• Sonuç bulunamadı

Engelli Kadınların Ulaşım Sorunları

Engelli kadınların, iş hayatında ayrımcılığa maruz kalmasının başlıca nedenlerinden birinin evden çıkıp işyerine gitme aşamasında başladığı tespit edilmiştir. Pek çok engelli kadının, evinden iş yerine giderken kentsel mekânın ve ulaşım araçlarının kullanımı konusunda pek çok sorun yaşadığı anlaşılmıştır. Bu sorunlar engelli kadınlar tarafından aşağıdaki gibi anlatılmaktadır.

Saniye: “Engellilerle ilgili yapılan çalışmaların göstermelik olduğunu

düşünüyorum. Araba park etmesin diye yapışan yüksek kaldırımlar, yol devam ederken ortaya diktikleri ağaç hareketimizi engelliyor. Mantarlara çarpmaktan dizlerim haşat oldu. Toplum da bu konuda duyarsız, dükkânların önüne koyulan, gazetelikler, çiçek saksıları da sorun teşkil ediyor. Trafik ışıkları her yerde sesli değil. Gerçi işe gidiş gelişlerde servis imkânı sağlıyorlar ama yer

sorunundan dolayı servis her zaman aynı yerinde duramıyor. Servisi bulmak sorun oluyor bu nedenle engelliler için özel servis tahsis ettiler fakat bu defa da her engelli kişinin gideceği yer farklı olduğu için yol uzuyor…”

Yukarıdaki ifadelerden, çevre tasarımı ve kentsel mekânın belirli standartlara uyulmadan ve eksik bir şekilde yapılan düzenlendiği anlaşılmaktadır. Göstermelik yapılan düzenlemelerin ise engelli kadınların hayatını kolaylaştırmadığı görülmektedir. Bununla birlikte, engelli kadınların toplumsal duyarlılık eksikliği nedeniyle de çeşitli sorunlar yaşadığı tespit edilmiştir. Özellikle dükkânların önüne konan çiçek ve saksılar direkt olarak görme engelli kadınların hareketliliğini oldukça olumsuz bir şekilde etkilemektedir.

Melodi: “Ulaşım açısından otobüse binmekte de sıkıntı çekiyorum. ‘Hangi

otobüs gidiyor gideceğiniz yere!’ Mutlaka artık birilerine sormak zorundayım. Yani, yardım istiyorum. Binada mimari engel yok. Ya göremezsen ya da yardım isteyemezsem kaçıyor ya da çoğu zaman ilk duraklardan biniyorum, hem boş oluyor hem de nereye gideceğini tespit edebiliyorum.”

Elif: “İşe gidip gelirken otobüs problemi yaşıyorum. Otobüsler çok hızlı geçiyor

numaraları göremiyorum. Duraklarda sesli sistem olsa keşke… Yollarda zaten pek çok kaldırım problemleri çukurlar var mantarlar var. Kendimi bazen Süper Mario gibi hissediyorum. Hani Mario da bir sürü engeli aşıyordu ya! Bi altın toplamadığım kaldı diyorum Mario’daki gibi. Yolları ezberleyeyim diyorsun ezberliyorsun da ama her şey de yerli yerinde durmuyor ki! Sürekli bir yol yapım çalışmaları, sürekli bir yerlere bir şeyler dikme falan…”

Bilgecan: “Bizim kurum zaten çok ara sokaklarda bir yerde, normal bir insanın

bile bulmakta zorlanacağı bir yerde yani. Yakınlarda ışık yok, sesli lambalar yok… Kaldırımlar düzgün değil… Yine yollarında sarı yollar yok. Ben ilk üç hafta hep kayboldum yani… Üç haftadan sonra ezberledim yolları…”

Yukarıdaki ifadelerden Melodi, Elif ve Bilgecan adlı görme engelli kadınların benzer sorunlar yaşadığı anlaşılmaktadır. Görme engelli kadınlar, otobüs duraklarında sesli sistem olmaması nedeniyle gelen otobüsleri tanıma konusunda sorunlar yaşamaktadırlar. Bununla birlikte toplu taşıma araçlarında engelli bireylerin hangi duraklarda ineceğini bildiren sesli sistemlerin olmayışının da engelli bireylerin

hareketliliğini olumsuz yönde etkilediği tespit edilmiştir. Ayrıca, görme engellilerin ulaşımını olumsuz etkileyen diğer iki önemli etmenin bozuk kaldırımlar ve sesli olmayan trafik ışıkları olduğu belirlenmiştir.

Efil: “Tramvayla gidip geliyorum servisi kullanamıyorum ben. Otobüslerin rampası yok, lifti yok ve benim otobüse binmem mümkün değil. En çok fiziksel engeller beni etkiliyor. Otobüsün rampası var ama rampa manuel… Orda ya yardımsever biri yardım edecek ya da otobüs şoför mahallinden kalkıp bu işi yapacak… Yani öyle bir şey yapıyorlar ki sen refakatçi olmadan dışarı çıkmayacaksın! Hâlbuki bu böyle değildir. Kendi başınıza iş yapabilmelisiniz. Neden ben illa yanımda birini taşıyım ki hatta insanlar toplumda yalnız başına gittiğinizde yadırgıyorlar. Sokakta tek başına dolaşan insan sayısı az. Aileler diyor ki: ‘Tek başına yapamaz bu.’ Kişi de kendine o an güveni tam olmadığı için sokağa çıkamıyor. Ama soysal devletiz bu imkânların sağlanması lazım, sağlanıyor mu? Hayır!”

Efil’in de ifade ettiği gibi pek çok toplu taşıma aracının rampası bulunmamaktadır. Ayrıca rampası bulunan bazı araçların rampası da uygun değildir. Özellikle ortopedik engelli bireyler bu nedenle pek çok zorluk yaşamaktadırlar. Yukarıdaki ifadelerden de anlaşıldığı üzere engelli bireylerin bağımsız yaşaması konusunda toplumsal önyargılar bulunmaktadır. Bu önyargılar hem kentsel eksikliklerin görülmesini engellemekte hem de engelli bireylerin bağımsız bir birey olmasını olumsuz olarak etkilemektedir.

Ayşe: “Otobüste engelli koltukları yapmışlar ama dolu oluyor başkaları

oturuyor. Ayakta kaldığım, bu durumu kaldıramadığım zamanlar oluyor.”

Yukarıdaki ifadelerden, engelli bireylerin aynı zamanda çeşitli görünmez sorunlarla içi içe olduğunu anlaşılmaktadır. Görünürde engelli bireyler için ayrılan koltukların engelli olmayan kişiler tarafından kullanıldığı tespit edilmiştir. Buradan hareketle, toplumsal olarak engellilerle ilgili bir toplumsal bilinç eksikliğini var olduğu ortaya çıkmaktadır.

Benzer bir örneği Şükriye de aşağıdaki gibi ifade etmektedir

“Kaldırımlar sokaklar yürümeyi zorlaştırıyor. Servislerin neyse ki rampası var ve bu servise binişimi kolaylaştırıyor. Engelli koltuklarına başkaları oturuyor kalkmıyorlar da, bazen çıkarıp kartımı gösteriyorum.”

Şükriye de otobüslerdeki engelli koltuklarına oturma konusunda sorun yaşadığını belirtmiştir. Bununla birlikte pek çok ortopedik engelli birey gibi bozuk kaldırımlar nedeniyle problem yaşadığını ifade etmiştir.

Ulaşım konusunda problem yaşayan bazı engelli kadınlar ulaşım ve erişimde sıkıntılar yaşadıklarını belirtmelerine rağmen bunun bir problem olduğunun farkında değildirler. Bu durumu Vasfiye, Şükriye ve Zelal adlı kadınlar aşağıdaki gibi ifade etmektedir.

Vasfiye: “Dışarıda da trafik lambaları sesli değil hepsi. Gerçi bir yerden sonra

pratik çözümler üretiyorsun görme engellilerin kulak ve burunları hassastır. Mesela; ben metro giriş ya da çıkışlarını bulamıyorum ama oradan geçen insanların seslerini takip ediyorum. Mesela nasıl olsa giriş ya da çıkış tarafına gidecekler. Öyle yani bazı şeyleri de kendin yapacaksın. Her şeyin yapılması mümkün mü? Bilmiyorum ki yani?”

Yukarıdaki ifadelerden Vasfiye’nin, karşıdan karşıya geçme ve metro giriş ya da çıkışlarını bulma sorunu yaşadığı anlaşılmaktadır. Kendisinin, buna rağmen erişim ve ulaşım hakkından haberdar olmadığı anlaşılmaktadır. Oysa 2005 yılında çıkan Engelliler Kanun’unda, kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmî yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapıların engellilerin erişimine uygun hale getirilmesi gerektiği belirtilmiştir.96 Tam erişimin gerekliliği kanunla belirtilmiştir. Buna rağmen Vasfiye gibi pek çok engelli kişi erişim problemini “normalleştirip” tam erişilebilirliğin mümkün olmadığını düşünmektedir.

Duru: “Sadece karşıdan karşıya geçerken sesli ışık yok. Ama o da zaten çok yerde olmadığı için… Zaten köşedeki pastanedeki adamlarla kanka olduk, onlar gördükleri zaman gelip geçiriyorlar.”

96 Engelliler Hakkında Kanun, 1Temmuz 2005, “madde 14”, (çevrimiçi)

http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5378.pdf, 9 Şubat 2013. 111

Zelal:“Kaldırımlar çok düzgün değil. Yine şimdi şimdi yapmaya çalışıyorlar. Şu, AB uyum süreci var ya… Ama ben zaten yanımda hep biri olduğu için hissetmedim yanımdaki arkadaşım daha çok hissediyor.”

Duru ve Zelal de kent haklarının farkında olmadıkları anlaşılmaktadır. Bu görüşmelerde dikkat çeken nokta ise her ikisinin de ulaşım konusunda refakatçiye ihtiyaç duymasına rağmen bu durumu bir problem olarak görmemeleridir. Buradan hareketle her iki engelli kadının da bağımsız yaşama bilincinde olmadıkları görülmektedir.

Son olarak Filiz de yaşadığı problemi aşağıdaki gibi anlatmaktadır:

“Mesela; ben ortopedik engelli bir kadın olarak merdiven sorunu çok yaşadım ama sonra savaştım. Hatta ben bu üniversitenin ön girişindeki karşıdan karşıya geçme şeyinde çok sorun yaşıyordum servisimiz içeri almıyordu. İçeriye geçmek zorundaydık ve kaldırımın yüksekliği çok fazla yardım alarak bile çıkamıyordum ya da kaldırımın inceldiği yere kadar yürüyordum oradan yardım alarak çıkıyordum. Çok sorun yaşıyordum ve nerdeyse bir ay belki de belediyenin aramadığım yeri kalmadı(mavi masas,ı siyah masası, beyaz masası) bir tek ben değilim ki bir de... Sonra izne gittim, üç hafta sonra geldiğimde yapılmıştı! Bu benim başarım diyorum.”

Yukarıdaki ifadelerden Filiz de hayatının bir döneminde kentsel alanda çeşitli sorunlarla karşılaştığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, kendisi bireysel çabaları sonucu yaşadığı mekânsal sorunların giderildiğini ifade etmiştir.