• Sonuç bulunamadı

Tüm Kadınları ve Kadın Meslektaşlarımızı Dayanışma Ruhuyla Selamlıyoruz

7 Mart 2020 8 Mart Dünya Kadınlar Günü tüm kadınlara kutlu olsun!

8 Mart tarihinin kökeni, 8 Mart 1857’de New York’ta dokuma işçisi olarak çalışan kadınların insanlık dışı çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve ücret eşitsizliğinin giderilmesi amacıyla yaptıkları grevlere güvenlik güçlerinin müdahalesiyle başlayan olaylar sırasında 129 dokuma işçisi kadının hayatını kaybetmesine dayanır.

Bu tarih, o günden bu yana kadınların hak ve özgürlüklerini talep etmesinin simgesel günü olarak anılmaktadır. Bu simgesel gün yalnızca çalışma yaşamından kaynaklanan sorunlarla sınırlı olmayıp kadının kadın olmaktan kaynaklı sorunlarını da yansıtan simgesel bir gündür.

Kapitalizmin işleyişinden beri ev içi emeğin bir değer olarak benimsenmemesinden doğan, artı değerin artık kadınlar tarafından dile getirildiği ve talep edildiği bir döneme girmiş bulu-nuyoruz. Bugün dünyada kadınlar bu güçten doğan hakları için dünya genelinde “Kadın Grevini” konuşuyorlar.

Ülkemiz son yıllarda hak ve özgürlükler bakımından çok kayıplar vermiştir. Biz kadınlar da bu hak kayıplarından üzerimize düşeni fazlasıyla almış bulunuyoruz. Muktedirler, doğuracağımız çocuk sayısından, ses tonumuza, bekarlık vergilerinden, medeni halimize kadar pek çok kişisel tercihlerimiz hakkında söylemler ve politikalar üretiyorlar.

Bu ayrımcı politikalar mesleğimize de yansımaktadır. Ülkemizde 200’den fazla İnşaat Mühendisliği eğitimi veren Fakülte ya da bölümlerden her yıl 10 binden fazla İnşaat Mühendisi mezun olmaktadır. Bu mezunlardan yaklaşık %10’ u genç kadın meslektaşlarımızdır. Özellikle genç kadın meslektaşlarımız, bugünün koşullarında mesleki itibarsızlık, güvencesiz çalışma, düşük ücret ve nihayet işsizliğe mahkum kalmaktadır.

Mesleğimizin seçiminden, eğitim sürecine ve icrasına kadar cinsiyet ayrımcılığının birçok biçi-miyle karşılaşıyoruz. İnşaat mühendisliği mesleğini fiziksel güçle ilişkilendirerek “erkek mes-leği” ilan eden bilim dışı bir anlayışı asla kabul etmiyor, yetenek, beceri, donanım, eğitim ve üretebilme kabiliyetiyle şekillenen mesleğimizin tüm çalışma alanlarında kendini gösteren cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadeleyi sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz.

Dünya Ekonomik Forumu 2016 konferansında tartışmaya açılan ve Dördüncü Sanayi Devriminin kadınların çalışma yaşamına katılımını nasıl etkileyeceğini inceleyen Endüstride Cinsiyet Ayrımı Raporuna göre, gelecek 5 yıl içinde 3 milyon kadının işini kaybetmesi bekle-niyor. İş dünyasında kadın erkek eşitsizliğinin daha da karmaşık hale geleceği uyarısını yapan rapor, kadınların iş yaşamında liderlik pozisyonlarına gelme şansının da erkeklere kıyasla çok daha düşük olduğunu gösteriyor. Türkiye’deki tabloda maalesef bu öngörüleri destekler nite-likte; istihdamda kadın erkek çalışan sayıları arasında büyük bir fark bulunuyor. 2016 TÜİK verilerine göre Türkiye’de maaşlı çalışan erkeklerin oranı %69, kadınların oranı %30 seviyele-rinde iken Dünya Ekonomik Forumunun 2016 Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu, Türkiye’nin 144 ülke arasında 130. sırada olduğunu gösteriyor. Konu teknoloji olduğunda bu fark daha da belirginleşiyor. Bu durumu aşmak için çözümlerin geliştirilmesi ve uygulanması acil bir zorunluluk gerektiriyor. Endüstri 4.0’ın gerisinde kalmamak için ülkemizde altyapı ve teknoloji yatırımlarının yanısıra istihdam ve eğitim politikalarında ciddi iyileştirmeler ivedilikle yapılma-lıyken ülkemiz bu konulardan uzaklaşarak savaş ve işgal politikalarına yönelmektedir.

Savaşların en çok etkilediği kesimler yine hiç kuşkusuz kadınlar olmaktadır. Kadınlar doğası gereği üretkendir. Kadınlar varoluşsal anlamda insan yetiştirmeye, hayatı ve tohumu koru-maya ve barışı sürdürmeye ahlaken yatkındırlar. O halde kadın bakış açısı bir koruyuculuk tutumuyla başlıyor, ele geçirmektense tutmanın, kırılgan olanı korumanın ve mevcut olanı sürdürmenin önceliğinin hakim olduğu bir tutum, dünyanın korunması ve dünyanın düzeltil-mesi işleri ile ortaya çıkan bu tutum bir barış siyasetine yol açar ve bu nedenle kadınlar savaşa karşıdır.

Biz de İnşaat Mühendisi kadınlar olarak barış hemen şimdi diyoruz. Ülkemizdeki kadınlar olarak her gün birimizin eksildiği ve bir kişi bile eksilmeye tahammülümüzün kalmadığı bu günlerde ne kendimizin ne çocuklarımızın ne de eşlerimizin ölmesini istemiyoruz.

Barış talep ettiğimiz şu günlerde diyoruz ki;

‘Sevgili oğlum, seni esirgeyen,

O değerli hayatını bağışlayan olmak isterdim’

Bilinçli ve örgütlü kadınlarla Mesleki ve Demokratik kitle örgütümüzün daha da güçlü olaca-ğına inançla Dünya Kadınlar Günü’nü selamlıyoruz.

Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz...

Yaşasın 8 Mart

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası 46.Dönem Kadın Komisyonu

20 Mart 2020 İnşaat Mühendisleri Odası, 11 Mart 2020`de Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi (küre-sel ölçekte yayılan bulaşıcı bir hastalık salgını) ilan edilen Koronavirüsünün neden olduğu salgını yakından izlemekte, ülkemizde giderek artan vaka sayısını endişe ile takip etmektedir.

Koronavirüsünün bulaşıcılığı yüksek olup özellikle bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde, yaşlı-larda ve diyabet, kanser, yüksek tansiyon, kalp hastalığı ve kronik akciğer hastalığı gibi önce-den mevcut tıbbi durumları olan kişilerde daha ciddi semptomlara neönce-den olmaktadır.

Çalışma yaşamı da küresel Koronavirüsü pandemisinden büyük ölçüde etkilenmiştir.

Hükümetler, işçi ve işveren örgütleri; salgınla mücadelede, insanların güvenliğini, işletme-ler ve işişletme-lerin sürdürülebilirliğini sağlamada kritik rol oynamaktadır. Çalışanların iş yerişletme-lerinde korunması, ekonomi ve istihdamın teşvik edilmesi, iş olanakları ve gelirlerin desteklenmesi konularında acil, büyük ölçekli ve eşgüdümlü önlemler alınması gerekmektedir.

İşverenler neler yapabilir?

Devlet, işverenler, müteahhitler ve sendikalar birlikte çalışarak, inşaat sektörü çalışanlarını özellikle büyük ekonomik korku ve belirsizlik süreci olan bu tehlikeli virüs salgını günlerinde sağlık risklerine maruz bırakmadan güvenli bir şekilde çalıştırmak mecburiyetindedir. İşçi örgütleri, koronavirüsü krizi politikalarına katılarak önemli rol oynayabilir, güvenilir bilgi sağ-layarak önleme ve çalışanların korunmasına katkıda bulunabilirler. Dayanışmayı artırabilir, işçiler ve hasta olanlara karşı ayrımcılık/yaftalamayı önleyebilirler.

Koronavirüsü esas olarak temas ve nefes yoluyla taşınan damlacıklarla yayıldığından, işyeri çalışma koşulları ve hijyen kuralları vazgeçilmez önem taşımaktadır.

• İşgücünü eğitin ve çalışanlarınızla düzenli iletişimde olun.

• Tüm çalışanları virüse maruz kalma kaynakları, maruz kalmayla ilişkili tehlikeler ve maruz kalma olasılığını önlemek veya azaltmak için uygun işyeri protokolleri hakkında bilgilen-dirin.

• Koronavirüsü ve işyerindeki etkilerine ilişkin çeşitli mevzuat ve politikalara uyun, beklen-medik durum planları hazırlayın.

• Bulaşıcı hastalıklardan şüphelenilen veya hastalık kapmış olan bireylerin nasıl izole edile-ceği ve olası vakaların nasıl rapor edileedile-ceği hakkında bilgilendirme yapın.

• Hijyen uygulamalarını güçlendirin ve ilgili güvenlik önlemlerini alın.

• Uygulanabilir olduğunda, acil yönetim ekibi oluşturun.

• Hasta olan çalışanlarınızı evde kalmaya teşvik edin, hasta olanları evlerine gönderin.

• İş amaçlı seyahatleri durdurun veya erteleyin, toplantıları mümkün olduğunca azaltın.

• Virüse maruz kalmış olması muhtemel çalışanlarınızın karantinaya alınmasını sağlayın.

• İşçilerin evden çalışmalarına devam etmelerini sağlayacak uzaktan çalışma yollarını araş-tırın.

• Projelerde gecikmelere ve aksamalara hazırlıklı olun, salgının uzaması ihtimaline karşı bu planlarınızı gözden geçirin ve planlarınızın uygulanabilirliğini sürekli kılın.

• Gelişmeleri her gün takip edin.

İşverenler iş yerindeki hijyen prosedürlerini takip etmeli ve hastalıktan korunmanın sağlana-bilmesi için aşağıda sayılan kuralları sürekli olarak çalışanlarla paylaşmalıdır. Saha yönetici-leri işçilerle görüşmeli ve bu prosedüryönetici-leri yerinde tartışmalı, uygulanmasını sağlamalıdır. Bu semptomların ortaya çıkmasının 14 güne kadar sürebileceği unutulmamalıdır.

• Ellerinizi sık sık su ve sabun ile en az 20 saniye boyunca ovalayarak yıkayın.

• Öksürme veya hapşırma sırasında ağzınızı ve burnunuzu tek kullanımlık mendille

kapa-tın. Mendil yoksa dirsek içini kullanın.

• Ellerinizle, ağzınıza, burnunuza ve gözlerinize dokunmayın.

• Soğuk algınlığı belirtileri gösteren kişilerle aranıza en az 1 metre mesafe koyun.

• Yurt dışı seyahatlerinizi erteleyin ya da iptal edin.

• Yurt dışından dönüşte ilk 14 günü evde geçirin. Ziyaretçi kabul etmeyin. Evde kendinizi izole edin. İzole edilmiş kişinin odasına maskesiz girmeyin.

• Bulunduğunuz ortamları sık sık havalandırın.

• Sık kullandığınız yüzeyleri su ve deterjanla her gün temizleyin.

• Havlu gibi kişisel eşyaları ortak kullanmayın.

• Kıyafetlerinizi yüksek ısıda yıkayın.

• Tokalaşma, sarılma gibi yakın temaslardan kaçının.

• Güçlü bir bağışıklık sistemi için bol sıvı tüketin, dengeli beslenin, uyku düzeninize dikkat edin.

• Soğuk algınlığı belirtileriniz varsa, yaşlılar ve kronik hastalığı bulunanlarla temas etme-yin. Maske takmadan dışarı çıkmayın.

• Düşmeyen ateş, öksürük ve nefes almada zorluk gibi şikâyetleriniz varsa, maske takarak bir sağlık kuruluşuna başvurun.

• Hızlı ve etkili eylem için her düzeyde verimli sosyal diyalog kritik önem taşıyor.

• Kendi kendinizi izole edin ve tıbbi yardım için başvurun.

• Sorumlu davranın, müdahale önlemlerine uyun ve sakin olun.

“Bana bir şey olmaz” anlayışı hem kamu sağlığı hem de bireysel sağlık için tehlike arz etmek-tedir. Aşırı derecede korku ise depresyon, sağlık anksiyetesi gibi bir takım ruhsal sorunlara neden olabilir. Bu nedenle resmi bilgilendirmeleri takip etmek, uygun mühendislik ve idari kontroller, güvenli çalışma uygulamaları ve kişisel koruyucu ekipman kombinasyonlarını kul-lanarak gerçekçi bir risk değerlendirmesi yapmak ve hangi davranışları edinerek kendimizi koruyabileceğimizi öğrenmek bu süreçte hem fiziksel hem ruhsal sağlığımızı korumak için çok önemlidir.

Sonuç olarak;

1- Beş kişiden fazla insanın bir araya gelmesi önerilmezken, şantiyelerde koğuş usulü düzenlenen ve çok sayıda işçinin bir arada uyuduğu bir yatakhanede işçiler nasıl koruna-cak?

2- ”Beş kişiden fazla insan bir arada yemek yemesin” önerisi havada uçuşurken, halen şan-tiye yemekhanelerinin dolup taştığı bir ortamda işçiler nasıl korunacak?

3- Ücreti kesilmesin diye hastalığını bile saklayan işçilerin olduğu bir ortamda, bu tür işçilere ücretli izin verilecek mi? Ücretli izin verilmezse bu insanlar nasıl geçinecekler? Kiralarını nasıl ödeyecekler?

4- Şantiyenin tatil edilmesi durumunda kalabilecek çalışanların durumu ne olacak?

5- Normal zamanlarda bile hijyen koşullarının sağlanmadığı şantiyelerde ilgili bakanlıkların bir denetimi olacak mı?

6- Çalışan insanlardan toplanarak biriktirilen işsizlik fonları bazı insan ve şirketleri kurtar-mak için değil, işlerini kaybeden insanlar için kullanılacak mı?

Bunlar ve benzeri birçok soru cevap bulamamışken, Koronavirüsü salgını nedeniyle kapanan işyerlerinde işçilere zorla ücretsiz izin için imza attırıldığı haberleri üzüntüyle ve endişe ile takip edilmektedir. Öncelikle belirtilmesi gerekir ki; Koronavirüsü salgını iş hukuku açısından

“zorlayıcı sebeptir”. 4857 sayılı İş Yasası zorlayıcı sebepleri işçi ve işveren açısından ayrı ayrı

yan işveren sorumlu olacaktır.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İnşaat Yönetimi Kurulu

Korona Virüsünden Korunmak Önemlidir. Fakat İnsanın