• Sonuç bulunamadı

In this study, the solutions offered by Kâtip Çelebi for empire‟s financial and social problems are addressed In his

Osmanlı bürokrat-aydınları 16 yüzyılın son çeyreğinden

III. GELENEKÇĠ VE YENĠLĠKÇĠ ISLAHAT LÂYĠHALAR

Osmanlı Devleti kuruluĢ yıllarında siyasi varlığını henüz yeni teĢekkül ettirmeye baĢladığında devletin teĢkilat ve idari yapısı teĢkil edilirsen Ġslam düĢüncesi esas kabul edilmiĢtir.13 Osmanlı nasihat-nâme geleneği de Ġslam edebî ve siyasi düĢünce kültürünün etkisi altında ortaya çıkmıĢ bir Osmanlı ürünüdür. Bu eserler vücuda gelirken Ġslam düĢüncesi içerisinde devlet mefhumunu ya da idari ve siyasi müeesseleri araĢtırma konusu yapan çeĢitli ekollerden beslenmiĢtir. Lütfi PaĢa, Koçi Bey, Kâtip Çelebi, Defterdar Sarı Mehmet PaĢa, KemankeĢ Kara Mustafa PaĢa, Gelibolulu Mustafa Âli, Hasan Kâfi El-Akhisari, Aziz Efendi, Hazarfen Hüseyin Efendi‟nin eserlerinde Ġslam siyasi ve idari düĢünce geleneğinin etkileri açıkça görülebilmektedir.14

Tanzimat öncesinde hazırlanan ıslahat lâyiha ve risâlelerini iki bölümde ele almak mümkündür. Birinci kısım lâyihalar tamamen gelenekçi düĢüncelere dayanmaktadır. Ġkinci kısım lâyihalar ise yer yer geleneksel düĢünceye dayalı yorumlar yapılmakla birlikte içerisinde yeni düĢüncelerin de yer aldığı görülür. Kânun-ı kadîmci düĢüncelerden tamamen sıyrılma söz konusu değildir. III. Selim ile birlikte 18. asır sonlarından itibaren ortaya çıkan değiĢmelere paralel olarak hazırlanan lâyihaların niteliklerinde gözle görülür farklılıklar vardır.15

Tanzimat öncesinde Osmanlı aydınları, karĢılaĢtıklan olumsuz geliĢmeleri geleneksel devlet ve toplum anlayıĢı çerçevesinde yorumlamıĢlardır. Ortaya çıkan geliĢmeleri kânun-ı kadîme muhalefet ve nizâm-ı âlemin bozulması Ģeklinde

algılayarak dönemin yöneticilerini uyarma ihtiyacını

hissetmiĢlerdir. Bu eserlerde 16. yüzyıl Osmanlı Devleti‟nin toplum ve idari düzeninin nasahat-nâme müilliflerince idealize edildiği görülmektedir.16

Bu projeler III. Selim dönemine kadar Gelibolulu Mustafa Âli‟den Defterdar Sarı Mehmet PaĢa‟ya kadar devam etmiĢtir.17

13

Ömer Lütfi, Barkan, Osmanlı Ġmparatorluğu TeĢkilat ve Müesseseleri‟nin ġer‟iliği Meselesi, Hukuk Fakültesi Mecmuası, (1945) XI/3-4, s.211

14

Özvar, s.140

15

Öz, Osmanlı‟da „Çözülme‟ ve Gelenekçi Yorumcuları,19

16

Özvar, s.140

17

55 Gelenekçi ıslahat-nâme yazarları genel olarak toplumun yapısında ortaya çıkan uzun dönemli değiĢim ve geliĢmeleri olumsuz olarak değerlendirmiĢlerdir. Toplumda ortaya çıkan ihtilalin nedenlerini ise Osmanlı kamu düzeninin bozulmasında aramıĢlardır. Bu düĢünceye göre; daha önceki padiĢahların devrinde devlet güçlüydü ve toplum yapısı da sağlamdı. Ancak III. Murat döneminden itibaren kânun-ı kadîmin ihtilale uğramasıyla bu yapı bozulma sürecine girmiĢtir.18

Yine ıslahat ve nasihat müelliflerince eski siyaset-nâme geleneğinden farklı olarak ele alınan konuların nazarî olmaktan çok pragmatik yönü ağır basmaktadır. Bu dönem telif edilen nasihat-nâmeler, kapı kulu asker sayısının artıĢı, rüĢvet, yöneticilerin iĢin ehli olmamaları, reâyanın askeri zümreye nüfuz etmesi, ehl-i örfçe yapılan kanun dıĢı muameleler, tımar sisteminin bozulması gibi güncel sorunlarla ilgili pratik çözüm tekliflerine odaklanmıĢtır.19

Osmanlı Devleti‟nde 16. yüzyılın yarısında III. Selim dönemine kadar olan dönemde askeri yenilgilerle birlikte büyük çapta toprak kayıpları yaĢanmıĢtır. Bunun yanında Osmanlı klasik devlet ve toplum yapısında ortaya çıkan çözülme süreci ekonomide bunalımlara yol açmıĢtır. III. Selim‟e gelinceye kadar Osmanlı bürokrat-aydınları harekete geçerek bunalımlar karĢısında alınacak tedbirleri risâle ve lâyiha Ģeklinde neĢretmiĢlerdi. Devlet yöneticilerine sunulan öneriler, kadim düzenini yeniden ve daha sağlam bir temele dayandırarak iĢlerlik kazandırılması yolundaydı. Fetihlerin hızla devam ettiği dönemlerde ise devlet gelirlerinin fazlaca ve yeteri düzeyde bulunması nedeniyle, giderlerin sebep olabileceği ekonomik baskıların önemi pek hissedilmemiĢti. Daha sonraki dönemlerde ortaya çıkan malî bunalımlarla birlikte, Osmanlı düĢüncesine giderleri azaltma gelir kalemlerini de arttırma ve bütçe denkliği kavramları girmeye baĢlamıĢtır.20

III. Selim döneminde üstesinden gelinemeyen ekonomik, sosyal ve askeri problemlere gelenekselliğin biraz dıĢında baĢka açılardan yaklaĢıldığı görülmektedir. Sultan Selim çözümü Batı‟ya açılmanın sağlayacağı olanaklarda mümkün olacağı düĢüncesini taĢımıĢtır.21

Öncelikle ordunun bu düĢünceye uygun düzene sokulması gerekmekteydi. III. Selim ayrıca Osmanlı aydınlarından

18 Gökbilgin, s.94 19 Özvar, s.141 20

A. Güner, Sayar, Osmanlı Ġktisat DüĢüncesinin ÇağdaĢlaĢması, Der Yayınları, I. Basım, Ġstanbul, 1986, s.169

21

56

kötüye gidiĢin altında yatan nedenlerin etraflıca araĢtırılmasını da istemiĢtir. Bu istekle birlikte mevcut yönetim anlayıĢına uygun, eskiye göre daha yenilikçi düĢünceler içeren lâyihalar ortaya çıkmıĢtır. Sultan Selim aynı zamanda Avrupa‟da meydana gelen geliĢmelerin daha yakından izlenebilmesi amacıyla Avrupa‟ya özel elçiler ve memurlar da göndermiĢtir.22

Daha önceki dönemlerde Gelibolulu Mustafa Âli ile baĢlayan, Koçi Bey ve KemankeĢ Kara Mustafa PaĢa ile devam edegelen ıslahat lâyihaları son aĢamaya III. Selim dönemi lâyihalarıyla gelmiĢtir. III. Selim ile birlikte lâyihacılık anlayıĢında yeni bir döneme girilmiĢtir. Çünkü bu dönemin lâyihalarında geçmiĢ dönemden farklı yeni bir mantık ve anlayıĢın eseri olarak iktisadi konulara eğilimler görülmüĢtür.23

III. Selim‟e sunulan lâyihalar arasında en önemli olanları Tatarcık Abdullah Ağa ile Defterdar ġerif Efendi‟nin lâyihaları görülmektedir. Bu lâyihalarda iktisadi ve malî konulara daha fazla önem atfedilmiĢtir. Abdullah Ağa lâyihasında hazine, dıĢ ticaret, vergi politikası ve para ile ilgili sorunlara ağırlık verilmiĢtir. Bu lâyihada özellikle sikke tashihi konusunda önemli açıklamalar yer almaktadır. Lâyihada ele alınan konular eleĢtirel bir üslup ile ele alınmıĢtır. Abdullah Ağa, geleneksel politikalara devam etmenin yeni bir düzenin gerçekleĢmesine engel olduğunu, eski düzene yönelmeye devam edildikçe sorunların daha da büyüyeceğine iĢaret etmiĢtir.24

Defterdar ġerif Efendi‟nin, Tatarcık lâyihasından çok farklı düĢünceler ileri sürmediği görülür. Farklı olarak, ġerif Efendi, lâyihasında topraktan sağlanan gelir kalemleri üzerinde durmuĢ ayrıca mukâtaaların ve vakıfların düzenlenmesini ve buralardan elde edilen gelirlerin kullanımında suistimallerin önlenmesini teklif etmiĢtir. Abdullah Ağa ise bu konuda devletin gelir kalemlerinden yıllık bütçenin düzenlenmesini önermiĢ ve devletin gelir kalemlerinden ne Ģekilde daha fazla yararlanılabileceği üzerinde durmuĢtur. Askeri ıslahatlara devam edilmekle birlikte mülkî ve idari ıslahatların yapılmasını da istemiĢtir.25

22 Sayar, ss.169-173 23 Sayar, s.179 24

Niyazi, Berkes Ekonomik Tarih ve Teori ĠliĢkileri Açısından Türkiye‟de Ekonomik DüĢünün Evrimi, Türkiye‟de Okutulan Ġktisat Üzerine, Der: Fikret Görün, Ankara, 1972, s.42

25

57 II. Mahmut döneminde de lâyiha geleneğinin devam ettiği görülmektedir. Bu dönemin ayıdınlarından Âtıf Efendi‟nin ıslahatla ilgili önemli açıklamaları bulunmaktadır. Ancak Âtıf Efendi‟nin eserlerinde seleflerine göre pek farklı açıklamalar bulunmamaktadır.26