• Sonuç bulunamadı

KADİM TÜRK ŞEHİRLERİ

1. TARİH KONULU MAKALELERİN İNCELENMESİ VE

1.11. KADİM TÜRK ŞEHİRLERİ

Türk tarihi açısından büyük öneme sahip bazı Anadolu ve Rumeli şehirleri

birçok özelliği dikkate alınarak mecmuada ele alınmıştır. Sedat Çetintaş Bursa389

adlı makalesinde Bursa şehrinin doğal ve tarihi güzelliklerinden bahsetmektedir. Bursa’nın yeşil ile maviyi buluşturan bir doğaya sahip olduğu Bursa’da muazzam su kaynaklarının bulunduğu anlatılmaktadır. Makalede Bursa’da Ulucami, Yıldırım Cami, II. Murat’ın türbesi gibi önemli tarihi eserlerin bulunduğu, Bursa şehrinin Orhan Bey Dönemi’nde Osmanlı Devleti için merkez olduğu anlatılmaktadır.

388 Hüseyin Emir Erkilet, “Dış Memleketlerde Türklerin Acınacak Hallerine Dair”, Çınaraltı, C. 2, S. 30, 28 Şubat 1942, s. 4, 7.

148

Mecmuada ikinci olarak Edirne390 makalesiyle Rumeli şehri olan Edirne

ele alınmıştır. Makalede Edirne şehrinin altı asır önce Türkler tarafından Lala Şahin Paşa komutasında nasıl ele geçirildiği ve ele geçirildikten sonra Edirne şehrinde Yıldırım Köprüsü, Edirne Sarayı, Selimiye Cami, Hazerda Han gibi çok önemli mimari eserlerin yapıldığı anlatılmaktadır. Bütün bu eserlerden yola çıkarak Edirne şehrinin tam bir Türk şehri olduğu ve Türklerin Avrupa yönündeki fetihleri Edirne üzerinden gerçekleştirdiği ifade edilmektedir.

Sedat Çetintaş, Konya391 adlı makalesiyle bir Anadolu şehri olan Konya

şehrini ele almıştır. Makalede Konya şehrinin çok eski zamanlardan itibaren birçok uygarlık, devlet ve millet tarafından ele geçirildiği ancak şehrin gerçek anlamda hak ettiği değere Anadolu’nun Türklerin eline geçmesiyle kavuştuğu ifade edilmektedir. Ayrıca Konya şehrinin uzun yıllar Selçuklu Devleti’ne merkez olduğu, Selçuklu Devleti’nde Konya’nın en önemli ilim merkezlerinden biri haline geldiği, Selçuklulardan sonra Konya’nın Karamanoğullarına başkentlik yaptığı, Karamanoğullarından sonra Konya’nın Osmanlı hâkimiyetine girdiği anlatılmaktadır. Makalenin devamında Konya şehrinde Selçuklulara ait önemli cami, saray, medrese gibi önemli tarihi yapılardan bahsedilmektedir.

Sivas392 makalesiyle bir Anadolu şehri olan ve Milli Mücadele açısından da büyük önem taşıyan Sivas şehri ele alınmıştır. Makalede önce Sivas şehrinin tarihi ele alınmıştır. Sivas’ın önceleri uzun yıllar Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altında olduğu, Malazgirt Zaferi’nden sonra Türklerin egemenliği altına girdiği ifade edilmiştir. Sivas şehrinin ilk defa Ahmet Danişmend Gazi tarafından imar edilmeye başlandığı ve bu doğrultuda Sivas Ulu Caminin inşa edildiği anlatılmaktadır. Ayrıca makalede Sivas şehrinin Danişmentlilerden sonra Selçuklu hâkimiyetine girdiği bu dönemde de şehirde önemli imar çalışmalarının yapıldığı ancak bu eserlerden bazılarının Timur istilasından dolayı günümüze ulaşamadığına değinilmiştir. Makalede Sivas şehrinin Osmanlı Devleti’nde ihmal edilerek önemli eserlerin bakımsız bırakıldığı ve yıkılmaya terk edildiği, ancak Sivas şehrinin milli mücadele yıllarında Sivas Kongresi’nin düzenlenmesiyle hak ettiği değere kavuştuğu ve yeni Türk devleti için çok özel bir anlam ifade ettiği anlatılmaktadır.

390 Sedat Çetintaş, “Edirne”, Çınaraltı, C. 1, S. 4, 30 Ağustos 1941, s. 5, 6. 391 Sedat Çetintaş, “Konya”, Çınaraltı, C. 1, S. 5, 6 Eylül 1941, s. 4, 5. 392 Sedat Çetintaş, “Sivas”, Çınaraltı, C.1, S.7, 20 Eylül 1941, s. 12,13.

149

Mecmuada Gelibolu393 makalesiyle yakın tarihin en büyük kahramanlık

destanlarından birinin yazıldığı yarımada ele alınmıştır. Makalede Gelibolu’nun tarihinden bahsedilerek, önceleri Yunan egemenliği altında olduğu daha sonra Osmanlı zamanında Türklerin egemenliği altına girdiği ifade edilmiştir. Gelibolu’nun Gazi Süleyman Paşa tarafından fethedildiği, bu nedenle Gazi Süleyman Paşa’nın türbesinin burada bulunduğu ve bu türbenin orada ilk Türk hâkimiyetini sembolize ettiği anlatılmaktadır. Yine makalede yakın tarihin büyük zaferlerinden biri olan Çanakkale Zaferi’nin de Gelibolu Yarımadası’nda kazanıldığı ve bu toprakların yiğitliğin harman olduğu topraklar olduğu ifade edilmiştir. Bu özelliklerinden dolayı Gelibolu deyince Türk çocuğu ayrı bir heyecan ve gurur duymakta denilmektedir.

İznik’te Kırgızlar, Özbekler, Selçuklular394 başlıklı makalede önemli bir Osmanlı şehri olan İznik’in tarihi ele alınmıştır. Makalede İznik’in Bursa iline bağlı küçük ancak kıymetli bir yer olduğu, Grek, Helenistik, Bizans, Arap, İran, Türk dönemlerine ait tarihi eserleri barındırdığı ve eski bir şehir olduğu belirtilmiştir. Makalede İznik şehrinin Nilüfer İmareti, Rumeli Fatihi Süleyman Paşa Medresesi ve Koca Çandarlı Türbesi gibi ilk Osmanlı eserlerini barındırması açısında önemli bir yer olduğu vurgulanmıştır. Yine makalede Osman Bey ve Orhan Bey’e batı yönündeki fetihlerde yardımcı olan Türk boylarına, Kırgızlara Selçuklulara ait önemli tarihi eserlerinde İznik’te bulunduğu belirtilmiştir.

Diyarbakır ve Dicle395 başlıklı makalede, Diyarbakır ve çevresinin tarihi ele alınmıştır. Makalede Diyarbakır’ın çok eski bir tarihe sahip olduğu, Diyarbakır’da bulunan ve Sümerlere bile mabetlik yaptığına inanılan Diyarbakır Ulu Cami’nin bir kitabeler müzesi olduğu vurgulanmıştır. Makalede Diyarbakır’ın eski adının Amed olduğu, şehrin etrafında eski dönemlerden kalma kale ve surların bulunduğu, bu kale ve surların birçok defa tamir edildiği belirtilmiştir. Yine makalede turistlerin ilgisini çeken Diyarbakır’daki kalenin beş tane kapısı olduğu, bu kapılardan dördünün daima, diğerinin sadece savaş zamanı açık olduğu belirtilmiştir. Son olarak makalede Dicle Nehri’nin, hem tarih, hem arkeoloji, hem jeoloji hem de büyük bir edebiyat konusu içerisinde yüzüp giden bir su olduğu ifade edilmiştir.

393 Sedat Çetintaş, “Gelibolu”, Çınaraltı, C.1, S.8, 27 Eylül 1941, s. 6,7.

394 Rıza Yalgın, “İznik’te Kırgızlar, Özbekler, Selçuklular”, Çınaraltı, C. 2, S. 45, 1 Ağustos 1942, s. 9.

150

Gaziantep396 başlıklı makalede, istiklal şehri olan Gaziantep ele alınmıştır. Makalede Türkler arasında kutsal kabul edilen vatan, kahraman ve gazi gibi kavramların o topraklar üzerinde yaşayan yurttaşların karakteriyle kazanılan bir unvan olduğu belirtilmiştir. Makalede Gaziantep’in asırlardan beri, Arapların, Ermenilerin, İtalyan Katoliklerinin ve Amerikalı Ortodoksların saldırısına maruz kaldığı ancak milli varlığından en küçük taviz vermediği ifade edilmiştir. Yine makalede Osmanlı tarafından yabancılara bırakılan Gaziantep’in çetin savaşlar vererek milli benliğini koruduğu ve asil Türk ırkının öz evladı olduğunu ortaya koyduğu ve bunun sonunda gazilik unvanı aldığı belirtilmiştir.

Eski ve Yeni Malatya397 başlıklı makalede, Milli Şef İsmet İnönü’nün memleketi, bir Anadolu şehri Malatya konu alınmıştır. Makalede Malatya’nın Tokma Çayı üzerinde kurulduğu, çok eski bir tarihe sahip olduğu, Romalılar zamanında adının Melitene olduğu, Arslantepe Höyükü gibi tarihi mekânlara sahip olduğu belirtilmiştir. Makalede Malatya’nın Danişmendliler zamanında Türk hâkimiyetine girdiği, daha sonra Selçuklu ve Osmanlı hâkimiyetinde kaldığı ifade edilmiştir. Son olarak makalede İsmet İnönü’nün Malatya’dan milletvekili olmasıyla Malatya’nın imar ve bayındırlık alanında çok geliştiği belirtilmiştir.

Çok Güzel ve Mamur Bir Şehir: Nevşehir398 başlıklı makalede tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü bir Anadolu şehri olan Nevşehir konu alınmıştır. Makalede Nevşehir’in, doğusunda Ürgüp, batısında Aksaray, kuzeyinde Avanos ve güneyinde Arapsun ile çevrili olduğu belirtilmiştir. Makalede Nevşehir ve çevresinin tarihin ilk dönemlerinde Kapadokya olarak ifade edildiği, bu bölgenin Türklerin hâkimiyetine girmesiyle Nevşehir ve Ürgüp’ün Türk oymakları tarafından yaylak ve kışlak olarak kullanıldığı belirtilmiştir. Nevşehir’in, Türklerin hâkimiyetine girdikten sonra Muşkara adını taşıyan küçük bir köy olduğu, Nevşehirli olan Damat İbrahim Paşa’nın sadrazam olmasıyla Nevşehir’e çeşme, cami, imaret, hamam ve medrese gibi toplumun ihtiyacını karşılayan mimari eserler inşa ettirerek Nevşehir’in gelişmesine ve imarına büyük katkı sağladığı vurgulanmıştır.

Kadim Türk şehirleri başlığı altında on makalenin incelemesi yapılmıştır. İncelemesi yapılan şehirler; Bursa, Edirne, Konya, Sivas, Gelibolu, İznik,

396 Rıza Yalgın, “Gaziantep”, Çınaraltı, C. 3, S. 68, 9 İkinci Kanun 1943, s. 13. 397 Rıza Yalgın, “Eski ve Yeni Malatya”, Çınaraltı, C. 3, S. 75, 27 Şubat 1943, s. 6, 7. 398 Rıza Yalgın, “Çok Güzel ve Mamur Bir Şehir: Nevşehir”, Çınaraltı, C. 6, S. 134, 15 Nisan 1944, s. 6, 7.

151

Diyarbakır, Gaziantep, Malatya ve Nevşehir’dir. Makalelerde şehirlerin daha çok Türk tarihinin farklı dönemlerine ait önemine ve etnik yapılarına değinilerek milliyetçi söylem içerisinde her yönüyle bu şehirlerin tam bir Türk şehri olduğu vurgusu yapılmıştır. Mecmuada Sivas gibi bazı Anadolu şehirlerine Osmanlı zamanında gereken önemin verilmediği belirtilerek Osmanlıların bu politikasına eleştiri getirilmiştir. Ayrıca Anadolu’da birçok şehrin İstiklal Savaşı yıllarında memleketin kurtuluşuna büyük katkı sağlaması nedeniyle Cumhuriyet Dönemi’nde bu şehirlere verilen önemin artmasını sağlamıştır. Mecmuada Malatya şehrinden bahsedilirken Milli Şef İsmet İnönü’nün şehri diye başlanması birçok konuda olduğu gibi burada da mecmuanın mevcut otoritenin ilgi ve takdirini kazanmaya çalıştığı izlenimi uyandırmaktadır.