinden geleni yapar (Cengiz, 2001:34).

Birlik Bağlılığı; bireyin gruba duygusal bağlılığı anlamına gelmektedir. Bir

başka deyişle sosyal ilişkiler düzenine olan bağlılıktır. Grubun her üyesinin bağlılığı ve sadakati örgütün bütününe yöneliktir. Örgütteki her birey bu tip bir bağlılığa sahip olursa, bu bağ, örgütün varlığını tehdit eden durumlar karşısında bir kalkan gibi örgütü dışarıdan gelecek tehlikelere karşı koruyabilir.

Birlik bağlılığı “vazgeçme” ve “birlik bilinci” olmak üzere iki unsurdan oluşmaktadır:

İlk olarak vazgeçme, grubun her üyesinin gruba zarar verecek her türlü davranıştan vazgeçmesi anlamına gelmektedir. İkinci olarak birlik bilinci ise; bütünün bir parçası olmak şeklinde tanımlanabilir ve “biz bilinci”nin gelişmesine sebep olur. (Kanter,1968: 507-508)

Birlik bağlılığını gerçekleştirmek için örgüt, üniforma ve rozet gibi sembol kullanımı, kuruluş yıldönümlerinin kutlanması, işgören oryantasyonu gibi yöntemlere başvurabilir. Bu bağlılık unsurunun güçlü olduğu örgütlerde, grup içi çekişmelere, çatışmalara, kıskançlıklara, psikolojik yıldırma davranışlarına rastlanmazken, grup birliği de oldukça yüksek düzeyde gerçekleşmektedir (Kanter,1968: 507-510).

Kontrol Bağlılığı ise; işgörenlerin örgüt tarafından konulan kurallara uyması

sonucunda oluşur. Burada işgören davranışlarını arzu edilen yönde

şekillendirebilmeye yarayan örgütsel normlar söz konusudur. Öte yandan kontrol bağlılığı, ancak işgören örgütün norm ve değerlerinin uygun olduğuna inandığında ve günlük davranışlarında bunlardan etkilendiğinde vardır. Kurallara uygun davranma, örgütün amaçlarına ve değerlerine inanmakla daha etkin hale geleceğinden ötürü, değer ve amaçlar uygun davranışlar için birer yol gösterici olma işlevini yerine getirmektedir (Seymen,2008:171).

Bu tür bir bağlılık, bireyin normatif yönelimi sonucunda oluşur. Otoriteye uymak ahlaki bir öneme sahiptir. Birey kendi normlarını bir kenara bırakarak, kendi hakkındaki fikirlerini örgütün norm ve değerlerine göre yeniden düzenler. Bu bağlılık türünün de; teslim olma ve incinme olmak üzere iki öğesi bulunmaktadır (Cengiz, 2001:36).

İncinme, daha çok negatif bir süreçtir. Bireyin kimliğinin yerini örgütün kimliğinin almasıdır. Birey grup normlarına bağlı olmadığı sürece kendine güveni

olmaz. Birey tek başına hiçbir şeydir, ancak grup içinde bir anlamı olduğunu düşünür.

Teslim olma ise, bireyin karar verme imtiyazını daha büyük bir güce vermesidir. Daha büyük bir otorite sistemi, bireyin hayatına bir anlam katar ve aynı zamanda hayatını yönlendirir.

Yukarıda anlatılan bağlılık türlerinin, birbirinden farklı sonuçları ortaya çıkmaktadır. Devamlılık bağlığı içinde olan örgütler, üyelerini örgütte tutmayı başarır. Birlik bağlılığı geliştirebilmiş örgütler, varlıklarını tehdit eden tehlikelerle daha iyi mücadele ederler. Üyelerin birbirine bağlılığı daha fazladır. Kontrol bağlılığı yüksek olan örgütler de ise, fikir çatışmaları, otoriteye karşı gelme davranışları daha az yaşanır (Cengiz, 2001:36).

Kanter, bir örgütün başarılı olabilmesi için, her üç bağlılık türüne de sahip olması gerektiğini ileri sürmektedir.