• Sonuç bulunamadı

4. KARAHĠSÂR-I SÂHĠB SANCAĞI‟NDA ĠDARECĠ SINIF

4.4. ġEYHÜLĠSLAM VE MÜFTÜLER

Osmanlı Devleti‟nde dört ehl-i sünnet mezhebinden Hanefi fıkhı üzerine kendisine sorulan umumi ve hususi, Ģer„i ve hukuki meselelere ait suallere dini hükümlere bağlı kalarak cevap veren kiĢiye “Müfti” denilmekteydi. Verdiği cevaplara ise “fetva” denilirdi170.

Müftülere zamanla “Şeyhülislam” unvanı verilmiĢtir. Osmanlı Devleti‟nde ġeyhülislamlar 16. asrın ortalarından sonra ilmiye sınıfının reisi olmuĢtur. Osmanlı Devleti‟nde en yüksek ilmiye makamı sahibinin unvanı 18. yüzyıldan itibaren Müftü yerine ġeyhülislam olmuĢtur. ġeyhülislamlığa kazaskerlik ve müderrislik yapmıĢ olanlar getirilirken, bu görev zamanla Rumeli kazaskerliği yapanlara verildi. ġeyhülislamlar müderris ve kadıların tayini iĢlerinden de sorumlu idiler171

.

Aslında müftülüğün Ģeyhülislamlıktan farklı bir makam olmadığını söyleyebiliriz. ġöyle ki; ilk dönemlerden 18. Yüzyıla kadar Osmanlı kaynaklarında “en yüksek ilmiye makamı sahibi” olarak müftü unvanı kullanılırken 18. Yüzyıl ile birlikte bu unvanın yerini “ġeyhülislam” almaya baĢlamıĢtır. Ulemanın baĢkanı olan ġeyhülislamın hükümet merkezinde gördüğü iĢleri, müftüler eyalet merkezlerinde ve sancaklarda görmekteydiler. Dolayısıyla müftüler Ģeyhülislamın taĢradaki temsilcisidir denilebilir. Ġdari ve siyasi manada diğer sancak yöneticileri kadar faal olmasalar da yine önemli meselelerde veya bir karıĢıklık durumunda yöneticilerin müftülere baĢvurduğunu bilmekteyiz. Aynı Ģekilde ġeyhülislam da hükümet merkezinde divan toplantılarına katılmamakla birlikte, bir savaĢ kararı vs gibi önemli geliĢmelerde fetvasına ve görüĢüne müracaat edilmekteydi.

Belgelerden anladığımız kadarıyla müftülerin atanması ġeyhülislamın teklifi/iĢareti ile olmaktaydı. Mesela, 27 Receb 1236 (10 Nisan 1821) tarihinde Seyyid Abdullah Efendi, ġeyhülislam Yasincizade Abdulvehhab tarafından172, 25 Zilhicce 1236 (13 Eylül 1821) tarihinde Süleyman Efendi, yine ġeyhülislam Yasincizade Abdulvehhab tarafından173, 29 Rebiülahir 1238 (13 Ocak 1823)

170 UzunçarĢılı, a.g.e. , s.173. 171 UzunçarĢılı, a.g.e. , s.174-176. 172 AġS 562, 6/9 173 AġS 562, 41/54

66 tarihinde Ali Efendi ġeyhülislam Sıtkızade Ahmet ReĢit tarafından174 müftü olarak Karahisâr-ı Sâhib atanmıĢlardır.

Müftüler, Ģehir ileri gelenleri ve kadının ġeyhülislama müracaatı ile değiĢtirilebildiği gibi, yine bu kiĢilerin tavsiye ettiği biri de müftü olarak atanabilmekteydi.

Ġncelediğimiz defterden müftülerin görev süresi ile ilgili kesin bir bilgiye sahip olamıyoruz. Ancak, kendisinden memnun olunan bir müftü için “vazifesinde ibkasına” müsaade edilmekteydi. Mesela, 27 Receb 1236 (10 Nisan 1821) tarihli ġeyhülislamın gönderdiği ibka mektubunda; “İzzet-me‟âb Karahisâr-ı Sâhib

kazâsında me‟zûn-ı bi‟l-iftâ olan es-Seyyid Abdullah Efendi Ba„de‟s-selâm inhâ olunur ki kazâ-i merkûmda beyne‟l-ahâli hüsn-i sülûkun tarafımıza ba arz inhâ ve hidmet-i celîle-i fetvâ-yı kemâkân hakkında istid„â olunmağla tarafımızdan iftâya sana izin verilmiştir…” 175

. Bu ifade ile kendisinden memnun olunduğu belirtilmiĢ ve vazifesine devam noktasında kendisine izin verilmiĢtir.

Müftüler, bu görevlerinin dıĢında, müderrislik, tarikat Ģeyhliği, vakıf mütevelliliği ve vaizlik gibi vazifeleri de icra edebilmekteydiler. Ayrıca, imam, hatib ve müezzin gibi din görevlilerinin imtihanlarında bir nevi komisyon üyesi olarak hazır bulunurlardı. Zira kayıtlardan anladığımız kadarıyla, bu tarz din görevlilerinin imtihanla göreve getirildiklerini biliyoruz. Mesela, 27 ġaban 1238 (9 Mayıs 1823) tarihli bu beratta; “Karahisâr-ı Sâhib kazâsına tâbi„ Kozlıca nâm karyede vâki„

ashâb-ı hayrâtdan Bekir oğlu Süleyman nâm sahibü‟l-hayrın bâ-izn-i hümâyûn müceddeden binâ-yı minber vaz„ eylediği Cami-i Şerife hatib nasb u ta„yîn olunmak lâzım ve mühim olunmağın lede’l-imtihan istihkâkı zâhir ve nümâyân olan…”

ifadeleriyle hatip tayini için bir imtihanın gerçekleĢtirildiği ifade edilmiĢtir. Müftülerin de bu tarz imtihanlarda görev aldığını görülmektedir.

Osmanlı Devleti‟nde kazada ve iftada Hanefi mezhebi esas kabul edildiğinden, müftülere verilen menĢurlarda baĢka mezheplerde fetva vermeye izin verilmekle beraber, Hanefi imamlarının en sahih kavilleriyle fetva vermeleri emredilmekte ve kendilerinden fetva istenilen konularda, Hanefi fıkhına dair muteber

174 AġS 562, 119/160 175

67 kitaplarla, bunarlın açıklama ve eklerine atıflar yapılarak fetva vermeleri istenmektedir. Belgelerde “kütüb-i mutebere” olarak geçen kitaplar Ģunlardır:

a. El- Muhtâr fî fürûi‟l- hanefiyye b. Kenzü‟d- dekâyık

c. Vikâyetü‟r- rivâye fî Meseâili‟l- hidâye d. Mecmau‟l- Bahreyn ve Mülteka‟n- nehreyn e. Muhtasarü‟l- Kudurî

f. Mülteka‟l- ebhar176.

Ayrıca müftülerden görev yaptıkları kazanın müftüsü olduğunu “tasrih” etmeleri istenmekteydi. Mesela, 25 Zilhicce 1236 (13 Eylül 1821) tarihli ġeyhülislam Yasincizade Abdulvehhab tarafından gönderilen müftülük mektubunda177; “Gerekdir

ki lede‟l-istignâ-yı esahh-ı akvâl-i eimme-yi Hanefiyye aleyhim rahmet-i rabbi ileyha ile iftâ idüb kütüb-i mu„tebereden nakl-i sarîh ve imzalarında Karahisâr-ı Sâhib müftisi deyü tasrîh eyleyesin…” denilerek hangi kazanın müftüsü olduğunun belli

edilmesi ve verilecek fetvalarda Hanefi mezhebi imamlarının muteber kitaplarına baĢvurulması istenmiĢtir.

Diğer müesseselerde olduğu gibi müftülük müessesesinde de suiistimaller yapıldığı görülmektedir. Bu durum belgelerde genellikle vazifesinden hariç iĢlere müdahale etmek ve bu suretle beldenin ve devletin mühim iĢlerinin aksamasına sebebiyet vermek Ģeklinde geçmektedir. Mesela, elimizdeki Evâhir-i Zilhicce 1236 (1821 yılı Ağustos ayı sonları) tarihli bir ıtlak belgesinde178; “Edirne eski müftüsü

Ebezade Mustafa Efendi‟nin bundan önce sadır olan ferman mucibince Karahisâr-ı Sâhib‟e sürgün edildiği179, ancak yaĢlılığı ve piĢmanlığı sebebiyle affedildiği

belirtilmiĢtir.

Ġncelediğimiz defterde sürgün edilen bir Ģeyhülislamla ilgili kaydın olması dikkatleri çekmektedir. Evâsıt-ı ġaban 1236 (1821 yılı Mayıs ayı ortaları) tarihli

176 GüneĢ, a.g.t., s.55. 177 AġS 562, 41/54 178 AġS 562, 34/44 179

Belgede hangi sebepten ötürü sürgün edildiği ifade edilmemiĢtir. Diğer belgelerden anladığımız kadarıyla sürgüne sebep olabilecek muhtemel suçlar; vazifesinden hariç iĢlere karıĢmak böylelikle devletin önemli iĢlerinin aksamasına sebep olmak , “harc-ı fetva” adı altında fazla para talep etmek ve/veya Ģer„i hükümler hilafına fetva vermek vb.

68 Bursa kadısına ve Karahisar-ı Sahip naibine hitaben gönderilen fermanda180

;

“Şeyhülislâm-ı sâbık el-Hac Halîl Efendi hasbe‟l-iktizâ azl ve bâ hatt-ı hümâyûn şevket-makrûn ve işâret Burusa‟da ikâmet itmek üzere me‟mûr ve irsâl kılınmış ise de mûma-ileyh mahrûse-i Burusa‟da lisânını hıfz itmediğine binâen mehâbetrîz-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn celâdet -makrûn-ı şâhânem mûcibince menfâsının Karahisâr-ı Sâhib‟e tebdîl olunması bâbında emr-i şerîfim südûrunu bi‟l-fi„il Şeyhülislâm ve müftiyü‟l-enâm a„lemü‟l-ulemâi‟l-müttehayyizin efdâlü‟l-füzelâi‟l- müteferri„in Mevlânâ es-Seyyîd Yasincizâde Adülvehhâb edamallahu te„âlâ fezâilehu işâret etmeleriyle işâretleri mûcibince mûma-ileyhimin menfâsı Karahisâr-ı Sâhib kazâsına sarf ve tahvîl olunmak fermânım olmağın…” Ģeklinde devam eden bu

fermanda, eski ġeyhülislâm Hacı Halil Efendi‟nin görevinden azledilmesi hasebiyle Bursa‟da zorunlu ikâmete memur edildiği, ancak Halil Efendi‟nin burada dilini muhâfaza etmediği bu nedenle de sürgün yerinin Karahisar-ı Sahip olarak değiĢtirildiğini görüyoruz.

Belgelerden anladığımız kadarıyla sadece suiistimallerde bulunan müftüler görevden alınmamaktaydı. Fetva verme noktasında yetersiz olan, ehliyetli olmadığı düĢünülen müftülerin de azledildiklerini görüyoruz. Mesela, 25 Zilhicce 1236 (13 Eylül 1821) tarihli müftü ataması ile ilgili mektupta181

; “Kazâ-yı mezbûr müftisi es-

Seyyid Abdullah Efendi‟nin adem-i liyâkati ve nâ-ehil olduğu tarafımıza inhâ ve senin ehliyet ve haysiyetin bi‟t-tecrübe ma„lûmumuz olmağla merkûm es-Seyyid Abdullah Efendi hacr olunub yerine kazâ-yı merkûmda iftâya tarafımızdan sana izn verilmişdir…” denilerek, Seyyid Abdullah Efendi görevden alınarak yerine

Süleyman Efendi müftü olarak atanmıĢtır.

ġeyhülislamlar ve müftüler hakkında verdiğimiz bu malumatlardan sonra, incelediğimiz dönem ve belgelerde, adı geçen Ģeyhülislam ve müftüleri, isimlerini ve göreve getirildikleri tarihleri tablo halinde vermenin yararlı olacağını düĢünüyoruz.

Tablo 20. Defterde Adı Geçen Karahisâr-ı Sâhib Müftüleri ve ġeyhülislamları

Ġsmi Göreve baĢladığı tarih

180 AġS 562, 6/11 181

69

Yasincizade Abdulvehhab Efendi

(ġeyhülislam)182

Sıtkızade Ahmet ReĢit Efendi

(ġeyhülislam)

Seyyid Abdullah Efendi (Müftü) 27 Receb 1236 (10 Nisan 1821)

Seyyid Süleyman Efendi (Müftü) 25 Zilhicce 1236 (13 Eylül 1821)

Ali Efendi (Müftü) 29 Rebiülevvel 1238 (13 Ocak 1823)

Benzer Belgeler