• Sonuç bulunamadı

4. KARAHĠSÂR-I SÂHĠB SANCAĞI‟NDA ĠDARECĠ SINIF

4.3. KADI VE NAĠBLER

Ġnsanlar arasında meydana gelen anlaĢmazlık ve davaları Ģer„î hükümlere göre çözmek için yetkili makamca tayin edilen kiĢiye “kadı” denmektedir157

. “Nâib”158

ise kelime anlamı itibariyle “birini temsil etmek, birine vekâlet

etmek” manasındaki nevb mastarından türemiĢtir ve bir makamın sorumluluğunu asıl sahibi yerine, geçici bir zaman için yüklenen kimse demektir159

.,,

Kadı, Tanzimat‟a kadar Ģehir idaresinin baĢ sorumlularından biriydi. Ġdari, sosyal, ekonomik, mali ve beledî birçok konulardaki davalara bakan ve hüküm veren bir hâkim olduğu kadar, bu konularla ilgili iĢlerin yapılmasına da nezaret ederdi. Merkezden gelen emirlerin ve fermanların halka duyurulması ve gereğinin yapılması, vergilerin düzenlenmesi ve dağıtımının yapılması da kadının görev alanına girerdi160

.

157 F. Atar, “Kadı” , TDVĠA, C.24, Ġstanbul 2001, s.66 158

Naibler kadının vekili durumunda olduklarından ve onlar adına vazifeyi ifa ettiklerinden burada her iki makamı da aynı baĢlık altında değerlendirmeyi uygun gördük.

159

C. Avcı, “Naib” , TDVĠA, C.32, Ġstanbul 2006, s.311.

160 Ġlber Ortaylı, Hukuk ve Ġdare Adamı Olarak Osmanlı Devleti‟nde Kadı, Turhan Kitabevi, Ankara 1994,

62 Kadılarda aranan nitelikler ifade edecek olursak; hukuk bilgisi olan, sosyal iliĢkilerin gereğini bilen, örf ve âdetleri kavramaya elveriĢli kültüre sahip, dıĢ etkilere karĢı koyacak derecede ahlâk, karakter ve kiĢiliğe sahip olan, dinî emir ve yasaklara aykırı davranıĢlarda bulunmayan Ģeklinde özetlenebilir161

.

ġer„i ve hukuki vazifelerinden baĢka, önemli pek çok idari vazifeyi de yüklenen kadılık müessesesi 18. Yüzyılın ortalarına doğru bozulmaya baĢlamıĢtır. Önemli büyük Ģehirlerin kadılıklarının bazı ünlü kiĢilere “arpalık” olarak verilmeye baĢlanması ve bu kiĢilerin de görev yerine bizzat gitmeyerek “naib” lerini göndermeleri ve bu naiblerinde bilgisiz ve beceriksiz olmaları, kadılık müessesesinin niteliğini yitirmesinde en önemli etken olmuĢtur162

.

Ġncelediğimiz bu defterde de Karahisâr-ı Sâhib sancağının umumiyetle eski bir kadıaskere veya yüksek dereceli ilmiye mensubundan birine “ber-vech-i arpalık” olarak verildiğini görüyoruz. Bu kimseler ise bizzat görev yerlerine gitmeyerek yerlerine vekâleten naibler göndermiĢlerdir. Bunu bir belge ile örneklendirecek olursak; Karahisâr-ı Sâhib sancağının umûr-ı Ģer„iyyesi Ġstanbul eski kadısı Mehmet Hamit Efendi‟ye tevcih edilmiĢ, fakat Mehmet Hamit Efendi bi‟l-fiil görev yerine gitmeyerek, 1 ġaban 1236 senesi (4 Mayıs 1821) tarihinden itibaren, Seyyid Mehmet Sadettin Efendi‟yi “beyne‟l-ahâli icrâ-yı ahkâm-ı Ģer„-i âlîyi ve vâkı„a olan muhallefât-ı askeriyeye tahrîr ve terkîm ve beyne‟l-verese âlâ mâ yekteziyeti‟Ģ- Ģer„i‟l-kavîm tevzî„ ve taksîm eyleyüp muhâfaza-i fukarâ ve erâmil ve eytâm” hususuna gayret göstermek Ģartıyla naib tayin etmiĢtir163

.

Kadı olarak atanacak kiĢi ġeyhülislamın iĢareti (resmi yazısı) ile padiĢaha arz edilir, padiĢahın onayı alınarak berat verilir, böylece atama iĢlemi tamamlanmıĢ olurdu.

Kazayı “arpalık” olarak uhdesinde bulunduran ilmiye mensubu, istediği kimseyi naib olarak atama yetkisine sahip olduğu gibi görevde “ibkâ”sına da yetkili idi. Mesela, Karahisâr-ı Sâhib sancağı kadısı ve Ġstanbul eski kadısı tarafından gönderilen bir müraselede “Ber-vech-i arpalık mutasarrıf olduğum Karahisâr-ı

Sâhib kazâsının umûr-ı niyâbet-i ahkâm-ı şer„isi işbu sene seb„a ve selâsin ve

161 Atar, “a.g.md.” , s.67. 162 GüneĢ, a.g.t., s.43. 163 AġS 562, 3/4

63

mi‟eteyn ve elf Saferü‟l-hayrı gurresinden cenâbınıza kemâkân ibkâ olunmuşdur.”164

. Denilerek, naib Mehmet Sadettin Efendi‟nin görevine devam

noktasında kendisine izin verildiği görülmektedir.

Kadıların yargı görevinden baĢka görevleri de vardı. Bunları Ģöyle sıralayabiliriz: Miras dağıtımı ve ölen kiĢilerin terekelerini yazmak, vasi tayin etmek, narh iĢlerini yürütmek, alım-satım senetlerini kayda geçirerek onaylamak, vergi gelirleri ile diğer gelirler için tutanak tutulması gibi noter iĢleri, vergilerin dağıtılması ve tevzi defterlerin düzenli bir Ģekilde tutulması ve altı ayda bir hükümet merkezine gönderilmesi vb. ayrıca esnaf Ģeyhi, muhtar ve ayan gibi görevlilerin seçilmesinde aktif rol oynamaktaydılar. Öte yandan vakıf müessesesinin bütün iĢleri de bunların bilgisi dâhilinde yapılmaktaydı165

.

Asker veya sivil kimselerden ölenlerin, çocuklarının olmaması veya varisinin bulunmaması durumunda yazım yapılırken kadılar tarafından “resm-i kısmet” adıyla para toplanmaktaydı. Ayrıca “kâtibiyye ve hüddâmiyye” adı altında da para toplanmaktaydı. Bunu bir iki belge ile örneklendirecek olursak; “ Nevahi kazasına tâbi Kara Bekâr karyesi ahalisinden olup zikrolunan Nevahi kazasına gitmek üzere iken bundan bir müddet evvel Karahisâr-ı Sâhib‟de vefat eden Hacı Hasan Efendi ibn-i Hüseyin isimli merhumun zahirde varisleri olmadığından”166 yanında bulunan bütün malı “tahrir ve terkim” edildikten sonra “Resm-i kısmet, kâtibiyye, hüddâmiyye, mahzâriyye ve harc-ı sâire” olarak 41 kuruĢ alınmıĢtır.

Ancak kadıların bazen kendilerine ayrılan ve kanunla belirtilen bu miktarlardan daha fazla miktarda para aldıkları, hatta baĢka adlar altında vergiler ihdas ettikleri bilinmektedir. Bu menfi duruma gönderilen fermanlarla dikkat çekilmiĢ ve kadıların naiblerin dikkatli olmaları ve “Ģer„-i Ģerife” mugayir davranmamaları istenmiĢtir.

Ġncelediğimiz defterde bu veya benzeri sebeplerden dolayı sürgün edilen bazı kadıların var olduğunu görüyoruz. Mesela, Evâsıt-ı Rebiülevvel 1237 (1821 yılı Aralık ayı ortaları) tarihli Karahisâr-ı Sâhib naibine hitaben gönderilen fermanda167

;

164

AġS 562: 47/66

165

Çadırcı, Tanzimat Döneminde… , s.87.

166 AġS 562, 51/75 167

64 Belgrat eski kadısı ve Saraybosna nakibü‟l-eĢraf kaymakamı olan Seyyid Nurettin Efendi‟nin Bosna‟da vuku bulan fesat ve ihtilalda dâhili bulunduğu tespit edilerek Karahisâr-ı Sâhib sürgün edildiğini görüyoruz.

Evâhir-i Rebiülevvel 1238 (1822 yılı Aralık ayı ortaları) tarihli Karahisâr-ı Sâhib naibine hitaben gönderilen bir baĢka fermanda168

; daha önce hilâf-ı rıza hareketinden dolayı ġeyhülislam‟ın iĢareti ve sadır olan emr-i âli gereği sürgün edilen Anadolu kadılarından Ahmet Efendi‟nin sürgün yerinde nefsini ıslah ettiği sefil ve periĢan olduğu aynı Ģekilde ailesinin de muzdarip ve periĢan olduğundan salıverildiği ifade edilmiĢtir.

Bu kayıtlardan da anlaĢılacağı üzere kadı ve naiblerin atanmasında ġeyhülislamın iĢareti gerekli olduğu gibi sürgün kararlarında da bu iĢaretin olması gerekmekteydi.

Kadı ve naibler hakkında verdiğimiz bu malumatlardan sonra, incelediğimiz dönem ve belgelerde, adı geçen kadı ve naibleri, isimlerini ve göreve getirildikleri tarihleri tablo halinde vermenin yararlı olacağını düĢünüyoruz.

Tablo 19. Defterde Adı Geçen Karahisâr-ı Sâhib Kadı ve Naibleri

Ġsmi Göreve baĢladığı tarih

Mehmet Hamit Efendi (Kadı)169

Seyyid Mehmet Sadettin Efendi 1 ġaban 1236 (4 Mayıs 1821)

Seyyid Mehmet Sadettin Efendi (ikinci kez)

1 Safer 1237 (28 Ekim 1821)

Emin Efendizade Süleyman Efendi 1 ġaban 1237 (23 Nisan 1822)

Seyyid Mehmet Nafi Efendi 1 Rebiülevvel 1238 (16 Kasım 1822)

168

AġS 562, 113/150

169

Ġncelediğimiz defterde Kadı Mehmet Hamit Efendi‟nin atanmasına iliĢkin bir kayıt vs. yoktur. Sadece naib atamalarında belgenin alt tarafında ismi geçmektedir. Ġncelediğimiz defterdeki tek kadı da budur. Tabloda adı geçen diğer kiĢiler ise naiptirler.

65

Benzer Belgeler