• Sonuç bulunamadı

Köleler zaman zaman efendilerinin tasarrufundan kaçmıĢlardır. Kaçan bu köleler

“âbık” tabiri ile anılmıĢtır. Âbık efendisinden kaçan kölelere verilen Ģer„i bir

tabirdir.429 Osmanlı Ģer„iyye sicillerinde kaçan kölelere “abd-ı âbık”, câriyelere

“câriye-i âbıka” veya “kenizek” tabirleri kullanılmıĢtır.430

Kaçan köleleri bulmak ile görevlendirilen kiĢilere “yâveci” adı verilmektedir. Kaçan köleyi yakalayıp getiren yâvecilere yirmi akçe vermek adet olmakla beraber, köle bir günlük mesafeye kaçmıĢ ise bu meblağ altmıĢ akçe, üç veya daha fazla günlük mesafeye kaçmıĢ ise bu meblağ yüz akçe muĢtuluğa çıkıyordu. (Bu miktar 1518 yılında çıkarılan bir kanunnameye aittir. Dolayısı ile sonraki süreçte bu miktar artıĢ göstermiĢtir.) Bu kiĢiler köleleri yakaladıktan sonra ya kendileri zapt eder ya da beytü‟l-malcılara teslim ederdi. Yakalanan abd-ı âbık kadı huzuruna çıkarılır, nereden kaçtığı ve sahiplerinin ismi

427

AġS, nr. 110, s. 120, h. 266; H. 1144/ M. 1732; nr. 110, s. 118-119, h. 263; H. 1144/ M. 1732.

428 AġS, nr. 116, s. 163, h. 260; H. 1149/ M. 1736.

429 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü I, M.E.B Yayınları, Ġstanbul 1993, 6.

430

80

sorulurdu. Sahibi gelinceye kadar köle yâveci veya onu bulup getirene teslim edilirdi. Eğer köle sahibi bulunursa kölenin masrafları sahibinden talep edilirdi. Eğer ki köle sahibi bulunamaz ise köle üç gün pazarda gezdirilir ve en yüksek fiyatı veren kiĢiye satılırdı.431

Tabi bunun öncesinde bir bekleme süresi vardı. Bu süre kanunname ile doksan gün olarak belirlenmiĢtir.432

Ankara‟da sahiplerinin tasarrufundan kaçan beĢ köle davasına rastlanılmıĢtır. Davalarda kölenin ne zaman kaçtığı, kimin elinde bulunduğu, kölenin fiziki özellikleri, sahibinin ikamet yeri vb. bilgilere ulaĢılmaktadır. Bazı davalarda sahibinden kaçan kölenin esirci eline düĢtüğü görülmektedir. Örneğin, Ankara‟da Ġmaret Mahallesi sakinlerinden Serdengeçti Ağası Mustafa Ağa b. Ġsmail isimli Ģahıs, Kayserili olan ve Ankara‟da Çengel Hanı‟nda konaklayan esirci Ali BeĢe ibn-i Halil isimli Ģahıs üzerine dava açmıĢtır. Ali BeĢe elinde bulunan orta boylu, çatık kaĢlı, kara gözlü, Acem asıllı, Müslüman Mahmud b MürĢid isimli Ģabb-ı emred kölenin kendi kölesi olduğunu ve mahkeme gününden sekiz ay önce mülkünden âbık ve firar ettiğini söyleyerek, kölesini Ali BeĢe elinde bulduğunu iddia etmektedir. Ali BeĢe cevabında bu gulâmı mahkeme gününden bir ay önce Kayseri‟de sakin Köse Ahmed BeĢe isimli bir kiĢiden 130 kuruĢa aldığını söylemiĢ, ayrıca bu kölenin davacı Mustafa Ağa‟nın kölesi olduğunu ve kaçtığını bilmediğini iddia etmiĢtir. Bunun üzerine Ġbrahim BeĢe b. Abdullah ve Bayraktar Ġbrahim BeĢe ibn-i Mahmud isimli kiĢilerin Mustafa Ağa lehine Ģahitlik etmeleri ve durumu doğrulamaları üzerine köle kendisine teslim edilmiĢtir.433

Bazı davalarda kölesinin kaçtığını ve bir baĢkasının mülkünde bulduğunu söyleyerek davacı olan efendiden bunu kanıtlayacak Ģahitler istenmiĢ ve bunun yanı sıra kendisinden kölesini mülkünden ihrac etmediğine dair yemin etmesi de talep edilmiĢtir. Akabinde köle, efendisine teslim edilmiĢtir.434

Bir davada evlenmek isteyen câriye ve kölenin efendilerinin tasarrufundan kaçtıkları ve akabinde evlendikleri görülmektedir. Ankara‟dan Mustafa ibn-i Abdullah isimli kiĢi mahkemeye vekili Sofçular ġeyhi Halil Efendi ibn-i Abdullah b. Abdurrahman

431

Sak, 16. ve 17. Yüzyıllarda Konya‟da Kölelik Müessesesi, 51-53.

432 Ekrem Tak, 1513-1520 Tarihli Üsküdar Kadı Siciline Göre Kaçkın Köleler, Üsküdar

Sempozyumu II, Ġstanbul 2005, 21.

433 AġS, nr. 107, s. 92, h. 208; H. 1142/ M. 1730. 434

81

aracılığı ile baĢvurarak mülkünden kaçan rakîk ve rakîkası olan orta boylu, açık kaĢlı, kara gözlü Hasan b. Abdullah isimli gulâm ile orta boylu, açık kaĢlı, kara gözlü Gürcü asıllı, Müslüman Zeynep bint-i Abdurrahman isimli câriyenin üzerlerine beyanda bulunmuĢtur. Vekil, Hasan ve Zeyneb‟in müvekkilesi Mustafa‟nın mülkünden olmalarına rağmen birbirlerini “izlâl (yoldan çıkarma) ve ayartub” mülkünden firar ettiklerini Ankara‟da bulunduklarında bu kölelerin zaptı için kendisini vekil tayin ettiğini söyleyerek mahkemeye bildirmiĢtir. Hasan ve Zeynep cevaplarında kendilerinin müvekkil Mustafa‟nın köleleri olduklarını kabul ettiklerini, daha sonra firar edip Üsküdar‟a gidip evlendiklerini sonrasında Ankara‟ya geldiklerini kendi istekleri ile itiraf etmiĢlerdir. Bunun üzerine bu köleler sahiplerine ulaĢtırılmak üzere kendilerine vekâlet edecek Halil Efendi‟ye teslim edilmiĢlerdir.435

Köle ve câriyeler ancak efendisinin rızasıyla evlenebilirdi. Özellikle erkek köleler evlenmek isterler ise efendinin iznini almak mecburiyetindeydi. Çünkü evliliğin erkek köle için doğuracağı mali mükellefiyetleri sonucunda efendisi zarara uğrayabilirdi. Zira kölenin mihr borcuna onun Ģahsının mülkiyeti muhatap olmakta ve belirli durumlarda bu borç için satılabilmektedir. Bu ise efendinin mal varlığında bir eksilmeye yol açacaktır. Bu yüzden kölelerin evlenmesinde efendilerinin rızası aranmıĢtır.436

Yukarıda zikredilen davaya bakıldığında belki de bu kölelerin evlenmesi efendilerince kabul görmemiĢ, onlarda çözümü kaçarak evlenmekte bulmuĢtur. Sahiplerinin bu olayı mahkemeye taĢıması ise onların ikinci bir kaçıĢtan caydırmak için olabilir.

Kaçak köleler kimi zaman dört, sekiz ay gibi kısa sürelerde bulunuyor, kimi zaman da bulunmaları bir buçuk, iki yılı aĢıyordu.437

Ġncelenen defterlerden elde edilen kaçak köle davalarının dördünde davalı kiĢiler ellerinde bulunan kaçak köleleri baĢka birilerinden satın aldıklarını iddia etmiĢlerdir. Örneğin, Mehmed isimli Ģahıs vekili aracılığı ile mahkemeye baĢvurarak Ankara sakinlerinden Dede BeĢe ibn-i el-Hac Süleyman isimli kiĢi üzerine dava açmıĢtır. Buna göre Dede BeĢe tasarrufunda olan orta boylu, açık kaĢlı, kara gözlü, Çerkez asıllı, Müslüman Hasan isimli gulâm davacının gulâmı olup mahkeme gününden dört ay önce mülkünden Halil ve Osman BeĢe ve Kahveci Çukadar isimli kiĢilerin ihlali ile firar etmiĢtir. 260 kuruĢluk bu

435 AġS, nr. 119, s. 15, h. 43; H. 1151/ M. 1738. 436 Hamidullah-Aydın, 240.

437 AġS, nr. 104, s. 61, h. 174; H. 1140/ M. 1728; nr. 107, s. 92, h. 208; H. 1142/ M. 1730; nr. 107, s. 122, h. 265; H. 1142/ M. 1730; nr. 110, s. 106, h. 234; H. 1144/ M. 1732.

82

gulâmın Dede BeĢe tasarrufunda olduğu haber alınmıĢtır. Davacı gulâmın tarafına iade edilmesini talep etmektedir. Bunun üzerine Dede BeĢe cevabında bu gulâmı mahkeme gününden iki ay önce Osman BeĢe‟den onun mülkü olduğunu zannederek nakit 110 kuruĢ ile 50 kuruĢ kıymetli bir dore at ve 16 kuruĢ kıymetli bir büyük gümüĢ bıçak ve 20 kuruĢ kıymetli bir simli kaftan ve beĢ kuruĢ kıymetli bir kılıç ve üç kuruĢ kıymetli bir cezve vesaire gibi eĢyalar karĢılığında satın aldığını, davacının mülkü olup malından firar ettiğini bilmediğini iddia etmiĢtir. Bunun üzerine Ģahitler Mehmed ve Ali‟nin davacı lehine Ģahitlikleri doğrultusunda gulâmın firarı doğrulanmıĢtır.438

Benzer Belgeler