• Sonuç bulunamadı

Bu bölümde kamuda çalışan engelli kadınların yaşadıkları sorunlar maddeler halinde değerlendirilmiştir.

3.4.1. Belirli İşlerde Gettolaştırılma

Yapılan görüşmeler sonucu dikkat çeken bir diğer nokta ise engelli kadınların belirli işlerde gettolaştırılmasıdır. Engelli kadınlar genel olarak çağrı merkezi operatörü, evrak kayıt memuru, santral memuru vb. çok fazla vasıf gerektirmeyen işlerde yoğun olarak çalışmaktadırlar. Engelli bireylerin bu vb. işlerde çalışması pek çok kişi tarafından eğitim seviyelerinin düşük olması ile bağdaştırılmaktadır. Bu durumun doğruluğu kısmen kabul edilebilir bir gerçekliktir. Ancak lisans mezunu engelli kadınlar arasında üniversite mezunu olanlar da basit işleri yapmaya devam edebilmektedir. Hatta görüşme yapılan kadınlar biri hukuk eğitimi almış olup, engelli olmadan önce avukatlık mesleğini icra etmiş bir avukattır. Ancak, geçirdiği kazadan sonra ortopedik engelli hale gelen kişi, rehabilitasyon sürecinden sonra devlette memur olarak çalışmaya başlamıştır. Avukatlık mesleğine dönmek isteyip istemediği sorduğumda ise; “aslında avukatlık yapmak istediğini fakat devlet garantisi olması nedeniyle kamuda memur olarak çalışmayı” tercih ettiğini belirtmiştir. Bununla birlikte, engelli bireyler için yeterli avukatlık kadrosunun açılmadığını ifade etmiştir.

Bu örnekten de anlaşıldığı üzere eğitimli olmanın da belirli işlerde gettolaştırılmanın önüne geçemediği sonucu çıkarılmaktadır.

Demircioğlu’nun87

Üretim Sürecinde Sakat Emeği adlı çalışmasında da benzer sonuçların elde edildiği görülmektedir. Bu araştırmada kazanması ve okuması oldukça zor olan hukuk eğitimi alan ve avukat olan görme engelli bireylerin yaşadığı zorluklardan bahsedilmiştir. Avukatlık mesleğini icra etmesi beklenen engelli bireylerin de genellikle devlet kurumlarında santral memuru olarak çalıştığı tespit edilmiştir. Bu durumun diğer engel grupları için de geçerli olduğu ifade edilmiştir. Avukatlık mesleği icra etmek için gerekli olan aynı zamanda geniş ilişkiler ağına, Bourdieu’ nün deyişiyle sosyal ve sembolik sermayeye ihtiyaç duymaktadırlar. Her görme engelli bu sermaye çeşidine sahip değildir. Bu durum diğer engelli bireyler için de geçerlidir.88

Ayrıca, alan araştırması sırasında da kamu kurumlarında çalışan, engelli erkek çalışanlarla da sohbet etme fırsatı yakalanmıştır.. Bu sohbetler sırasında da yüksek öğrenim görmüş ama santral memuru olarak çalışan engelli erkeklerle karşılaşılmıştır. Bu adamlardan biri yıllar önce hukuk fakültesinden mezun olmuş fakat bir kamu kurumunun sadece iki kişinin sığabileceği büyüklükte bir odada santral memuru olarak çalışmaktadır. Yapılan sohbet sırasında, avukat olarak çalışmak istediğini ancak santral memuru olarak çalışma imkânı bulabildiği için santral memuru olarak çalışmak zorunda olduğunu belirtmiştir. Bir diğeri ise PDR mezunu olmasına rağmen yine santral memuru olarak çalışmaktadır. Kendisine neden PDR mezunu olduğu halde santralde çalıştığı sorusu yöneltilmiştir. Kendisi, bu soruyu cevaplamak istememiştir. Ben zaten yüksek lisans yapmayı düşünüyorum şeklinde bir cevap vererek konuşmayı kesmiştir.

Buradan erkeklerin de kadınlar gibi engelli kimlikleri nedeniyle belirli işlerde gettolaştırıldığı yorumu yapılmaktadır. Ancak kadınların engelli kimlikleri üzerine bir de cinsiyet kimlikleri eklendiğinde engelli kadınların daha dezavantajlı durumda oldukları görülmektedir.

87 Bkz. Demircioğlu, a,g,e. 88 Demircioğlu, a,g,e., s.328.

69

Bilgecan bu durumu aşağıdaki cümlelerle şöyle açıklamaktadır:

“Devlette engelli olmanın dezavantajı çalışma koşulları değil. Mesela arkadaşım gazetecilik mezunu, yüksek lisans da yapmış ama memur olarak istihdam ediliyor. Düşünebiliyor musunuz? yıllarca okumuş ama sadece bir memur olarak çalışıyor.”

Bu cümlelerden de anlaşıldığı üzere engelli bireyler yüksek lisans yapmış ve belirli bir eğitim seviyenin üstüne çıkmış olsalar bile bilgi ve yeteneklerini kullanabilecekleri işlerde çalışamamaktadırlar.

Aslında üniversite eğitimi alan ve kendi bilgi ve yeteneklerini kullanabileceği bir işte çalışmak isteyen Melodi de durumu aşağıdaki gibi ifade etmektedir.

Melodi:“Daha önce kaç iş değişirdim, her defasında farklı insanlara aynı şeyleri anlatıyorsun: ‘Bakın ben şu şu işi yapabilirim, size şöyle katkı sağlayabilirim, böyle yardımcı olabilirim’ Ama her defasında aynı şey oluyor... Hep telefonu uygun görüyorlar telefondan ötesi düşünülmüyor.”

İş hayatında bilgi ve yeteneklerini kullanamadığını düşünen Filiz, Laçin ve Pınar durumu şu cümlelerle anlatmaktadır:

Filiz: “Aslında iktisat eğitimi aldım, normalde yapılan işlemlerin tümünü

yapıyorsun, hiçbir sorun yok ama öyle görüyorlar işte yapamaz edemez.”

Laçin: “Bu iş geliştirici değil ama yapamayacağın düşünülüyor kapasitenin

farkında değiller…”

Pınar: “Pek bir şey yapamayacağın düşünülüyor… O yüzden böyle yani…”

Bu cümlelerden engelli kadınlar kendi ilgi alanları doğrultusunda daha farklı işler yapabileceklerinin bilincinde oldukları ancak durumlarına “razı olmaktan” başka alternatifleri olmadıkları anlaşılmıştır. “Pek bir şey yapamayacağın

düşünülüyor”, “öyle görüyorlar işte yapamaz edemez…”, gibi ifadeler böyle bir

düşünce içersinde olduklarını göstermektedir.

Engelli kişilerin belli işlerde gettolaştırılmasının diğer bir nedenini Elif de şöyle açıklamaktadır:

“İlk geldiğimde dedim ki bilgisayar kullanabilirim ama Jaws ve Zoomtext programları gerekir dedim. Onlar da bunlar gerek diyince: ‘Oooo’ falan oldular. Anlamadılar galiba pahalı bir şey zannettiler sanırım. Ek maaliyet olarak görmüş olabilirler sonra bu işi verdiler. Hizmetli işlerini… Bu işi vermelerinin kadın olmakla ya da engelli kadın olmakla değil de engelli olmakla ilgisi olduğunu düşünüyorum.”

Bu örnekten de anlaşıldığı üzere engelli bireylerin işlerini devam ettirebilmeleri amacıyla kullandıkları programlar üstler tarafından bir ekstra olarak değerlendirilebilmektedir. Elif’in, işe ilk girdiği zaman yardımcı programlar olursa bilgisayarda yapılan işleri yapabilirim, demesine rağmen müdürlerin verdiği tepki bunun bir göstergesi niteliğindedir. Engelli bireylerin bu gibi durumlarla karşılaşmasını önlemek ve onların ilgi ve yetenekleri doğrultusunda istihdam edilebilmeleri amacıyla gerekli alt yapı sağlanmalıdır. Bu nedenle kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan yetkililere, engel gruplarının ihtiyaç duyduğu yardımcı araçların tanıtımı ve gerekliliği ile ilgili bilgilendirme yapılmalıdır. Bununla birlikte bu araçların sağlanmasının çok zor olmadığı ve her engellinin ihtiyaç duyduğu yardımcı gerece sahip olma hakkı olduğu bilgisi verilmelidir.

Zelal ise kendi hikâyesini şöyle anlatmaktadır:

“Daha iyi şeyler yapabilirdim diye düşünüyorum. Halkla ilişkiler okuduğum için mesela tanıtım ofislerinde falan çalışabilirim. İşte iletişim koordinatörlüğü falan ama işte görmeyenleri tercih etmedikleri için bize santral işini uygun görüyor herkes… Santral memuru olarak girdim. Belki ben bu işte çalışmak zorunda değilim, başka işler de yapabilirim diye bunu kanıtlamaya çalışırken mutsuz olucam. Ama bana hiç böle bir teklif gelmedi ben de teklif etmedim ama buradan memnunum”

Zelal’in de pek çok kadın gibi daha farklı işler yapabileceğinin bilinci içinde olduğu görülmektedir. Bununla birlikte engelli kişilerin belirli mesleklerde istihdam edildiğinin de farkındadır. Kendisi de, başka bir pozisyonda çalışmak isterse mutsuz olma ihtimalinin olduğunu düşündüğü için kendisine uygun görülen işi icra etmeyi tercih etmektedir.

Bu anlatılanlardan, kendi kapasitelerinin farkında olan engelli kadınların da var olduğu görülmektedir. Bununla birlikte üstlerin önyargıları ya da tam erişilebilir çalışma ortamlarının olmaması nedeniyle engelli kadınlar belirli işlerde çalışmaya devam etmektedirler.