• Sonuç bulunamadı

Kalenderîlik, Melametîlik ve Faḫruddîn-i ‘İrâḳî

Melâmetîliğin doğuşunda veya sufileri melâmetiliğe götüren en temel sebep ihlâstır. Mutasavvıfların ihlâs konusundaki hassasiyetinin sebebi: ihlâsın herhangi bir salih amelin Allah katında değer ve kabul görmesinin temel şartı olmasındandır.

Melâmetiler ihlâs konusunda, ihlâsın ihlâsından bahsetmektedirler. İhlâsın ihlâsı:

ihlâs sahibi olan arifin bu ihlâsını görmemesi ihlâsı vesilesiyle riyâya girmemesidir.

İhlâs, yapılan ameli riyâdan muhafaza etmekteyken melâmetiler ameli muhafaza eden ihlâsın da bir ihlâsı olduğunu ve bu ihlâsı görmenin de riyâya sebep olacağına dikkat çekmektedirler. Bunun için melâmeti halini ve amelini gizleme çabasındadır.

Bu durum sevgili ile başbaşa kalan kimsenin durumuna benzetilmektedir. Buna göre sevgilisiyle başbaşa kalan kimse kendisi başkalarının gözetlemesinden rahatsız olur ve gizlenmeyi ârzûlar. Fakat bu şekilde hassasiyeti ileri derecelere vardırmak

6 İsmail Yiğit, “Memlükler” DİA, C. 29, Ankara, 2004, s. 90.

8

tasavvuf yolunda aşırılık olarak görülmüştür.7Melametîliğin temelini Nefsu’l-Levvâme’ye dayandıran Hücviri gibi meşhur mutasavvıflar da bulunmaktadır. Bu görüşe göre tasavvuf yolunun önderleri melamet yolunu tercih etmişlerdir. Çünkü halkın çoğunluğu, arifleri hem iyi amellerinde hem de kötü amellerinde kınarlar.

Kötü amelin kınanması anlaşılır bir durumdur. Fakat halk melametîlerin iyi amellerindeki eksiklikleri de kınamaktadırlar. Halkın bu şekilde hareket etmesinde Allah’ın insanlara vermiş olduğu Nefsu’l-Levvâme’nin etkisi büyüktür. Rasulullah sav. kendisine peygamberlik gelmeden önce Mekke’nin en güvenilir kişisiyken Hakk’ın kendisine bu vazifeyi vermesinden sonra, sihirbazlık, kahinlik ve benzeri birçok kötü vasıfla kınanmıştır. Hücviriye göre bu durum insan tabiatında vardır ve Allah da bunun gerçekleşmesini murad etmektedir. Allah, kendisiyle irtibat kuran kulunu, halka levmettirir ve sevdiği kulunun kalbini de bu levmin tahribatından muhafaza eder. Böylelikle melametîler kibir ve kendini beğneme gibi hastalıklara karşı muhafaza edilirler.8

Dünya ve dünyevî değerleri umursamayan içerisinde yaşadıkları toplumun toplumsal kurallarına ve değerlerine muhalefet eden, toplumun gelenek ve inanç sistemine karşı çıkan bu karşı çıkışı gündelik yaşamında giyim kuşam ve tutumlarıyla da sergileyen marjinal sûfilere kalender, bu sûfilerin oluşturmuş oldukları tarikat ve zümrelere da kalenderîyye veya kalenderîlik denilmektedir.

İran’ın Sâve şehrinde dünyaya gelip Osman Rûmî adlı sünnî bir şeyhe bağlanarak tasavvuf yoluna giren Cemâleddîn-i Sâvî, kendisinden önce münferit bir yaşam tarzına sahip olan kalenderî dervişleri ilk defa bir tarikat çatısı altında bir araya getirmiştir.9 Züht ve takvâyı esas alan Melâmetî anlayış ile kalenderîlik arasında yakın bir irtibat bulunmakta şiirlerde bu iki kavram çoğu zaman aynı manada kullanılmaktadır. Fakat tasavvufî kaynaklarda kalenderîlik ile melâmetîliğin bazı farklılıklarına değinilmiş melâmetîlerin kimsenin kınamasını dikkate almadan ibâdeti genel olarak gizleme eğilimi gösterdikleri kalenderîlerin ise bütün adetleri yıkmaya kalkıştıkları ifade edilmiştir. Faḫruddîn-i ‘İrâḳî’nin kalenderî olup olmadığıyla ilgili araştırmacılar arasında görüş birliği bulunmamaktadır. Onun Cevâliḳî yani kalenderî nisbesine sahip olması şiirlerindeki kalenderîlik vurgusu ve kalenderîliği öven

7Ebû Hafs Şehâbeddin Ömer Sühreverdî, Gerçek Tasavvuf Avârifü’l-Maârif, s. 108-111.

8 Hücviri, Keşfu’l-Mahcûb, (haz.), Süleyman Uludağ, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2014, s. 121.

9 Nihat Azamat, “Kalenderiyye”, DİA, C. 24, İstanbul, 2001, s. 253.

9

ifadeleri gibi bazı sebeplerle Faḫruddîn-i ‘İrâḳî, kimi araştırmacılar tarafından kalenderî sayılmıştır.10 Ayrıca ‘İrâḳî’nin riyâ konusundaki hassasiyeti ve melâmetîlerin riyâ ve gösterişi yermek için olumsuz manada kullandıkları namaz, mescit seccâde, ibâdet vb. kavramları Faḫruddîn-i ‘İrâḳî’nin de aynı tavırla ele alması onun kalenderî olmasına delil sayılmıştır.11 Fakat kalenderîliğin başlıca bazı kaideleri dikkate alındığında ve Faḫruddîn-i ‘İrâḳî’nin hayatıyla ilgili eserlerin tümünden verilen bilgiler çerçevesinde ‘İrâḳî’nin saçını kaşını kazıtmış toplumsal değerleri hiçe sayan hatta göstermelik de olsa dinin zâhirî kural kaidelerini çiğneyen marjinalbir sûfi ve kalender olduğunu söylemek mümkün değildir. Ayrıca onun Ṣadreddîn-i Ḳonevî ve Mevlânâ ile olan irtibatı ile ilgili kaynaklarda kendisinin kalenderî olduğunu ifade eden herhangi bir veriye rastlanmamaktadır. Anadolu’da yaşadığı dönemde halkın teveccühünü kazanmasının yanında Anadolu Selçuklu devlet yetkilileri tarafından da saygı duyulan dinî-tasavvufî bir şahsiyet olarak kabul edilmesi, Mısır’da şeyhler şeyhi olarak kabul edilmesi ve Şam’da da halkın ve âlimlerin kendisine olan teveccühü onun toplumsal değerlere ve inanç sistemine muhalefet eden bir kalenderî şeyhi olmadığını göstermektedir. Herhangi bir mutasavvıfın kalenderî olduğunu iddia edebilmek için onun mensup olduğu tarikatı ve intisap ettiği şeyhler silsilesini bilmek gerekmektedir. Faḫruddîn-i ‘İrâḳî’nin başta intisap ettiği mürşidi olan Şeyh Zekeriyyâ-yı Multânî, kalenderî değil Sühreverdiyye tarikatına mensup bir şeyhtir. Ardından Anadolu’da derslerine katılıp kendisine talebelik ettiği Ṣadreddîn-i Ḳonevî’nin de kalenderî şeyhi olmadığı bilinmektedir.

Hal böyle iken Faḫruddîn-i ‘İrâḳî ile ilgili olarak onun kalenderî olduğunu söylemek yerinde bir yargı olmayacaktır. Kedkenî’ye göre Faḫruddîn-i ‘İrâḳî, şiirlerinde Ferîduddîn-i ‘Aṭṭâr ve Senâ’î gibi şâirlerin kalenderî tarzda kaleme aldıkları şiir birikiminden beslenmiş gerçek anlamda kalenderî olmayan sadece kalender edebiyatından istifade etmiş bir şâirdir.12Faḫruddîn-i ‘İrâḳî’nin şiirlerindeki kalenderi tarzı ve kalenderlik ile ilgili mazmunların kullanımı dikkate alındığında onun kalenderlikle hiçbir irtibatının olmadığı elbette söylenemez. Dîvân’ının mukaddime

10Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı İmparatorluğu’nda Marjinal Sûfilik Kalenderîler, s. 108, 114, 127, 133; Nihat Azamat, “Kalenderiyye”, s. 253-256.

11Şehrâm Ahmedî, Meryem Ṭâlibî Velenî, “Bâztâb-i Endîşehâ-yi Melâmetî Der Şi‘r-i Faḫruddîn-i

‘İrâḳî”, Faṣlnâme-i Dânişgâh-i Gulistân Mecelle-i Muṭâle‘ât-i İntiḳâdî-yi Edebiyât, Şomâre 5, Behâr 1394hş. s. 33-52.

12 Muhammed Rıżâ Şefi‘î-yi Kedkenî, Ḳalenderiyye Der Târîḫ, İntişârât-i Suḫen, Tahran, 1386hş, s.321.

10

bölümünde gençlik döneminde kalenderîlerle olan irtibatıyla ilgili verilen bilgiler her ne kadar bazı araştırmacılar tarafından güvenilir bir bilgi olarak kabul edilmese dahi onun şiirlerindeki yoğun kalender övgüsü Faḫruddîn-i ‘İrâḳî’nin ciddi anlamda kalenderîlikten etkilendiğini de göstermektedir. Fakat şâirin kalenderî neşesi ve coşkusuyla şiirlerini kaleme alması onun kalenderî olduğunu iddia etmek için yeterli bir gerekçe olamaz. Bu sebeple netice olarak Faḫruddîn-i ‘İrâḳî’nin kalenderî bir tarikata mensup olmadığı hakikati göz önünde bulundurulduğunda onun doğal olarak kalenderî bir şeyh olmadığı görüşü daha isabetli görünmektedir. Faḫruddîn-i

‘İrâḳî’nin eserlerinde özellikle de gazellerinde kalenderî coşku zirve yapsa da onun kaleme aldığı eserlerinin tümü incelendiğinde Ṣadreddîn-i Ḳonevî ve İbn-i

‘Arabî’nin etkisiyle vahdet-i vücûd görüşünü temel alan bir ârif olduğu, aşkı ziyadesiyle işleyen Sühreverdiyye tarikatının silsilesinde yetişmiş bir şâir ve mürşit olduğu görülmektedir. Şâir ile ilgili ulaşılan bu neticenin ardından onun Dîvân’ında yer alan kalenderîlik ile ilgili kavramlara dair şunlar söylenebilir: ‘İrâḳî’ye göre âşık, bir yönüyle melâmetî olmalıdır. Âşık kınayıcıların kınamasından korkmadan yoluna devam edendir.

تسه یایرد همه یتسم رس زا دنشک رد ی

نوچ ن دننز ارحص رب همیخ تملام زا دنسرت (

K 305 )

Sarhoşluktan bütün varlık deryasını içerler. Melâmetten korkmadıkları için sahraya çadır kurarlar.

Kalenderî tarzın en belirgin bir biçimde görüldüğü aşağıdaki gazelinde Faḫruddîn-i ‘İrâḳî, sâlikin züht satmaktan vazgeçmesi gerektiğini gösterişten uzak durup onun hakikî manada aşka yönelip ihlasla kendisini ve iradesini mürşidine teslim etmesi gerektiğini beyan etmektedir. Ona göre murada ulaşmanın yolu, riyâdan geçip fedakârca bedel ödeyerek muradı terk etmekle gerçekleşmektedir.

شود هدکیم هب یرذگ مدرک شود رب هداجس و فک هب هحبس

تابارخ زا دمآ رد هب یریپ شوهیب قشع ماج ز و تسمرس

نم اب شیوخ تقو رس زا تفگ شورفم دهز دنرخن اجنیاک

هحبس ناتسب هلایپ ،هدب شوپرد سلاپ و هنب هقرخ

هعموص رد

؟یشاب هچ هدهیب یم بارش ،ور هدکیم رد

شون

یقاس لامج ینک دای رگ شومارف ینک نید و لد و ناج

11

ماج رد شور سکع ینیب رو یب

شوهدم و بارخ یوش هداب

ماک نینچ نیا یبایب هک یهاوخ شوک نتشیوخ دارم کرت رد

یریگ شیوخ دارم کرت نوچ شوغآ رد وزرآ همه یریگ

قشع یقاس رگ مخ زا

درد ،تدهد یدرد

ب رس هاوخ خ

شو

شاب شوخ و راذگ ودب راک وت رهز رگ

شون رگ و ارت دهد

یمن تسار نوچ یقارع ،دوش

شوماخ ،یوگ و تفگ هب راک نیا (

G 749-760 )

Elimde tesbih sırtımda seccâdeyle dün akşam meyhâneye doğru gittim.

Aşk kadehiyle sarhoş ve kendinden geçmiş bir pir harâbâttan çıkıverdi.

İçinde bulunduğu hal ile bana şöyle dedi: Burada züht alınmaz, satma!

Tesbihi ver kadehi al! Hırkayı bırak yünden elbiseyi giy!

Manastırda boşuna duruyorsun. Meyhâneye git şarap iç!

Sâkînin cemâlini hatırlarsan canını gönlünü ve dinini unutursun.

Onun yüzünün yansımasını kadehte görürsen bâdesiz sarhoş olur kendinden geçersin.

Böyle bir maksada ulaşmak istersen muradını terk etmek için çabala.

Muradını terk edebilirsen bütün ârzûlarını kucaklarsın.

Eğer aşkın sâkîsi testideki tortudan sana tortu verirse iste ve sarhoş ol!

Sen işini ona bırak ve gönlünü ferah tut. Sana zehir de verse içki de verse iç!

Böylesi doğru olmaz ‘İrâḳî Sözle bu iş olmaz, sus!

Faḫruddîn-i ‘İrâḳî’nin şiirlerinde geçen kalenderîlerin en belirgin özelliği onların zühtten tövbe etmesidir. Faḫruddîn-i ‘İrâḳî, kalenderî dervişlerin riyâdan uzak tutumlarını ve insanların kınamasından korkmadan yol almalarını kendisine örnek almakta kalenderîliğin bu tür yönlerini övgüyle dile getirmektedir. Son beyitte kalenderîlik ile irtibatı bulunan rind ve kallaş tiplerinin manasına da işaret eden şâir, serseri ayak takımının dünyevî meta ve makamlar karşısındaki vurdumduymaz tutumuna özenmektedir.

12

Kalenderîler gibi şimdi gece gündüz tövbeden ve zühtten tövbe ettim.

مدرک هبوت حلاص و دهز زا

؟وک ناغم یم ،میم رومخم (

G 933 )

Zühtten ve namazdan tövbe ettim. Mey mahmuruyum muğların meyi nerede?

اح هک نینچ

Bugün halim harâbâttadır, muğların meyi bana münâcâttan iyidir.

تفای هدکیم ناگناوید تلاح هک یسک

Akıl ehlinin makamı meyhâne divanelerinin halini anlayanın nezdinde hurafedir.

Şimdi ‘İrâḳî’nin makamını mescitte arama! Çünkü o bir yudum için harâbâttadır.

متفگ دهز کرت هب زین نم شابوا وچمه زور و بش کنیا

( T 3172 )

Ben de gece gündüz serseri ayak takımı gibi zühdü terk ettim.