• Sonuç bulunamadı

2.KĠERKEGAARD‟IN BAZI FELSEFĠ ESERLERĠ ÜZERĠNE DEĞERLENDĠRMELER

Sokrat’ta İroni Kavramı, (1841), Kierkegaard‟ın ilk eseri ve aynı

zamanda yüksek lisans tezidir. Eser Xenophon, Aristophanes ve Platon‟un bakıĢ açısından Sokrates‟i değerlendirmeyi içerir. Sokratik ironinin herhangi bir Ģey söylememekten müteĢekkil olduğunu belirtir. KiĢinin bir Ģey hakkında herhangi bir bilgiye sahip olmadığını beyan ettiğini ama bunu sorgulamak, konuĢacak ya da düĢünecek herhangi birine ya da bir Ģeye sahip olmak için yapılan bir Ģeyden oluĢtuğunu yazar.18 Eserde ironinin, bir Ģey söyleyip yine de herhangi bir Ģey söylenmediğinde bunun ironi olduğu belirtilir. Sokrates‟in ironi kavramını en iyi anlayanın Aristophanes olduğunu belirtir. Eserin son kısmında Sokrates‟in ironi kavramının çağdaĢ bazı filozoflarla karĢılaĢtırılması sunulmuĢtur.

Either/or, A Fragment of Life, (1843), (Ya/Ya da YaĢamdan Bir Parça). Genelde Either/Or diye bilinen bu eser Kierkegaard‟ın

Victor Eremita takma adıyla yayınladığı ilk eserdir. Kierkegaard niĢanlısı Rogine Olsen‟den ayrıldıktan sonra Berlin‟e giderken bu eserin taslaklarını da beraberinde götürmüĢtür. Berlin‟de hayatının en yalnız kıĢını geçirirken bütün gün oturup bir biri ardı sıra eski niĢanlısı Rogine Olsen‟e her Ģeyi açıklamayı amaçlayan bu eserini tamamlamaya çalıĢmıĢtır. Özellikle bu eserdeki “Secuder Diary” (BaĢtan Çıkarıcının

Günlüğü) adlı bölümü farklı adlar altında onun Rogine‟yle yaĢadığı

iliĢkiye dair önemli bilgiler vermektedir ve bu bölüm “bir sadizm

baĢyapıtı”19

olarak değerlendirilir.

Eser her ne kadar metin içine metin sokulmasıyla oluĢturulmuĢ gibi olsa da Either/Or, baĢlıca iki kısımdan oluĢmaktadır. Kierkegaard eserde genel olarak etik ve estetik hayat biçimlerini karĢılaĢtırırken sabitliği ahlaki hayatın belirleyici bir karakteristiği olarak varsayar ve etik

18

Derrida, 2003, s. 95.

126

hayat, hayata bir bütünlük verilmesi amacıyla geçmiĢle geleceği birleĢtiren bağlılık ve mükellefiyetlerden biri olarak resmedilir.20

Yani Kierkegaard burada, varoluĢun sükûnetle saf düĢünce alanını iĢgal eden soyut bir Ģey olmadığını, aksine “varlığımızın temeline” eriĢen verdiğimiz

ya/ya da kararlarıyla günbegün yeniden keĢfedilen ve yeniden ifade

edilen bir Ģey olduğunu savunur.

Özellikle eserin ikinci bölümünde (Rogine Olsen‟le olan iliĢkisinin etkisiyle) evliliğin etik önemiyle ilgili tartıĢma ön plandadır ve bu bölüm Rogine‟ye yazılmıĢ uzun bir mektup gibidir. Kierkegaard‟ın B. R. Müller‟le olan kavgasını baĢlatan yazıda da Müller, Either/or için Ģunları söylemiĢti; “Kierkegaard‟ın Either/or adlı eseri iki kısımdır, birinci kısım iyi, ikinci kısım yazarın konulara hâkim olmadığı faydasız bilgilerle doludur. Ġkinci kısım her yönüyle düzensiz ve konudan konuya geçiĢler oldukça çok olarak kullanılmıĢtır.”21

Kısaca özetleyecek olursak, zaman zaman Kierkegaard‟ın eğlence hayatına dalmıĢ gençliğini tasvir eden bir eser olarak değerlendirilen

Either/or‟un birinci kısmı varoluĢun aĢırı değersizliği üzerine oldukça

sıkıcı bir biçimde durur. Ġkinci kısmında ise ilk kısmın estetik kararsızlığı yerine evlilik, meslek ve imanla ilgili kararların etik bir gerçekliğe bağlandığı etik bir varoluĢ ile açıklanır. Hıristiyan evliliği aĢkı, evlilik ile birleĢtirerek onu hem düĢünsel hem de ebedi hale getirir. Ayrıca evlilik aĢka süreklilik ve istikrar kazandırarak onu toplumsal sorumluluk bağlamına oturtur. Bir anlamda bu etik evre varoluĢun toplumsal boyutuna tekabül eder. Sonuçta da bu evre dini varoluĢa giden yolda bir geçiĢ evresini temsil eder ve etik alan birleĢik bir varoluĢ anlayıĢı perspektifinde, doğrudan doğruya estetik alanın karĢısında durur. Yani

Eithor/or varoluĢ alanlarının veya duraklarının nasıl örgütlendiğini ortaya

koyar.

Repetition: An Essay In Experimental Pcychology (16 Ekim 1843), (Yineleme, Tecrübî Psikolojide Bir Deneme). Constantin

Constantius takma adıyla yayınladığı eseridir. Korku ve Titremeyle aynı tarihte yayınlanmıĢtır. Eser iki bölümden oluĢmaktadır. (Bu eserde de ana tema Rogine Olsen etrafında oluĢturulmuĢtur.) Eserde Kierkegaard bir dizi çözülemez sorunu çözmeyi amaçlar: Rogine‟yle gerçekten evlenmek istiyor muydu yoksa bundan korkuyor muydu? Onunla bir gelecek istiyor muydu yoksa bitmez tükenmez bir geçmiĢi tekrar mı yaĢamak istiyordu? Harika anlar tekrar edilebilir mi yoksa daima düĢ kırıklığı mı yaratır? gibi sorunları.

20 Stanley Hauerwas, Dispatches from the Front:Theological Engaments with the

Secular), Durham, Duke University Press, 1994, s. 32.

21

Abdurrahman Bedevi, Dirasat fi‟l-felsefeti‟l-Vücudiyye, 3. Baskı, Beyrut, Darü‟s-Sakafe, 1973, s. 28–29.

127 Rogine Olsen, Haziran 1843‟te Fritz Schegel‟le niĢanlanınca “tekrar”ın bir olasılık olarak sunulduğu bu eserin belirttiğimiz sorunlar etrafında dönen ince diyalektik amaçları bir anlamda gitmiĢtir. Artık böyle bir olasılık yoktur. Bu niĢanlanmayı duyunca sinirlenen Kierkegaard, matbaaya vermiĢ olduğu eserin son 10 sayfasını geri çekerek bunun yerine özel bir sonuç ilave etmiĢtir. Eserin genelde tutarlı olarak yorumlanamayıĢının da sebebi budur. Çünkü orijinal tasarım yazarı tarafından bozulmuĢtur. Ayrıca metindeki çeĢitli çatıĢan terimler de bir bağlamdan yoksun gibi durmaktadır.

Fear and Trembling (1843), (Korku ve Titreme). Eser Johannes

de Silentio -sır tutan kiĢi- takma adıyla yayınlanmıĢtır. Bu takma adın seçilmesinin bir sebebi Ġbrahim‟in imanının gizemi hakkında konuĢamamak olduğu gibi diğer bir sebebi de eski niĢanlısı Rogine Olsen ile mahrem, gerçekleĢememiĢ aĢkının sırrını saklamasıdır. Eserin baĢlığı

Korku ve Titreme olmasına rağmen bu kelimeler eserin içinde pek

görülmez. Repetition‟da olduğu gibi bu eserde de Kierkegaard iman ile kurban etme konusunu ele alarak imanın özünde çeliĢkili (paradoksal) bir yapısı olduğu sonucuna varmıĢtır. ġöyle ki; Tanrı‟nın oğlunu kurban etmesini buyurduğu Ġbrahim‟i örnek olarak ele alır. Bu kesin buyruğa boyun eğmeyi kabul eden Ġbrahim, etiğin buyurduklarını bir kenara atar. (Etik askıya alınır).22

Metafizik açıdan herkes için doğru olan ahlaksal ilkeler reddedilir. Böylece etik karĢısında dini inançla tek baĢına kalma gibi korkunç bir tehlikeyi göze alır. Either/or‟da etik alan estetik alanın karĢısına konulurken Korku ve Titreme‟de ise etiğin teolojik olarak askıya alınmasıyla birlikte ön plana çıkan Ģey, etikle dini olanın çatıĢmasıdır. Burada Kierkegaard‟ın dini sıçrayıĢ dediği Ģeyi gerçekleĢtirir ve böylece genel olandan yani sistemin evrensel değerlerinden sıyrılır ve dini inanç, ahlakın üstünde ya da ötesinde yer alır. Bu onun ahlak üstü olduğu anlamına gelir. Fakat ahlak akıl üstü bir niteliğe sahip olduğu için dini emirler de aynı niteliğe sahiptir. Bundan ötürü, Hegel‟in sandığı gibi Hıristiyanlık, felsefe tarafından aĢılamaz. Felsefenin durduğu yerde, günah bilincinde, sıkıntı da baĢlar. Bu değerlendirmelerden dolayı eser Hegel eleĢtirisinin bir dıĢa vurumu olarak görülebilir.

Korku ve Tireme‟nin GiriĢ‟inde en yüce tutku olan imanın her

nesil tarafından yeniden baĢlatılması gerektiği sürekli tekrar edilir. Kierkegaard Korku ve Tireme‟de Ġbrahim ile Ġshak öyküsünde yani kurban eden baba ile kurban edilen oğul arasındaki bağı inceler. Korku ve

Titreme ile Repetition eserlerinin peĢi sıra yayınlanması oğlun kurban

edilmesi teması ile sonluluk içinde ifade bulamayan bir aĢktan vazgeçme

22

Kierkegaard, Korku ve Titreme, çev. N. Ekrem Düzen, Ġstanbul, Ara Yayınları, 1990, s. 48.

128

teması arasında mevcut gizli bir yakınlık kurulmak istenir gibidir.23 Zira böylece Tanrı ile Ġsa, Ġbrahim ile Ġshak ve özellikle de M. Petersen ile Kierkegaard yani kendisiyle babası arasındaki iliĢkiyi aynı zamanda da kendisiyle Rogine arasındaki iliĢkiyi incelemiĢtir. Bir anlamda burada Kierkegaard‟ın zihninde, ilahi bir yolla atandığı vazife olarak gördüğü Ģeye gönderimde bulunmakla, haklı çıkarttığı kendisinin Rogine Olsen ile niĢanlılığını bozması vardır.24

Nitekim Kierkegaard kendisini sıradan bir birey olarak görmüyordu. O, babasıyla iliĢkisinde nasıl babası Ġbrahim, kendisi Ġshak rolünde idiyse, Rogine‟yle olan iliĢkisinde de kendisi Ġbrahim, Rogine Ġshak rolündeydi. Babası kendisini Tanrı için kurban ettiği gibi kendisi de Rogine‟yi Tanrı için kurban etmiĢti. Fakat nasıl Ġbrahim, Ġshak‟ı kurban etme kararındaki sebatı sebebiyle Tanrı ona Ġshak‟ı geri vermiĢse, benzer bir fedakârlığı Kierkegaard da ortaya koyarsa kaybettiği niĢanlısını geri elde edebileceği düĢüncesindeydi. Buna rağmen eseri yayınlandığı yıl (1843) “Ġmanım olsaydı niĢanlımla

kalırdım” cümlesini kullanmıĢtır. Çünkü Kierkegaard‟a göre Ġbrahim,

Ġshak‟ı kurban etme fikrinde olsa da onu asla kaybetmeyecektir; Ġbrahim için Ġshak‟ı kurban etme edimi, onu kurban etmeyeceğini ya da Ġshak‟ın geri döneceğini bilmektir. ĠĢte bu noktada iman tam bir paradokstur. Ġbrahim ve Ġshak kıssası her erkek ve kadın için her an ihtiyaç duyulan sorumluluktan bahseder. Aynı zamanda, Ġbrahim‟in paradoksuna yakalanmayan hiçbir etik genellik yoktur.25

Kierkegaard her ne kadar eleĢtirse de özellikle Korku ve Titreme ima ettiği gibi siyasal bütünün kurban etmeye dayalı kanunlarında ilahi olanın tecessümünü kabul etmeyi reddeden Hegel‟in Philosophy of Right‟ı üzerine eleĢtirel bir yorumdur.26

Ayrıca bu eserde Ġbrahim ile Ġshak kıssası, Schleirmacher‟in mutlak bağımsızlığının farklı bir Ģekilde sunulmasıdır.27

Ayrıca Frank Magill‟in belirttiğine göre eser yayınlandığında olumsuz bir tepki yaratmıĢtır.28

Fakat lirik üslubu hala okuyanları etkilemektedir. Eserdeki Ģiirsel üslubun sebebini ise eserin kenarına Kierkegaard‟ın yazdığı Ģu cümle açıklık getirmektedir. “Yalnız Ģairler arasında yaĢayan bir Ģair”.

23 Cauly, 2006, s. 22. 24 Maclntyre, 2000, s. 14. 25 Derrida, 2003, s. 97. 26

John Millbank, “Kierkegaard‟da Yüce”, Kierkegaard ve Din, ed. ve çev. Ahmet Demirhan, Gelenek Yayınları, Ġstanbul, 2003, s. 150.

27 Millbank, 2003, s. 145. 28

Frank Magill, Egzistansialist Felsefenin BeĢ Klasiği, 2. Baskı, çev. Vahap Mutal, Ġstanbul: Dergâh Yayınları, 1992, s. 42.

129 Derida‟ya göre Hıristiyan bir düĢünür olan Kierkegaard eserini Ġbrahim‟in sırrını en azından okunuĢunda evangelik olarak bitirir. Bu Yahudi ya da Ġslami bir okunuĢu dıĢlamaz ama Kierkegaard‟ın yorumunu yönlendiren ya da ona hâkim olan belirli bir evangelik metindir.29

Philosophical Fragments: Or A Fragment of Philosophy, (1844), (Felsefe Parçaları Yada bir Parça Felsefe). Johannes Climacus

takma adıyla yayınlanmıĢtır. Bu eserinden itibaren eserlerinde bütüncül bir felsefe sistemi kurmuĢ olan Hegel‟e karĢı, yaĢanmıĢ olanın bir düĢünce sistemine indirgenemezliğini ve özgüllüğünü savunmuĢtur. Kierkegaard‟a göre acı, gereksinim gibi Ģeyler, tüm diğer rasyonalist, sistemci filozofların sandıkları gibi ne aĢılabilen ne de değiĢtirilebilen katı gerçeklerdir. Bu bir anlamda eserinin temel konusunun ebedi mutluluğu tarihsel bir kesinlik üzerinde temellendirebilir miyiz? sorusunun cevabının aranmasıdır.

Kierkegaard eserde Hıristiyanlığı herhangi bir anlam içerecek biçimde ortaya koymaya çalıĢmıĢtır. Hıristiyanlığı özgür iradeyi varsayan ve özgür iradenin olmaması durumunda her Ģeyin anlamsızlaĢacağı bir varoluĢ biçimi olarak dile getirmiĢtir. Hegelci felsefeye saldırısı daha sonra bu eserin bir tamamlayıcısı olarak sayılan Postscript‟le devam etmiĢtir.

The Concept of Dread, (1844), (Korku/Kaygı Kavramı).

Vigilius Haufniensis takma adıyla yayınlanmıĢtır. Bu eser Philosophical

Fragments‟ten dört gün sonra yayınlanmıĢtır. Kierkagaard, Hegel

felsefesine saldırıya baĢladığı Philosophical Fragments‟te konuları oldukça kısa geçmiĢti ki bu eseriyle o, özgürlük konusundaki görüĢlerini psikolojiyi de kapsayacak biçimde geniĢletmiĢtir. Dolayısıyla eser onun ilk psikolojik değerlendirmelerinin bulunduğu bir çalıĢması olarak sayılabilir, bu bağlamda ele alınan Repetition psikolojiden ziyade bir deneme eseri gibidir. Zaten eserin alt baĢlığında belirtildiği gibi “mevrüs günahı konu edinen dogmatik problem üzerine psikolojik açıdan yalın bir tefekkür”dür. Kierkagaard bu eserde Ģeytaniliğin iyilik korkusu olduğu yönünde bir teori geliĢtirmiĢtir30

ki ona göre Ģeytaniliğin biçimleri çeĢitli olup kapanıklık, anilik, boĢluk ve bıkkınlık gibi Ģekillerde ortaya çıkar.

Eserde korku ve kaygı kavramları arasında ayrım da yapan Kierkegaard bunları kısaca Ģöyle tanımlar: Korku belirli bir Ģeye yönelmiĢtir, nesneye bağlıdır. Kaygı ise hep belirsizdir, herhangi bir yönetimi olan bir duygu değil, nesnesi olmayan ruhsal bir durumdur.31

29

Derrida, 2003, s. 100.

30 Kierkegaard, The Concept of Dread, 5. Baskı, Trans. Walter Lowrie,

Princeton: Princeton University Press, 1969, s. 101–105.

31

130

Prafaces, (1844), (Önsözler). The Concept of Dread‟le aynı yıl

ve farklı bir takma ad olan Nicolous Notabene ile yayınlamıĢtır. Bu eserde Kierkegaard, The Concept of Dread‟in yazarından oldukça farklı bir portre ile ortaya çıkmıĢtır. Notabane evli ve etik aĢamada iken Haufniensis estetik yaĢamdadır. Bu eser Kierkegaard‟ın yazmadığı kitaplar için yazdığı önsözleri içermektedir. Böyle olmasının nedeni eserin yazarı olarak gösterdiği Nicolous Notabene‟nin eĢi eğer yazar olursa kendisini boĢayacağını belirtmesi nedeniyledir.

Stages on Life’s Way (1845), (YaĢam Yolunun Durakları).

Hilarius Bookbinder takma adıyla yayınlanmıĢtır. Kierkegaard‟ın en olgun sanatsal baĢarısı olarak değerlendirilebilir. Bu eser bir anlamda

Either/or‟un devamı gibi olup Either/or‟daki görüĢünü yineler ama çok

önemli yeni bir ayrım yapar. ġöyle ki; dini aĢama ya da alan, yalnızca estetiğin yaĢam biçimi olarak yetersizliğini göstermeyi amaçlayan bütün önceki eserlerindeki görüĢlerinin mantıksal bir sonucuydu. Kierkegaard

Either/or‟da estetik ve etik olmak üzere iki alana yer verirken bu eserde

üç ayrı alandan söz eder. Yani ağırlıklı olarak dini alan burada ele alınır. Eserin “Suçlu mu? Suçsuz mu?” adlı üçüncü ve son bölümünde bozulan niĢanını yeni bir açıdan inceler. Bu bölüm genelde dini bir düĢünceyi açıklayan eserde yer alan tek estetik metindir. Etik düzeyde âĢıkların birleĢmelerindeki engel iki sevgilinin farklı varoluĢ duraklarında bulunmalarından, aĢkı birinin estetik açıdan diğerinin etik açıdan yorumlamasından kaynaklanır. Bu engel ancak birinin öbürünü kendi varoluĢ alanına çekebilmesiyle aĢılabilir, fakat bu çok az rastlanan bir durumdur. Fakat dinsel düzeyde engel iki kiĢiden birinin yapısal farklılığından, kaderini acı çekmek olarak görmesinden ve ancak acı

çekerek bulunduğu yer ve zamandan kopup sonsuzluğa

hazırlanabileceğini kabul etmesinden kaynaklanır. Estetik kahramanın karĢıtı kendi dıĢındaydı, dinsel kahraman ise karĢıtını kendi içinde bulur. Estetik kahraman fethederek, dinsel kahraman acı çekerek yücelir. Bir düĢünce uğruna acı çekmek ise o düĢüncenin dini varoluĢ alanında gerçekleĢmesi demektir. Bu eserde savunduğu görüĢlere bakılarak onun yaĢam ve genel olarak insanlık hakkındaki yaklaĢımının gittikçe karamsarlaĢtığını söyleyebiliriz. Zira yaĢadığı üzücü olaylar (Rogine‟nin evlenmesi ve aralarında Tanrı‟nın olanaksızı olanaklı kılmasıyla gerçekleĢecek bir tür ilahi evlilik bulunduğu yolundaki romantik düĢüncenin yıkılıĢı gibi) onun dünyaya bakıĢını olumsuz yönde etkilemiĢtir. Korku ve Titreme ve Repetition‟da da aynı görüĢ vardı (o dönemde Rogine henüz evlenmemiĢti ama) Ģimdi her Ģey sona ermiĢti. Çübükü Rogine baĢkasıyla evlenmiĢti. Eserin “ziyafet” adlı ilk bölümünde düĢ kırıklığını açıkça ortaya koyar. Platon‟un Ziyafet Yahut

131 konulara değinir ve kadınlardan genel olarak acı bir alay ve nefretle söz eder.

Concluding Unscientific Postscript: to the Philosophical Fragments. (1846), (Felsefi Kırıntıları Tamamlayan Ġlim DıĢı Eklenti). Johannes Climacus takma adıyla yayınlanmıĢtır. Philosophical Fragments‟in oldukça geniĢletilmiĢ bir Ģekli olan bu eser Kierkegaard‟ın,

özellikle din felsefesi açısından, en önemli eseridir. Eser içerik olarak Hegelcilikle polemiğinin ve kendine dair tefekkürün damgasını taĢıyan dört yıllık yoğun bir çalıĢmanın sonucudur. Eseri yazdığında otuz üç yaĢına gelmiĢti ve bu yaĢta öleceğine inanıyordu. Bu yüzden bu eseri son çalıĢması olarak tasarlamıĢtı. Hatta daha önce takma adla yayınladığı tüm eserlerin kendisine ait olduğunu açıklamıĢtı. Fakat bunu yaparken yine kendisini eserlerin yazarı olarak görülmemesini isteyerek yapmıĢtır: “Takma adlı eserlerde bana ait tek söz bile bulunmamaktadır. Benim onlar hakkında üçüncü kiĢi olmam dıĢında bir görüĢüm yok. Bir okuyucu olmamın dıĢında onlar hakkında bilgim olmadığı gibi onlarla kiĢisel bir iliĢkim de yok.” Kierkegaard eserinin bir sonuç olması yanında feshetmeyi içerdiğini de belirtir.32

DüĢüncesinin temellerini savunduğu bu eserde Sokrates tarzı istihzalı bir sorgu metodu göze çarpar. Climacus‟a (Kierkegaard) göre hakikat sübjektiftir, bizim için gerekli olan objektif düĢünmede olduğu gibi ne sorusu değil sübjektif düĢünmede olan ve Sokrates‟inde cevap aradığı nasıl sorusudur. Burada özellikle Hegel‟e sataĢmalar oldukça boldur. Hegel‟i muhteĢem bir saray inĢa eden ama kendisi kulübede yaĢayan bir kiĢiye benzetir.33

Bu arada Descartes‟i de eleĢtirir. Bu yaklaĢımının temelinde de Hıristiyanlığı açıklamaya çalıĢan felsefi değerlendirmelerin hepsini saçmaya indirgeme teĢebbüsü vardır.

Postscript‟te merhaleler tasviri de oldukça geniĢtir. Estetik, etik, dini

merhaleler sırasıyla incelenir. Eserde etik, iyilik ve kötülük kavramlarını göreceleĢtirerek özneyi edimlerinin ve yaĢamının anlamından mahrum bırakan toplumsal ve tarihsel ahlakla karĢıtlık içinde ve öznel niyet açısından düĢünülmüĢtür.34

Kısaca eserin içeriği, eserin hemen baĢında sorduğu Ģu sorunun cevabı gibidir: “Nasıl Hıristiyan Olacağım.”

Eserin adlandırılmasının altında yatan sebebe gelince eserde Hegel ve Hegelciliğe karĢı yoğun göndermeler vardır. Bilindiği gibi Hegel

32 Kierkegaard, Concluding Unscientific Postscript: to the Philosophical

Fragments, çev. Howard V. Hong-Edna H. Hong, Princeton University Press,

Nem Jersey, 1992, s. 626, 619.

33 Bu benzetme Kierkegaard, Ölümcül Hastalık; Umutsuzluk. (2. Baskı), çev. M.

Mukadder Yakupoğlu, Ġstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2001, s. 53–54 de geçmektedir.

132

özellikle aydınlanmanın dine karĢı getirdiği eleĢtirileri azaltmak için felsefi sistemini bilim seviyesine çıkarmak istiyordu. Eserin baĢında yer alan „bilimsel olmayan‟ ifadesi sistematik bir felsefe ile düĢüncesini gerçekleĢtirmek isteyen Hegel‟e karĢı oluĢunun bir ifadesi gibidir.

Two Age (1846), (Ġki Çağ). Kierkegaard, Postcript‟ten sonra

yazmamaya karar vermiĢti fakat içinden gelen yazma isteğini durduramayarak Fru Gyllembourg‟un “Two Age‟s” adlı romanından etkilenerek tekrar yazı hayatına döner.35

Eserin en önemli tümcesi ve onun özeti “Ahlak karakterdir, karakter kazanılmıĢ bir Ģeydir… Karakter içselliktir”36

cümlesidir.

Present Age (1846), (Bu Çağ). 1846‟da Kierkegaard, dönemin

mizah gazetesi Corsair ile mücadeleye girmiĢti. Corsair, Kierkegaard‟a karĢı oldukça ağır ithamlarda bulunuyordu. Hatta Kierkegaard, “Bir katilin oğlu bile Corsair‟in bana karĢı baĢlattığı iğrenç saldırıda suçsuz olduğumu hemen anlar”37

demiĢtir. Eserde bu tecrübe anlatılmak istenmiĢse de sadece bununla yetinilmemiĢtir. Eserde tarif edilen çağ, Ģu an içinde bulunduğumuz çağın tüm özelliklerini taĢır. Kierkegaard, adeta bir kâhin gibi günümüzü o zamanda bir kırsal Avrupa ülkesi olan Danimarka‟dan tanımlamaya çalıĢmıĢtır. Eser ayrıca, toplumun, herkesi bir seviyeye indirme iĢlemini, ferdin imhası amacıyla yaptığına da iĢaret etmektedir.38

Works of Love (1847), Sören Kierkegaard. Kierkegaard‟ın

kendi adıyla yayınladığı eserlerden biridir. Eserin konusu diğer aĢk türlerine karĢı olarak ortaya koyduğu Hıristiyani aĢk ve buna bağlı olarak da Hıristiyan etik‟idir.

Crisis in a Life of an Actress and other Essays on Drama (1848). Ġnter et Ġnter takma adıyla yayınlanmıĢtır. The Fatherland

gazetesinde 1847 yılında yazmıĢ olduğu makaleleri içermektedir. Eserde adı zikredilmeyen söz konusu olan oyuncu Johan Ludvig Heiberg‟in eĢi Johanne Luise Heiberg‟dir. Kierkegaard onun sanat anlayıĢını övmüĢtür. Eser hayatın estetik aĢamasından etik aĢamasına geçiĢ etrafında döner ve asıl sorun Ģudur: hayatın etik aĢamasında olan bir kiĢi nasıl estetik zevk yeteneğine sahip olur. Bu dönemde Kierkegaard normalde dini içerikli eserleri yazmasına rağmen bu eser estetik ilgilerinin devam ettiğini göstermektedir.

35 Fru Gyllembourg‟un annesi J. L. Heiberg, Kierkegaard‟ın bir makalesini 1834

Kasım‟ında Flyvendè Post‟ta ilk yayınlayan kiĢiydi.

36

Kierkegaard, The Two Age, ed. and trans. Howard V. Hong, Edna H. Hong, New Jersey, Princeton University Press, 1978, s. 77–8.

37 Charles Williams, “Introduction”, Sören Kierkegaard, Present Age, (çev.

Walter Lowrie), London: Oxford University Press, 1940, s. VII.

133

The Point of view for my Works as an Author (1848). 1848

yılında yazılmıĢ olmasına rağmen 1858‟de yani Kierkegaard‟ın