• Sonuç bulunamadı

B- MÜFESSİRLERE GÖRE 18/60-82 ÂYETLERİNİN TEFSİR VE

I- Kıssanın Metni

Said bin Cübeyr203 anlatıyor:204 “İbn Abbas (r.a)’a dedim ki Nevf el-Bekkali205,

İsrailoğulları’nın peygamberi olan Mûsâ’nın Hızır’ın arkadaşı olan Mûsâ olmadığını iddea ediyor.

Bana şu cevabı verdi: “Allah’ın düşmanı yalan söylüyor. Ben Übey b. Ka’b206

(r.a)’ı dinledim. Demişti ki: “ben Rasulullah (s.a.v)’tan işittim şunu anlattı:”

“Mûsâ Beni İsrail’e hutbe irad etmek üzere ayağa kalktı. Kendisine “insanların en bilgini kimdir?” diye soruldu. O: “Benim” diye cevap verdi. Cenab-ı Hak: Allahu a’lem (yani en iyi bilen Allah’tır) demediği için Mûsâ’yı azarladı ve “İki denizin birleştiği yerde bulunan bir kulum senden daha âlimdir” diye ona vahyetti.

Mûsâ: “Ey Rabbim! Ben onu nasıl bulabilirim?” diye sordu. Kendisine: “Bir zenbile bir balık koy, onu sırtına al. Balığı nerede yitirirsen o zat oradadır” dendi. Denileni yaparak yola koyuldu. Kendisiyle beraber hizmetçisi olan Yuşa’ b. Nun’da yola çıktı. Beraberce yürüyerek bir kayanın yanına geldiler. Mûsâ ve hizmetçisi dinlenmek üzere orada yattılar. Balık kımıldayarak zenbilden çıkıp denize kaydı. Allah ondan suyun akıntısını tuttu. Öyleki su kemer gibi oldu. Balık için bir kanal meydana gelmişti. Mûsâ ve hizmetçisi bu manzaraya şaşırdılar. Günlerinin geri kalan kısmı ile o

203 Said b. Cübeyr b.Hişam el-Esedi el-Valibi. Künyesi Ebu Abdullah’tır. İbn Abbas, İbn Zübeyr, İbn

Ömer, Ebu said el-Hudri, Ebu Hureyre, Ebu Musa el-Eşari, Enes b.Malik ve Hz Aişe’den rivayette bulunmuştur. Kendisindende oğlu Abdulmelik, A bdullah, Ya’la b. Müslim, Ebu İshak es-Sebii rivayette bulunmuşlardır. Taberi ve İbn Hıbban sika olduğunu söylerler. Ebu Hatim, Hz. Aişe’den hadis dinlemediğini kaydetmiştir. H.59 senesinde vefat ettiği rivayet olunur. İbn-i Hacer, Tehzibu’t-Tehzib, Beyrut, Trz. c.4, s.11.

204 Kıssa en kapsamlı olarak Buhari’de Said b. Cübeyr rivayeti ile yer almaktadır. Bu rivayet bütün

metinleri kapsamaktadır. Bu sebeple bu rivayeti kaydettik.

205 Nevf b. Fedale el-Hımyeri el-Bekkali Ebu Yezid. Ka’bul ahbar’ın karısının oğlu olduğu söylenmiştir.

Hz. Ali, Ebu Eyyub, Sevban, Abdullah b. Amr ve Ka’bul ahbar’dan rivayette bulunmuştur. Kendisinden Ebu İshak el-Hemedani, Şehr b. Huşeb ve Said b.Cübeyr rivayette bulunmuştur. İbn Hıbban sikalar içinde sayar ve çok kasas rivayet ettiğini belirtir. el-Askalânî, el-İsâbe, c.10. s.436-437.

206 Übeyy b. Ka’b b. Kays b. Ubeyd. Künyesi Ebu’t-Tufeyl’dir ve Medinelidir. Peygamberimizden

rivayette bulunmuştur. Kendisinden Hz.Ömer, Ebu Eyyub, Enes b.Malik, Ebu Musa el-Eşari, İbn Abbas ve Ebu Hureyre rivayette bulunmuştur. Hasan el-Basri’nin ondan mürseli vardır. Hz. Ömer onun Müslümanların seyyidlerinden olduğunu söylemiştir. Çoğunluk Hz. Ömer’in halifeliği zamanında vefat ettiğini beyan eder. Enes b. Malik, Hz. Peygamber’in onun hakkında ümmetimin en çok okuyanıdır dediğini nakletmiştir. el-Askalânî, a.g.e., c.1, s.164.

gece boyu da yürüdüler. Mûsâ’nın arkadaşı ona balığın gitmesini haber vermeyi unutmuştu. Sabah olunca Mûsâ hizmetçisine “Hele sabah kahvaltımızı getir. Biz bu yolculukta yorulduk.” dedi. Ama emrolunduğu yere gelinceye kadar yorulmamıştı. Hizmetçi ona:

“Hani bir kayanın yanına gelip yatmıştık, Ben balığı orada unuttum. Onu hatırlatmayı bana mutlaka şeytan unutturdu. Balık şaşılacak bir şekilde denize sıvışıp gitmişti” dedi.

Mûsâ: “Bizim aradığımız orasıydı.”dedi ve hemen izlerinin üzerine geri döndüler.

İzlerini takiben yürüyerek kayaya kadar geldiler. Mûsâ orada örtüsüne bürünmüş bir adam gördü ve ona selam verdi. Hızır ona: “Senin bu yerde selam ne gezer!” dedi.

Mûsâ :“Ben Mûsâ’yım” dedi.

Hızır: “Benî İsrail’in Mûsâ’sı mı?” diye sordu. Mûsâ : “Evet” dedi.

Hızır : “Sen Allah’ın sana öğrettiği bir ilmi bilmektesin ki ben onu bilmem. Ben de Allah’ın bana öğrettiği bir ilmi bilmekteyim ki, sen de onu bilemezsin.” dedi.

Mûsâ: “Allah’ın sana öğrettiği hakkı bana öğretmen şartıyla sana uymamı kabul eder misin?” dedi.

Hızır: “Sen benimle beraber olmak sabrını gösteremezsin. Mahiyet ve hikmetini bilmediğin şeye nasıl sabredeceksin ki?” dedi.

Mûsâ: “İnşaallah sen beni çok sabırlı bulacaksın. Hem ben senin hiçbir emrine karşı gelmeyeceğim.” dedi. Hızır da: “Öyleyse gel. Ancak madem bana tabi olacaksın, ben sana haber vermedikçe bana hiçbirşey sormayacaksın!” dedi. Hz. Mûsâ: “Tamam” dedi.

Mûsâ ve Hızır beraberce gittiler. Deniz kıyısında yürüyorlardı. Bir gemiye rastladılar. Gemi sahiplerine kendilerini gemiye almalarını söylediler. Gemi sahipleri Hızır’ı tanıdılar ve ücret istemeksizin onları gemiye aldılar.

Hızır gidip geminin tahtalarından birini deldi. Mûsâ ona: “Bunlar bizi bedava gemilerine aldılar, sen gidip gemilerini deldin adamları boğacaksın. Hiç de yakışık olmayan bir iş yaptın.” dedi.

Hızır : “Ben sana , ‘benimle bulunmaya sabredemezsin’demedim mi?” dedi. Mûsâ : “Unuttuğum şey sebebiyle beni sigaya çekme. Bu iş sebebiyle bana zorluk çıkarma!” ricasında bulundu.

Sonra onlar gemiden indiler. Sahil boyu yürürken, çocuklarla oynayan bir yavrucak gördüler. Hızır yavrucağı yakaladığı gibi eliyle başını kopararak çocuğu öldürdü.

Mûsâ: “Masum bir çocuğu kısas hakkın olmaksızın niçin öldürdün? Bu çok yadırganacak bir iş!” dedi.

Hızır: “Ben sana demedim mi, sen benim beraberliğime sabredemezsin!” diye Mûsâ’ya çıkıştı.

Mûsâ: “Ama bu birinciden de şiddetli idi.” dedi ve ilave etti : “Bundan sonra sana bir şey sorarsam, benimle arkadaşlık etme, nazarımda bu hususta haklı sayılacaksın” dedi.

“Yola devam ettiler. Bir köye geldiler. Halktan yiyecek bir şeyler istediler. Ama kimse onları ağırlamadı. Köyde yıkılmak üzere olan bir duvara rastladılar. Hızır eliyle şöyle göstererek : “Eğilmiş” diyordu ve onu doğrulttu”.

Mûsâ ona: “Bir cemaatki kendilerine geliyoruz, bize ilgi gösterip ağırlamıyorlar, yiyecek vermiyorlar. Sen onlara bedava iş yapıyorsun, istesen ücret alabilirdin!” dedi.

Hızır Mûsâ’ya: “Artık birbirimizden ayrılma zamanı geldi. Şimdi sana sabredemediğin şeylerin te’vilini haber vereceğim.” dedi.

“Gemi; denizde çalışan birkaç yoksula aitti. Onu kusurlamak istedim ki arkalarında her sağlam gemiyi zorla almakta olan bir hükümdar vardı.

Oğlana gelince; onun anası da babası da iman etmiş kimselerdi. Bunun için onları bir azgınlık ve kâfirlik bürümesinden endişe ettik de, istedik ki onların Rabbi bunun yerine kendilerine temizlikçe daha hayırlısını, daha merhametlisini versin.

Duvara gelince; bu, şehir de iki yetim oğlanındı. Altında da onlara ait bir define vardı. Babaları iyi bir adamdı. Bunun üzerine Rabbin diledi ki, ikiside rüşdlerine ersinler de definelerini çıkarsınlar. Bu Rabbinden bir merhametti. Ben bunları kendi re’yimle yapmadım. İşte üzerlerine sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.” dedi.

Rasulullah (s.a.v.) bu ara ilave etti: “Allah Mûsâ’ya rahmet buyursun. Keşke Hızır’la beraberliğe sabretseydi de maceralarını bize nakletseydi, bunu ne çok isterdim!”

Râvi devam ediyor: Rasulullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Birinci sorusu Musa’nın bir unutması idi. Bir serçe gelerek geminin yanına kondu. Sonra denizden gagasıyla su aldı. Hızır kuşu göstererek Mûsâ’ya: “Bizim ilmimiz ve diğer mahlûkatın ilmi, Allah’ın

ilmi yanında şu kuşun denizden eksilttiği kadardır” dedi.207

Benzer Belgeler