A- Kadına da Velayet Yetkisini Verenler ve Delilleri
1- Kadına da Velâyet Yetkisi Verenlerin Görüşü
Ebu Hanife başta olmak üzere bu görüşte olan İslam hukukçularına göre, kadınlar nikâh akdi yapabilirler, velî olabilirler, irade açıklamaları geçerlidir. İşte bu görüşte olan âlimler şunlardır:
156
Serahsî, a.g.e., V, 10, 13; Kâsânî, a.g.e., II, 247; Merğînânî, a.g.e., I, 196; İbn Âbidîn, a.g.e., II, 296.
157
Kâsânî, a.g.e., II, 247; Aydın, İslam-Osmanlı Aile Hukuku, İstanbul, 1985, s. 25.
158
a- İmam Ebu Hanife’nin Görüşü
Bu konu ile ilgili Ebu Hanife’den iki rivayet mevcuttur. Bunlardan biri “zahiru’r-rivâye” görüşüdür, diğeri ise Hasan b. Ziyad’ın Ebu Hanife’den naklettiği görüşüdür. Bu rivayetleri iki başlık halinde ele almayı daha uygun bulduk.
aa-Zahiru’r-Rivâye Kitaplarında Yer Alan Görüşü
Bu görüşe göre nikâh akdinde kadınların icab ve kabul sözleri geçerlidir. Akıllı, ergen ve hür bir kadın, kendi evlenme akdini bizzat kendi yapabileceği gibi, kendisini evlendirmek üzere başka birini vekil de tayın edebilir. Velâyet veya vekâlet ile bir başkasını evlendirebilir.159
Ayrıca kendisini evlendiren yetkisiz (fuzuli) birinin yaptığı nikâh akdine icazet (onay) verebilir. Bütün bu hukukî işlemlerin geçerli olabilmesi için kadının evlendiği erkeğin, kendisine denk ve üzerinde anlaşılan mehrin mehr-i misilden (emsal mehir) az veya çok olması arasında fark yoktur. Fakat evlendiği kişi kendisine denk değil veya mehri eksik ise velîleri bu akde itiraz edebilirler.160
O halde velîden izin alınmadan yapılan bir akde iki sebepten dolayı itiraz edilebilir.
Denklik Sebebiyle Velînin Akde İtirazı
Ebu Hanife’ye göre evlenecek erkeğin, kadına şu altı hususta denk olması gerekir: Nesep, dindarlık, Müslüman olma, meslek, hürriyet ve zenginlik.161
Akıllı ve buluğa ermiş hür bir kadın velîsinin izni olmadan, bu sayılan hususlarda kendisine denk olmayan bir erkekle evlendiği takdirde velîsi bu akde itiraz edebilir. Böylece denkliğin olmamasından kaynaklanan zarardan kurtulmuş olurlar. Fakat itiraz hakkı olan velîler, binefsihi asabe olanlardır. Zevi’l erhâm gibi diğer velîlerin ve hâkimin itiraz hakkı yoktur.162
Velîlerin, kadının evliliğinde denkliğin bulunmaması sebebiyle yapacakları itiraz, eşler çocuk sahibi oluncaya kadar sürer. Bundan önce itiraz ederse hâkim
159
Mevsılî, a.g.e, III, 90.
160
Kâsânî, a.g.e., II, 247.
161
Mevsılî, a.g.e, III, 98-99.
162
nikâhı fesheder. Açıkça belli olan hamilelik de doğum gibi değerlendirilmelidir. Bütün bunlarda çocuğun maslahatı dikkate alınmaktadır.163
Mehir Sebebiyle Velînin Akde İtirazı
Mehir, kadının, kocasının kendisiyle akit yapması veya zifafta bulunmasıyla hak ettiği maldır.164
Mehri misil ( emsal mehir) ise zevcenin babası cihetinden ve bunlar olmadığı takdirde beldesi ahalisinden, akit tarihinde yaş, güzellik, bekâret gibi vasıflarda akran ve emsali kadınların mehridir.165
Ebu Hanife’ye göre akıllı, ergen ve hür bir kadın velîsinin izni olmaksızın emsal mehirden az bir mehir ile evlenmiş olursa velîlerin itiraz hakkı ile karşılaşır. Çünkü onlar mehrin tam olmasıyla övünürler, buna karşı eksikliğiyle ayıplanırlar. Ayrıca mehrin düşük olması kabilenin kadınlarına da zarar verir. Zira bu kadının evliliğinden sonra o kabileden başka bir kadın evlenirse, onun mehrinde izinsiz olarak evlenen kadının da mehri hesaba katılacaktır.
ab- Hasan b. Ziyad Tarafından Nakledilen Görüşü
Öğrencisi olan Hasan b. Ziyad’ın rivayetine göre Ebu Hanife, velîlerinden izinsiz olarak evlenen kadın hakkında şöyle demiştir: “Koca, kadına denk ise evlenme akdi caiz, değilse caiz değildir”.166
Oysa zahiru’r-rivâye anlayışına göre kadın, denk olmasa da istediği kişiyle evlenebiliyor, velî bu evliliğe razı olmazsa itiraz edebiliyordu. Hasan’ın naklettiği bu rivayete göre ise akit öncesinde velînin rızası alınmadıkça, tarafların irade açıklamalarıyla nikâh akdi yapılmış olmaz.167
Bu görüş daha sonraki Hanefî hukukçularca zahiru’r-rivâye görüşüne tercih edilmiştir. Nitekim Serahsî bu rivayeti ihtiyata daha uygun bulmuştur. Çünkü her velî durumu hâkime götüremez, her hâkim de adil değildir. İhtiyata daha uygun olan, kadına, denk olmayanla evlilik kapısını kapamaktır.168
163
Haskefî Muhammed b. Ali, ed-Dürrü’l Muhtar, II, 297.
164
Heyet, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, IX, 198.
165
Erdoğan, a.g.e., s. 284.
166
Serahsî, a.g.e., V, 10.
167
İbn Âbidîn, a.g.e., II, 297.
168
Daha sonraki fıkıh bilginlerinden İbnü’l-Hümam (v.861/1487) da, Serahsî’ye benzer gerekçeler ile Hasan rivayetini tercih etmektedir ve şöyle demektedir:
“…Nice olaylar vardır ki hâkime götürülmez. Her velî hâkime götürmeyi beceremeyeceği gibi, her hâkim de adil değildir. Velî başarılı, hâkim de adaletli olsa bile, yine de velî mahkeme kapılarına gidip gelmek gururuna dokunacağı ve davalaşmayı istemeyeceği için bundan vazgeçebilir. Sonuçta da zarar meydana gelir…”169
Hicri on birinci/miladi on altıncı asırda yaşamış olan Timurtaşi (v.1004/1595) ise bu görüşün gerekçesini “zamanın/genel ahlakın bozulması (fesadu’z-zaman)” ile açıklamıştır.170
Mehmet Erdoğan ise ahkâmın değişmesinde etkin olan amiller arasında genel ahlakın bozulmasını da saymış ve sonraki Hanefî âlimler tarafından Hasan b. Ziyad’ın İmam Ebu Hanife’den yaptığı rivayetin tercih edilmesini, mezhep içi tercihlerde fesadu’z-zamanın etkisine örnek olarak vermiştir.171
b- İmam Ebu Yusuf’un Görüşü
Akıllı, ergen ve hür kadınların kendi başlarına evlenmeleri konusunda Ebu Yusuf (v. 182/768)’tan üç görüş nakledilmektedir:
Kendisinden nakledilen ilk görüşe göre Ebu Yusuf, “kızın velîsi varsa, kendi kendine evlenmesi mutlak olarak caiz değildir” görüşündedir.
Daha sonra bu görüşünden vazgeçmiş, “evlendiği erkek kendisine denk ise, nikâhı kendisinin yapması caiz, aralarında denklik yoksa caiz değildir” görüşünü benimsemiştir.
Daha sonra bu görüşünden dönerek şu kanaate varmıştır: “Evlenmek istediği kimse denk olsa da, olmasa da kendi kendine evlenmesi mutlak olarak caizdir.172
169
İbnü’l-Hümâm, a.g.e, II, 391.
170
Timurtâşî, Tenvîru’lEbsâr (İbn Âbidîn’in Reddü’l-muhtâr’ı ile birlikte), Beyrut, ts, II, 297.
171
Erdoğan Mehmed, İslam Hukukunda Ahkâmın Değişmesi, İstanbul, 1994, s. 183-184.
172
c- İmam Muhammed’in Görüşü
İmam Muhammed’e göre kadınların evlenme akdinde irade açıklamaları geçerlidir. Fakat o, velîden izinsiz yapılan akdin yürürlüğünü velînin onayına bağlamıştır. Ölümünün son günlerinde Ebu Hanife’nin görüşüne döndüğü de rivayet edilmiştir. Buna göre İmam Muhammed’in görüşünü iki grupta toplayabiliriz.
Bu görüşlerden birincisine göre akıllı, buluğa ermiş hür bir kadın evlenme akdi yapabilir. Fakat bunu velîsinden izin almadan yapmışsa, akit velînin onayına bağlı (icazetine mevkuf) olur. Kocanın kendisine denk olup olmaması hükmü değiştirmez.173
Ancak denk ise ve velî onay vermezse hâkim velîye onaylamasını emreder. Akde onay verirse nikâh caiz olur. Fakat akdi onaylamazsa Tahavi’nin (v. 321/933) rivayetine göre hâkim, karı koca arasında akdi yeniler. Hişam’ın rivayetine göre ise İmam Muhammed kadı iken şöyle demiştir: “Eğer velî akdi onaylamazsa ben onaylarım”.174
Bütün bu hükümler velîsi olan kadın hakkındadır. Kadının velîsi yoksa kendi kendine evlenebilir. Zira akdin velînin iznine mevkuf olması, velînin hakkından dolayıdır. Burada velî olmadığına göre onun hakkı da olmayacaktır. Hak sadece kadına aittir, istediği biriyle evlenince sırf kendi hakkı olan bir konuda tasarrufta bulunmuş olur. 175
İmam Muhammed, bu görüşüne delil olarak, “Velîlerin izni olmaksızın kendi nikâhını kıyan kadının nikâhı batıldır”176
ve “Velîsiz nikâh olmaz”177 hadislerini kullanmıştır.178
İkinci olarak İmam Muhammed’in zahiru’r-rivaye anlayışına döndüğü de rivayetler arasındadır. Mevsıli (v. 683/1284)’nin naklettiğine göre fıkıh bilgini Ebu Ca’fer el-Hindüvani (v. 362/973) şöyle anlatmaktadır: Bir kadın, ölümünden üç gün önce İmam Muhammed’e geldi ve dedi ki: “Benim bir velîm var, benden (benim
173
Serahsî, a.g.e., V, 10.
174
Mevsılî, a.g.e, III, 90.
175
Kâsânî, a.g.e., II, 247.
176
İbn Mâce, Nikâh, 15.
177
İbn Mâce, Nikâh, 15; Ebû Dâvûd, Nikâh, 15.
178
adıma) çok mal almadıkça beni evlendirmiyor” İmam Muhammed de ona “Git kendini evlendir!” dedi. Bu rivayet onun Ebu Hanife’nin görüşüne döndüğüne dair rivayeti destekler niteliktedir.179
Hanefî mezhebine mensup fıkıhçıların görüşlerini naklettikten sonra diyebiliriz ki, Hanefîlerin hepsi mezhebin görüşü olan zahiru’r-rivaye anlayışında görüş birliğine varmıştır.180